4.BÖLÜM

3753 Words
Yasemin, yeni evinin odasında gözlerini açtığında, ilk ışıklar pencereden süzülüyordu. Güneşin yumuşak sarı tonları, odanın duvarlarını aydınlatıyor, kalbinde belirsizlikle karışık bir sıcaklık yaratıyordu. Gece boyunca uykuya dalarken içindeki kaygıların çoğu hâlâ oradaydı, ama bir nebze de olsa yeni bir başlangıcın verdiği heyecanla doluydu. Kalkıp pencereye doğru ilerledi. Bahçedeki ağaçların arasından görünen gökyüzü, derin bir maviyle doluydu. Dışarıdaki kuşların cıvıltıları, huzur veren bir melodi gibi geldi. Ama bu melodinin arkasında, eski evinden getirdiği yankılar da gizleniyordu. Geçmişteki aile kahvaltılarını hatırladı. O anlar, soğuk yüzler ve ilgisizlikle doluydu. Onun için evdeki kahvaltı, daha çok bir zorunluluk gibi olmuştu. Yeni evinde ise her şey daha farklıydı. Kalbi bir an çarptı; acaba bu kahvaltı nasıl geçecekti? Aslı Hanım ve Selim Bey’in samimi gülümsemeleri, içindeki korkuları biraz olsun hafifletiyordu. Ama yine de, onlarla gerçek anlamda bir bağ kurup kuramayacağını düşünmekten kendini alamadı. Ağır adımlarla mutfağa doğru ilerledi. Mutfak kapısını açtığında, Aslı Hanım’ı yemek hazırlarken buldu. Taze demlenmiş kahve kokusu, odayı sarmalamıştı. Aslı Hanım, mutfak tezgâhında güzelce dizilmiş kahvaltılıkları yerleştirirken, yüzündeki gülümseme, Yasemin’e içten bir sıcaklık verdi. “Günaydın, Yasemin!” dedi Aslı Hanım, enerjik bir ses tonuyla. “Uyanmana sevindim. Kahvaltı hazır. Sen de kahvaltıya katılmak ister misin?” Yasemin, içinde bir şeylerin kıpırdadığını hissetti. “Günaydın,” diyerek karşılık verdi. “Evet, tabii ki.” Mutfakta daha fazla zaman geçirmek, onu heyecanlandırıyordu. Fakat aynı zamanda, Aslı Hanım’ın beklentilerini karşılayıp karşılayamayacağına dair bir kaygı da taşıyordu. Eski ailesindeki kahvaltıların aksine, burada bir iletişim kurulmuştu. Ama yine de kendini ifade edebilmek için zamana ihtiyacı vardı. “Bütün gün birlikte olacağız,” dedi Aslı Hanım. “Bugün yapacak çok şeyimiz var. Önce kahvaltı yapalım, sonra bahçede biraz vakit geçirebiliriz.” Yasemin, “Bahçe güzel görünüyor,” diyerek gülümsemeye çalıştı. Ama içindeki belirsizlik hâlâ onu bırakmıyordu. Her an, geçmişteki deneyimlerine dair düşünceler kafasında dönüp duruyordu. Kahvaltı masası, renkli tabaklar ve taze yiyeceklerle doluydu. Masaya oturduğunda, bu yeni aile ortamının farklılığını hissetti. Annesinin kayıtsız olduğu kahvaltı masalarından çok uzaktı burası. Onun için bu, tam bir buluşma noktasıydı. Ama eski ailevi anılarının gölgesi, hala peşini bırakmıyordu. Selim Bey, masaya oturduğunda gülümseyerek, “Bütün ailenin bir arada olduğu anlar çok önemlidir,” dedi. “Bugün keyfini çıkaralım.” Yasemin, başını eğip bir şeyler söylemeye çalıştı ama sesini bulmakta zorlandı. İçinde, onlara karşı hissettiği kaygılar, güven arayışı ve belirsizliklerle dolu bir karmaşa vardı. “Evet,” dedi, “umarım güzel bir gün geçiririz.” Kahvaltı başladı. Selim Bey’in sohbeti, evin içindeki sıcaklığı artırıyordu ama Yasemin hâlâ kendini yabancı hissediyordu. Aslı Hanım, ona bolca yemek sunuyor ve gülümseyerek, “Yasemin, her şeyin tadına bakmalısın,” diyordu. Ama Yasemin’in zihninde, “Beni seviyorlar mı? Acaba gerçekten beni kabul ediyorlar mı?” gibi sorular dönüp duruyordu. Yemekler ve kahvaltı sohbetleri sürerken, Yasemin’in aklı geçmişteki aile ortamında kalıyordu. Kahvaltılarında, annesinin yüzündeki kayıtsızlık ve babasının ilgisizliği gözlerinin önünde canlandı. Hâlâ hatırlıyordu, masada birbirlerine soğuk bakışlar atıp, sadece midesini doldurmak için oturdukları anları. Şimdi burada, Aslı Hanım’ın sıcak tavrı ve Selim Bey’in neşesiyle, bir nebze olsun huzur bulmaya çalışıyordu. Ama Yasemin’in içinde bir boşluk vardı. Kahvaltı boyunca konuşmalar yapıldı, gülümsemeler paylaşıldı ama o hâlâ kalbinde eski evinin yankılarıyla baş başaydı. Yeni ailesinin yanında bile kendini yalnız hissediyordu. “Belki de zamanla bu hisler geçer,” diye düşündü. “Ama ya geçmezse?” Kahvaltının ilerleyen dakikalarında, Mert de yanlarına katıldı. “Günaydın, hepinize!” dedi, enerjik bir şekilde. “Beni özlediniz mi?” Yasemin, Mert’in içten gülümsemesiyle biraz daha rahatladı. Onun yanında kendini daha özgür hissediyordu. Mert, her zaman neşeli ve açık sözlüydü. “Bugün ne yapıyoruz?” diye sordu. Aslı Hanım, “Bahçede biraz vakit geçireceğiz. Yasemin’in burayı keşfetmesine yardımcı olmalıyız,” dedi. Yasemin, Mert’in enerjisiyle etkileşimde bulunmakta zorlandı. İçinde hala geçmişten gelen korkularla birlikte, yeni bir aileye katılmanın verdiği tedirginlik vardı. “Acaba beni kabul edecekler mi?” düşüncesi peşini bırakmıyordu. Kahvaltıdan sonra, Yasemin bahçeye doğru ilerlemeye karar verdi. Dışarı çıkarken, bahçenin güzelliği onu biraz olsun rahatlattı. Rengarenk çiçekler, ağaçların yeşilliği ve kuşların melodisi, onun için yeni bir dünya gibi görünüyordu. Ama bu yeni dünyada kendini nasıl bulacağını bilmediği için hâlâ bir boşluk hissediyordu. Mert, bahçeye çıktığında, “Burada çok eğlenceli şeyler yapabiliriz. Yürüyüşe çıkalım mı?” diye sordu. Yasemin, Mert’in enerjisini sevse de, henüz kendini bu yeni hayata tam anlamıyla adapte edemediğini biliyordu. “Belki biraz yürüyüş yapabiliriz,” dedi, ama içindeki tedirginlik onu rahatsız ediyordu. Mert’in yanında, onun sıcaklığı ve neşesi, belki de Yasemin için yeni bir başlangıcın anahtarı olabilirdi. Bahçede yürüyüş yaparken, Yasemin’in aklında hâlâ eski evinin görüntüleri dönüyordu. Dışarıda, kuşların cıvıltıları, içindeki karamsarlığı bir nebze olsun dağıtıyordu. Ama bir yandan da, yeni aile bağlarının nasıl şekilleneceğine dair belirsizlik ve kaygı vardı. “Yasemin, buraya alışmak zor değil,” dedi Mert, onu izlerken. “Zamanla her şey yoluna girecek.” Yasemin, Mert’in söylediklerine inanmaya çalışıyordu ama hâlâ içindeki duygusal karmaşa ve belirsizlikle boğuşuyordu. “Zamanla mı? Umarım,” diye fısıldadı içinden. Bahçede dolaşırken, içindeki yüklerin hafiflemesi için bir fırsat bulmaya çalışıyordu. Mert’in yanında olmak, ona biraz cesaret veriyordu. Ama bunun yeterli olup olmadığını kestiremiyordu. Kahvaltı sonrası yaşanan bu ilk gün, Yasemin için çok önemliydi. Geçmişle olan bağlarını koparabilmek ve yeni bir ailede kendine bir yer bulabilmek için mücadele etmesi gerektiğini biliyordu. Belki de yeni bir başlangıcın getirdiği zorluklarla yüzleşmek, onu daha güçlü kılacaktı. ... Kahvaltı sonrası masadan kalkıldığında, Yasemin, kendini daha huzurlu hissetmeye başlamıştı. Ancak Mert ve Efe’nin coşkusu, Karan’ın sessizliği ile zıt bir denge oluşturuyordu. Yasemin, bahçeye çıkmadan önce evin içinde biraz daha kalmak istedi. Aslı Hanım mutfakta çalışırken, Yasemin mutfağın düzenini gözlemlemeye başladı. Renkli tabaklar, ahşap masa ve taze çiçekler, evin sıcak atmosferini oluşturuyordu. “Burada bir şeyler yapmayı denemek güzel olabilir,” diye düşündü. Kendi ailesinde hiç böyle bir atmosfer yoktu. Sadece işten gelen bir baba ve gün boyunca evde yalnız kalan bir çocuk olarak büyümüş olması, buradaki sıcaklıkla karşılaştırdığında çok keskin bir fark yaratıyordu. Evin içi, Aslı Hanım’ın elinden çıkan yemeklerin ve Selim Bey’in neşeli sesinin yankılarıyla doluydu. Yasemin, annesinin her zaman yemek yapmadığını düşündü. “Sadece hazır yemeklerle büyüdüm,” diye iç geçirdi. Annesinin ilgisizliği ve babasının soğukluğu, onu her zaman yalnız hissettirmişti. Burada, her şeyin daha sıcak, daha sevecen olduğunu fark etti. Mert, elinde bir top ile içeri girdi. “Hadi Yasemin! Bahçede oyun oynayacağız!” dedi neşeyle. Ama Yasemin, “Biraz daha burada kalmak istiyorum, sonra geliriz,” diye yanıtladı. Mert biraz hayal kırıklığına uğramış gibi göründü ama Efe hemen yanına gelerek, “Tamam, biz dışarıda bekleriz. Ama gelmeyi unutma!” dedi. Yasemin, annesiyle sohbet etmek için Aslı Hanım’a yaklaştı. “Yemekleri çok beğendim. Çok lezzetliydi,” dedi gülümseyerek. Aslı Hanım, ona karşı nazik bir gülümseme ile baktı. “Teşekkür ederim, Yasemin. Sen de bu aileye hoş geldin. Her zaman burada kalabilirsin,” dedi. Bu sözler Yasemin’in içindeki boşluğun bir nebze de olsa dolmasına yardımcı oldu. Selim Bey, gazeteden başını kaldırarak, “Yasemin, bu evde ne yapmayı seversin?” diye sordu. Yasemin, “Aslında resim yapmayı çok severim,” dedi. Selim Bey, “O zaman bahçede resim yapabilirsin! Burası tam sana göre,” diye yanıtladı. Yasemin, “Bilmiyorum, belki bir gün,” diyerek gülümsedi ama içinde bu düşünceye ne kadar açık olduğu konusunda tereddütleri vardı. Yasemin, bu sıcak diyalogların ardından biraz daha kendini rahat hissetmeye başlamıştı ama hâlâ Karan’ın yanında kendini mesafeli hissetti. Karan, masanın diğer ucunda oturuyordu ve gözleriyle dışarıyı izliyordu. Yasemin, Karan’a yaklaşmayı düşündü ama her seferinde onun sessizliğinin kendisini durdurduğunu hissetti. “Neden bu kadar sessiz?” diye sormak istedi ama sözler boğazında düğümlenip kaldı. Bir süre sonra Yasemin, “Sanırım bahçede biraz dolaşmalıyım,” diyerek dışarıya yöneldi. Bahçeye adım attığında, güneşin sıcak ışıkları yüzüne vurdu. Etrafındaki renkli çiçekler, kuşların cıvıltısı, ona bir huzur vermişti. Ama içindeki karamsarlık hâlâ peşini bırakmıyordu. “Gerçekten buraya ait miyim?” sorusu aklında dolanıyordu. Bahçede yürümeye başladığında, Mert ve Efe’nin oyun oynadığını gördü. Onların gülüşleri, içindeki kaygıları biraz hafifletti ama Karan’ın hâlâ sessiz duruşu, onu düşündürmeye devam ediyordu. Mert, Efe ile top oynamaya devam ediyordu. “Onlarla oynamak güzel olabilir,” diye düşündü ama bir türlü kendini buna ikna edemedi. Bir süre bahçede dolaştıktan sonra, Karan’ın yanına gitmeye karar verdi. Karan, bir ağacın gölgesinde oturuyordu ve o an Yasemin, “Belki de onunla konuşmak bana iyi gelir,” diye düşündü. Karan’a yaklaşırken, “Merhaba, Karan. Burada ne yapıyorsun?” diye sordu. Karan, ona kısa bir bakış attı ama hemen ardından yine dışarıyı izlemeye devam etti. “Sadece biraz dinleniyorum,” dedi sessizce. Yasemin, Karan’ın yüzündeki ifadeyi okuyamadı. “Yalnız kalmak mı istiyorsun?” diye sordu. Karan başını hafifçe salladı. Yasemin, bu yanıtla birlikte yanından ayrılmayı düşündü ama içindeki merak onu durdurdu. “Sen ne yapıyorsun burada? Bahçeyi beğendin mi?” diye sordu. Karan, “Evet, güzel,” dedi. Ama bu cümle, içindeki derin duygusal bağı ortaya koymuyordu. Yasemin, onunla daha fazla konuşmaya çalıştı ama Karan’ın sessizliği, bu çabalarını engelliyordu. “Belki de zamanla Karan’ı daha iyi anlayabilirim,” diye düşündü. O sırada Efe ve Mert yanlarına geldi. “Hadi Yasemin! Oyun oynamaya gel!” dediler heyecanla. Yasemin, içindeki kararsızlıkla, “Tamam, biraz oynayayım,” dedi. Mert’in neşesi, onu biraz olsun rahatlatıyordu. Efe, “Gel, takım olalım!” dedi ve birlikte bahçede koşmaya başladılar. Karan, yanlarında durup onları izlemeye devam etti. Yasemin, Mert ve Efe’nin enerjisiyle bir süreliğine de olsa kaygılarını unuttu. Ama Karan’ın orada sessizce oturması, onu düşündürmeye devam ediyordu. O an, Yasemin’in kafasında birçok soru belirmeye başladı. “Karan neden bu kadar sessiz? Belki de o da benden farklı şeyler yaşıyor,” diye düşündü. Oyun sırasında, Yasemin, Mert ve Efe’nin gülüşleriyle içindeki karanlığı bir nebze olsun aydınlatmayı başardı. Bir süre sonra, Karan’ın yanına yeniden dönmeye karar verdi. “Karan, oyun oynamak ister misin?” diye sordu. Karan, ona bakarak başını iki yana salladı. “Teşekkür ederim ama ben izlemeyi tercih ediyorum,” dedi. Yasemin, Karan’ın bu duruşunu anlayamıyordu ama saygı duymak zorundaydı. Günün ilerleyen saatlerinde, Yasemin, evin diğer köşelerine de göz atmak için hareket etti. Evin içi, Aslı Hanım’ın sıcak dokunuşlarıyla dolup taşarken, Yasemin, bu sıcaklığı daha da hissetmek istiyordu. “Acaba odasında ne var?” diye merak ederek Mert’in odasına girdi. Odanın duvarları, canlı renklere boyanmış ve birçok oyuncakla doluydu. Mert’in enerjisi burada da hissediliyordu. Odanın bir köşesinde bir resim defteri buldu ve içini açtı. Çocukça çizimlerle doluydu. “Mert, çok yeteneklisin,” diye mırıldandı kendi kendine. Mert’in odasını keşfettikten sonra, Karan’ın odasına girmeyi düşündü. Ama kapıyı açmaya cesaret edemedi. “Acaba Karan neyi seviyor? Onun iç dünyasına nasıl ulaşabilirim?” diye düşündü. Bu sorular, onu daha fazla meraklandırdı ama bir adım atmakta tereddüt etti. Zaman geçtikçe, Yasemin’in içindeki karamsarlıkla yüzleşmesi gerektiğini anladı. Karan, onunla bir şey paylaşmaya istekli olmayabilirdi ama ona yaklaşarak, belki de yeni bir dostluğun kapılarını aralayabilirdi. Bu düşüncelerle, bahçeye dönmeye karar verdi. Mert ve Efe, bahçede yine oyun oynuyorlardı. Yasemin, onlara katılmak için adım attığında, içindeki kaygıların bir nebze de olsa azaldığını hissetti. “Belki de burası, kendimi yeniden keşfetmek için bir fırsat,” diye düşündü. Efe ve Mert’in yanında daha fazla vakit geçirdikçe, Yasemin kendini biraz daha iyi hissetmeye başladı. Oyun sırasında, Efe bir anda, “Yasemin, sen de bir takım ol!” dedi ve ona topu attı. ... Tabii, işte Yasemin’in evdeki ilk gününün devamı: --- Yasemin, bahçede oyun oynarken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Mert ve Efe’nin enerjisi, onun kaygılarını biraz olsun dağıtmıştı. Ama yine de içindeki belirsizlikler vardı; Karan’ın sessizliği, ona kendini yalnız hissettiren bir gölge gibi peşindeydi. Oyun bittiğinde, Efe ve Mert çiğnenmiş çimenlerin üstünde yatarak nefes nefese kalmışlardı. Yasemin ise biraz kenarda durarak onları izliyordu. Karan, bahçenin köşesinde bir ağacın altında oturuyordu. O an, içindeki merak onu bir kez daha Karan’a doğru itti. “Hadi, ona biraz daha yaklaşmalıyım,” diye düşündü. Ama yine de adım atmakta tereddüt etti. Karan’ın orada oturması, ona bir şeyler anlatıyor gibiydi. “Belki de kendi iç dünyasında kaybolmuş,” diye düşündü. “Benim gibi.” Bir süre daha oyun izledikten sonra, Yasemin, Karan’a doğru yürümeye karar verdi. “Karan, burada yalnız mı oturuyorsun?” diye sordu, sesi hafif titreyerek. Karan, ona döndü ve kısa bir bakış attı. “Yalnız kalmayı tercih ediyorum,” dedi. Yasemin, Karan’ın duygusal sınırlarını anladığını düşündü ama bu, onunla daha fazla konuşmasına engel olmadı. “Buradaki bahçe gerçekten çok güzel. Sen de burada resim yapmayı denesen?” dedi. Karan, ona yanıt vermedi. Bir süre sessiz kaldılar. Yasemin, “Biliyor musun, ben de resim yapmayı çok severim,” diye devam etti. “Ama hep yalnız yapıyordum. Burada belki seninle birlikte yapabilirim.” Karan, onu dinlemeye başladı ama yüzünde bir ifade değişikliği olmadı. Bu sessizlik, Yasemin’in içinde bir huzursuzluk yarattı. “Neden bu kadar sessizsin? Dışarıdan bakınca, sanki bu evde olmayı istemiyormuşsun gibi görünüyor,” dedi. Karan, “Belki de öyle,” diye yanıtladı. “Ama bu benim seçimim.” Yasemin, “Seçimin… ama burası yeni bir başlangıç değil mi?” diye sordu. Karan, kafasını hafifçe eğdi. “Başlangıçları her zaman sevmediğimi biliyorsun. Zamanla belki alışırım,” dedi. Yasemin, Karan’ın duygularını anlama çabası içindeydi ama bir türlü onu çözümleyemiyordu. Karan, içindeki duyguları gizlemek konusunda oldukça başarılıydı. O an, Yasemin’in içinde bir bağ kurma isteği daha da güçlendi. “Zamanla alışırız,” dedi. Karan, ona gülümsemedi ama bir nebze de olsa ilgisini çekmiş gibi görünüyordu. Yasemin, bu küçük ilerlemeyi olumlu bir işaret olarak değerlendirdi. “Birlikte resim yapabiliriz. Bunu denemek güzel olabilir,” dedi. Bahçede biraz daha vakit geçirdikten sonra, Yasemin, içeri girmeye karar verdi. Evin içi, Aslı Hanım’ın mutfaktan gelen hoş kokularıyla doluydu. Selim Bey, gazeteyi okumaya devam ediyordu. Yasemin, mutfakta Aslı Hanım’a yardım etmek için yanına gitti. “Size yardımcı olabilir miyim?” diye sordu. Aslı Hanım, “Tabii ki, Yasemin. Bana yardımcı olmak istersen çok sevinirim,” dedi gülümseyerek. Yasemin, mutfakta biraz daha zaman geçirmeye karar verdi. Aslı Hanım, ona yemek yapmanın inceliklerini gösterirken, Yasemin’in içinde bir sıcaklık doğuyordu. “Burası gerçekten çok farklı,” diye düşündü. Mutfakta çalışırken, Yasemin, Aslı Hanım’ın evin tüm detaylarına olan ilgisini ve sevgisini fark etti. “Siz her zaman böyle misiniz?” diye sordu. Aslı Hanım, “Aile her şeydir. Onlar için elimden gelenin en iyisini yapmalıyım,” dedi. Yasemin, bu sözlerin içindeki derin anlamı hissetmeye çalıştı. Ailesinin ilgisizliği ve soğukluğu ile buradaki sıcaklık arasındaki fark, onu düşündürüyor ve biraz da kıskandırıyordu. Kahvaltıdan sonra evin diğer odalarını keşfetmeye karar verdi. İlk olarak Karan’ın odasına girmeye cesaret etti. Kapıyı açtığında, içindeki gerginliği hissetti. Oda, sade ama düzenliydi. Duvarlarda birkaç resim vardı; bunlar, Karan’ın iç dünyasını yansıtıyor gibiydi. Yasemin, “Acaba bunları kendisi mi yaptı?” diye düşündü. Karan’ın odasındaki resimler, onu daha iyi tanıma isteğini artırdı. Yavaşça bir resme yaklaştı. Duygusal bir portre, belki de içsel bir çatışmayı temsil ediyordu. “Karan, senin dünyan bu mu?” diye mırıldandı. İçinde bir şeyler hissetmeye başlamıştı. “Bunu öğrenmek istiyorum,” diye düşündü. Ama Karan’ın sessizliğini aşmak için nasıl bir adım atması gerektiğini bilmiyordu. Odanın köşesinde bir defter buldu. Merakla açtı ve içini inceledi. Karan’ın çizimleri, yoğun bir duygu yükü taşıyordu. Yasemin, “Bu çizimler, Karan’ın hislerini yansıtıyor olabilir. Ama belki de onun dünyasına girmek için biraz daha zamanım var,” diye düşündü. Bir süre daha odada kalıp Karan’ın dünyasına dair bir şeyler keşfetmeye çalıştıktan sonra, odadan çıkmaya karar verdi. Zihninde, Karan’a nasıl yaklaşacağına dair birçok soru vardı. “Onunla daha fazla konuşmalıyım ama nasıl?” diye düşündü. Yasemin, bahçeye döndüğünde, Mert ve Efe’nin yine oyun oynadıklarını gördü. Onların enerjisi, içindeki kaygıları bir nebze daha hafifletiyordu. “Birlikte olmak, belki de bu yeni hayata alışmanın en iyi yolu,” diye düşündü. Hemen yanlarına giderek, “Beni de alın!” dedi. Birlikte oynamaya başladıklarında, Yasemin’in yüzündeki gülümseme genişledi. Mert’in şakaları ve Efe’nin neşesi, onu yavaş yavaş evin bir parçası gibi hissettirmeye başlıyordu. “Her şey çok çabuk gelişiyor ama belki de bu değişim iyidir,” diye düşündü. Oyun sırasında Mert’in “Hadi Yasemin, sen de bize katıl!” demesi, ona kendini değerli hissettirdi. Karan, oyun alanından uzakta durarak onları izliyordu. Yasemin, onu izlediğini fark etti ama yanına gitmeye cesaret edemedi. “Bir gün onunla da konuşmalıyım,” diye düşündü. “Ama acele etmemeliyim. Zamanla belki de onu daha iyi anlayabilirim.” Gün, yavaşça akşam saatlerine ilerlerken, Yasemin’in içinde bir şeyler değişmeye başlamıştı. Bu yeni aile, ona alışma sürecinde beklenmedik bir destek sunuyordu. “Geçmişimle yüzleşmem gerek ama burada yeni bir başlangıç yapmanın tadını çıkarabilirim,” diye düşündü. Akşam yemeği için tekrar mutfağa döndüğünde, evin sıcaklığı onu sarhoş eder gibi hissettiriyordu. Aile, masada toplandığında, Yasemin, “Bu anı her zaman hatırlamak istiyorum,” diye düşündü. Selim Bey’in neşeli sohbeti, Aslı Hanım’ın gülümsemesi ve Mert ile Efe’nin şakalaşmaları, onun için yeni bir anlam kazanmıştı. Yemek sırasında herkes neşeyle konuşuyordu. “Yasemin, sen de bizimle bu sohbetin bir parçası olabilirsin,” dedi Mert. “Senin nelerden hoşlandığını öğrenmek istiyoruz.” Yasemin, “Bilmiyorum, her şey yeni,” diye yanıtladı ama gülümsemekten kendini alamadı. Yemekten sonra, ailece oturma odasına geçtiler. Aslı Hanım, “Hadi, biraz müzik dinleyelim,” dedi. Yasemin, ailenin bu samimi anını gözlemledi. “Ben de burada olmak istiyorum,” diye düşündü. Herkesin bir arada olduğu bu an, onun için oldukça anlamlıydı. Müzik çalmaya başladığında, Yasemin’in aklında yine Karan vardı. “Onunla da bir gün bu tür anları paylaşmak istiyorum,” diye düşündü. İçinde bir bağ kurma isteği belirmeye başladı ama Karan’a nasıl yaklaşacağını bilmiyordu. Bir süre ailecek takıldıktan sonra herkes odasına geçince Yaseminde kendi odasına doğru yürüdü. Yasemin, odasına girdiğinde, günün yorgunluğu üzerine çökmeden önce, duvarda asılı olan resimlere bir kez daha baktı. Karan’ın odasındaki o çizimlerin yankıları zihninde dönüp duruyordu. “Onun iç dünyasında neler var?” diye düşündü. “Belki de ben de onun gibi kendimi ifade etmeye çalışabilirim.” Kendini rahat hissetmek için odanın köşesine yerleştirdiği eşyalarını düzeltti. Odanın penceresinden içeri sızan ay ışığı, odanın içini nazikçe aydınlatıyordu. Hâlâ yeni bir evde olmanın verdiği belirsizlik içindeydi ama yavaş yavaş alışmaya başlamıştı. Gözlerini kapatmadan önce bir derin nefes aldı. “Her şey yoluna girecek,” diye fısıldadı kendi kendine. Ertesi sabah, güneşin sıcak ışıkları odanın içinde dolaşırken, Yasemin yavaşça uyanmaya başladı. Dışarıdan gelen kuş sesleri, onun uyanıklığını artırıyordu. “Güzel bir gün olacak,” diye düşündü. Kahvaltı için hazırlanırken, aklında yine Karan vardı. Onun sabahları nasıl geçiyordu? Gün boyunca onunla daha fazla vakit geçirmeyi umuyordu. Kahvaltı masasına oturduğunda, yine aynı sıcak atmosfer onu karşıladı. Aslı Hanım, kahvaltı hazırlıklarıyla meşguldü. Selim Bey, gazetesini okurken, Mert ve Efe’nin şakalara gülerek katıldığını görünce, Yasemin’in içi bir nebze olsun huzur buldu. “Burada olmak güzel,” diye düşündü. Yemek masasında herkes kahvaltı yaparken, Yasemin kendini izlemeye başladı. Aile dinamikleri, onun önceki yaşamından oldukça farklıydı. “Baba sevgisi, kardeş sıcaklığı… Bunlar her zaman eksik kalmıştı,” diye düşündü. “Burada, belki de hepsini bulabilirim.” Kahvaltı sırasında Mert, “Yasemin, bizle parka gelmek ister misin?” diye sordu. Efe, heyecanla “Evet, bugün piknik yapacağız!” dedi. Yasemin, “Tabii ki gelirim,” diye yanıtladı. İçindeki kaygılar bir nebze azalmıştı. Yeni bir deneyim, ona belki de eski korkularını unutturabilirdi. Piknik için hazırlıklar yapılırken, Yasemin, Karan’ı izlemeyi tercih etti. Karan’ın sabahları nasıl geçtiğini gözlemlemek, onunla daha iyi bir bağ kurmanın ilk adımıydı. Karan, kenarda durarak, bir şeyler çizmeye başladı. “Onun dünyasıyla tanışmak istiyorum,” diye düşündü. Aslı Hanım, Yasemin’e yardım ederek piknik sepetini hazırladı. “Bu, ailemizle birlikte daha çok zaman geçirme fırsatı olacak,” dedi. Yasemin, Aslı Hanım’ın gözlerindeki sıcaklığı gördüğünde, “Beni de ailem olarak görüyorlar mı?” diye düşündü. O an, içindeki belirsizlik bir nebze daha azalmıştı. Pikniğe doğru yola çıkarken, Mert’in neşesi ve Efe’nin enerjisi Yasemin’i daha da cesaretlendirdi. Parka vardıklarında, yeşil çimenler ve ağaçların gölgesi, ona huzur veriyordu. Etraftaki diğer aileler ve çocuklar, ona sıcak bir atmosfer sunuyordu. “Burada kendimi daha iyi hissedebilirim,” diye düşündü. Mert ve Efe, hemen oyun oynamaya başladılar. Yasemin, biraz daha uzakta durarak onları izlemeye karar verdi. Karan, yine bir ağacın altına oturmuş, çizim yapıyordu. Yasemin, ona yaklaşmak için cesaret toplarken, kalbinin hızla atışını hissetti. “Bu sefer daha cesur olmalıyım,” diye düşündü. “Karan,” dedi, “Seninle biraz konuşmak isterim.” Karan, başını kaldırdı ve ona baktı. “Konuşmak mı? Neden?” diye sordu. Yasemin, “Sadece… seni daha iyi tanımak istiyorum,” dedi. Karan’ın gözleri, bir an için şaşırmış gibi parladı. Ama hemen eski haline döndü. “Tanımak istemen… neden?” diye sordu. “Çünkü burada yeni bir hayat kurmaya çalışıyorum ve bunu seninle paylaşmak istiyorum,” dedi Yasemin, cesaretini toplayarak. Karan, birkaç saniye sessiz kaldı. “Peki, bu konuda ne bilmek istersin?” diye sordu. Yasemin, “Resim yapmayı sevdiğini biliyorum. Belki birlikte yapabiliriz?” dedi. Karan, bir an duraksadı. “İlk önce bana ne çizmek istediğini söylemelisin,” dedi. Yasemin, “Bilmiyorum, belki de içimdeki duyguları,” diye yanıtladı. Karan, bir süre düşünürken, Yasemin’in cesaretine hayran kaldı. “Peki, o zaman burada oturabilirsin,” dedi ve yanına davet etti. Yasemin, Karan’ın yanına oturdu. “Ama bir şey daha var,” dedi. “Benimle ilgili bir şey bilmek istersen, ben de seni anlamak istiyorum. Herkesin hikayesi farklıdır.” Karan, bu teklif karşısında düşündü. “Senin hikayen… tam olarak nedir?” diye sordu. Yasemin, içindeki duyguları açma fırsatını bulmuştu. “Büyüdüğüm ailede, her zaman ilgisizlik ve yalnızlık vardı. Babamdan hiçbir zaman sevgi göremedim. Her zaman dışarıda kalmıştım,” dedi. Karan, ona dikkatlice bakarak dinledi. “Ama burada, sizinle birlikte olmak beni bir nebze olsun mutlu ediyor,” diye ekledi. Karan, gözlerini kırpıştırarak onu izlemeye devam etti. “Yani sen de benim gibi hissettiklerini mi söylüyorsun?” dedi. Yasemin, “Evet, ama senin gibi sessiz değilim. Bazen duygularımı ifade etmekte zorlanıyorum,” diye yanıtladı. Karan, gülümsedi. “Bunun iyi bir şey olduğunu düşünmüyorum,” dedi. “Ama denemelisin.” O an, Yasemin’in içinde bir şeyler yerinden oynadı. “Karan, seninle gerçekten resim yapmak istiyorum. Belki de bu, içimdeki duyguları ifade etmenin bir yolu olur,” dedi. Karan, “Tamam, o zaman bir gün bunu yapabiliriz,” diye yanıtladı. İçinde bir kıvılcım belirmişti. “Belki de onunla dostluk kurabilirim,” diye düşündü. Piknikteki zaman geçtikçe, Yasemin’in içindeki kaygılar yavaşça azalıyordu. Aile ortamı ve Karan ile kurduğu bağ, ona yeni bir umut sunuyordu. Günün sonunda, eve dönerken “Her şey değişiyor ama belki de bu değişim benim için iyi olacak,” diye düşündü. Akşam yemeğinde, her şeyin nasıl geçtiğini gözlemledikten sonra, Yasemin, ailenin dinamiklerini anlamaya bir adım daha yaklaşmıştı. Herkesin sohbeti, samimi bir şekilde onun da katılmasını sağlıyordu. Selim Bey, “Yasemin, bizle daha fazla zaman geçirmen harika. Bir aile olarak birbirimizi desteklemek çok önemli,” dedi. Yasemin, bu cümlelerin içindeki sıcaklığı hissedebiliyordu. “Ailemi özlüyorum ama burada yeni bir aile bulabilirim,” diye düşündü. Geceyi geçireceği odasına dönerken, içindeki mutluluğu bir kenara not etmek istedi. “Belki de geçmişimden kurtulmak için yeni bir sayfa açmalıyım. Herkes kendi hikayesini yazar, benimkini de burada yazacağım,” diye mırıldandı. Uykuya dalmadan önce, Karan’ın çizimlerinin aklında döndüğünü fark etti. “Onunla daha fazla zaman geçirmem gerekiyor. Belki de beni anlayacak birisi,” diye düşündü. Gözlerini kapattığında, içindeki kaygı yerini umut dolu düşüncelere bıraktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD