Şahin

1650 Words
İçeri gir diyen amirimin emriyle odasına girmiştim. Buyurun amirim beni çağırmışsınız dedim. " Geç otur Şahin seninle konuşmam gereken şeyler var" Sizi dinliyorum amirim.. " Amirini s.ktirtme lan abiye n'oldu? Amirimde, amirim." Sakin ol abi niye durduk yere kendine halleniyon? Ben abi derim sana bilmiyordum bu kadar çok abi dememi istediğini deyip sırıttım. " Şahinnn" Efendim abi tamam sustum. Sen ne konuşacaksın onu söyle. Yine ne gibi belalar beni bekliyor. Bileyim de önlemimi ona göre alayım. " Bok yiyen seni önlem alacakmış, hangi belaymış. Lan bütün belaları kendin çekiyorsun üstüne. Yetmiyor birde çektiğin belalarla uğraşıyor koca emniyet" Tamam abi ya sana da bir dokunduk bin ah işittik resmen. Ne çok derdin varmış benle. Tamam suçlular sevmiyorda sendemi sevmiyorsun dedim. Gayet iyi biliyordum beni ne kadar sevdiğini fakat. Bende onunla uğraşmayı seviyordum. Abi deyip güvendiğim nadir kişilerden biriydi Ali amirim, pardon Ali abim. Herkesin yanında amir tekken abiydi. Diğer arkadaşların yanında abi dediğim zamanlarda ağzına geleni söylerdi. Böylede manyak biriydi. İçeride bir saat kadar kalmış yeni görevim hakkında konuşmuştuk. Benim işim genelde istihbarat yada gizli görevler olurken bu seferki görevim biraz farklıydı. Herkes beni normal görevde sanırken ben başka işler peşinde olacaktım. Bu görevi arkadaşlarım dahi bilmicekti. Bir nevi istihbarat içinde istihbaratcılık yapacaktım. Son zamanlarda içimizde bir hain olduğunu düşünüyordu amirim. Bu kişiyi bulabilmek içinde bazı işleri gizli yürütecek. Hemde bu kişinin kim olduğunu bulmaya çalışacaktım. Aslında ben yanımda benimle birlikte görev yapan tüm ekip arkadaşlarıma güveniyorum. Hiç birinin bize ihanet etmeyeceğini söylesemde Ali abi bunu kabul etmemiş bazen hain en yakınından çıkar bunu sakın unutma demişti. Tamam böyle şeyler çok oluyordu ama ben yinede ekip arkadaşlarıma güveniyordum. Diğer görev yeni bittiği için bir kaç dinlenip işe öyle bsşlayacaktım. Çünkü bazı görevler süresinde hiç izin kullanmıyor hatta ne gecemiz, nede gündüzümüz belli oluyordu. Resmen bir gözü açık uyuyorduk. Şimdi ise bir kaç gün dinlenmek hakkımdı. Sonuçta görevimizi layığıyla yerine getirmiş ve organ mafyacılığı yapmaya çalışan bir gurubu suç üstü yapıp yakalamıştık. Şerefsizler ya kimsesiz çocukları bulup onların organını alıyor, yada çocuk kaçırıyırlardı. İşlerini o kadar büyütmüşlerdiki. Yurt dışı bağlantıları, başarılı doktorları bile bu işe katmışlardı. Zaten ilk şikayet de genç bir hastanın doktora gitmesiyle ortaya çıkmıştı. Önce o doktoru takip edip, sonrasında çete liderine kadar ulaşmıştık. Bir doktorun bu kadar kötü olmasını para için neler yaptığını öğrenince insanlığından bir kez daha nefret etmiştim. Sadece ufak gaz sancısı çeken kişileri böreğinde problem var ameliyatla almamız gerekiyor deyip kaç kişiyi tek böbrek bırakmış. İnsanlar doktora güvenip kendini emenat ederken, o sağlıklı insanları yarım bırakmış. Bir çoğunu özellikle takip edip uyumlu dönör olduğunu anladığında ameliyata almış. Hiç biride bir şey anlamamış. İnsan bir sorgular neden hemen ameliyatı kabul etmişler anlamıyordum. Belkide başıma gelmediği için bilmiyordum. Belkide onların yerinde ben olsam, bende aynısını yapardım. Ama artık öğrendim asla tek bir doktora inanıp kendimi emenat etmeyeceğimi. Tabi hepsi de aynı olacak diye bir şey yok orasıda ayrı. Biri şerefsiz çıktı diye hepside aynı olmaz. Sonuçda her meslekte böyle şerefsizler çıkıyordu. Baksana bizden birinden bile şüphelendiği için her şeyi gizli, saklı yürütecektim. Oysaki herkez mesleğinin gereğini düzgün yapsa hiç bir sıkıntı olmazdı. Ama bu a.mına koduğumu parası yokmu, herşeyi bozan oydu. Onun için yapılmayacak şey yoktu. Mahalleye girdiğimde annemi arayıp bir şey lazım olup, olmadığını sordum. Bu bizim evin alışkanlığıydı. Dışarıdan eve gelen kesinlikle anneni arayıp bir şey lazım olup, olmadığını sorması lazımdı. Yoksa eve gidince tıpış, tıpış geri gönderirdi. Evin ihtiyaçları hiç bitmiyordu. Sanki mahalleliyi biz doyuruyorduk. Bir günde ihtiyaç yok sen gel yeter diyen annemi hiç duymamıştım. Kız kardeşimin canı dondurma çekmiş ihtiyaca bak kalk kendin al, diyemiyordum tabi o benim biriciğimdi. Markete uğrayıp istenenleri alıp eve gittim. Anahtar kullanmayı sevmiyordum zile bastım açılması için beklerken kapı açıldı. " Şahin gelmiş" diye içeri bağıran Zeynep' e kötü bir bakış atıp. Şahin değil, Şahin abin geldi öğren artık şunu dedim. Ama beni dinleyen kim " Ne abisi sen benim abim değilsin. Sen Defne' nin abisisin farkındamısın Şahin" dedi. Hani senden kaç yaş büyüğümya o yüzden ismimle seslenmek yerine abi desen. Hem Allah korumuş ya senin gibi bir kardeşim olsa dedim, yüzümü buruşturarak. " Seni bilmem ama beni koruduğu kesin. Hem büyük olman abin olmam anlamına gelmiyor. Ne yani benden üç, beş sene önce doğmuşsun diye sana saygı gösterip abi dememi beklemen de, ne bileyim yani" Zeynep sus Allah aşkına abi falan deme, gözümede gözükme mümkünse dedim. Bu kızdan nefret ediyordum. Bir şekilde beni sinir etmeyi başarıyordu her seferinde. " Elindekileri ver gidiyorum zaten" deyince elime baktım ne vardıki elimde? " Poşeti diyorum içinde dondurma yokmu almadın mı yoksa Şahin" deyince yine sinirlerim zıplamıştı. Sen mi istedin dondurmayı Defne nerde dedim. " Evet ben istedim ne var yani bir dondurma almak zor olmasa gerek" Ulan bu kız kesin beni sinir etmek için geliyordu bu eve. Kesin özellikle meyveli olsun diyen de sensindir dedim sinirle. " Evet benim Şahin şimdi elindekileri alayım ve gideyim demi. Bence beni daha fazla görmek bünyene iyi gelmez" deyip elimdeki poşeti alıp mutfağa geçti. Ulan ben senin istediğini bilsem buradaki markette yok diye aşağı mahalledeki markete gidip o meyveli dondurmayı hiç alırmıydım. Zıkkım ye sen emi boğazında kalsın diye söylene, söylene odama geçtim. Hayır benim kardeşim bu kızla nasıl anlaşıyor da nasıl seviyordu. Evlat olsa sevilmeyecek biriydi. Rabbim yaratırken bu çok güzel oldu buna bir kusur lazım deyip dilini uzatmış sanırım. Yüzüne bak melek konuşmaya başla şeytan. Kaç kez Defne' ye bu kızdan uzak dur desemde uzak kalmıyor, neredeyse gece, gündüz hep birlikteydiler. Hayır anası, babası da böyle değil melek gibiler bu muşmula kime benzedi acaba diye düşündüm. Vay a.ına koyum eve gelip dinlenecem derken daha çok strese girdim. Annemi görüp bir duş alıp uyumak en iyisiydi. Ben uyanana kadar bu şeytan kılıklıda giderdi belki. Annemin yanına mutfağa gittim neyseki muşmula burada değildi. Mutfağın içi nefis kokularla dolmuştu. Annemi öpüp oo Hayriye hanım döktürmüşsünüz yine deyip tencereden bir tane sarmayı alıp mideye indirmiştim. Valla yapıyorsun bu sporu anam be muhteşem olmuş sarma dedim. " Sarmayı ben yapmadım Zeynep kızım yaptı saolsun bugün bana yardım ettiler kardeşinle. Ama maşallah bir tencere sarmayı da tek başına yaptı" dediği gibi beni bir öksürük tuttu. Anne inşallah zehirlenmeyiz ben onun yaptığı hiç bir şeyi yemem dedim. " Deme öyle oğlum kız o kadar uğraştı, hem kendin dedin muhteşem olmuş diye" Anam onu sen yaptın diye dedim, yoksa güzel olduğu falan yoktu. Neyse ben duş alıp birazda uyucam kalkınca sen bana yemek hazırlarsın ben ondan yerim dedim. Allah için sarma güzel olmuştu fakat o muşmulanın yaptığını öğrenince yemek istemedim. Önce yatak odama geçip havlumu alıp banyoya girdim. Aslında acilen başka eve çıkmamız lazımdı evde bir tane banyo vardı. Ve en kötüsü lavaboyla kapısı karşılıklıydı. Birimiz banyodan birimiz tuvaletten çıkınca çarpışmamak için çaba gerekiyordu. Duşa girip suyun altında on dakika kadar suyun üzerimden akışını izledim. Sonrada köpüklendikten sonra tekrar suyla vücudumu buluşturup güzel bir duş almıştım. Havluyu belime sarıp banyodan çıkmak için adım atmıştım ki, atmaz olaydım. Muşmulaya çarptım, daha doğrusu o bana çarptı. Kızım sen niye her yerde karşıma çıkıyorsun? Sizin evin tuvaleti yokmu da bizimkini kullanıyorsun dedim. " He bizimkinin içine bok düşmüş bende sizinkini kullanayım dedim. Sanamı soracam Şahin tuvalete girerken. Hem senin üstün niye çıplak utanmıyorsun böyle çıkmaya" Yok utanmıyorum dedim. Banyodan nasıl çıkmamı bekliyordun acaba. Hani burası banyoya insanlar duş alır. Hem bak burası bizim banyo özellikle diyorum bizim. Nasıl istersem öyle çıkarım dedim. Hayır biz bu kızla niye böyle dip, dibe kalmıştık. Allah korusun biri görse yanlış anlıcaktı. Neyse senle uğraşamam deyip kaçtım resmen yanından fakat arkadan gelen sesi de duymamazlıktan gelemezdim. " Şahin o duş jelini değiştir bence çok iğrenç kokuyor" diyen muşmulaya cevap olarak senin kadar da iğrenç değildir deyip odama girdim. Annem yada babam bizi o halde görse ne düşünürdü acaba. Annem kesin evlendirmeye kalkar, babam oğlum ben sana kaç kez dedim ne bok yiyeceksen ye ama mahalledeki kızlardan uzak dur. Beni babalarıyla uğraştırma diye nasihat ederdi. Düşününce annemin görmesindense babamın görmesini tercih ederdim. En azından bir kaç gün nasihat dinler biterdi. Ya annem düşünmesi bile korkunç ırzına geçmişim gibi davranıp o muşmulanın namusuna sahip çık deyip başımı bağlardı kesin. Hemen kendimi saçma düşüncelerden kurtarıp yatağa attım kendimi. Acilen Defne' yle konuşup şu kızı bizim eve sokmaktan vazgeçmesi gerekiyordu. Uykumun en güzel yerinde gülüşme sesleriyle uyandım. Vay arkadaş insana uykuda bile rahat vermiyorlar dedim. Yatakdan kalkıp içeri neler olduğuna bakmaya gittiğimde. Bizimkilerin yemek yediğini gördüm. Yanlarına gidip bu kadar komik olupda sizi bu kadar güldüren şeyi çok merak ettim doğrusu dedim. Gerçektende merak etmiştim uykumdan hangi sebep için uyanmıştım. Kimse bir şey söylemedi sonrada hepsi yüzüme bakıp gülmeye başladı. Ne oluyor lan ne var acaba yüzümde diye düşünürken annem konuşmaya çalıştı ama kadın gülmekten konuşamıyordu resmen. " Bir şey olduğu yok oğlum Zeynep kızım senin taklidini yaptıda ona güldük" deyince benimmi dedim. " Evet" Bu muşmula benim taklidimi yaptı ve siz bunamı bu kadar güldünüz dedim şaşırmış bir halde. " Evet oğlum valla aynısını yaptı çok komikti" diyen babamı hiç duymak istemedim. Beni komik bulduğunuzu bilmiyordum dedim. " Sen komik değilsin zaten Şahin benim yaptığım komikti " diyen Zeynep' i en acil şekilde öldürmem gerekiyordu bence. Hatta ceza falanda almaz nefsi müdafaa der yırtardım. Hatta belkide bana madalya bile verirlerdi dünyayı böyle bir muşmuladan kurtardım diye. Bence de senin şebekliğine ayıp olmasın diye gülmüşlerdir dedim. Sonuçda herkez senin gibi şebeklik yapamıyor dedim. Sandalye çekip masaya yanaştım. Uyandım madem yemek yiyeyim dedim. Defne kalkıp bana tabak, kaşık, çatal getirdi, bende tabağıma bir şeyler koyarken Defneye bakıp senin bu arkadaşının evi yokmu ne zaman gelsem bizde dedim." Abi ya deme öyle ayıp, Zeynep' i üzüyorsun " diyen kardeşime bakıp üzülmez kız niye üzülsün. Üzülseydi şimdiye kadar gelmeyi bırakırdı dedim. " Merak etme Defnecim ben abinin dediği şeyleri ciddiye almıyorum. O yüzden sorun yok" diyen Zeynep' e keşke arada ciddiye alsanda uzak dursan dedim. Ama o muşmula çocuk gibi dil çıkardı sofrada bana. Çocukken de böyleydi sinirlenince karşıdakine dil çıkartıyordu. O dili ne yapacağımı iyi biliyordum lakin muşmula sevmiyordum işte. " Bu kadar didişme yeter artık çocuk değilsiniz" diyen anneme cevap olarak. Bazıları büyüyemiyor hep çocuk kalıyor yapacak bir şey yok anne dedim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD