Beş dakikanın hiç bu kadar uzun bir zaman dilimi olduğunu bilmiyordum. Yada bana hiç bu kadar uzun gelmemişti. Sanki beş dakika değildi en az bir saat gibi gelmişti bana. Birde benden kaçıyormusun diye soruyor. Kaçıyorum tabiki de ama bunu senin bilmene hiç gerek yok. Hem kaçmayım ne yapacağım rüyalarıma bile karabasan gibi çökmüştün. Tabiki de en iyi yol kaçmaktı. Hem şeytanda bu aralar bir türlü rahat bırakmıyor aklıma saçma sapan düşünceler sokuyordu. Sanki başka uğraşacak kimsesi kalmamış gibi bu aralar hep benle takılıyordu. Hayır yani bu güne kadar benle işi olmayan şeytan bile yanımdan ayrılmaz olmuştu. Tek sebebi tabiki de bu Şahin denilen hayvan yüzündendi. Neyseki Defne yine beni her zamanki gibi kurtarmıştı. Defne'y le odasına geçmiştim hemen. Kızım madem pazara gidiyorsun eve niye çağırıyorsun? Bende sizle pazara gelirdim. "Yok kız özellikle eve çağırdım giderken anahtar almayı unutmuşuz. Abim bir sürü laf etmesin diye sen abimi uyandırırsın diye düşündüm." Yuh resmen beni kullandın sen laf işitme diye ben işittim yani. Hayır yani ben bu adamdan kaçıyordum birde kardeşi beni yem olarak önüne atmıştı. Neyseki çabuk gelmişlerdi de kurtulmuştum. Defne tekrar, tekrar bir haftadır neden gelmediğimi sorup durmuştu. Çalışıyorum kızım ben yoruluyorum. Eve gelince de dinlenmek istemek hakkım değilmi. Sen beni bırak da sen ne zaman iş aramaya başlıcaksın. Evde yata, yata kavun, karpuzlar almış başını gidiyor dedim. Konunun hemen benden uzaklaşması gerekiyordu. En iyi yoluda Defne' ye kilo aldın iması yapmaktı. Çünkü takıntılıydı bu konuda dal gibi kızdı ama iki gram alsa dert eden türlerden di. "Sende fark ettin demi bak hemen nasıl da anlaşılıyor. Kızım ben bir kilo almışım." diye dertlenmeye başladı. Saçmalama kızım bir kilo dediğin nedir ben onu akşam yemeklerinde alıyorum. Sabaha bir şey kalmıyor. Hem o et değil bir haftadır beni görmediğin için dert olmuştur. Sanırım yanlış yerden sarmıştım Defne'ye ama ne yapayım. Beni öpen abisi değilde başkası olsa anlatır. Birde güzel dalgasını geçerdim. Ama şimdi nasıl söylerim senin bu Şahin denilen hayvan abin beni öptü diye. Zaten sürekli seni abime alacam diye benle dalga geçiyor. Birde öğrense nikah günü almaya gider kesin. Hayriye sultan hadi kızlar sofra hazır gelinde yiyelim demiş. Bizde mutfağa geçmiştik. Özlemişim senin yemeklerini Hayriye sultan deyip tabağıma yemeklerden koymaya başlamıştım. Şahin karşıma geçip oturana kadarda gayet keyfim yerindeydi. Özlettin kendini gelmeyince yemeklerimi de özlersin tabi diye laf sokan Hayriye sultana gülümseyip. İş yüzünden hep çok yorgun geliyorum dedim. Biz kendi aramızda sohbet ederken Şahin uyuzu konuşmaya başladı.
"Bende diyorum bir haftadır neden huzurluyum diye. Meğerse seni görmediğim içinmiş muşmula." Tüh!!! bilseydim huzurlu olduğunu huzurunu bozmak için yine gelirdim. Hem sen gelmediğim günlerin çetelesini mi tutuyorsun? dedim sırıtarak. Her ne olursa olsun laf sokma huyumdan vazgeçemezdim. "Seni görmediğim günlerin değil, huzurlu günlerimin çetelesini tutuyorum. Bilmem anlatabildim mi?" Sen bir şey anlatamadın da, merak etme ben anlayışlı biri olduğum için anladım seni. "Ay özlemişim sizin böyle bir birinize laf sokmalarımızı" diyen Defne' ye ikimizde aynı anda Defneee!!! deyince "Tamam be sustum. Siz bir birinizi yemeye devam edin." Ne meraklıydı arkadaş abisini yedirtmeye. Zaten bir bilse o şeytan bana neler, neler yedirtiyordu. Yemek mi beni yiyordu, ben mi yemeği bilmiyordum. Yine şeytan yanıma belkide karşıma geçip oturmuş bana aklındakileri anlatmaya başladı. Bu şeytan tam bir şerefsizdi. Defol git ya yemek yiyorum getirme aklıma şöyle şeyler. Zaten zalımın oğlu geçmiş karşıma oturmuş. Sende benimle uğraşıyorsun dedim. Artık nasıl derin düşüncelere daldıysam Defne' nin seslendiğini duymadım. "Heyy.. Zeynep duyuyormusun beni. Alo kime diyorum kızım iyi misin?" Ne bağırıyon kulağımın dibinde dalmışım öyle dedim. "Kızım yüzün kızardı bir an bir şey oldu sandım. Birde cevap vermeyince" Sıcak hava o yüzden kızarmıştır bir şeyim yok dedim. Neyse ellerine sağlık Hayriye sultan hepsi çok güzeldi deyip masadan kalktım. Tabi yüzüm kızarır geldi iki şeytan karşıma aklıma kötü düşünceler sokup duruyor. Bu Şahin' in işi yokmuydu? Hani evde olmucaktı Defne benimi kandırmıştı. Off offf acilen kendime bir sevgili bulmam gerekiyordu. Yoksa bu gidişle kafayı yiyecektim. Kafayı yemek yerine aslında canım başka şeyler yemek istiyor olabilirde. Tabi ben canımın sözünü dinleyecek halim yoktu.
Defne ile balkona geçip en güzel aktivite olan çekirdek, kolayı da almış dedikodunun dibine vurmuştuk. "Kız duydunmu senin Mahmut nişanlanmış." diyen Defneye nereden benim olmuyormuş o Mahmut denen pezevenk. Ben istedimmi de benim olacak. Hem hangi bahtsız kızla nişanlanmış. Bak şimdiden üzüldüm kıza desemde. Söylediği isimle tam bir birlerini bulmuşlar. Tencere kapak misali dedim. "Bende aynısını şeyi düşündüm varya. İkisi de aynı o sürtükde sürekli abime aşık olduğunu söyler ama başkalarıyla yemediği halt yoktu maşallah." Öyle deme kız şimdi senin abinde kıza karşı boş değil gibiydi. Bir ara Özlem sizin evden çıkmıyordu. Belki Şahin'le de işi pişirmişlerdir dedim. Gerçekten de bir ara benden çok buraday dı. Tamam bende sürekli gelirdim ama ben Defne için geliyordum. Şahin hiç umrumda olmuyordu. Yani yine umrumda değil orası ayrı. Ama Özlem gelir Hayriye teyze yapılacak işin varmı yardım edeyim sen yorulma. Hayriye teyze kek yaptım, yok poğaça, yok sarma derken Şahin' in eve gelme saatlerinde hep burada olurdu. Sürekli evlerinde bir şeyler yapıp getirirdi. Görende pastane işletiyor sanacak. Tabi bizim işimizede geliyordu. Defne canının istediği bir şey olduğu zaman Özlem' in yanında Anne abim sarma istediya akşam yaptınmı yada o an ne istiyorsa abisi istiyormuş gibi söylüyordu. Ertesi gün Özlem yapıp getiriyordu. Zavallı kız Defne' nin kullandığını anlamamaştı. Sonra bir anda ne olduysa Özlem gelmez olmuştu. En son Şahin'le bir şey konuştuklarını görmüştüm. Hatta başka bir şey yaptıklarını bile düşünmüştüm. Çünkü Özlem, Şahin' in odasından çıkıyordu. Tabi o günden sonrada görmedim bu evde.
"Kim kiminle iş pişiriyor? Ne oluyor lan?" diye bizi dinleyen bir Şahin balkona giriş yapmıştı. Sanane Şahin hayırdır bizimi dinliyorsun diye sordum. "Ne dinleyeceğim be sizi sigara içmeye geldim. Gelirken de duydum. Şimdi çabuk söyle Defne bu iş pişiren sen misin yoksa?" Senden başka iş pişiren yokda neyse deyip sustum. Tabi bazen her ağıza geleni söylemek doğru olmuyordu. Bazen gerçekten susmak gerekiyordu. Ben o zamanları doğru yapsam da bazen ayarım kaçabiliyordu. "Abi valla ben değilim. Mahmut ve Özlem nişanlanmış da onları konuşuyorduk. Yani biri senin için ölüp, bitiyordu. Diğeri Zeynep için hangi ara işi pişiripde nişanlandılar onu konuşuyorduk." Ne ölüp bitmesi be diye itiraz ettim. Sadece bir kaç kez karşıma çıkıp sevdiğini söyledi. Benden karşılık alamayınca ne yapacaktı. Bir ömür benimi beklicekti çocuk. "Sizene kızım nişanlanmışlar işte ne karıştırıyonuz ilerisini, gerisini sizene. Hem boş konuşmak yerine bana bir kahve yapsana abicim. Ama makinede değil cezvede yap anlarım ona göre." Defne tamam deyip gidince Şahin' le balkonda tek kalmıştık. Pislik bana laf sokarak "Defne'nin peşinden gidersin diye düşündüm. Hayret gitmedin." Ben senden kaçmıyorum Şahin dedim. Hem kaçmak için bir nedenim yok. Neden kaçayımki? "Bilmem artık neden kaçasın ki demi. Belki seni öpmüş olmamdan yada odada beni çıplak bastığın için olabilir mi?" diye sorunca. İtiraz edip olamaz dedim. Birincisi beni öpen sendin senin utanıp yaptığın hatadan pişman olman gerek. İkincisi ise belki kapıya vurmadığım için hatalı olabilirim ama hemen gözümü kapattım bir şey görmedim yani. "Görmediğin için üzgün gibisin" Yuh yani Şahin ne alaka saçmalama istersen. Bu adama ne olmuştu anlamıyordum. Benimle böyle konuşması hiç hoşuma gitmiyordu. Önceden laf sokmalarını umursamıyordum ama şimdi soktuğu laflar edepsiz olunca sinirim bozuluyordu. "Niye ki ben seni öyle görsem kapatmam gözlerimi. Seninde kapattığını düşünmüyor açıkcası." Herkes sen değil. Senin kadar arsız hiç değil. Ben kapattım gözlerimi. Sen beni öyle ancak rüyanda görürsün dedim. Pislik herif. "Rüyamda ne kadarını gördüğümü söylesem aklın gider." Bir şeymi dedin anlamadım dedim. Dişlerinin arasında bir şeyler demişti ama anlamadım. "Yok bir şey demedim de sen evden bu kılıkla mı geldin buraya?" Evet ne varmış ki hem sen safmısın ya kapıyı bana sen açtın görmedin mi üzerimdekini diye sordum. "Dikkat etmedim o zaman. Ama şimdi bakınca herhalde işin aceleydi giyinmeyi unutup evden çıkmış gibisin?" Bak Şahin beni sinir etme he giyinmeden geldim varmı itirazın pislik herif uçamayan kuş, hayvan. Beni çok sinir etmişti. Yine kendime hakim olamayıp ağzıma geleni söylemiştim. Şahin oturduğum yere yakınlaşıp hafifçe üzerime doğru eğilip ellerini sandalyenin iki tarafından tutup beni kollarının arasına hapsettikten sonra. Biraz daha eğilip "Ben uçmayı bilmiyorum ama uçurmayı çok iyi beceriyorum. Seni de uçurmamı istermisin?" diye sormuş ve yüzüme bakarak cevap bekleyen gözlerini, gözlerime dikmişti. Konuştuğu kelimeleri bir çok yere çekebilirdim. Uçurmak derken balkondan aşağı atacağını düşünebilirdim. Ama yanımdan iki dakika uzaklaşan şeytan kahkaha atarak karşıma geçerek sırıttı. Uçurmak, becermek ooo uçuyosun kızım deyip göz kırptı. Aklıma yine türlü fitneyi sokup göz kırpıyordu. Karnıma ağrılar girmiş ve farklı hisler hissetmeye başladım. Mavi gözleri hala cevap bekliyordu. Bi geri bas diye cırladım. Hemen çirkefliğe başvurmam gerekiyordu. "Kahveler hazır yanına bir şey istiyormusun?" diye bağıran Defne' nin sesiyle bir rahatlama gelmişti. "Hayır" diyen Şahin geri adım atıp benden uzaklaşmıştı. Defne canım arkadaşım benim. Beni her türlü kötü durumdan kurtarmayı bir şekilde başarıyordu. Kahveleri getiren Defne'y le rahat bir nefes almıştım. Hayır önceden de bu Şahin denilen hayvan benle uğraşıyordu ama şimdi ki çok farklıydı. Ve ben buna hiç hazırlıklı değildim. Her seferinde beni bir şekilde alt etmeyi başarıyordu. "Zeynep işin nasıl tam olarak ne yapıyorsun? Yada patronun Hakan nasıl biri?" Şahin' in sorusuna şaşırsamda bu kez laf sokmadan cevap verdim. Hakan bey iyi biri gibi en azından bana karşı. Mesafeli birisi diğer çalıştığım yavşaklar gibi değil. İş olarakda tam olarak anlamasam da bu aralar inşaat işine girmeyi düşünüyorlar sanırım. Çok yoğun bi çalışma var bu konuda. Benim işimle pek alakalı bir durum olmasada biraz saçma geliyor. "Nasıl yani? Saçma gelen kısım ne mesela?" Bu şirket kumaş üreten bir firma. Hatta bir kaç yabancı ülkelerdeki firmalarla anlaşmaları var. Ama inşaata işine girmeleri çok saçma geliyor. Sonuçta iş alanları belli. Diğer alanla hiç bir alakası yok. O yüzden biraz saçma ama tabi bu beni ilgilendirmiyor. Büyük bir şirketle ortak oluyorlarmış şirkette dönen dedikodular var dedim. Sonra kendime bile şaşıracak her şeyi Şahin' e anlattığıma şaşırdım. "Anladım ama o Hakan denen adama çok güvenme. Belkide diğer patronlarından bile yavşak biri çıkabilir. Zeynep sebebini söyleyemem ama işinle ilgili bir değişiklik olduğunda haberim olsun. Hatta o büyük ortak kim olacak? Belli olduğu zaman haber verirsen iyi olur." Sadece tamam dedim. Şahin' e ne kadar gıcık olsamda ona güveniyordum. Durduk yere hiç bir şeyi sormaz veya uyarmazdı. "Ayy abi yoksa kötü adammı onlarda öyle sordun. Bende mi orada başlasam. Hep merak etmişimdir kötü adamlar nasıl diye." Defne sen salakmısın? başka merak edecek bir şey yok da kötü adamları mı merak ediyorsun dedim. "Bu muşmulayla aynı fikirde olmak hiç iyi bir şey olmasa da. Harbiden kardeşim sen salak mısın? Merak etme. Çok merak edersen de ben sana kötü abi olup istediğin tüm izinleri reddederek göstermeye başlarım. Ha ne dersin?" Şahin' de kötü adam dı bence özelliklede benle uğraştığı zamanlar. Sende çok iyi biri sayılmazsın dedim. "Yok kız benim abim çok iyi biri. Hatta melek o melek. Abicim hiç merak etmiyorum ben kötü adamları. Yanlış anlaşılma olmasın" deyip bir anda r yapmıştı. Neyse ben gidiyorum artık dedim. Saat baya geç oldu. Sabah erken kalkacam deyip ayaklandım. "Gitme burda kal sabah da benim kıyafetlerden giyersin" Defne' ye olur demek istesem de Şahin den uzak durmak istediğim için olmaz. Daha doğrusu çantam evde şimdi sabah erken kalkıp eve gitmektense şimdi gitmek en iyisi. Yarın sen gel bizde kalalım deyip kapıya doğru yürüdüm. "Tamam o zaman eve gelince haber verirsin" demiş her zaman yaptığımız şeyi yapıp bir birimize sarılıp 3 kere öptükten sonra ayrıldık. Çocukluğumuzdan kalma bir alışkanlıktı bu her seferinde 3 kez öpüp Allah' ın hakkı 3 dür hakkımı almadan bırakmayız derdik. Aa Defne gömeğimi verdi annem laf etmesin dedim. Gömleği üzerime takıp ayakkabılarımı giyinip çıkıyordum ki Şahin uyuzu beni bekle bırakayım seni eve deyince. Gerek yok iki ev aşağıya gidiyorum dedim. "Gerek varmı diye sormadım. Bekle dedim sadece" Kızım şu abine bir şey söyle elimde kalacak şimdi desemde Defne sadece omuz silkip. "Ben öyle boklu işlere karışmam. Abimde beni dinlemez hadi bebiş iyi geceler" Sana da bebiş deyip evden çıktım. Şahin' i beklemek gibi bir niyetim yoktu. Arkamdan bekle dedim niye beklemiyorsun diye seslensede duymamazlıktan gelip yürümeye devam ettim. Bir anda kolumdan tutunca bağırmak istesemde sadece onun duyabileceği bir şekilde konuştum. Manyak kolumu niye tutuyorsun. "Manyak bekle dedim niye beklemirsun?" gerek duymadım 5 dakikalık yer kendim giderim her zaman ki gibi bir şey olmaz dedim. Hem sen hayırdır dedim. Bugüne kadar hep Hayriye sultanın zoruyla bırakıyordun. Taş mı düştü de başına bırakmaya karar verdin. Ben kaçtıkça resmen peşimden geliyordu pislik. Sanki anlıyormuş gibi. "Taş düşmedi merak etme annem yatmadan tembihledi yoksa meraklın değilim" Ay sanki ben senin çok meraklınım.