bc

Gecenin öpücüğü

book_age18+
2
ติดตาม
1K
อ่าน
จบสุข
ดราม่า
ลึกลับ
ออฟฟิศ/ที่ทำงาน
like
intro-logo
คำนิยม

Bu roman, karanlık sokaklardan lüks rezidansların üst katlarına kadar uzanan, tehlikeli ve çarpıcı bir aşk hikayesini anlatıyor. Luna parkın büyüleyici ışıkları altında başlayan bu serüven, iki karakterin birbirine duyduğu derin çekimle kıvılcımlanıyor. Gece, sadece karanlıkla değil, aynı zamanda tutku, ihanet ve kurtuluşla dolu.

Ana karakterlerimizden biri, kontrolü ele almayı seven, güçlü ve esrarengiz bir adam. Diğeriyse, masumiyeti ve gizemli geçmişiyle büyüleyen bir kadın. Onların hikayesi, yanlış anlamalar, tehlikeli sırlar ve yıkıcı sonuçlarla dolu bir yolculuğa dönüşüyor.

“Gece’nin Öpücüğü”, okuyucuları aşkın en karanlık ve en tutkulu hallerine davet ediyor. Bu yolculuk, her bir bölümde sizi daha da derine çekecek ve sonunda, gece bitip sabahın ilk ışıkları yüzünüzü okşarken, geride bıraktığınız her şeyi sorgulamanıza neden olacak.

chap-preview
อ่านตัวอย่างฟรี
EP.1 Jacob Cavendine
**Güm!** **[Jacob Cavendine]** Lüks Penthouse, Şehir Merkezi "Neden düğünümüzü ertelemek zorundayız Jake?" Chompoo, memnuniyetsiz bir tavırla yüzüme doğru yürüyerek konuştu. Bu gece, ailemizin ve birçok kişinin önünde, düğünü süresiz olarak ertelediğimi ilan ettim. "Bu düğünü iki kere erteledik Jake... Hiç Chompoo'nun yüzünü ve ailesinin yüzünü düşündün mü?" Chompoo, tepki vermediğimi görünce sesi daha da yükseldi. Kondoya dönüş yolunda sessiz kalmaya çalıştıktan sonra şimdi tüm duygularını yüzüme haykırdı. "Sakinleştiğinde konuşsak daha iyi olur," dedim derin bir nefes alarak ve aramızdaki çatışmadan kaçınmaya çalışarak. Ayaklarının yere sertçe vurduğu ses odada yankılandı. İnce vücudu arkamdan takip etti. Başımı eğmiş, siyah takım elbisemin düğmelerini yavaşça açarken, duygularımı kontrol etmeye çalışıyordum. "Gerçekten evlenecek miyiz, evlenmeyecek miyiz, ha?" Chompoo tekrar önüme geçti ve sormaya devam etti. "Eğer hazır değilsen neden bana evlenme teklif ettin?" titreyen bir sesle sordu. Derin nefes alıp vermeye devam ettim, yaklaşık otuz saniye boyunca. "Ne oldu Jake?" Chompoo bağırarak kolumu sarsarak yanıt istedi. "Cenaze bile henüz gerçekleşmedi Chompoo... Şimdi düğün hazırlığı mı yapmamız gerekiyor?" Aynı şekilde öfkeli bir şekilde cevap verdim. "Bu biraz aşırı değil mi?" dedim kaşlarımı çatarak ona baktım ve sinirle söylendim. Bugün gerçekten neden bu kadar acele ettiğini anlamıyorum. Bugün büyükannemin cenaze törenine gittik. Herkes üzgündü ve ben büyükannemi yeni kaybettim. Ancak Chompoo düğün tarihini ertelememe sinirlendi. "Büyükannen bir hastalıktan ölüp gitse de... Hayatta da ölümde de bizim aşkımızı engelledi," Chompoo alçak bir sesle, ağlayarak mırıldandı. .... Yumruklarımı sıkıp gözlerimi kapattım, mümkün olduğunca sakinleşmeye çalıştım. "Jake, Chompoo'nun söylediklerini duymamış gibi davranacaksın!" Dişlerimi sıkarak mümkün olduğunca sakin bir şekilde söyledim. Bunu başkası söylese, ağzına bir tane patlatırdım ama o olduğu için duymazdan geldim. Chompoo telefonunu aldı ve kendi evinin şoförünü aradı. "Amca Perm, lütfen penthouse'un önünde bekleyin... Chom çıkmak üzere," dedi telefonu kapatarak ve çantasına koyarak odadan çıktı. "Gitme!" diye bağırarak asansörün önüne geçtim, onu durdurmak umuduyla. Elini sertçe çekti. "Jake'in başkalarıyla takılmasına, dizi dizi sevgilileri olmasına hep sabrettim ama sadece düğünümüzü istiyorum, biraz saygı gösterseydin çok mu olurdu?" Chompoo ağlayarak yüzüme bağırdı ve göğsüme vurdu. "Bu öyle değil, biraz mantıklı ol," başımı tutarak yorgun ve bitkin bir şekilde onun gidişini izledim. Bütün gün büyükannemin cenazesiyle, misafirlerle ilgilenmekle meşguldüm ve neredeyse hiç uyumadım. Onunla tartışmaya gücüm yoktu. Chompoo omuzlarını çarparak asansöre girdiğinde onu takip ettim ve kapıyı tutarak son bir kez sordum: "Zaten evleneceğiz... Sadece beş altı ay daha bekleyemez misin, büyükannemin işlerinin bitmesini bekleyemez misin?" "Hayır!" Chompoo sert bir sesle yanıtladı. "Neden?" diye sormak üzereyken asansör kapısını tekrar tekrar kapatmaya başladı, bu yüzden elimi kapıdan çektim. "Jake, ölüleri gerçekten önemsiyorsun... Ben öldüğümde de büyükannen kadar yas tutacak mısın merak ediyorum," dedi alaycı bir şekilde. "Chom... Neden böyle konuşuyorsun?" dedim sinirle. Asansör kapısı yavaşça kapanırken, Chompoo sol elindeki nişan yüzüğünü çıkardı. "Eğer üç ay içinde evlenmezsek... Ayrılırız!" Yüzüğü göğsüme fırlattı ve asansör kapısını kapattı. - Tartışmamızdan beş saat sonra - Telefonum bir kez daha titredi. Arayan: MY LOVE "Alo... Nasıl... Sakinleştin mi?" Arayanın numarasını görünce telefonu açtım ve gülümsedim ama hattın diğer ucunda sessizlik vardı. "Ne oldu tatlım... Şimdi gelip seni alayım mı?" dediğimde, (Alo... Alo...) Bilinmeyen bir adamın sesi duyuldu, anında uyandım. "Kim o?" Sinirle sordum ve hemen giyindim. (Ben kurtarma ekibindenim,) dediğinde kalbim endişeyle doldu. (Bu telefonun sahibiyle akraba mısınız?) "Evet, ben... kocasıyım," dedim, arabamın anahtarlarını ve cüzdanımı alarak çıkmaya hazırlandım. (Bilgilendirmek için aradım...) (Bu telefonun sahibi... ya da eşiniz... öldü.)

สแกนเพื่อดาวน์โหลดแอป

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook