2-Yatağa Geç!

1503 Words
“Karan Alp Hanoğlu!” diye beni taklit etti. Nefesi, ensemi yalayıp geçmişti. Bana o kadar yakındı ki… Vücudunun ısısını hissedebiliyordum. Bu yakınlık ve nefesinin bütün vücuduma gönderdiği sinyal, beni etkisi altına almıştı. Kesik kesik nefesler alıyor, kalbimin hızı iki kat artıyor, avuç içlerimin terlemesine neden oluyordu. Hayatımda ilk defa bu gibi hislerle dolup taşıyordum. Vücudumun verdiği bu reaksiyonların nedenini anlamıyordum. Bunun nedeni Karan Alp Hanoğlu muydu yoksa korku muydu? “Bana dönmeyecek misin, Minel?” Adımı söyleyiş şekli… Tarifi olmayan bir duyguyla dolmama sebep olmuştu. Daha önce hiç böyle duygular yaşamamıştım. Put gibi durmaya devam ederken gülüşü kulağımda yankılandı. Daha çok alay eder gibiydi. Karan Alp Hanoğlu sadece mafyanın oğlu olduğu için değil, hareketleri ve yaptıklarıyla bile ben tehlikeliyim diye bağırıyordu. Mirza Hanoğlu, kürsüde konuşmaya devam ederken ona odaklanamıyordum. Sesi boğuk geliyordu ya da benim başım döndüğü için anlamıyordum. Yere düşen telefonumu yavaşça eğilip aldım. Bana o kadar yakındı ki ona sürtüneceğim diye çok korkmuştum. Derin bir nefes alıp cesaretimi topladım, ona döndüm. Gözlerimiz birbirine çakıştığında yüzündeki alay eder ifade yavaş yavaş silindi. Doğrudan gözlerimin içine bakıyordu. Sanki aşağılara bakmamak için kendini zorluyordu. “Konuşmayacak mısın?” diye sordu, yeniden. Benim dilim lal olmuştu. Sonunda ağzımdan üç kelime çıktı. “Ben özür dilerim.” Neden özür dilemiştim? Ben de bilmiyordum. “Neden özür diliyorsun? Beni izlediğin için mi yoksa yalan söylediğin için mi?” Ben susunca dudağının kenarı kıvrıldı. “Ben seni anladım, Minel. Bundan sonra atacağın her adımdan önce önüne, arkana, sağına ve soluna bak, tamam mı? Eğer yanlış bir şey olursa ne olacağını çok iyi biliyorsun.” Beni açıkça birine söylememem gerektiğine dair tehdit etmişti. Korkudan zangır zangır titriyordum. Ben konuşmayıp yüzüne bakınca sertçe “Anladın mı?” diye sordu. Kafamı salladım. “Güzel. Bak, nasıl da güzel anlaştık. Senin akıllı bir kız olduğunu anladım, Minel. Ağzını kapalı tutacağına eminim.” Konuşamıyordum, sadece titriyordum. Onun karşısında bu kadar savunmasız olmak beni germişti. “Karan Alp!” diyen oldukça naif bir kadın sesiyle bakışları ona kaydı. Ben de kafamı çevirdiğimde esmer, oldukça güzel bir kız gözlerini kısmış bize bakıyordu. Yüz hatlarına bakılırsa benim yaşlarımdaydı ama bir o kadar da Karan Alp Hanoğlu’na benziyordu. “Dikkatli ol, Minel.” Yeniden aynı şeyi söylemişti. Benim yanımdan ayrılıp o kızın yanına gitti. Kolunu omzuna attı. Kesin sevgilisiydi. Zaten böyle bir adamın sevgilisinin olmaması imkânsız gibi bir şeydi. “Ben sana kaç kere dedim? Bana abi diyeceksin!” Abi mi? Onlar kardeş miydi? “Benden sadece bir dakika önce doğdun diye abim mi oluyorsun?” Benzerliğin nedenini şimdi daha iyi anlıyordum. O kız, onun ikiz kardeşiydi. Dikkatle arkalarından bakarken anne ve babasının yanlarına gittiler. Gecenin ilerleyen saatlerinde de Karan Alp Hanoğlu ve ailesinden ne kadar uzakta olabileceksem o kadar uzak durdum. Yorgun argın oradan çıktığımda eve gidene kadar geceyi düşündüm. Benim hayatım normalde oldukça sakindi. Fazla etliye sütlüye karışmayı sevmediğim için başıma pek bela alan biri değildim. Ailem de zaten beni kötülüklerden korumak için bütün önlemleri alan biriydi. Yaşadığımız apartman dairesine girdiğimde bizim evin kapısı direkt açıldı. Bu istemsiz beni gülümsetmişti. Ne zaman geciksem beni kapıda karşılarlardı. Bana bu kadar düşkün olmalarının nedeni de beni çok geç çocuk sahibi olmalarıydı. “Hoş geldin, kuzum.” İkisine de aynı anda sarıldım. Beni kollarının arasına alıp içeriye aldılar. Yorgun bir şekilde koltuğa oturunca annem bana sıcacık bir çay getirdi. Ben onu içerken bütün yorgunluğum yavaş yavaş azalıyordu. Babam “Kızım, geceleri çalışmanı istemiyorum. Hırlısı var, hırsızı var. Haberleri görüyorsun. Korkuyoruz. Bir de çok yoruluyorsun.” dediğinde fabrikada çalışmaktan kararmış ellerini alıp öptüm. “Canım babam. Merak etme sen beni. Ben mutluyum. Hem sen, beni bütün kötülüklerden korursun.” Babam beni göğsüne çekti. Annem de “Baban haklı kızım. Ben daha çok temizliğe giderim. Senin geceleri çalışman benim yüreğimi ağzıma götürüyor.” dediğinde onun da yanağını öptüm. Geceleri daha çok veriyorlardı. Mimarlık okuduğum için çok fazla masrafım vardı. Hepsine ailemin yetişmesi çok zordu. Tam bir şey diyecekken televizyonda Mirza Hanoğlu’nun adını duyunca oraya odaklandım. “Az önce buradaydım. Bu adam da ödül aldı.” Ben televizyona bakmaya devam ederken “S-sen Mirza Hanoğlu’nun olduğu yerde mi çalıştın?” diye sordu. Ona döndüğümde babamın renginin birden bembeyaz kesildiğini fark ettim. Kafamı belli belirsiz salladım. Bu yüzünün hali neydi? Neden bu kadar gerilmişti? “Baba sen neden bu kadar gerildin? Kim ki o?” Bilmezlikten gelmek en iyisiydi. Yoksa sorgulardı. Hele Karan Alp Hanoğlu’yla yaşadıklarımı öğrense kalpten giderdi. Babam gergin bir şekilde “Başka kim vardı?” diye sordu. Bu nasıl bir soruydu? “Anlamadım.” “Yanında başka kim vardı?” Babam onu tanıyor muydu? Şu an hareketlerinden hiçbir şey anlamamıştım. “Eşi ve oğlu vardı.” Babamın derin bir nefes aldığını fark ettim. Kesinlikle o adamı tanıyordu. “Onu tanıyor musun? Kim o?” Benim sorumu es geçti. “Bundan sonra o tarz yerlere gitmeyeceksin, Minel. Gerekirse çift vardiyaya giderim, senin eksiklerini alırım. Tamam mı?” Sesindeki sertlikle kafamı salladım. Babam ilk defa benimle bu kadar sert konuşmuştu. Ayağa kalkıp “Ben yatıyorum.” deyip gidince arkasından şaşkınca baktım. Anneme baktım. “Ben ne dedim ki şimdi? Neden bu kadar gerildi? O adam kim ki?” Annem de sırtımı sıvazlayıp “Sen çalışınca üzülüyor bu yüzden bu tepkiyi verdi. Yoksa nereden tanısın?” dediğinde benim içime kurt düşmüştü. Babam kesinlikle Mirza Hanoğlu’nu tanıyordu. *** Sınavlarım başladığı için birkaç gündür çalışmaya gidememiştim. Babam zaten kesin olarak gitmemem gerektiğini sadece o gece değil, sonraki gün de söylemişti. Bu şekilde içime sinmese de babamın sözünden çıkamazdım. Yarın önemli bir sınavım olduğu için okulun kütüphanesinde çok vakit geçirdiğimi fark ettim. Saat neredeyse dokuza geliyordu. İşin tuhafı hem annem hem de babam beni aramamıştı. Bu beni şaşırtmıştı. Onları aradım ama açmadılar. Başlarına bir şey mi gelmişti? Aceleyle çıktım. İlk otobüse binip eve geldiğimde asansörü beklemeden merdivenleri tırmanmaya başladım. Bizim dairenin olduğu yere gelince gördüklerim karşısında merdivenin tam ortasında kalakaldım. Kapı aralıklıydı ama her şey net olarak gözüküyordu. Annem ve babamı yere diz çöktürmüşlerdi. Kafalarına da silah dayamışlardı. İçeride en az beş altı tane adam vardı. Trabzanlara tutunurken ne yapacağımı bilememiştim. Ya onları öldürürlerse? Yandan gördüğüm kadarıyla genç ama elleri dövmelerle dolu bir adam konuşmaya başladı. “Özer seninle karşılaşmayalı çok uzun zaman oldu. Bilirsin, sen babamla çalışırken ben daha küçüktüm ama şimdi buradayım. Hatırladın mı? Ben Tayfun Eryiğit.” Babamın bu adamlarla ne işi olurdu? Şu an ne oluyordu? Aslında bu adamları gördüğümde aklıma ilk Karan Alp Hanoğlu gelmişti ama o değildi. Bu adam başka biriydi. “Ne istiyorsunuz bizden? Neden buraya geldiniz?” Babamın sorusuyla ona yaklaştı. “Kız nerede?” Kız mı? Bu adamlar ne diyordu? “H-hangi kız?” Tayfun denen adam, babamın çenesini kavradı ve sertçe sıktı. “Yalan söylemeyi kes! Hangi kız olduğunu gayet iyi biliyorsun! Hani ölmüştü o bebek ama gel gör ki yaşıyormuş! Nereye sakladın onu?” diye bağırdı. Bebek? Kız? Ölmek? Ne oluyordu? Babam kafasını iki yana salladı. “H-hayır, öldü.” Annem de yanında sessizce ağlıyordu. Onlar benden ne saklıyordu? En önemlisi de babamın bu adamlarla olan bağıydı. Tayfun, belinden silahını çıkartıp tetiği çekti. Babamın ağzını açıp oraya soktu. Ben elimi ağzıma koyup çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. “Sıkarım kafana! Söyle! Kız nerede?” Bacaklarım kilitlenmişti. Oraya gitsem de hiçbir şey yapamazdım ama onların öylece karşımda ölmesine dayanamazdım. Çantamdan tam telefonumu çıkartacakken “Abi kız orada!” diye bağırdılar. Bütün bakışlar bana kayınca babam bana kaş göz işareti yaptı. Bu kaç demekti. Adamlara bana doğru gelince merdivenlerden koşarak inmeye başladım. Arkamdan “Dur!” diye bağırıyorlardı. Apartmandan çıktığımdan sağa ve sola baktım. Sol tarafa doğru koştum. Nereye gideceğimi bilmiyordum ama kalabalığa karışacağım bir yer bulmalıydım ya da polis bulmalıydım. Arkamdan geldiklerini ayak seslerinden anlıyordum. “Eninde sonunda seni yakalayacağız! Dur!” diye bağırdılar ama ben duramazdım. Gecenin bu vaktinde bizim mahallede in cin top oynardı. Tek bir insan bile sokakta yoktu. Kalbim deli gibi atarken arkama bile bakmadan, kalbimin beni getirdiği yere doğru koştum. Mahallenin arka tarafı çok tehlikeli ve belalı bir sokaktı. O sokakta her türlü pislik olurdu. Birkaç tane de ünlü gece kulübü olduğunu duymuştum. Kalbim beni oraya götürmüştü. O sokağa girdiğim için geri dönüşüm yoktu. Sokağın başındaki ışıklandırmayı gördüm. Önünde çok fazla insan vardı. Kalabalığa karışırsam beni bulamazlardı. Arkamı döndüğümde benim peşimdeydiler. Kalabalığın içine daldım. Kalabalık bir grup içeriye girmeye hazırlanınca aralarına karıştım. İçeriye girdiğimde kulağım adeta sağır oldu. Çok yüksek seste müzik sesi vardı. Üstüne üstlük yoğun derecede sigara ve ter kokuyordu. Ben tam ortadaydım. Buraya ait değildim. Herkes gönlünce eğlenirken olduğum yerde kendi etrafımda dönmeye başladım. Adamları görünce merdivenlerden yukarıya başladım. Onlar beni fark etmemişti. Uzun bir koridora geldiğimde bir sürü oda vardı. Rastgele birine girdim. Elimi kalbime koydum. Diğer elimi de kapının koluna koymuş beklerken duyduğum sesle irkildim. Bu ses çok tanıdıktı. “Yatağa geç!” Onun burada ne işi vardı? Tehlikeden kaçarken kendimi daha büyük bir tehlikenin kucağına atmıştım! Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken şu an ne yapacağımı kesinlikle bilmiyordum. Bir çıkış kapısı aradım ama yoktu. “Ne bekliyorsun? Geçsene!” dediğinde yerimde çivilenmeye devam ettim. Ona istesem de dönemezdim ama dışarı da çıkamazdım. Gözlerimden yaşlar akmaya başlarken birden kolumdan tutup kendine çevirdi. Benim yüzüme bile bakmadan dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Karan Alp Hanoğlu beni öpüyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD