2 - " Mücadele "

1273 Words
Yazar anlatımı... 15 yıl önce Ankara... " Annem ne zaman gelir abi? " diye soran Leyla abisiyle evde oturmuş annesinin gündelikden gelmesini bekliyorlardı. Annesi Meryem her gün evlere gündeliğe gider böyle kazançlarını sağlardılar. Fazla kazanmıyordu ama çocuklarını aç bırakmak ta istemiyordu. 17 yaşına daha yeni basmışken Meryemin babası onu kendinden 10 yaş büyük bir adamla Osmanla evlendirmişti. Satmıştı desek daha doğru bir söz olurdu belki de. Osman, evlendiklerinin ilk bir iki ayında Meryem’e ilgi göstermişti; ama bu ilgi kısa sürede sönüp yerini şiddet ve zorbalığa bırakmıştı. Meryem, okuması gereken bir yaşta hamile kalmış, sürekli dayak yiyen, kocasına ve çocuğuna bakmak zorunda olan bir kadına dönüşmüştü. Hayalleri, babasının evinden çıktığı gün, o kapının ardında kalmıştı. O gün, sadece evini değil, tüm umutlarını, gençliğini ve geleceğini de terk etmişti. Meryem, babasının onu sadece bir para kaynağı olarak gördüğünü acı bir şekilde biliyordu. Babası onu, adeta bir eşya gibi, en yüksek teklifi verene satmıştı. Satılmıştı. O an, Meryem’in gözlerinde sadece bir çocuğun masum hayalleri değil, aynı zamanda bir insanın en derin haysiyeti de yerle bir olmuştu. Meryem, her gün kocasının yanında hayatta kalmaya çalışırken, aslında ruhu çoktan ölmüş, babasının evinden çıktığı o gün gömülmüştü. ***** " Annem geldi " diyen Ali camdan gelen annesini görmüş ve kapını açmıştı. " Kuzularım benim. Acıktınız mı? Hemen bir şeyler pişiriyorum " diyen anne bugün aldığı paraya eve yiyecek erzak almıştı. Kocası olacak herif, yani Osman çalışmadığı için günlüklerini ondan alıyor, vermeyince de dövüyordu. Kaç gündür doğru dürüst ekmek bile yemeyen çocuklar bugün evde olacak kıyametten habersiz annesinin onlar için yemek pişirmesini izliyor, tencereden çıkan yemek kokusunu burunlarıyla koklayıp az da olsa doymaya çalışıyorlardı. ***** " Ben doydum anne " dedi Leyle cimcime sesiyle. Annesine benziyordu Leyla. Onun gibi simsiyah saçları, ela gözleri, beyaz teni vardı. Annesi hep omuz hizasından keserdi saçını. Osman bir kaç defa o minik kızı uzun saçından tutup evde sürüklediği için Meryem de çareyi saçını kısa kesmekte bulmuştu. O da isterdi çocuklarını bu adamdan korusun, ama geri döne bileceği bir kapı yoktu. Yapa bildiği yalnız ev temizliği yaparak çocuklarına bakmaktı. " Ben de doydum anne, sen de ye. Yemediğini biliyorum " dedi Ali bilmiş bilmiş. Aliyse tıpkı babasına benziyordu. Dış görünüşü belki aynıydı, ama karakteri ona benzememişti. Babası annesini döverken o küçük bedeniyle kendisini annesine siper etdiği için defalarca dayak yemişti Ali. Ama yine de annesinin gördüğü haksız muameleye katlanamıyor kendince onu korumaya çalışıyordu. " Yerim ben, sen endişe etme oğlum " dedi Meryem oğlunun başından öptü ve ayağa kalktı. Pencereden eşinin geldiğini görmüştü çünkü. " Siz mutfaktan çıkmayın kuzularım " diyen Meryem çocukları Osmanın gazabından korumak için göz önünden uzakta tutmak istedi. Kapı çaldı ve Osman sarhoş haliyle eve girdi. Ayakkabılarını bile çıkarmadan salona kadar leş gibi kokuyla geldi ve kanepeye oturup Meryemin onun ayakkabılarını çıkarmasını bekledi. Meryem alışık olduğu manzarayla derin bir oh çekti ve gelen belaya bugün de baş eğdi. " Bugünün parası nerede? " diye sordu Osman. Ailesinin halini hatrını bile sormadan sadece kazancıyla ilgileniyordu. " Yok bugün para " dedi Meryem korkudan titmeye başlamıştı. " Nasıl yok? " diyen adamın tok sesi kulaklarında yankılandı. Gömleğinin üstten bir iki düğmesini açmış uzandığı kanepeden bir az dikelmişti. " Erzak aldım eve. Çocuklar açtı. Kaç gündür yemek yiyemiyordular " dedi Meryem. Ne kadar korksa da çocukları için dik durmaya yenilmemeye çabalıyordu. O da biliyordu çabası boşunaydı. Dağ gibi kocaman adamın karşısında dalından kopmuş küçük bir ağaç parçası gibi duruyordu Meryem. "İyi yapmışsın," diyen Osman'a şaşıran Meryem, duyduklarına inanmayarak hemen gözlerini yerden kaldırıp Osman'a baktı. Kafasına taş mı düşmüştü bu adamın böyle konuşuyordu? "Gel yanıma otur," diyen Osman'ın bu sevecen tavrı hiç normal değildi. Meryem tereddütle yaklaştı. " Ne oluyor Osman? Sen iyi misin? " diye sordu. Osman, gözlerinde soğuk bir ifade ile bakışlarını Meryem'e çevirdi. " Otur dedim, " dedi, sesi bu sefer daha sert çıkmıştı. Meryem'in içinde bir korku dalgası yayıldı. Yavaşça yanına oturdu, ama Osman'ın yüzündeki ifadeden hoşlanmamıştı. " Osman, neler oluyor? Bu tavrın hiç normal değil. " dedi. Zira hiç bir zaman böyle sakin davranmamıştı bu adam. Hep dinmek bilmeyen bir öfkesi vardı. Osman bir an durdu, sonra aniden öfkeyle ayağa kalktı. "Yeter artık, Meryem! Senin bu sürekli sorgulamaların ve şikayetlerin beni deli ediyor!" Meryem geriye doğru çekildi ve hep alışık olduğu manzaraya baktı. Küçük bir ihtimal bile olsa o kısa geçen saniyelerde eşinin değiştiğini düşünmüştü ama yanılmıştı. Osman'ın öfkesi dinmek bilmiyordu. "Osman, sakin ol. Ne yapıyorsun?" Osman bir an bile tereddüt etmeden Meryem'in üzerine yürüdü ve onu sert bir şekilde tokat çarparak ittirdi ve yere düşürdü. Yere düşen kadın acıyla inledi. Şu an istediği çocuklarının buraya gelmemesiydi. "Sana kim olduğumu hatırlatmam mı gerekiyor?" diye bağırdı. Meryem gözyaşları içinde yerden kalkmaya çalışırken, Osman ona bir kez daha vurdu. "Bu evde benim sözüm geçer, anladın mı? Ben ne dersem o olacak!" Meryem acı içinde yere düştü, gözleri korku ve çaresizlikle dolmuştu. "Osman, lütfen... Bu yaptıkların doğru değil. Çocuklar korkuyor, bağırma. " Osman alaycı bir gülümsemeyle Meryem'e baktı. "Doğru mu değil mi, beni ilgilendirmiyor. Artık bu saçmalıklara daha fazla katlanamayacağım. Sen ve bu evden, o iki bücürden de bıktım." diyen Osman yerde yatan kadının karın boşluğuna ayağıyla vurdu. Meryem acıdan ağlamaya başladı, ama Osman onun acısını umursamıyordu. " Seninle uğraşacak zamanım yok. Ben gidiyorum, hayatımda başka bir kadın var. Bir daha dönmemek üzere, " dedi. Osman, kapıyı çarparak evi terk etti. Meryem, yerde ağlayarak kaldı, hayatının bir anda nasıl bu kadar karanlık bir hale geldiğine inanamayarak. Aslında yıllar önce bu karanlığa girmişti. Ama bir daha o karanlığın yüzüne çarpılmış olması onu bir daha acınası hayatının gerçekleriyle karşılaştırdı. ***** 2 yıl sonra Osman’ın gidişi, Meryem ve çocukları için bir kurtuluş gibi görünmüştü. Başlangıçta, evdeki huzurun tadını çıkarıyorlardı. Ancak, bu huzur uzun sürmedi. Meryem kısa sürede, yalnız bir kadın olarak mahallede yaşamanın zorluklarını fark etti. Meryem, çocukları için elinden geleni yapıyordu. Onları okula göndermeye çalışıyor, ev işlerini yapıyor ve biraz para kazanmak için temizlik işlerine gidiyordu. Ancak, Osman’ın gidişiyle birlikte mahalledeki bazı erkeklerin dikkatini çekmişti. İlk başlarda sadece bakışlar ve küçük sözler vardı, ama zamanla bu tacizler daha açık ve tehditkar hale geldi. Bir gün, temizlik yapmak için gittiği bir evde, ev sahibinin kocası ona yanaşmaya çalıştı. "Meryem, yalnız bir kadınsın. Yardıma ihtiyacın olabilir. İstediğin zaman benden yardım isteye bilirsin ," diyerek elini Meryem'in omzuna koyarak okşadı. Meryem korku ve tiksintiyle adamı itti ve evi terk etti. Meryem’in korkuları sadece evde değil, mahallede de artıyordu. Bir gece, çocuklarını uyuttuktan sonra kapıya birileri vurdu. Kapıyı açmaya cesaret edemedi. "Meryem, seninle konuşmak istiyoruz," diyen sarhoş erkeklerin seslerini duyduğunda korkuyla titredi. Kapıyı kilitledi ve çocuklarının yanına koştu. "Anne, kim onlar?" diye sordu kızı Leyla gözleri korkuyla dolmuştu.Meryem, kızını sıkıca kucakladı. Meryem, on üç yaşındaki oğlunun ve yedi yaşındaki küçük kızının annesinin böylesine alçaltıcı tacizlere maruz kaldığını öğrenmesini asla istemiyordu. Bu utanç verici gerçeği onlardan gizlemek için her gün sessizce savaşıyordu. "Korkma canım, kimse bize zarar veremez." Bu durum, Meryem'i başka bir çıkış yolu aramaya zorladı. Bir gün, mahallenin biraz dışında bir iş buldu. Küçük bir pastane dükkanın sahibi, Meryem'in durumunu anladı ve ona iş teklif etti. " Burada çalışabilirsin. Kimse sana zarar veremez," yaşlı adam dedi babacan bir şekilde. Meryem, çocuklarına bakabilmek için bu teklifi kabul etti. Her gün erken kalkıyor, çocuklarını okula gönderdikten sonra dükkana gidiyordu. İş zor değildi, ama uzun saatler boyunca çalışmak zorundaydı. Yine de, bu işi yaparken biraz olsun güven hissediyordu. Çünkü burada çalıştığından beridir erkeklerin ona olan taciz vakaları azalmaya başlamıştı. ***** "Anne, anne!" diye dükkana giren Leyla, annesini arayıp sonunda buldu. "Ne oldu güzelim? Bu saatte okulda olman gerekirdi," dedi Meryem endişeyle. "Anne, abim yok." " Nasıl yani yok? " dediğinde anne yüreği endişelendi duyduğuyla. " Sabah birinci dersten sonra onu göremedim. Son ders beden eğitimi olduğu için izin alıp çıktım ama abim evde de yok," dedi küçük kız endişesini belli ederek.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD