Şafak Vakti Karanlığı (2)

769 Words
Ayakkabılarımı bir kenara atıp, yerde bulduğum yarım duran şarap şişesini kafama dikmiştim. Kalçama dayanan bir kasıkla doğrulduğumda arkamdaki piç saçlarımdan kavramıştı. -"Oo Hera Hanım, sizi buralarda görmek ne hoş." Elimdeki şişeyi yere fırlatıp, arkamı ona dönmüştüm. Bu benim rüşvet verdiğim sivil polislerden biriydi. Parmağımda duran küçük neşteri cüzdanının olduğu yere götürmeden önce buna istediğini vermeliydim. -"Merhaba tatlım!" Serkan gülümsemişti, -"Bugünkü işler nasıldı?" Yanağımdan bir makas almıştı, dudağımı büzmüştüm. -"Ah sorma, çok kötüydü." Serkan kaşlarını havaya kaldırmıştı, -"Nasıl yani?" Ellerini cebime götürmüştüm, ama o cebimi değil de kalçamı ellemeye başlamıştı. -"İstediğin ücreti ben vereyim mi?" Sırıtmıştım, salak herif. Cebini iki parmağımın arasında duran neşterle kesip cüzdanını almıştım. Dudağımı yalayıp, -"Ah şekerim, sanırım regl olduğumu unuttum." Serkan kaşlarını çatmıştı, -"Tamam ama bunun bana engel olmadığını unutuyorsun." Dudağına ufak bir öpücük kondurken cüzdanı elimde duran ceketin içine sokmuştum. Serkan durumdan zevk alır hale geldiğinde onu hafif itip, -"Eve gitmem gerekiyor." Kolumu okşamıştı, -"Ben bırakırım, hadi bana gel." Hay Allah! Çattık gece gece. -"Olmaz! Yani eve gitmem gerekiyor işte." Serkan belindeki kelepçeyi göstermek istercesine yan dönmüştü. -"Peki, ama sana aşığım biliyorsun." Iğ! -"Biliyorum şekerim, ben kaçtım." Yavaş adımlarla ondan uzaklaşıyordum, arkama arada bakıp yürüyor mu diye kontrol ederken en sonunda bana bakmayı kesip arkasını dönmüştü. Ceketteki cüzdanı elime alıp koşmaya başlamıştım. Ara sokaklardan eve hızlıca gitmek için deliriyordum! Uzun bir koşudan sonra sonunda eve girmiştim. Kapıyı arkamdan çevik bir hareketle kapatıp, derin bir nefes almıştım. -"Ah!" Kapıya sırtımı yaslayıp vücudumu aşağı doğru salmıştım. Ayaklarımın altı acıyordu ama sanırım değmişti! Heeey! Size kendimi tanıtmayı unuttum değil mi? Ben Hera, Hera Lâlzade. Yaşım 23 olacak bu martta. Genel mânada işim yok, ailemden kalan birikimi harcıyorum. Ailem mi? Bilmiyorum açıkçası bir gün eve geldiğimde yalnızca bir not bırakıp gitmişlerdi. Ayağa kalkıp, kafamdaki müzikle salona doğru yürümeye başlamıştım. Salondaki koltukta biri oturuyordu. Ah! Sikeyim bu kim yine evimde biri var! Bacağımdaki bıçağı elime alıp, oturanın arkasına doğru yürümeye başlamıştım. Nefesimi tutuyordum. -"Heracığım...Ben Toprak." Bıçağı boynuna yaslayıp, yüzünün yanından ona doğru eğilmiştim. -"Evimde ne işin var?" Bıçağı boynuna dayadığım için yüzünü doğrultmuştu. Bileğimi sertçe kavrayıp, -"Paramı öde orospu!" Beni kucağına doğru düşürmüştü, bileğimi kırarcasına sıkmaya başlamıştı. Yanağıma tokat atacakken yüzümü çevirmiştim. -"Hera param nerde!" Yüzüne bakıp tükürmüştüm, sinirle bileklerimi bırakıp yüzünü silerken küfür etmişti. -"Senin amına koyarım kızım! Paramı ver dedim öyle kullanıp parasını vermemek olmaz!" Koltuğun üstünde biraz boğuşmuştuk. Bıçağımı onun boğazına sapladığımda ölmüştü...Bıçağımı boğazından çekip koltuğa kendimi bıraktığımda yarım kalan sigarayı parmaklarımın arasına koymuştum. Nerede kalmıştık? Karmaşık bir hayatım var işte...nereden başlasam bilmiyorum. Geçmişimi anlatmayı hiç sevmem, zamanla görürsünüz belki ha? Sigaradan derin bir nefes çekip, havaya doğru halkalar yapmaya başlamıştım. Bu benim en sevdiğim aktivitelerden biriydi. Masanın üstündeki viski şişesini elime alıp tek parmağımla açmıştım, bardağıma dökerken sigarayı söndürmüştüm. Televizyonu açtığımda Ares'le olan eski videolarımızdan biri açılmıştı. -"Merhaba ben Ares, bu da benim tek aşkım Hera." Gülümsemiştim, Ares benim ilk aşkımdı. Küçüklük videolarımızdan biriydi. -"Hera, bana en sevdiğin masalı söylesene!" Düşünüyordum, kamerayı yüzüme doğrulttuğu için utanıp arkamı dönmüştüm. -"Hera!" Ares gülerek bana bakıyordu, -"Yeni yıl şarkısı." Acı çeker gibi gülümsemiştim, en sevdiğim masaldaki o huysuz yaşlı karakter gibi olmuştum. Ares kamerayı kendisine döndürmüştü. -"Benim de öyle! Bak bir ortak noktamız daha." +"Hayır yalan söyleme! Senin ki kırmızı başlıklı kızdı hani!" Ares dudağını ısırmıştı, -"Sen neyi seviyorsan onu seviyorum işte!" Kumandayı elime alıp videoyu kapatmadan önce viskiyi fondip yapmıştım. Ekranı kapatıp arkama yaslanırken, masadaki icra kağıtları gözüme çarpışmıştı. Hepsini ayağımla yere ittirirken, boynumu koltuğa yaslayıp gözlerimi kapatmıştım. ________________________________ 9 yıl önce; Ares çantasını yere atmış bir şekilde bana koşuyordu, okula gidememiştim çünkü bugün aşırı derecede yorgun hissediyordum. -"Hera!" Zor bir şekilde ayağa kalkıp ona baktığımda beni kucağına almıştı, -"Ares! Sakin ol." Bana sımsıkı bir şekilde sarılmıştı, -"Çok korktum, senden haber alamayınca endişelendim." İç çekip ona sarılmıştım, kasları gevşemişti. Öksürdüğümde kaşları çatılmıştı, -"Üşüttün değil mi! Ah ben sana ne demiştim kendine iyi bakmıyorsun!" Beni ceketinin içine doğru sokmuştu, -"İyiyim merak etme, biraz dinlenmeliyim sadece." Ares beni eve doğru götürmeye başlamıştı, -"Evine gidelim madem? Hem Hülya teyze bizi merak ediyordur." Gözlerim kapanıyordu, sanırım ateşim çıkmıştı. Ares beni eve doğru taşırken elini alnıma attığında, -"Sen yanıyorsun!" Tepki verememiştim çünkü evimize doğru koşmaya başlamıştı. Kapıyı kırarcasına çalıp, beni içeri soktuğunda annem paniklemişti. -"Ateşi var, üşütmüş sanırım Hülya teyze." Annem beni Ares'in kucağından almıştı, yukarı çıkıyorken, -"Salonda bekle oğlum anneni ararım istersen?" Ares başını sallayıp, beni izlemişti. Elimi havaya kaldırıp ona bakmaya çalıştığımda o da elini kaldırmıştı. Bu bizim özel selamlaşmamızdı. Annem bana duş aldırıp üstümü değiştirmişti, birkaç ilaç içirip ateşimi kontrol ederken uykuya yenilip uyumuştum. Elimin tutulmasıyla gözlerimi araladığımda Ares yatağımın kenarında oturmuş bir halde beni izliyordu. -"Nasıl oldun?" Elini tutup esnemiştim, -"İyiyim merak etme." Ares gözlerime uzun uzun bakıyordu, -"Nefes aldığım her fırsatta seni merak etmeye devam edeceğim Hera."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD