4. Bölüm

3653 Words
Bazen öyle kişiler tanıdım ki düşmanımın daha mert olduğunu bile düşündüm... Bölüm 4 : Geçmişte Başlayan İhanet... 31.07.2019 / Hakkari Özel Kuvvetler Yerleşkesi.. / Cihan'ın şehit haberi gelmeden bir gün öncesi... Cihan... Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. bu yol ki hak yoludur, dönme bilmez, yürürüz... Börçe timi bir yeminle başladı görevine. Ant içti kanının son damlasına kadar mücadele edeğine. İntikam meselesiydi bu artık. Ya intikamlarını alıp gece kafalarını yastılarına rahat koyardılar ya da toprağın yedi kat altına gömülür yok olurlardı. Şimdilik niyetleri toprağın yedi kat altına gömülmek değil, ihtiyacı olanlara yardım edip , şehitlerin intikamını almaktı. Onlar özel kuvvetlerdi. Yok olmadan önce tüm düşmanlarını yok etmeyi iyi bilirlerdi. Sevdiğim kadınla konuşurken inceledim dosyada gördüğüm operasyon ayrıntısı ve Yavuz'un durumuyla kaşlarımı çatmıştım. Sarya'ya her ne kadar belli etmek istemesem de bir şeyler döndüğünü anlamıştı. Daha fazlasını anlamaması için konuşmayı istemeyerek sonlandırmış ve teçhizat odasına ilerlemiştim. Dört gün önce şehir içinde yaralanan dostum Yavuz'un gönüllü K. Irak görevi komutanı olarak elime ulaşmıştı. Tek başına bu göreve gidemeyeceği için görevi tim olarak üstlenmiştik. Yavuz'un karargahta kalıp dinlenmesi gerekirken , geri planda kalıp bize destek vereceğine dair ortak bir karara varmıştık. Gönüllü Sınır ötesi operasyonumuz belliydi; Kaçırılan asker , öğretmen, doktor , hemşire kadın ve çocukları tuttukları mağaradan kurtarıp, tekrar Türkiye'ye getirmekti.. Gönüllü olunan bu görev çok tehlikeliydi ve yarın Sarya gelicekti.. ona güzel bir evlenme teklifi yapmayı planlıyordum.. Yavuz'un yaralanması ve Börçe timinin gönüllü olarak atanması tüm planlarımı alt üst etmişti. Sadece benim değil, Batur ve Göktürk'ün de yarım kalan planları vardı. Öfkelerimizi mecburi göğüslerimize saklayıp , cesaretlerimizi de kendimize çelik yelek yapmıştık. Birazdan mağaralarında sıçan gibi saklanan bir terörist üyesi bile kalmayacaktı. Tabii sevdiklerimize sağlam dönebilmemiz için her türlü önlemleri almamız gerekiyordu. Tedbir bizden takdir Allah'tandı.. 1:1 ölçekli Fn yara izi MK16 keskin nişancı tüfeğimi kontrol ediyordum. Operasyonlara çıkarken yaptığımız en önemli işlem, silahının her ayrıntısını kontrol etmekti. Bileğinin sağlam olduğu kadar kullandığın ve sana yardımcı olan dostunun da keskin ve sağlam olması gerekirdi. Sorun olmadığını kontrol ettiğim tüfeğimi masanın üzerine bırakıp, kasaturamı bacağıma sabitledim. Yedek şarjörlerimi, el bombalarımı , sis bombalarımı ve gerekli olan diğer ihtiyaçlarımı , savunma yeleğime düzenli bir şekilde yerleştirdim. Hepsinin birer yedekleri de sırt çantamda bulunuyordu. Telsiz kulaklığımı başımdan geçirirken Yavuz'la göz göze gelmiştim. " Cihan , çok özür dilerim dostum. Sabah sevdiğin kadın geliyor ve senin önemli planların var ama benimle , timinle gönüllü operasyona geliyorsun.. ne desem az kalır. " dedi. "Sen benim can dostumsun Yavuz. Sen yaralı bir şekilde Börçe timi ile sınır ötesi operasyona gidiceksin? Ben , sevdiğim kıza rahatlıkla evlenme teklifi edeceğim. Bunu yapamam. Aklım, ailem olan siz timimde kalır. Sarya, durumu ayrıntılı öğrendiği zaman eminim adamına hak verecektir. Söylediğim sözlerle gözlerimin içine bir süre sessizce baktı. " Sarya'nın seni anlayacağına ve sonuna kadar hep seninle olacağına nasıl bu kadar emin olabiliyorsun Cihan? Ya sana ihanet ederse? O zaman canın çok fena yanar. " sözleri ile kaşlarımı çatmıştım. "Can dostum falan demem senin o Sarya hakkında konuştuğun dilini keserim Yavuz! O kız benim çocukluğum, gençliğim ve geleceğim. Biz ergen zamanlar da, en kötü anlarda birbirimize ihanet etmemişiz.. senin söylediğin sözlere bak! Bir daha sakın onun adını ağzıma alayım deme lan! " derken iki yakasını da avuçlarıma toplamış neredeyse kafamı, suratına gömecektim. Bu durumu fark eden Göktürk, beni Yavuz'dan ayırarak odanın başka bir köşesine çekmişti. " Cihan , sen ona bakma dostum. Hayatında onu Sarya gibi seven bir kadınla mı karşılaşmışta hissettiğiniz duyguları bilsin. Boşver.. " demişti. Haklıydı. Herkese böyle güzel sevgi nasip olmazdı. Hemde çocukluk ve gençlik zamanlarında.. Öfkemi atamamış bir şekilde dolaba döndüğümde , " Kaplumbağa gibi yavaş hazırlanmayın beyler , hızlı olun. Yarım kalanları tamamlamak için yola çıkmamız gerekiyor" dedim. Sözlerimden sonra herkes bir bir odadan çıkarken bende çantamı sırtlandım. Odadan çıkacağım sırada Yavuz kolumu kavrayarak engel oldu. Kapıya ilerleyen Göktürk'ün de çıkmasıyla yalnız kalmıştık. "Cihan , ben çok özür dilerim dostum. Bilirsin kardeşler birbirini kıskanır. Bende seni Sarya'dan kıskanıyorum. Daha önce böyle bir ilişkiye şahit olmadım. Çok üzgünüm" dedi. "Yinede sözlerine asla bahane olamaz Yavuz. Ben Sarya'yı kendimi bildim bileli tanıyorum lakin bir gün olsun beni timimde ki adamlardan kıskanıp ileri geri konuştuğunu duymadım. Bundan sonra seninde asla konuştuğunu duymacağım. " dedim ve kolumu ondan kurtarıp odadan dışarıya çıktım. Hepimiz helikoptere bindiğimiz de olması gerektiği gibi ciddiyete bürünmüştük. Bir saatlik sürenin ardından ayazın vurduğu yüksek dağlara sırayla paraşütle atlamaya başladık. Terör yuvasına geldiğimiz belli olmasın diye on beş kilometrelik mesafeye iniş yapmıştık. Bir saatten fazla yürüyüşümüzün ardından mağaraların sınırına gelmiştik. Dağın soğuk ve keskin eteklerinde elimizdeki dürbünlerle durum değerlendirmesi yapıyorduk. "Örgütün can damarlarından olan mağaralardan birine geldiğimiz için çok kalabalıklar " Göktürk'ün sesiyle sıkıntılı bir nefes bıraktım . "Kıyafet ve silah taşıyanlardan , kimin ne mal olduğu belli değil. Ya masum birilerini de böyle giydirmiş ve kendilerinden gibi göstermişler ise? İki veya üç kişinin onların arasına sızması lazım. " Batur'da benimle aynı şekilde düşünüyordu ama bu plan fazlasıyla riskliydi. "Masum kimseler kadar , sizinde asla zarar görmemeniz lazım. Batur'un aklına gelen plan benimde aklıma geldi ama fazlasıyla tehlikeli " anlamında bir açıklama yapmıştım. Yavuz hâlâ sayı peşindeydi. " Seksen kişi net. Üzerini ise tahmin bile etmek istemiyorum. " Göktürk dürbününü indirerek bize doğru döndü. " İki mağara arasında hep adamları getirip götürülürken gördüm lakin öğretmen, doktor olan kadınları ve çocukları göremedim. Muhtemelen onları başka bir mağaranın içinde tutsak olarak tutuyorlar. " Düşünceli bir şekilde bakışlarımı önümde ki çakal sürüsünün olduğu mağaralara çevirdim. Aslında tehlikeli de olsa bir fikrim vardı. "Tüm kadınların ve çocukların tutulduğu mağarayı, ben bulabilirim. " Hepsinin bakışları bana döndü. " Sadece onlar gibi görünüp aralarına sızmam yeterli olucaktır." Sözlerimi bitirdiğimde Göktürk ve Batur kaşlarını çatmış bana bakarken, aynı anda, " Hayır , tim komutanı için fazla riskli bir durum. " demişlerdi. Yavuz onların aksine sakince araya girdi. " Komutanı güvende tutmak için bende onunla birlikte aralarına sızabilirim. " Yaralı olmasına rağmen benimle tehlikeye atılmak isteyen dostuma tebessüm ederek bakmıştım. Her Türk askerinin kanı deli akardı ama bizimki daha deli akardı. Tim komutanı olsam da timin beyni Batur mantıklı olmayı tercih ederdi. "Komutan dahil şimdilik hiç kimse bir yere gitmeyecek. Önce bir mağaralara yaklaşalım, ondan sonra hep birlikte tekrar bir karar veririz. " demişti Batur. Batur'un sözleri aklıma yattıktan ve onay verdikten sonra hep birlikte mağaralara doğru yaklaştık. Adım adım ilerlerken bir kız çocuğunun ve muhtemelen annesinin acı dolu çığlıkları kulaklarımıza doldu. Hepimizin bakışları birbirine istemsizce değdiğinde bu çığlıkların nedenini lanet olsun ki az çok tahmin edebiliyorduk. Görüş açımıza mağaraların ilerisinde ki adamlar girdiğinde elimi havaya kaldırarak timi durdurdum. Verdiğim işaretle herkes, siper alarak kendini kamufle etmeye başladı. Silahımın dürbününden bakarken dört teröristin bir kız çocuğunu ve kadını herkesten uzak bir mağaraya sürüklediğini gördüm. Bakışlarım Batur ve Göktürk'e döndüğünde içimde ki acı ve öfke gözlerimde geziyordu. Bu kadının yerinde sevdiğim kadın olabilirdi ya da Batur ve Göktürk'ün sevdiği kadın, ileride Allah nasip ederse olacak olan kız çocuğumuz da olabilirdi. Göz göre göre onlara zarar vermelerine izin veremezdim. Yerimden kalkacağım zaman beni Yavuz durdurmuştu. " Sakın ,Cihan! Şimdilik olduğumuz yerde kalmalıyız. Mevziyi terk edersen onlara asla yardım edemeyiz" demişti. Lanet olsundu ki Yavuz haklıydı. Sadece ikisini değil, hepsini kurtarmak istiyorsak onların mağaraya acı çığlıklar içinde sürüklenmesine razı olucaktık. Kulağımda yankılanan acı feryatlar yerimde durmama engel oluyordu. Bu oruspu çocukların,bu döl israflarının bildiği en iyi şey buydu. Onlar için kız çocuğunun yaşının küçük olması, kadının kim olduğu önemsizdi. Uçkurlarını doyurur ve onları önemsiz bir malmış gibi bir kenara fırlatırlardı. Tabii ondan sonra kadın ve kız çocuğu intihar etmeyip hayatlarına devam edebilirlerseydi.. Lanet olsun ki onlarla cinsiyeti aynı olan ben gördüğüm manzaraya karşı tahammül edememiştim. Belki tim komutanı olarak bu yönüm zaaftı ama o çığlıklar bunu düşünmeme bile engel oluyordu. Verdiğim işaretle timde olanları etrafa dağıtırken , silahın dürbünüyle hâlâ çocuğun ve kadının girdiği mağarayı izliyordum. Tedbirsiz hareket edersek buradan hiç kimse sağlam çıkamazdı. Kulaklığımda Göktürk'ün sesi duyuldu. "Mağaranın etrafı şimdilik sakin , harekete geçebilirsiniz. " dedi. Etrafı kolaçan edip başımla Yavuz'a işaret verdim. " Mağaraya giriyoruz , herkes temkinli olurken güvenliğide elden bırakmayın. " dedim. Dikkatli bir şekilde hâlâ çığlıkların geldiği mağaraya ilerlerken öfkem içime sığmıyordu. Yavuz önde ilerlerken yaralı haliyle bende arkasından onu izliyordum. Yavuz ilk karşısına çıkan teröristi hallederken bende mağaranın derinliklerine doğru ilerlemeye devam ettim. Dikkatli adımlarla ilerlerken artan çocuk ve kadın çığlığı ile gördüğüm iki teröristi sessizce indirmiştim. Sesin geldiği yere silahımı uzatıp girdiğimde hem çocuğun üstüne hemde kadının üstüne çullanmış iki tane döl israfını gördüm. Kadın ve çocuğu zapt etmek için her ikiside öyle bir savaş veriyorlardı ki Yavuz'un ve benim geldiğimi fark etmemişlerdi. Her ikisininde omzundan sertçe tutmuş ve öyle bir geriye fırlatmıştım ki kafaları taş değmiş ve bayılmıştılar. Elimden bu kadar kolay kurtulamazlardı ama ilgilenmem gereken de iki masum vardı. Bizden uzaklaşıp köşeye sinen iki masuma bakmış, " Bizden korkmayın. Biz Türk askeriyiz. Sizi kurtarmaya geldik , arkadaşım Batur sizi buradan uzaklaştıracak tamam mı? " dediğimde konuşmak yerine birbirlerine sıkıca sarılmış ve kafalarını olumlu anlamda sallamışlardı. Batur onlara çıkış yolunu gösterirken , Yavuz ile ikimiz mağara da başka herhangi bir şey var mı diye kontrol ederken aktif bomba görmemizle ikimizde birbirimize bakmıştık. Her mağarada bizim gelmemize karşı aktif bir bomba bulunduruyorlardı ve geldiğimizi anlamış olsalar gerekti sayacı başlatmışlardı. Buradan çıkmak için sadece otuz dakikamız vardı. Telsizden time haber vereceğim zaman Yavuz'dan yumruk yememle birlikte yere savrulmuştum. Kaşlarımı çatmış patlayan dudağımla ona bakarken birden üstüme çıkmış konuşurken aynı zamanda üst üste yumruk atıyordu. " Sen , bugün buradan asla sağ çıkamayacaksın Cihan Kılıçkıran! Tüm sevenlerin, senin masumları kurtarmak için girdiği mağara da bombanın patlaması nedeniyle şehit düştüğünü sanacaklar! Aslında bu durum bile sana karşı lanet olsun ki hayran olmalarını sağlayacak. Belkide bombadan kurtulup yaşayacaksın ama bu sefer pezevenklerin eline düşecek ve Türkiye'ye bir daha subay olarak dönemeyeceksin! " dediğinde iğrenç gülümsemesi yüzünde büyümüştü. Aldığım yumruk darbeleri yüzümün kandan dolayı görünmemesine sebep olurken zorlukla açtığım gözlerimle onun hırsla parlayan gözlerine baktım.. "Bunu ne-neden yapıyorsun? " diyebilmiştim. "Bunu yapmamın çok basit bir nedeni var. Seni öldü gösterip ya da cidden burada bıraktığım zaman öldüğünde timin başına geçen ben olucam. Sadece üsteğmen değil başarıdan dolayı kıdem alıcam. Tabii sadece bununla asla yetinmeyeceğim. Yıllardır sende olan her şeyi it gibi kıskandım ulan! Aileni , arkadaşlarını, tim ile olan bağını ve tabiiki güzeller güzeli seksi sevgilini.. Şimdi hepsine sadece ben sahip olacağım. Önce ailene bir oğul gibi yaklaşıp sana olan hasretlerini dindireceğim , arkadaşlarına bir acılı dost gibi yaklaşacağım , senin izlediğin yoldan gidip harika bir Börçe timi kuracağım ve güzeller güzeli sevgilinle ben evleneceğim. Hayalini kurduğunuz o yuva benimle kurulacak , o üç çocukta benimle yapılacak. Sen ise.. geberip gitmiş , tarihin tozlu sayfalarında yerini almış olacaksınız ne acı değil mi? " dedikten sonra cebinden çıkardığı iğneyi boynuma enjekte etmişti. Vücuduma her ne verdiyse kendimi daha fazla halsiz hissetmiş , kendimde konuşacak gücü dahi bulamamıştım. Gitmeden önce anlamadım bir şekilde bombayı imha etmiş ve iğrenç sırıtmasıyla tekrardan bana dönmüştü. " Hadi sana bir güzellik yaptım bunca yılın hatrına.. parçalanarak ölmeyeceksin ama bizden sonra gelen terör örgütleri sana ne yapar bilemem.. tabii bu ikimizin arasında kapiş? Herkes seni patladın sanacak. " dedikten sonra mağaranın çıkışına doğru ilerlemişti.. Göğsümün üzerinde bulunan gizli cepten Sarya ile çekinmiş olduğumuz en son fotoğrafı çıkardım. Burada ölücek olsam bile en son görmek istediğim yüz onun yüzüydü. Cebimden diğer çıkardığım şey ise ona evlenme teklifi etmek için her an yanımdan dâhi ayırmadığım tektaş yüzüktü.. Her ikisinide yan yana getirip bir süre dolu gözlerimle izlemiştim.. Sevdiğim kadının benden asla vazgeçmeyeceğini verdiği sözlerde duracağına emindim ama Yavuz iti ona bir oyun oynarsa.. bana oynadığı gibi bir daha nasıl toparlar ve birbirimizi bu oyundan kurtarırdık hiç bilmiyordum... *** Nisan 2025 / Dağ ve Komando Tugayı ya da 5. Komando Tugayı Sarya... Geçen gün toplantı salonunda bana ima ettiğiniz şeyler çok ağırdı Yüzbaşım. Bu sözlerle resmen beni küçümsediniz , sizden önce hiç kimse beni bu duruma düşürmemişti. Gerilen bedenim, sinirli halim, çatık kaşlarımla içimde tutamadığım kinimi en sonunda rahatça kusmuştum. Daha fazla sessiz kalıp içimde tutsaydım, tim komutanıma karşı kurulup , olmadık yerde kinimi kusacaktım. "Seni küçümsediğim falan yok teğmen, sadece çocuklu bir kadın olarak saha da değil,tugayda görev almanın daha iyi olacağını düşünüyorum. " Kapısı açık duran karşıda ki reviri göstererek, " revirde ne yapmak istiyorsan yap, odayı kendi zevkine göre dizayn et , gelen hastalarla ve hatta arada oğlunla ilgilen ama sadece o kadar teğmen" Oturduğum koltuktan sinirle ayağa kalktım. Ben revirden daha fazlası için yıllarca eğitim almış, acı çekmiştim. " Bunu yapmaya hakkınız yok , komutanım! " Rahat bir tavırla arkasına yaslanarak, dudağının her iki tarafını alayla yukarıya doğru hafifçe kıvırmıştı. "Sende biliyorsun ki tim komutanı olarak nerede görev alacağını ben belirlerim. Tabii istersen kocana veya albaya gidip hakkımda şikayette bulunabilirsin" demişti. Yumruğumu yanımda bulunan komodine vurduğumda oldukça ciddiydim. "Ben başkalarının eteğinin arkasına saklanan küçük kız çocuklarına asla benzemem komutanım. Bir sorunum varsa kendim hallederim. Ne bu işe Yavuz'u ne de Fetih albayı asla karıştırmam! Ben bu yüzden sayılı bordo bereli kadınlardan biri oldum. " Sert ve yüksek çıkan sesimle cevap vermek yerine uzun uzun gözlerimin en derinine baktı. Tam dudaklarını araladığında kapı çaldı. İçeriye giren Ali küçük bir selam verdi. "Komutanım emrettiğiniz üzere Börçe timi spor salonunda eğitime hazır. " dedi. Başıyla onaylayan Yüzbaşı Karabatak'la Ali odadan çıkarken tekrar bakışlarını bana doğru çevirdi. Başıyla kapıyı işaret etti. " Bana karşı dinlenmek için sarf ettiğin enerjini birde eğitimde görelim Teğmen Sarya. " dedi. Dişlerimi birbirine bastırarak odadan dışarıya çıkmıştım. Yüzbaşı'dan çıkaramadığım hıncımı da çıktığım odanın kapısını sertçe çarparak çıkarmaya çalışmıştım. Spor salonuna girdiğimde Yavuz dahil herkesi ısınma yaparken bulmuştum. Belliki en sevdiğim olan birebir savunma çalışacaktık. İyide benim badimin altında sütyenim yoktu ama bu durum için şuanda yapacağım bir şeyde yoktu. Dudaklarımda kıvrımla bende ufaktan ısınma hareketlerine başlamıştım. Kısa süre sonra Karabatak'ta geldiğinde bir saat kadar ısınma, şınav, mekik çekme gibi hareketlerle devam ettik. Hepsi fazla aktif ve profesyonellerdi. Çünkü biz özenle seçilmiş Börçe timiydik. Aksi asla olamazdı. Mekik çekmeye devam ederken ansızın yüzbaşı Karabatak başıma dikilmişti. Bir an duraksadığımda dudaklarında alaycı yarım bir tebessüm vardı. "Karı - koca görelim bakalım çok övündüğünüz marifetlerinizi görelim. " Kaşlarımı çatarak mekik çektiğim yerden kalktım ve karşısına dikildim. Bunun benimle ya da Yavuz'la ne derdi vardı bilmiyorum ama öğrenmek için can atmıyor da değildim! "Görelim de şu tavrınızdan kurtulalım bakalım. " Diğerleri sanki bunu bekliyor gibi duraksadığında biraz ilerleyip tam ortaya geçtim. Her yeni gelen komutan da bu durum fazlasıyla başıma geliyordu. Beni küçük görüp denemek isteyen ilk kişi Karabatak değildi ve muhtemelen son kişi de olmayacaktı. Karabatak komutan Yavuz'a tiksinircesine seslendiğinde dikkatimi onlara verdim. Yavuz'a ," Karının üzerine çok fazla gitme üsteğmen, sonuçta eve gittiğinde daha çocuğuna bakacak , benle uğraşmaması gerektiğine dair ders alsın yeter." demişti. Dudaklarından çıkan sözler kaşlarımı her dakika daha fazla çatmama sebep olmuştu. Bu komutan şaka gibiydi ya.. beni küçümserken Yavuz'a da kendince imalarda bulunuyordu. Yavuz karşıma geçtiğinde tebessümle küçük bir baş selamı vermişti. Yüzbaşının onca lafına rağmen gerçek karı -kocaymışız gibi lafları yemesi ve üstüne tebessüm etmesi beni deli ediyordu. Timin diğer üyeleri ise yan tarafa geçmiş merakla bizi izliyorlardı. Yüzümde ki sahte tebessümle bende küçük bir baş selamı vermiştim. "Sevgili eşim olan üsteğmen Akgül , elinden geleni lütfen ardına koyma. " demiştim. Beni gıcık edeni bende söz ve davranışlarımla deli ederdim. Yavuz ona eşim dedim diye mi yoksa birilerini deli etmek istediğimi anladı diye mi bilmiyorum kocaman gülümsemişti. Biliyordum ki sözümü dinlemeyecek o da herkes gibi beni hafife alacaktı ama ağzının payını mutlaka alacaktı. Küçük darbelerle üzerime gelirken kolay bir şekilde savunma yaparak kurtuluyordum. Birkaç kroşenin ardından baktı ki beni daha fazla çekemeyecek daha fazla üstüme gelmeye başlamıştı. En son attığı tekmeyle eğilmiş ve yere sağlam basan dizine sert bir tekme atmıştım. Aldığı sert darbeyle Yavuz kendisini yerde bulmuştu, sırıtarak ayağa kalkmasını beklemiştim. Biliyordum ki Yavuz bana karşı tüm gücünü kullanmıyordu, her zaman böyle olurdu ya zaten.. güya karısı olduğum için herkese karşı centilmenlik yapıyordu. Yavuz keskin bakışlarını bana çevirdiğinde şiddetin dozunun artacağını anlamıştım ve bu durum fazlasıyla işime gelirdi. Tekrar kendimi savunmaya alarak karşıma dikilmesini bekledim. Yavuz'un daha sert darbeleriyle savunma yapmaya devam etmiş, ilk bulduğum fırsatta ise karnına attığım sert tekme darbesiyle tekrardan yere sermiştim. Uslanmak nedir bilmeyen Yavuz , üçüncü defa karşıma geçtiğinde daha fazla hırslanmıştı. Yumruk yaptığı elini sertçe bana doğru savurduğunda tek hamlede suratıma çarpmadan yakalamıştım. Bir an bu hamlemi beklemediği için affalamışken , acımadan bu durumdan yararlanmış ve suratına sertçe kafamı gömmüştüm. Yavuz beklenmedik darbeyle sersemlerken , elime geçen ikinci fırsatı geri tepmemiş ve karnına geçirdiğim tekmeyle üçüncü defa yere serilmişti. Bir daha beni hafife almamayı umarım aldığı darbeler sayesinde anlamıştır. Yoksa bundan beter hâle getirirdim ve hiç acımazdım. Batur abi , Göktürk, Ali ve Furkan beni alkışlarken bir yandan da kıdemli üsteğmenleri olan Yavuz'la dalga geçiyorlardı. Batur abinin ıslıklarıyla onlara karşı, yüzbaşının gözünün içine bakarak reverans yapmıştım. Bu durumdan memnun olup olmadığını bakışlarından ve ifadesini anlamadığım yüzbaşı bu seferde Batur abiye seslenmişti. "Batur!" Hepsinin susmasıyla Batur abinin tüm vücudu komutana doğru çevrildi. " Buyrun , sayın komutanım yani emredin? " "Seni abisi olarak gören teğmen karşısına bu sefer de sen geç bakalım. Abisini yenebilecek mi görelim. " derken yüzünde küçük bir tebessüm oluşmuştu. Yüzbaşı Karabatak , Batur abiye ortayı işaret ettiğinde elimle durdurmuştum. İstemsizce herkesin bakışları bana dönerken ben karşımda tek bir kişiyi istiyordum. Beni geldiğinden bu yana küçük gören kişiyi.. "Neden karşıma siz geçmiyorsunuz? Sayın tim komutanı olan Yüzbaşı komutanım? " dedim. Alayvari tavrım olmasa ciddi anlamda her an birine patlayabilirdim. İlk defa sözlerimle veya onu çağırmakta bulunduğum cesaretimden etkilenmiş olsa gerek ki tek kaşını havaya kaldırmıştı ama bu çokta uzun sürmemişti. "Batur , ne uyuz uyuz adımlar atıyorsun, sana ortaya geç dedim asker! " uyarıcı ve sert çıkan sesiyle ortaya geçmesine dair başıyla da işaret vermişti. Bu hareketinden sonra istemsizce gözlerimi devirmiştim. "Geldiğinizden bu yana küçük gördüğünüz bir kadın teğmene yenilmekten mi korkuyorsunuz komutanım? " demiştim.. maalesef bazı durumlarda asla çenemi tutamazdım. Batur abi bana doğru attığı adımı sırıtarak geriye doğru atmıştı. Yüzbaşı'ya üstten bakışlar atmaya çalışırken beni göstermişti. Furkan, uzun bir ıslık çalarken Yavuz da ona indirdiğim sert darbeleri unutmuş ve gerim gerim gerilmişti. Neden bu kadar çok gerildiğini anlamamıştım. Yoksa yenilmemden mi korkuyordu? Daha nelerdi.. "Koskoca Yüzbaşı Karabatak, teğmenin ettiği lafların altında mı kalacak komutanım?" Terlediğim için ceketimi çıkarmış ve salonun herhangi bir yerine atmıştım. Bu hareketimden sonra sütyenimin olmadığını fark eden yüzbaşı, bana alıcı bir gözle bakıp dudaklarını kıvırdı. Tam karşıma geçtiğinde kabul etmeliyim ki oldukça iri bedeni, lens taksa bile hissedilen kararmış bakışları, kumral saçları ve yüzünde ki yer yer belirgin izler ile fazlasıyla korkutucu duruyordu. Ah bir de ayağımıza giydiğimiz kırk numara postallar beş kat daha fazla can acıtıyordu.. Onun için olumlu ama bana göre olumsuz unsurlar her şeye rağmen korkmamı ve geri çekilmemi olanak sağlamıyordu. Sonuna kadar kendimi gösterecek, ettiği lafları tek tek ona yedirecektim. Babam şehit olmadan önce her türlü zorluğa karşı beni eğitmişti. Madem bordo bereli olucaksın her zorluğa dayanıklı olmalısın. Sadece düşmanın değil gün gelir dostun bile acımaz demişti. Babam bana saldırdığı zaman öncelik olarak zayıf noktalarımı belirler ona göre eğitim verirdi. Önceden bu duruma çok kızmış olsam da şuan meyvesini topluyor olucaktım. Yüzbaşı Karabatak eliyle gelmemi işaret ettiğinde yine istemsizce gözlerimi devirmiştim. Paşama bak ya komutan ya birde ayağına çağırıyor.. ay haspam.. İlk kroşemi indirdiğimde şakamın olmadığını anlasın istemiştim. Tabii kendisi profesyonel olduğu için kolayca savurmuştu. İkinci bir atak gerçekleştirdiğimde yine kolayca kaçınmış ve bu seferde beni yere savurmuştu. Resmen Yavuz'a yaptığım şeyleri benim üzerimde deniyordu.. ay anneannemin lastikli tavşan donu! Yerimden kalkarak tekrar karşısında durduğumda derin bir nefes almıştım. Sinirlenmemem ve tamamen sakin , mantıklı olmam gerekiyordu. Yakın dövüşte önemli olan bilek gücü ve mantıklı olmaktı. Fakat karşımda ki yüzbaşının bileği ve mantığı benim kadar iyiydi hatta daha profesyoneldi. Tekrar şansımı deneyip yumruk savurduğum da yine beni geçiştirmesiyle dayanamamış sert bir tekme savurmuştum. Kasıklarına yakın isabet ettirmemle yüzü buruşurken aynı zamanda da gerilemişti. Bu firsattan yararlanarak sert bir yumruğu suratının ortasına geçirmiştim. Son darbeme hazırlanırken kendini anında toparlanmış ve yumruğumu savurdum gibi kolayca yakalamıştı. Atik ve hızlı bir hareketle beni çevirmiş ve sert göğsüne yasladığında kolu çenemin altında hareketimi engelliyordu. İkimizde nefeslerimizi düzenlemeye çalışırken kulağıma fısıldamıştı. " Bana göstermek istediğin gücün ve yeteneğin bu kadar mıydı teğmen? " Sinirden ötürü dişlerimi birbirine bastırdığımda karnına sertçe dirseğimi geçirmiştim. Kolunu zorda olsa bükerek arkaya doğru aldığımda şimdide ben onu önüme almış ve badiden fazlasıyla hissedilen göğüslerime bastırmıştım. Oyalanmadan diz boşluğuna attığım tekmeyle önümde çökmek zorunda kaldığında tüm tim beni alkışlamıştı. Dudaklarımda sırıtma peydah olurken bu sefer ben onun kulağına eğilmiştim. " Umarım beklenmedik anda diz çökmeniz ve benim arkanıza geçmem size yeterli gelir yüzbaşım. " Başını benden yana çevirdiğinde olması gerekenden daha yakındık ki öylece kalakalmıştım. Çok yakından lens olmasına rağmen fark ettiğim kara gözlerini koyu kahve gözlerime öyle bir dikmişti ki içimde hissettiğim tanımışlık hissine engel olamamıştım. Sanki bu gözlere evvelimden bu yana bakıyordum.. hayret bugün kapalı olan gözünü de açmıştı.. tabii konumuz bu değildi.. Benim, bu halimden faydalanan yüzbaşı elini arkaya atarak ince badimi kavramış ve tüm gücüyle yere fırlatmıştı. Çıplak sırtımın yerle sert bir şekilde buluşmasıyla ağzımdan küçük bir inilti kaçarken yüzümü de buruşturmuştum. Tüm tim acımı anlamış gibi onlarda istemsizce yüzlerini buruşturmuştu. Yukarıdan sıkı topuz yaptığım tokam bile darbeye dayanamamış kopmuş, kısa saçlarımı yüzüme doğru dağıtmıştı. Canımın yandığı durumdan etkilenmeyen ve tek insancıl davranmayan yüzbaşı üzerime çıkmıştı. Daha bunun şokunu atlatamadan beni kısıtlayarak ellerimi koca ellerine hapsettiğinde şok halimden öfkeli halime geçmiştim. O kim oluyordu da beni böyle sıkıştırma cesaretinde bulunuyordu? Öfkem, kendisinde bu cesareti bulan yüzbaşı Karabatak'a mı? Yoksa kendime miydi? Karar verememiştim. Nasıl kendimi ona bu derece yakın olacak şekilde savunmasız bırakırdım? Aldığım sık nefesleri düzenlemeye çalışırken, üzerimde ki adam bana sırıtarak bakıyordu. Nasıl bu durumdan rahatsızlık duymazdı ki? Sanırım bana olan küçümseyici halini kısa süreliğine kenara bırakacak kadar durumumuz hoşuna gitmişti. Tabii hoşuna giderdi.. dev cüssesi ile üzerimde duruyordu. Üzerimden inmesini söylemek için boğazımı temizlemiştim. " Size göre olduğunuz yer rahat olabilir yüzbaşı ama bana göre hiç rahat değil. Üzerimden kalkar mısınız? " diye olduğunca nazik olmaya çalışmıştım. Sözlerime rağmen üstümden kalkmak şöyle dursun biraz daha hatta çok fazla eğilmişti.. neredeyse dolgun ve büyük dudakları, benim küçük yapılı dolgun dudaklarıma değecekti.. Şey...ee birde onun sert göğsü benim ince badimin altında özgürlüğünü ilan etmiş büyük ve dolgun göğüslerime yaslıydı.. Dört yıl boyunca asla ihanet etmediğim adama bu yüzbaşı yüzünden ihanet mi etmiştim? Kendime bu zaman kadar Yavuz'a dâhi asla yaklaştırmayan ben... Yüzbaşı'yı kendime bu kadar fazla nasıl yaklaştırmıştım.. Bilmiyordum...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD