Amelia genel olarak sabah kahvaltısından sonra her zaman at binmeye giderdi. Bu sabah da gene aynı rutin işlerini yapmaya devam edecekti. Tek bir farkla o da yanında William olacaktı. Babasının ikazından sonra artık sakinleşip normal bir şekilde kahvaltı masasına geçti. William'ın tam karşısına oturdu ve sanki dün gece hiç yaşanmamış gibi sofrada babasıyla konuşup gülüp kahvaltısını yaptı. William ise sanki onun ne yaptığını çözmeye çalışır gibi gözlerini kısıp onu çözmeye çalışıyordu.
Kahvaltıdan sonra Amelia yanına William ı da alıp atlara bakmaya gittiler. Amelia her zamanki gibi kendi kızıl atı olan Havuç' a (güneşte rengi turuncu olduğu için) bindi, William ın atını zaten önceden ayarlamıştı. En huysuz olan siyah at' ı onun için ayarlatmıştı. Amelia atına rahat bir şekilde binerken, William zorlandı. Lakin gene de Amelia'nın beklediğinden daha kolay bindi. William Amelia' nın aklındaki planı anlamış olacak ki ata bindikten sonra Amelia' ya anlamlı anlamlı baktı. Bunun üzerine Amelia gözlerini kaçırdı ve biraz bozuldu lakin henüz atlarla koşturmaya başlamamışlardı. Kim bilir belki William' ı üstünden atardı bindiği at. artık atlarını sürmeye başlamışlardı. William' ın atı sürekli kişneyip kafasını sağa sola çevirirken Amelia' nın atı adeta o ne yapmasını istiyorsa onu yapıyordu.
-Bu atın adı ne?
Amelia bir süre düşündükten sonra:
-Hmmm Victoria olsun mu?
- Bence Amelia olsun.
Amelia ona bir hışımla döndü tam ağzını açacakken William gülerek lafa başladı:
-Ne yapmaya çalıştığını biliyorum Amelia. Bilerek bana bu huysuz atı verdin ki düşüp bir yerimi kırayım hatta belki öleyim. Lakin unuttuğun bir şey var ben bir asker olmak üzere yetiştirildim. Senin gibi bir huysuzla başa çıkabiliyorsam bu aygırla hayli hayli çıkarım.
- Sen bana huysuz mu dedin!
-Hadi Amelia seninle iddiaya girelim. Eve ilk kim geri dönerse iddia yı o kazanacak ve kaybedende huysuz olacak.
- Hay hay ben 5 yaşımdan beri at sürerim, dedi ve atını koşturmaya başladı. Hemen arkasından William da aynı şeyi yaptı. William Amelia' yı hayal kırıklığına uğrattı. William son derece profesyonelce 4 nala sürüyordu atı. Sanki at birden aşka gelip yarınlar yokmuşçasına koşuyordu. O kadar ki Amelia artık geri kalmıştı. William ise uzaklaştıkça uzaklaşıyordu.
-Aptal at ben üstündeyken niye böyle koşmuyordun sanki, diye düşündü sinirle Amelia. Ve hala atını daha da fazla hızlandırmaya çalışıyordu. Derken Amelia'nın atı birden şaha kalkıp çığlık atar gibi kişnedi. At ormanın içinden hızla geçerken yılan görmüştü ve korkup aniden şaha kalkınca Amelia'yı üstünden attı ve ormanın derinliklerine doğru hızla kaçtı.
Amelia korkunç bir çığlık attı. Atı Havuç ' tan sırtüstü bir şekilde yere çakıldı ve düşerken ağacın birine çarpıp dikenliklerin üstüne düştü. Beli ve bacağı o kadar zonkluyordu ki doğrulup ayağa bile kalkamıyordu. Şuan William neredeydi acaba? Ondan önce eve geldiği için gülüp eğleniyor mudur? Kendisi buradan nasıl kalkacak ve eve kadar yürüyerek gidecekti?... O bunları düşünürken birden William atı üstünde geldi ve onun karşısında durdu. Neden o da attan düşüp kendisi gibi kan revan içinde yatmamıştı sanki, diye düşünürken William acele ederek kendi atından attı kendini ve telaşla Amelia'nın yanına gelip çömeldi yüzü Amelia' nın beklediğinin aksine çok endişeliydi. Amelia daha çok onun bu durumu komik bulacağını düşünüyordu. Lakin tam tersine son derece korkmuş duruyordu. William eliyle Amelia'nın başını dikenliklerden nazikçe kaldırırken:
-Amelia beni duyuyor musun?
- Tabi ki duyuyorum kim attan düştü diye sağır kalmış?
Ona öfkeli bir şekilde konuşmasına rağmen William sitem etmeden ona rahatlatıcı sözler söyledi.
-Şşşş tamam seni çıkartacağım buradan.
Amelia birden içindeki öfkesini ve vücudunda ki ağrıları dindirdi ve William'ın hemen 2 cm uzağındaki yüzüne baktı. Ona gülmüyordu tam aksine olabildiğince şefkatli davranıyordu. William onu nazikçe dikenliklerden kurtarıp saçını yüzünden çekti ve:
-Başını vurmuşsun ama seni hemen eve götürüyorum merak etme iyi olacaksın, dedi
Amelia ise tuhaf tuhaf ona bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. Kendini tamamen onun kucağına bıraktı ve onu ata olabildiğince nazik bir şekilde bindirdi. Ardından kendi de bindi ve arkadan ona sarılarak hemen evin yolunu tuttu. Amelia hem yorgunluktan hem de ağrılarından dolayı William' yaslanmıştı. Şuan kesinlikle eve gitmekten başka bir şeyi umursamıyordu. William'ın onun hakkında ne düşünüp eğlenmesini bile.
Sonunda eve vardıklarında Amelia uyur gibiydi çünkü o kadar bitkin düşmüştü ve kendini beyin sarsıntısı geçirmiş gibi hissediyordu. Sadece William' ın uşaklara attan düştü hemen doktor çağırın diye bağırmasını hatırlıyordu hayal meyal. Onun dışında attan nasıl indiğini bile hatırlamıyordu.
Amelia gözlerini açtığında kendi odasındaki yatağında uzanmış buldu. Çevresinde babası ve hizmetçiler dışında kimse yoktu. Bay Thomas kızı Amelia'nın uyandığını görür görmez hemen elini tuttu. Gözleri yaşlar içindeydi ve kendini tutamayıp ağlayarak konuşmaya başladı:
-Kızım Amelia'm çok korktum.... ben... sana... annen gibi..., ve cümlesinin devamını getiremedi. Lakin Amelia anlamıştı. Amelia' nın annesi daha 23 yaşındayken attan düşerek hayatını kaybetmişti. Amelia o zaman daha 3 yaşındaydı ve annesini hiç hatırlamıyordu.
- Korkma baba bir şeyim yok benim, dedi lakin konuşunca sesi sanki beyninde dalgalanıyormuş gibi geldi. şimdi fark etmişti de bacakları, sırtı ve alnı merhemli sargılarla sarılmıştı. Ama artık kollarını belini ve başını hissedebiliyordu. Bu da bir iyileşme belirtisiydi her halde. Ardından odanın öteki tarafında doktorun da olduğunu gördü. doktor:
-Ağır bir kaza atlattınız küçük hanım ( ona hep böyle hitap ederdi). Lakin tanrıya şükür ki iyileşeceksiniz.
-Hiç bir şey olmaz bana Robert amca domuz gibiyim ben (o da hep bu cevabı verir idi), dedi yorgun ama neşeli sesi.
Bunun üzerine oda da gülüşmeler oldu. Bunlardan biride kapının eşiğinde duran William' a aitti. Ona sanki bir parkta oynayan bir çocuğu izler gibi bakıp gülümsedi William. Bir saniyelik bakışmanın ardından babası konuşmaya başladı:
- Neyse ki William oradaymış ki hemen yetiştirdi seni buraya.
-Ya öyle oldu tabi, diyerek hiçte minnettar olmayan bir bakışla William' a baktı. Ne yani birde ona minnettar olması mı gerekiyordu? bunu mu bekliyorlardı? attan düşmesinin başlıca sebebi zaten ta kendisiydi. Bilemezler belki de bilerek böyle bir iddia' ya girdi, zaten aslında o kadarda endişeli görünmüyordu onu düştüğü yerden kaldırırken... Aklından bu geçenleri William da bakışlarından anlamış olacak ki gitmek için izin istedi ve yarım ağız bir şekilde geçmiş olsun dedikten sonra hızlı adımlarla odayı terk etti. O gittikten sonra babasına dönüp:
- Baba atım nerde?, diye sordu.
- Bekçiler ormanda hala onu arıyorlar canım kızım.
-(endişeli bir mırıldanma)
- Korkma kızım ne olacak koskoca ata. Hemen buluverirler. Sen kafana takma böyle şeyleri. yat dinlen. sabaha daha iyi uyanacaksın, dedi ve kızını gözlerinden öpüp yatırdı. Herkes odadan peşi sıra çıkmıştı.
Amelia gözlerini yavaş yavaş kapatıp sıcacık yatağında uykuya daldı.
..........................................
Bir hafta sonraki sabah gün doğduğunda Amelia iyiden iyiye iyileşmişti. Atı halen daha bulunamamıştı. Lakin şuanda da sanki grip olmuş gibi hissediyordu kendini. Ayrıyeten sesi de buna işaret ediyordu. William' ı en son attan düştüğü gün görmüştü. Bir daha da hiç gelmemişti. Sanırım son yaptığım ima için alınmış olmalı diye düşündü Amelia.
-Oh iyi olmuş. Bilseydim daha önceden kendim atlardım attan, dedi kendi kendine. Lakin bir yandan da merak etmiyor değildi. Çünkü daha öncesinde daha sert ve kaba davrandığı, konuştuğu zamanlar olmuştu ve William bunlara sadece gülüp geçiyordu. Şimdi ne oldu da tek bir imalı bakış ile kendini bu kadar geri çekiyor. Aslında bu yaptığı ayrı bir kabalık. Zaten sırf o inat etti diye atları yarıştırdık ve onun yüzünden düştüm şimdide kalkmış sanki kendi kendime düşmüşüm gibi davranmasın, diye düşündü kendi kendine.
Ayağa kalktı, sırtına yatağındaki yorganı geçirip başı da örtülecek şekilde kapattı ve cama doğru yürüdü. Ona dair hiç bir emare yok. Belki gelseydi onunla uğraşıp 1 haftadır birikmiş olan can sıkıntısını atabilirdi. Malum hasta olduğu müddetçe babası bahçeye dahi çıkmasına izin vermiyordu hastalığını tetiklemesin diye. o bunları düşünürken kapının altından gelen bir kağıt sesiyle irkilip arkasına baktı. Bir gazete dergisi orada duruyordu. Kaşlarını çatıp dergiye doğru gitti, eğilip aldı. Sayfalarını çevirirken bir yandan da gözüne çarpan başlıkları okuyordu. Sıkıcı sıradan dergilere hiç benzemiyordu. Daha çok sanat müzik ve şiirler ve bide küçük küçük tavsiye notları ile doluydu. Bunlardan birini sesli bir şekilde okudu:
-Eğer aşık olduğunuz insanının gözlerine 7 dakikadan fazla gözünüzü kırpmadan bakarsanız aşk ikinizinde ruhunu ele geçirir.
Amelia kaşları çatık boş duvara bakıp burnun nu 2 kez çektikten sonra dergiyi fırlatıp hemen odasından dışarıya çıktı. Bunu mutlaka denemeliydi diye düşünüyordu evin uzun koridorlarından hızlı hızlı geçerken. ilk önce karşısına bahçıvan Rick amca çıktı.
-Günaydın hanımım!
-Ah hayır sen olmazsın ben sana amca diyorum, diye söylendi kendi içinden. Sonra düşündü evde başka hangi erkek üzerinde deneyebilir diye. Babası olmazdı tabiki de... Amelia aklından bunları geçirip bir yandan da evi sırtında pelerin yaptığı yorganla gezip burnunu çekerken birden karşısına William çıktı. Bir an için donup kaldı. Sonra yanına geldi ve tam gözlerinin içine bakarak içinden saymaya başladı. Bir yandan da ne konuşsa da onu 7 dakika kadar o şekilde sabit tutsa diye düşünüyordu. Aklına ne geldiyse demeye başladı:
-Sonunda teşrif etmişsiniz konağınıza. (11 12 13...)
-Benim yolumu mu gözlüyordunuz yoksa?
-(23 24 25) Nezaketen uğrayıp bir halimi hatırımı sormanızı beklerdim. ( 32 33 34)
-Zaten gelmiştim unuttunuz mu? Hatta sizi o müşkül durumdan kurtaran da bendim.
Amelia bir an için saymaya ara verip:
-Beni o müşkül duruma düşürende sizsiniz ama!
- Peki söyleyecekleriniz bu kadarsa ben artık gidiyim.
-HAYIR HAYIR! Yani şey... (47 48 uff daha 1 dakika bile olmadı)
aralarında 1 dakika kadar sessiz bir bakışma oldu. Ardından William sessizliği bozarak fısıltı düzeyinde Amelia nın kulağına eğilerek:
-Ne yapmaya çalıştığını biliyorum, dedi ve ardından bilmiş bir şekilde tebessüm etti.
Aynı şekilde Amelia da gülümseyerek :
-Mümkünatı yok bilemezsin, dedi ve kurnaz bir şekilde kafasını 2 yana salladı.
-Amelia aptal olma hayatım. O dergiyi biz çıkartıyoruz.
Amelia nın suratındaki şımarık gülümsemeler yavaş yavaş gevşeyip yok oldu. Sonra yutkunup arkasını dönerek:
-Hangi dergiyi?!
- Hani şu kapının altından sürükleyip bıraktığım dergiyi
- Ne saçma cümleler söylüyorsun. ben bilmiyorum dergi falan!
William Amelia yı omuzlarından tutup çevirerek kendine doğru çekti. Şimdi hiç olmadıkları kadar yakındılar birbirlerine:
-Çok usta bir yalancı olabilirsin lakin beni kandıramazsın Amelia, Beni sevdiğini biliyorum.
-Benden uzak dur yoksa ...
- Yoksa ne?
-Suratına hapşururum, dedi fısıltı şeklinde tehdit eder gibi ve kendini onun ellerinden kurtarıp sırtındaki yorganını bir kaftan gibi üstüne çekerek:
-Victoria' yada mı aynı şeyleri söylüyordun? Yoksa hepimiz için farklı yalanların mı var?
-Hayır Amelia Victoria sandığın gi...!
tam bu esnada onların bulunduğu hol' e Bay Thomas geçer ve William' a doğru gidip:
-Burada mıydın oğlum...
bu fırsattan istifade edip Amelia da orayı terk etti.
.........................................................
Bu at olayının üzerinden yaklaşık 2 yıl kadar geçmişti. Fakat Amelia ve William arasında hiç bir şey değişmemişti. William ona her 1 adım attığında Amelia daha fazla geri çekiyordu kendini. William ona her ne kadar Victoria'nın onun sevgilisi olmadığını yalnızca onun kendisine ilk okuldan beri platonik olduğunu ve o akşamda onun kendisini tutup dudaklarına yapıştığını anlatsa da Amelia gene de tavrından taviz vermiyor ve her fırsatta ondan dem vurup zaten kendisinden hiçbir zaman hoşlanmadığını söylüyordu. William da ona en son
-Tamam sen öyle diyorsan öyledir artık seni rahatsız etmeyeceğim , dediğinden beri 1 ay geçmişti ve sözünde de durmuştu. bu bir aydır artık evlerine ziyarete veya davetlere icabet bile etmiyordu bir bahane bulup.
Yaklaşık 1 ay kadar sadece evde yatıp kalkıp yemek yiyen Amelia için zaman aleyhine işliyordu. Çünkü üniversite sınavına bu hafta sonu giriyordu. Babası bu durumu sorun etmiyordu çünkü kızını okumak zorunda olmadığını, yaşı geldiği vakit soylu bir beyefendi ile evlendirmek onun için en iyi ve en olması gerekendi. Lakin Amelia böyle olsun istemiyordu. Muallim olmak onun en büyük arzusuydu. Lakin şuana bu arzu bile onu harekete geçiremiyordu. Şuan yanında William olsa ona ders anlatır ve geçen hafta verdiği ödevleri yapmadığı için onu azarlardı veya kimi zaman resim konusunda çok beceriksiz olduğu için ödevinin son günü olduğunu ve eğer bunu yarın vermezsem sınıfta kalacağını söyleyip zorla ödevlerini de yaptırabilirdi. Atık 4 gözle beklediği tek bir şey vardı. o da sınavdan hemen sonra tüm sınıf arkadaşları ile gece yarısına kadar içip eğlenebilecekleri bir organizasyondu. Amelia hayatında ilk defa alkol almayacaktı daha öncesinde babasının davetlerindeyken bir kaç kere şarabın tadına bakmıştı ve çok beğenmişti lakin o sınavın olduğu günün gecesi istediği çeşit ve istediği kadarını deneyebilecekti. Aynı şey için William da söz vermişti:
-Sen şu sınavı ver hele bir ondan sonra söz ben seni çıkartacağım istediğin şeyi yapıp içebileceksin.
Lakin bu sözü bir daha seni rahatsız etmeyeceğim lafından çok öncesiydi.
................................................
Bir kaç saat sonra okula gidip sınavını olmak üzere sırasına oturacaktı. Aslında bugün onu William götürür diye ummuştu ve babasından onu çağırmasını istedi. Lakin babası olumsuz bir cevap verdi:
-Amelia tatlım biliyorsun ki o da en az senin gibi bir öğrenci sayılır. Onu meşgul etmek istemem. zaten ne kadar meşgul olduğu da son 1 aydır yüzünü görmüyor oluşumuzdan belli.
Hayır işte baba o ne kadar meşgul olursa olsun benim için vakit yaratırdı işte, diye geçirdi içinden.