Ba’al, kızın bakışlarına karşılık kendini beğenmiş bir gülümseme gönderip işe koyuldu. Mırıldandığı sözler kıza kadar ulaştı. Parmakları bu kez ölüm değil, yaşam vaat ediyordu. Önce en yakındaki ağaca dokundu. “Bana gel sevgili çocuğum Yara! Emrime uy, varlığını koru. Beslenmek için düşmanlarımın kanlarını iç. Sınırlarımıza izinsiz giren her canlı senin yemeğin, benim düşmanımdır.” Ba’al belindeki hançeri çekip hızla elini kesti ve avucundaki kanı beklemeden ağaca sürdü. Adamın kanının temas etmesiyle ağaç altın pırıltılar saçtı. Ölü dalları yeşerdi ve gövdesinden, tam da kanı sürdüğü yerden, önce minik parmaklar sonra da uzun kulakları olan çirkin bir baş belirdi. Yaratık ağaçtan tamamen ayrıldıktan sonra yukarı tırmanıp dalların arasında kayboldu. Sonra ağaçtan aşağı minik bir yaratık