" Beni bu adrese götürürmüsünüz? " dedi Leyla taksiye oturduktan sonra. Bir bavulu vardı sadece. Başka da bir eşyası yoktu. Ankaradan İstanbula kadar otobüsle yaptığı uzun yolculuk onu yormuştu. 20 yaşındaydı sadece. Kumral saçlı, ela gözlü, 165 boylarındaydı. Annesi, babası, kimi kimsesi yok, bir abisi vardı sadece. Onu hep koruyan, her daim yanında olan. Çok cefasını çekmişti. Hasta olduğu günler anne gibi ilgilenmiş, baba gibi korumuştu onu.
" Ali " dedi sessizce. Sadece kendi duydu söylediğini. Abisinin ismiydi Ali. Canından bile çok sevdiği abisi. 26 yaşındaydı o da. O da kolay hayat yaşamamıştı. 15 yaşından beridir hayatın her acı, kötü yüzünü görmüş, doyasıya çocukluğunu yaşamadan ailesine bakmalı olmuştu. Küçük ellere konan ağır yüklermi daha ağırdır, yoksa kalpte taşınan ağır yüklermi? Cevabını duymaya ihtiyaç olmayan bir soruydu bu Ali için. Ama hayatının baharında hapisi boylamıştı. Abisini Ankarada parmaklıklar ardında bırakıp bu kadar uzağa, büyük şehir İstanbula gelmeği istemiyordu. Ama durum istedikleri gibi olmamıştı.
Yine abisiyle arasında geçen dialoqu hatırladı.
" Gitmemi isteme abi nolur " dedi ağlayarak
" Hayır, gülüm. Bu senin hayalin. Ben de gelmek isterdim biliyorsun. Ama bu duvarlar " diyerek oldukları hapishane duvarlarını gösterdi.
" Bir yıl sonra yine sınava girerim. Ankarayı yazarım bu defa. Seni bu soğuk duvarlarda yalnız bırakmak istemiyorum " dedi hıçkırarak
" Ben Ahmet abiyle konuştum. Sana ev ayarlamış. Her şey hazır. Sen beni düşünme. Ben zaten katil değilim. Er ya da geç suçsuzluğum ispatlanacak " dedi ve kardeşinin ellerine uzanarak koklayarak öptü.
" Annemin kokusunu alıyorum senden. Bahtın onunkine benzemesin gülüm. Yüzün hep gülsün " dedi Allaha dua ederek.
" Burası hanımefendi " diyen taksicinin ona seslenmesiyle daldığı hayal aleminden çıktı Leyla. Ücreti ödeyip teşekkür etdi. Ve elinde bavulu binanın önünde durup kocaman binaları izledi. Geldiğinden beridir ilk defa korkmuş ve yalnız olduğunu hissetmişti. Kocaman binalar üzerine gelmişti adeta.
Sonunda adımlamaya başlamış ve üçüncü katta tek odalı eve girmişti. Bu ev Ahmet abi dedikleri adamındı. Ali de onunla çocukken karşılaşmış ve çalışmasına yardımcı olmuştu. Her ne kadar legal işler gören birisi olmasa da bu öksüz, yetim abi kardeşe el tutmuş babalığını göstermişti. Hiç görmedikleri babalığı belki şimdi ondan görüyorlardı.
Kira parası vermeyeceği için içi rahattı Leylanın. Sadece çalışıp okuyarak kendine baka bilirdi. Ve zaten birikmiş parası vardı. Ahmet de ona bir zarfta yüklü bir para vermişti. Her ne kadar götürmek istemese de sonunda kabul etmişti. O yüzden bir süre rahat olacaktı.
*****
Leylanın İstanbula gelişinden tam iki ay geçmişti. Garson olarak bir iş bile bulmuş, üniversite çıkışı eve geçmeden direkt oraya çalışmaya gidiyordu. Lüks bir restorandı burası. Tabi Ahmet denilen adam aracılığıyla bu işe başlamıştı. Artık ilk geldiğinde korktuğu şehir onu korkutmuyordu. Bir kaç arkadaş edinmiş, sevilen biri olmuştu. Ama geldiği yeri unutmamış, her hafta abisiyle telefon konuşması yapıyor, tüm yaşadıklarını ona anlatıyordu.
*****
" Buyurun beyefendi. Ne istemiştiniz? " diyen Leyla menüyü okuyan adama dikkatle bakıyordu. Genç kız karşısında duran 25 yaşının üstünde olan erkeğe bakınca ondan hoşlanmıştı. Bir çok müşteri görmüştü bu iki ayda, hatta Ankarada pavyonda çalıştığı sürede bile bir çok erkek görmüştü. Ama ilk defa biri kalbine giriyor gibiydi. Heykelteraşın elinden çıkmış gibi olan pürüstsüz yüz hatları keskin ve belirgindi. Yanaklarındaki elmacık çukuru, kemikleri ise dikkat çekiciydi. Kaşları kalın, ama koyu renkli gözleri karanlığın derinlerinden çıkmış gibiydi. Bronz ten rengi üzerine giymiş olduğu takımla ona çok yakışmıştı. Tek sorun sadece gözlerinde gördüğü karanlıktı.
" Galiba yemek olarak ben varım menüde " diyen adam sıcak gülümsemesiyle gamzelerini ortaya çıkarmıştı.
" Anlamadım? " diye sordu Leyla. Zira ne kadar süredir adamı dikizlediğini unutmuştu şimdi de gamzelerine kaymıştı gözleri.
" Beni dikizliyorunuz hanımefendi. Ama ben açım " dediğinde Leyla yaptığı şey yüzünden utanmıştı.
"Derin bir nefes al, sadece derin bir nefes al. Bu an geçecek. Kendime güvenmem gerek. Bu utanç sadece benim kafamda büyüttüğüm bir şey. Ama yine de, şu anın geçmesini o kadar çok istiyorum ki... Lütfen, bir an önce bitsin bu utanç." diyen Leyla tüm bunları içinden düşünmüş ve hiç bir şey olmamış gibi yüzünde tebessüm oluşturarak " Özür dilerim. Buyurun beyefendi. Ne arzu etmiştiniz? " demiş ve adam istediklerini söyledikten sonra hemen genç adamın yanından koşar gibi oradan uzaklaşmıştı.
Sonrasında gece sakin geçmiş ve genç adam onu utandıracak her hangi bir laf etmemişti. Ama diğer gün genç adam yine gelmişti.
" Siz " dedi Leyla şaşırıp aynı adamı karşısında görünce
" Evet, ben. Unutmamışsınız beni " dedi yine sıcak gülümsemesini yüzüne yerleştirerek.
" Ne istersiniz? " diye sordu Leyla. Burada bir garsondu. Görevini unutmaması gerekiyordu.
" Sizi " dedi genç adam.
" Anlamadım " dedi Leyla şaşırarak.
" Yalnış anlamazsanız sizinle tanışmak istiyorum. O yüzden bu gün buradayım "
" Beyefendi, siz dün beni yalnış anladınız. Yaptığım hata için özür dilerim. Ama ben şu an iş başındayım. Her hangi bir isteğiniz yoksa ben gidiyorum. Olursa da başka bir arkadaşı size yönlendire bilirim " dedi ve yanından çekip gitdi. Belki bu genç adamdan hoşlanmıştı, ama yine de hayatına birini almak istemiyordu. Önceliği çalışmak ve bu şehirde ayakta kalmayı başarmaktı. Kimseye güvenmek istemiyordu. Genç adam sonrasında hiç bir şey demeden durmuş ve restorandan çıkmıştı. Leyla tamamen gitdiğini düşünmüş ama yanılmıştı.
" Yine mi siz? " dedi gece restorandan çıkarken karşısına dikilen adamı görmesiyle
" Yine ben " dedi yüzünde gülümsemesiyle. İnadına gülümsüyor gibiydi. İnadına kalbini çalmaya çalışıyor gibiydi.
" Beni rahatsız ediyorsunuz. Bunun farkındamısınız? "
" Ama siz de beni bakışlarınızla taciz etdiniz. Ben size bir şey dedimmi? Hayır. O yüzden bana bir şans vermenizi istiyorum "
" Gecenin bir vakti tanımadığım kimsenin arabasına binmem ben. Yolumdan çekilin lütfen. Polisi ararım yoksa " diyerek tehdit etmeye çalıştı.
" O zaman sabah buluşalım. İlle de gece olmak zorunda değil " dedi onu ikna etmeye çalışır gibi.
" Ben çalışıyorum beyefendi. Sizinle görüşmeye zamanım yok "
" İzin günün yokmu? O zaman buluşalım. Bir kez görüşelim. Zaten istemezsen bir daha karşıma çıkmam. Erkek sözü " diyen genç adamın laflarına kanmıştı Leyla. Zaten kalbi çoktan hoşlanmıştı bu adamdan. İtiraf etmesi kalıyordu geriye.
" Peki. Ama benim söylediğim yerde olsun. Ve fazla da olmaz. En fazla yarım saat. Sonra beni rahatsız etmeyi bırakın " dedi Leyla.
" O zaman yeniden tanışalım. Ben Çakır Bozdoğan " dedi elini genç kıza uzatarak
" Ben de Leyla Yıldırım " uzatılan elin kenarından usulca tutarak.
"Memnun oldum Leyla hanım " dedi Çakır yüzüne sıcacık bir gülümseme katarak.
Leyla artık kendi de haberi olmadan onunla başlayacağı zorunlu hayata da evet demişti. Hoş belki haberi olsa hayır derdi. Ama iş işten geçince artık dönülmez bir yoldasındır.
*****
3 ay sonra
" Hazırmısın çiçeğim? " dedi Çakır gelin odasının kapısını tıklatarak. Bugün evlenmişti genç çift. Evliliği düşünmeyen Leylayı 3 aya ikna etmişti Çakır. Abisinin hapishanede olduğunu bu yüzden evlenmek istemediğini söylese de Çakır ağzından girmiş, burnundan çıkmış kızın aklını çelmişti. Ama Çakır evlendikten sonra " abisinin ziyaretine gidip ona da söyleriz. Zaten birbirimizi sevdiğimizi görünce o da kabul edecektir " demişti. Ona kör kütük aşık olan Leyla Çakırın her sözüne inanmış, kanmıştı.
" Geliyorum " dedi Çakır Leyladan ses gelmediğinde. Odaya girdiğinde beyaz gelinlikle aynadab kendine bakan Leylayı gördü.
" Çok güzelsin Leylam. Beyazlar içinde muazzam gözüküyorsun, ama malesef onu bu gece çıkarmamız gerek " diyerek Leylanın tam da önünde durmuş ve dudaklarından öpmeye başlamıştı.
" Hızlı gitmiyormuyuz? " dedi Leyla nefes nefese kalarak. İlk defa yaşayacağı deneyim yüzünden kokuyordu bir az.
" Hayır. Aksine bu üç ayda sana dokunamamaktı asıl işgence " demiş ve yine dudaklarını öpüşleriyle ezmeye çalışmıştı. Bir eliyle de gelinliğin arkasını açamamış ve sinirlenerek " siktir, açılsana " diyerek Leylanın sırtını kendine döndürmüş ve bir bir hepsini açarak beyaz gelinliği üzerinden çıkarıp yere atmıştı. Genç kızı yatağa uzatmış kendi de damatlığını çıkarmaya başlamıştı. Sonunda sadece pantolonla kalmış ve Leylanın üzerine uzanmaya başladı. Sütyen ve külotla kalan Leyla utandığı için elleriyle üzerini kapamaya çalışmıştı.
" Çek ellerini. Güzel manzaramı kapama " diyerek sütyeni önünden yırtmış ve bir kenara atmıştı. Çakırın bu sinirli halleri artık Leylanı korkutmaya başlamıştı. Fakat aşık olduğu adama toz konduramıyordu. Çakır önce elleriyle hamur gibi göğüsleri yoğurmaya başlamış, sonra ağzına alıp emmeye başladı. Sonra diğer göğsüne geçmiş ve aynı işlemi ona yaparak göğüs ucunu yalayıp dişliyordu. Leyla göğüsleri acısa da zevk almaya başlamıştı. Çakıra karşı fazla ön yargılı olduğunu düşünüyordu.
" Ihh, ahh " diye zevkten inleyen Leyla artık ıslanmaya başlıyordu. Kadınlığı onu yerinde kıpırdanmaya ve kendini kabaran erkekliğe bastırmaya zorluyordu. Birden Çakır pantolonunu çıkarıp bir kenara atdı, sonra baksırını da çıkarınca Leyla gördüğü şeyle sesli olarak yutkundu. Erkekliği kocaman olmuştu. Onu nasıl içine alacaktı. Korkmaya başlamıştı.
" Şimdi seni öyle bir sikeceğim ki, hiç bir erkeği hayal edemeyeceksin " diyen Çakır anında külodu çıkarmış, bacaklarını da geniç açarak erkekliği için yeterli alan yaratmaya çalışmıştı. Fakat Leyla duyduklarının etkisinde ve anlamaya çalışıyordu ki kadınlığına giren acıyla bağırmaya ve " dur, dur, yapma, hazır değilim " demeye başladı.
" Lan sürtük, kes sesini " diyen Çakır yırtılan kızlık zarıyla daha fazla ileri geri giderek erkekliğine konfor sağlıyordu.
" Kes " dedi ve elini ağlayan kızın ağzına koyarak susmasını sağladı. Artık Leyla sadece ağlıyor, ama sesini duyuramıyordu. Ona karşı bu kadar sert olacağını hiç beklemiyordu. Oysa bu üç ayda ona o kadar kibar davranmıştı ki, hala duyduklarına ve yaşadığı acıya inanamıyordu.
Bir süre sonra Çakır içinde git gellerini eziyet eder gibi artırmış ve aldığı zevkle altında acıdan inletdiği kızı unutmuştu.
" Oh, iyisin, geliyorum orospu. Off " diye inleyen ve hırlar gibi ses çıkaran Çakır sonra oluk oluk akan zevk sıvılarını kızın içine akıtmıştı.
" Ahh sikeyim şu işi çok zevk veriyor ve hiç hoşuma gitmiyor " dedi tüm ağırlığını kızın üzerine vererek uzandı. Leyla kıpırdanmak istedi ama üzerine sinen ağırlık ve vücuduna yayılan ağrıyla hiç bir şey yapamadı. Ve bir süre sonunda Çakır ıslak erkekliğini Leylanın içinden çıkardı. Ama hemen üzerinden kalkmış ve Leylanın boğazından tutarak yatağın tam baş ucuna kadar sürümüştü. Leyla zaten bir şok yaşamış, şimdi hepten şaşırmış ve afallamıştı.
Boğazındaki elini sert sıkarak kızı nefessiz bırakmaya çalıştı. Ölmesi için çabalıyor, ama öldürmüyordu.
" Pavyon güzeli, Leyla Yıldırım. Ya da Leyla Bozdoğan hangisini tercih edersen. Cehennemine hoş geldin. Abin kardeşimi öldürerek bu hayatta en çok sevdiğimi aldı benden, ben de bugün onun en çok sevdiğini alıyorum. Yani seni. Ama seninle işim bitmedi. Daha yeni başlıyoruz, karııcımm. Yaşarken ölü gibi olmanın ne demek olduğunu sana göstereceğim" dedi ve ellerini tiksinir gibi boğazından çekti. Üzerini giyip odadan çıkarak Leylanı kor ateşlerde yalnız bıraktı.