Hastaneden çıktığımda yağmur çiseliyordu. Yol kenarına park ettiğim arabamın yanına vardığımda kirpiğime düşen yağmur damlasıyla duraksadım. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Yağmur taneleri yüzüme tek tek dökülürken iki elimi karnımın üzerine koyup gözlerimi yumdum.
"Onu halk edip bize layık gör Ya Rab, damla damla yağdırdığın rahmet hürmetine emeklerimi boşa çıkarma... " Her yağmur yağdığında dua ederdim, Peygamber Efendimiz duaların kabul edildiği vakitlerden birinin de yağmurun yağdığı zamanlar olduğunu heber vermişti.
Gözlerimi açtığımda Mehmet camdan beni izliyordu. Onun için yaptığım bu deliliğin sonucu ne olursa olsun, kaç kere denemem gerekirse gereksin ona o çocuğu vereceğim. Hafif bir tebessümle ona el sallayıp arabama bindim. Şimdi kursa gitmem gerekiyordu.
Bir kere daha ona bakıp çalıştırdığım arabayla kursun yolunu tuttum.
....
Oturup kalkarken bile dikkat ettiğim on günün ardından hastaneye gidip kan tahlili yaptırmam lazımdı. Ama dışarı çıkmaya bir bahane bulamıyordum. Anneme olan kırgınlığımdan sebep epey bir süredir gerekmediği sürece konuşmuyorduk. Sadece onunla değil babaannem, dedem, yengem, babamla da mecburi olmadığı sürece konuşmuyordum. Amcam ise hâlâ beni suçluyor, hakkımda verdiği karar onu kesmemiş olacak ki yüzüme bakmayı bırak mecburi olsa bile benimle konuşmuyor. Öyle ki Asel bile onun korkusundan epeydir benimle uyumaya bile gelmiyor. Ben ise tüm günümü kursta geçiriyor, eve geldiğimde ise odama kapanıyordum.
Şansıma bir hafta kursa ara verilmişti. Hiç olmasa Ceren gelip kan alır götürür tahlil yapardı.
Benim bir şekilde gidip kan tahlili vermem gerekiyor ama nasıl? Düşündükçe içinden çıkamıyorum.
Bir kere daha telefonum çalarken yine Ceren arıyordu. Sabahtan beri bu kaçıncıydı. Açtığım telefonu kulağıma koydum.
"Meryem, çıkamadın mı? "
"Hayır! Bu hafta kursta yok hastaneye nasıl gelip gideceğim bilmiyorum. "
"Yarın için çıkman mümkün mü peki? "
"Düşünüyorum ama bir bahane bulamıyorum. Bugün çıkmanın bir yolunu bulursam haber veririm ama bulamazsam yarın mutlaka bir yol bulup geleceğim. "
"Tamam, senden haber bekliyorum. " Kapattığım telefonu yeleğimin cebine koydum. Yatağın üzerine oturup boş boş karşı duvarı izlerken sıkıntıdan patlayacaktım. Dayanamayıp kalkıp tertemiz olan odamı baştan aşağı tekrar temizledim.
Akşam yemeğini yapma vaktiydi. Aşağı mutfağa indiğimde annem ile yengem yemek yapıyorlardı. Fırındaki patlıcanlara bakılırsa karnıyarık yapılacaktı. Tek kelime etmeden dolaptan çıkardığım malzemeleri doğrayıp tencereye attım. Ocağa aldığım tenceredeki malzemeleri karıştırırken aklımdaki tek soru nasıl yapsam da hastaneye gitsemdi. Karanlık çökmeye başlarken bugün için umutlarım tükenmeye yüz tuttu.
Tamamladığım karnıyarıkları fırına sürdüğüm sırada babaannem mutfağa girdi.
"Hazırlıklarınıza şimdiden başlayın ancak yetiştirirsiniz yarın Meryem'i istemeye geleceklermiş. " Elim fırının kapağında öylece kaldım. Hani iki hafta sonraydı? Bebeğin varlığını tescillesem zaten söylerdim evlendiğimi, bir başkasıyla evlenemeyeceğimi. Annemle yengemin sessiz bakışları üzerime sabitkenirken elimdeki havluyu masanın üzerine koyup bahçeye çıktım sessizce.
Yarına kadar nasıl bozabilirdim ben bu işi, nasıl? Ne yapıp edip kendimi bir şekilde hastanelik etmem gerekiyordu. Hızla kalkıp mutfağa geri döndüğümde annemle yengem yoktu. Ocağın üzerinde kaynayan suya bakarken başka çarem yoktu. Tabi kendimi haşlayacak hâlim de yoktu.
Yeleğimin cebinden çıkardığım telefonla Ceren'i aradım.
"Ceren hazırlığını yap en geç yarım saate acilde olacağım. "
"Nasıl? Bir delilik yapmayı düşünmüyorsun değil mi? "
"Başka çarem yok işler iyice sarpa sardı. "
"Meryem başka bir çaresini bulabiliriz kendine zarar verecek bir şey yapma sakın! "
"Sen dediğimi yap acilde müdahale etmek için hazır ol. " Kapattığım telefonu yine yeleğimin cebine koydum. Havluyla tuttuğum demlikten biraz kaynar suyu sürahiye koydum. Üzerine biraz soğuk su ekleyip kontrol ettim. Acıtırdı ama derimi soyacak kadar yakmazdı. Elimi o sıcak suya daldırıp çıkardım. Gerçekten canım yanmıştı. Bir kere daha elimi sıcak suya daldırdım, iki saniye kadar bekleyip çıkardım; evet şimdi elimi yakmıştım. Diğer elimle aldığım demliği yere atıp bir çığlık kopardım.
Saniyelerle ev ahalisi mutfağa doluşurken tuttuğum acıyan elimle yerimde duramıyordum.
"Meryem! " Annemin endişe dolu sesi mutfağı kaplarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Demlik kaydı elime kaynar su döküldü! " Acı içinde söylediklerimle ortalığı bir karmaşa kaplarken annem telaşla elimden başka yerimin yanıp yanmadığını anlamaya çalışıyordu.
"Fatıma amcanı ara gelip Meryem'i hastaneye götürsün! " Babaannem telaşla Fatıma'yı gönderirken bağırdım.
"Babam gelene kadar dayanamam! Fatıma götürsün işte! " Allah'tan Fatıma'dan başkası araba kullanmayı bilmiyordu kadınlardan.
"Fatıma, Meryem'in arabasının anahtarını al gel benle sen götüreceğiz. " Babaannemin söyledikleriyle Fatıma yukarı koştu.
"Feracemi de unutma! " Diye arkasından bağırdım. Birkaç dakika içinde hastaneye yola çıkmamızın ardından elimdeki acı unurumda değildi. Tabi bunu babaannem ile Fatıma'ya belli etmeyeceğim.
Bu yol bu kadar uzun muydu gerçekten? Bir bitmek bilmiyordu. Hastanenin acil bölümünün önünde duran arabayla aşağı indim.
"Fatıma arabayı ceza yemeyeceği bir yere parket öyle gel. " Babaannem kolumdan tutarken Ceren endişeyle bana bakıyordu. Acile girdiğimizde Ceren'in ayarlaması üzerine başka doktor değil o bizimle ilgilendi.
"Buyrun nasıl yardımcı olabilirim? "
"Elime kaynar su döküldü. " Ceren inanamayarak bana bakarken babaanneme döndü.
"Teyzeciğim dışarda beklemeniz gerekiyor sizin ama. Buyrun arkadaşlar size yardımcı olsun. Arkadaşlar teyzemizi bekleme alanına alabilir miyiz lütfen?! "
"Merak etme babaanne iyiyim ben! " Babaannem istemeye istemeye söylenip, kızarak çıkarken Ceren öfkeyle bana döndü.
"Sen nasıl kendine böyle zarar verirsin?! "
"Kendime bir şey yaptığım yok Fatıma gelmeden tahlil için kan al, babaannemi kandırdın onu kandıramazsın. "
"Şu yaptığına inanamıyorum! " Ceren bir taraftan kan almak için eldiven takıyorken, bir yandan da bana kızıyordu. Hızla kolumu sıyırdım. Ceren şırıngayla aldığı kanı tüpe aktarıp hemşireye verdi.
"Bunu labaratuvara götür, Ekrem Bey'e ver o ne yapacağını biliyor. "
"Hemen hocam! " Hemşire hızlı bir şekilde tüpü alıp çıkarken Ceren aldığı kremi yanık elime sürdü.
"Bir daha kendine lütfen zarar verme! Lütfen! "
"Başka çarem yoktu. "
"Yarın bir şekilde ayarlardık bir şeyler. "
"Yarın beni istemeye gelecekleri için çok bir şey ayarlayabilecek zamanımız olmazdı. "
"Ne istemesi? " Ceren şok geçiriyordu.
"Abinle evlenmeden iki gün önce evlenmeyi kabul ettiğim biriydi, sonrasında işi bozmayı başaramadım. Yarın da istemeye gelecekler işte. "
"Meryem bir başkasıyla evlenemezsin! "
"Farkındayım! Ama önce bebeğin tutup tutmadığını öğrenmem lazım, sonrası umurumda değil! " Aileme olan kızgınlığım çok büyüktü. Hele ki istemediğimi bile bile her gün gözüme soka soka yaptıkları hazırlıklar beni çileden çıkarıyordu. Onlar için bir parça olsun ne istediğimin bir kıymeti yoktu.
"Abla! " Fatıma'nın kapıdan bir hışımla girmesiyle Ceren doktor tavrını takındı.
"Merak etmeyin ablanız iyi sürdüğümüz krem az sonra acısını keser. " Ceren'in söylediğiyle Fatıma bir kere daha endişeli bakışlarını bana çevirdi.
"İyiyim! Krem acıyı kesmeye başladı bile. Doktor hanım bize ilaç yazdıktan sonra eve gidebilirmişiz. "
"Emin misin? "
"Eminim! Babaannemi bekleme alanına gönderdiler sen onu bul gel, bende reçeteyi alıp geleyim kapıda buluşalım. "
"Babaannem bir şey olmaz reçeteyi yazsın doktor birlikte çıkalım. " Fatıma'yı gönderemezken Ceren'e döndüm. Ceren yazdığı ilaç reçetesini bana uzatırken Fatıma aldı.
"Teşekkür ederiz! " Fatıma koluma girdiğinde kafasına yatmayan bir şeyler olduğu belliydi. "Gerçekten iyi misin sen? "
Sorusuna başımı hafif salladım.
"Tabi ki iyiyim. "
"Yarın istemediğin biri seni istemeye geliyor ve sen iyisin? " Kıstığı gözlerini bana diken Fatıma'yı şimdilik ikna etmem gerekiyordu.
"Elimi diyorsun sandım. Elim iyi acısı kesildi sayılır ama diğer konuya gelirsek hâlâ fikrim değişmedi. Ben Kemal ile evlenmeyeceğim. "
"Nasıl olacak peki? "
"İstemiyorum daha ne olsun! Hiçbir erkek kendisiyle evlenmek istemeyen bir kadınla evlenmek istemez. "
"Kemal Abi ile mi konuşacaksın? Babam duyarsa olacakları düşünmek bile istemiyorum. " O sırada köşede durmuş bizi dinleyen babaannemi farketmemle Fatıma'nın kolunu sıktım susması için. Umarım babaannem konuştuklarımızı duymamıştır.
"Ne ettiniz? " Babaannemin sorusuyla Fatıma'ya baktım.
"Çok şükür iyi babaanne, ilaç falan sürmüşler eline reçete de yazdı doktor. İlaçları alalım, eve gidelim. "
"İyi çok şükür! Çok acıyor mu kızım? "
"İlaç iyi geldi o kadar da çok acımıyor şimdi. "
"De hadi gidelim soğuk hava daha fazla eline vurmasın. Fatıma arabayı getir kuzum şu ilacı alalım gidelim. "
Aldığımız ilaçlardan sonra eve yola koyulurken arayan endişeli anneme de iyi olduğumu haber verdim. Hemen ardından Ceren'e sonuçlar çıktığında bana haber vermesi için mesaj attım.
Nasıl gergin bir bekleyişti bu böyle! Zaman geçmek bilmiyordu. Giderken bitmek bilmemişti yol döndüğümüzde ise sanki sadece beş dakika sürmüş gibiydi. Daha arabadan inmeden annem arabanın yanında bitiverdi.
"İyi misin kızım, çok acıyor mu? "
"Yok anne iyiyim! Acımıyor bile artık. " Umurumda mıydı sanki?
"Oh Ya Rabbi şükür! Hadi içeri gir soğuk hava almasın. " Annemle eve yürürken aklım telefondaydı.
İçeri girdiğimizde çalan telefonumla yüreğim ağzımdan çıkacaktı sanki. Heyecanımı belli etmeden çebimden çıkardığım telefonun ekranına baktım, Ceren arıyordu.
"Şu telefona bakayım, üzerimi değiştirip geliyorum. " hızlı adımlarla merdivenleri çıkarken odama yetişemeyecekmişim gibi gelmişti. Açtığım telefonu kulağıma koymamla Ceren'in ağlayan sesi içime oturdu. Saliselerle kaç çeşit korku geçti yüreğimden sayamam.
"Meryem... "
"Ne oldu? "
"Tutmuş, hamilesin! " Dünyanın rengi değişti sanki bir anda, yatağın üzerine bıraktım kendimi ayakta duramazken.
"Gerçekten mi? " İnanamadım.
"Gerçekten! " Dolan gözlerime engel olamadım.
"Abla! " Fatıma'nın sesini duymamla hemen gözyaşlarımı sildim.
"Kapatmam lazım. "
"Tamam sonra yine konuşuruz. " kapattığım telefondan bir kere daha Ceren'in aramasını sildim. O sırada Fatıma içeri girdi.
"Sesleniyorum duymuyor musun abla, dur bakayım sen ağladın mı? " Birden tavrı endişeye dönerken bir kere daha gözlerimi sildim.
"Elimi çarptım da çok canım acıdı öyle gözüm doldu. "
"Dur krem sürelim. " Fatıma elime ilaç sürerken ilaç kutusunu elinden almamla gözlerini bana dikti soru dolu ifadesiyle.
"Ali Abi'yi ara Kemal'in numarasını iste, mutlaka onunla bu gece konuşmam lazım. "
"Sen niye istemiyorsun? "
"Saçmalama ben utanırım isteyemem. "
"Bu işi de ben yapacağım tamam! Ama akşam yemeğinden sonra ancak. "
"Tamam. İyi ki varsın kız! Vallaha bak! "