3, bölüm

1536 Words
Akın cephesini az buçuk tanıdık sayılır. Şimdi de diğer cepheye göz atalım bir de :) Ceylan'dan Sıkılıyordum artık. Hayır'dan anlamayan insanları sevmiyordum. Bir şeyi istemiyorsam istemiyorumdur. Bu kadar ısrar etmenin anlamı ne ki. Gerçekten başım ağrımaya başlamıştı. " Ceylan Hanım tekrar düşünseniz. " Adamın bana yalvarır gibi bakması iyice sinirimi bozuyordu. " Hayır Avukat Bey hiç bir şey istemiyorum. Ne o parayı ne diğer şeyleri. Sadece huzur istiyorum. Lütfen artık gider misiniz ?" Adam yine beni ikna edememenin verdiği yenilgiyle başını eğmişti. Hâlâ ısrarını anlamıyordum. Tamam yıllardır ailenin Avukatıydı ama bu kadar ısrarla peşimi bırakmaması sinirlerimi bozuyordu.  Avukat eşyalarını toplayıp giderken " Haftaya yine geleceğim Ceylan Hanım. Düşünün lütfen " demişti. Elimle kapıyı çarparak kapattığımda saniyesine pişman olmuştum bile . Adam benim iyiliğimi düşünüyordu biliyordum.  Ve ben de sinirimi ondan çıkarıyordum. Sırtımı kapıya yaslayarak derin bir soluk verdim. Koca evde yapayalnızdım.  Sevdiğim, canım , kocam beni bırakıp gittiğinden beri yapayalnızdım. Gözlerimden yaş akarken olduğum yerde sürünerek çöktüm. O akşama gitti aklım. 8 ay önce o akşama. Selim yine iş gezisine çıkmıştı. Bu sefer uzak ta değildi. İstanbula gitmişti. Bir kaç saatlik yol. Sadece iki gün kalacaktı ama ben yine de onu özlemiştim. Bu gidişini diğerlerinden ayıran kavga ederek ayrılmamızdı. Birbirimize küs te olsak bu sadece anlık olur ve uzamasına izin vermezdik. Ama yine de kendimi kötü hissetmekten alıkoyamamıştım. Bana kızgında olsa kapıdan çıkarken alnımdan öpmüş ve  otele vardığında  beni arayacağını söylemişti. Heyecanla telefonun başında beklerken ölüm haberini almıştım. O an hissettiğim acı hâlâ içimdeydi..  Hiç geçmemişti. Geçmeyecekti. Yüreğimin tam orta yerinde duracaktı. Sürekli kanayacaktı. Kapının yumruklanması ile kendime geldim. Hemen toparlanarak göz yaşlarımı sildim. Yeterince düzeldiğime inanarak kapıyı açtım. Sevgili kuzenlerim Efe ve Ege sırıtarak bana bakıyorlardı. Sırayla bana sarılarak eve girmişlerdi. Efe " Yine kovmuşsun Avukatı " diye bağırırak ilerlerken  ben ne ara haberleri olduğunu düşünüyordum. Büyük salona geçtiğimizde ikiside farklı koltuklara yayılmışlardı. Bende bir köşeye oturdum. " Sizin nerden haberiniz oldu ?" Ege eline telefonu alıp kurcalarken " Avukat annemi aramış seni ikna etmesi için o da bizi aradı." demişti. Avukata mı kızayım , teyzeme mi kızayım bilmiyordum. Annem ve teyzem bir olmuş beni hiç yanlız bırakmıyorlardı. Bunun için özellikle kuzenlerimi başıma sarıyorlardı. Efe ve Egeyi. Aralarında bir yaş vardı. O yüzden ikiz gibi görünüyorlardı. Bu duruma en çok kızan Egeydi . Çünkü büyük olan oydu ve ona göre, görmesi gereken saygıyı görmüyordu. İkisi de okuldan bu sene mezun olmuşlardı. Her ne kadar Ege büyük olduğu için ayrı muamele görmek istese de kardeşi için ilk sene sınava girmemiş ve Efe ile aynı yıl üniversiteyi kazanmış ve aynı yere gitmişlerdi. İkisi de enişteme çekmişlerdi. Sarı saçları bembeyaz tenleri vardı. Ben onlara erkek güzelleri diyordum. Ama gerçekten öylelerdi. Henüz biri 22 biri 23 yaşında olmasına rağmen şimdiden bir sürü kız biriktirmişlerdi arkalarında. Ayrıca sürekli birbirleri ile didişip yine de birbirlerinin arkalarını kollarlardı. Ege elindeki telefona gülümserken Efe karşı koltuktan yastık alıp ona fırlatmıştı. Ege kafasına gelen yastık ile  küfrederek ona bakarken Efe sırıtıyordu. " Bu sefer hangisi ile konuşuyorsun ?" "Sana ne ?" " Kardeşinden mi saklıyorsun lan ?" " Saklıyorum var mı?" Efe bozularak önüne döndüğünde ikisinin atışmasına gözlerimi devirerek ayağa kalktım. Ege kardeşini hiç umursamuyor gibi işine devam etse de gözlerini kaçırarak yan yan onu izliyordu. " Bir şeyler içer misiniz ?" İkisi de çay diye bağırdığında onaylayarak arkamı döndüm. Soğuk havalarda en iyi giden şey çaydı. Sıcak havalarda da en iyi giden şey  çaydı. Kafamdaki ikilemi atarak mutfağa ilerlerken Efenin kısık sesle söylediği şeyi duymuştum. " Tüm hizmetçileri kovmasaydı böyle olmazdı. " " Sussana gerizekalı duyacak " İki kardeş yine atışmaya başladığında ben çoktan kendimi mutfağa atmıştım. Maddi durumumuz iyiydi. Hatta çok iyiydi. Selim tek çocuktu ve ailesinin her şeyi onundu. Bir sürü otel ve şirketleri vardı. Hepsini de kendisi yönetmişti. Hiç bir zaman zorlanmamıştı. Çok çalışkan biriydi. Babası da bu durumdan memnundu. Ta ki Selim ölene kadar. Şimdi ise yine işlerin başında eski kayınpederim vardı. Evimize gelince..  Onun hatıralarının olduğu bu evde kimsenin olmasını istememiştim. Bütün hizmetçileri göndermiş ve hatıralar ile başbaşa kalmıştım. Bu zamana kadar kimse bana dokunmamıştı. Sadece şu Avukat vardı. Beni Selim'in mirası için rahatsız edip duruyordu. Ama ben hak etmediğim bir şeyi almak istemiyordum. Zaten miras miras dediği, oturduğumuz bu evden, kullandığımız araba ve bankada olan bir kaç kuruştan başkası değildi. Diğer her şey ailesinindi. Bu evi elbette vermeyecektim ancak diğer şeyleri istemiyordum. " Ceylan abla " Ege'nin sesi ile kendime geldim ve hemen çayları doldurdum. Elimde tepsi ile salona geri döndüğümde iki kardeş yan yana oturmuş ellerindeki telefondan bir şeye bakıyordu. " Yakında o telefona yapışıp yaşayacaksınız " " Dur şimdi abla ya. Gel sen şu habere bak." Elimdeki tepsiyi sehpaya koyarak Efenin yanına oturdum ve bana doğru uzattığı telefona baktım. Haber benimle ilgiliydi. Selim, ailesi ve mal varlığı nedeniyle İzmir de ünlü biriydi. Doğal olarak onunla evlenince benimde ismim magazinde geçmeye başlamıştı. Şimdi ise benim Selim'in ölümünden sonra bunalıma girdiğim ve durumumun kötü olduğu yazıyordu. Haber kaynağı olarak ise Sibel Hanım yani Selim'in annesi gösteriliyordu. Sinirle telefonu geri uzatıp ayağa kalktım. Sibel Hanım beni hiç sevmemişti ama evlenmemize de karşı gelmemişti. Tabi ki bunun en büyük nedeni Selimdi. Birbirimize karşı her zaman saygılı olmuştuk. Şimdi ise tırnaklarını çıkarmaya başlamıştı. " Valla bu kadından korkulur. Zaten o şeytan gibi bakan gözleri beni hep ürkütüyordu " Efe ve Ege aralarında konuşmaya başlarken ben salonda ileri geri yapıyordum. Bu kadar ay seslerini çıkarmamışlar ve birden saldırmaya başlamışlardı. Onlarla en son Selim'in cenazesinde görüşmüştük. O kadar acının ortasında bana attığı bakışları görmezden gelebilmiştim. Yedi ay bana hiç bulaşmadılar derken bu haber bazı şeylerin başlangıcı olduğunu söylüyordu. " Abla bir sakin ol " " Bunlar sadece başlangıç Ege . Daha çok canımı sıkacaklar " İki kardeş ayağa kalkarak benim koluma girdiler . Efe " Onlar senin canını sıkarlarsa " dediğinde Ege " Biz de onların canını sıkarız " diye tamamlamıştı kardeşinin lafını . Üç kişi ayakta duruyor birbirimize bakıyorduk. " Ne yapacaksınız ki ?" " Kızım bu kafaları boşuna taşımıyoruz biz . Var aklımızda bir şeyler " " Hadi ordan be " İkisininde kolundan çıkarak buz gibi olmuş çaylara baktım. Yenilemek için tepsiyi elime aldığımda Ege tam arkamda beni takip ediyordu. " Sen onu bunu boşverde bundan sonra ne yapacaksın ?" " Ne gibi ?" İkimizde mutfağa girdiğimizde Ege sırtını tezgaha dönerek dayanırken bende çayları yeniliyordum. Yandan saçlarımı parmağına doladığında eline vurarak işime geri döndüm. " Bence boyamalısın. Sarı olabilir sana yakışır. " " Saçmalama ben kendi doğal rengimden memnunum. Kahverengi her zaman iyidir. " Gözlerini devirerek kollarını önünde bağladı. " Her neyse. Esas konumuza gelirsek para meselesini diyorum. Selim abinin parasına dokunmuyorsun. Eh bekarlıktan biriktirdiğin para da suyunu çekmek üzeredir eminim. Çalışmıyorsun da " Taze çaylarla salona geçerken Ege'nin söylediklerini düşündüm. Haklıydı. Param bitmek üzereydi. Selim çalışmamı istemediği için evlendikten sonra işi bırakmıştım. Mezun olmuş hemen atanmıştım. Ama sadece bir yıl çalışmış ve evlenince ayrılmıştım. Neredeyse dört yıldır evdeydim. Ben ne yapacağımı düşünürken çalan telefon sesini son anda duymuş Efenin yerinden kalkarak benim telefonumu cevaplamasını izlemiştim. Büyük ihtimal ya annemdi ya da teyzem. Yoksa asla benim telefonumu cevaplamazdı. " Efendim Teyze " Tahmin ettiğim gibi annemdi. Haberleri görmüş olmalıydı. Bu sefer Sibel Hanımla kavga etmesini nasıl engelleyecektim acaba. Bir sürü sorunum varken bir de bunlarla uğraşmak bana fazla geliyordu. Efe telefonda annemi sakinleştirmeye çalışırken ayağa kalktım ve merdivenlere yöneldim. Ege arkamdan " Nereye " diye seslensede cevap vermedim. Anlayacaklardı. Onun yanına gidiyordum. Beni şu anda anlayabilecek tek kişi oydu. Odanın önüne geldiğimde kapıyı açıp ağır adımlarla odaya girdim. Bu odayı Selim öldükten bir hafta sonra yapmıştım. Duvarın birinde Selim'in  kocaman bir fotoğrafı ve tam karşısında bir koltuk vardı. Bunun haricinde oda bomboştu. Onu her özlediğimde yada dertleşmek istediğimde bu odaya giriyordum. İşte yine karşımdaydı. Selim. Çocukluk aşkım. Onu ilk gördüğümde 10 yaşındaydım. O ise 18 yaşında bir delikanlı. Bizim okuldaki kuzenini almaya gelirdi hep. Bende o çocuk aklımla onun peşinde dolaşmış her zaman çevresinde olmuştum. Kuzeniyle iyi arkadaş olduğum için etrafında olmak kolay olmuştu.  Önceleri beni hep ufaklık diye severken ben büyüdükçe onun da gözlerindeki bakışın değiştiğini görmüştüm. Üniversiteyi kazandığım yıl ise bana açılmış ve sevgili olmuştuk. Beni sevdiğini öyle güzel gösteriyordu ki.. Nasıl beni bırakabilmişti. Kalbimde büyük bir ağrım vardı. Canımı yakıyordu. O gittiğinden beri içimde büyük bir boşluk oluşmuştu. Asla dolmayacağına inandığım bir boşluk. Onun beni yakan gözlerine bakarken yine çok kızdım. Beni geride bırakmasına kızdım. Evlenirken bana söz vermişti. Asla yalnız bırakmayacaktı. Ama bırakmıştı. Sözünü tutmamıştı. Sonra kızgınlığım aniden söndü yine. Ayağa kalkıp resmin önüne geldim. Ellerimle yanağını okşadım. Dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Onun cansız resminin soğukluğu beni vurduğunda tuttuğum göz yaşları dökülmeye başladı. Resmine sürünerek yere çöktüğümde kapının açıldığını duymuştum. İki yandan sarılan kolları hissettiğimde kafamı kaldırmadan bende onlara sarıldım. Ağlamamı durduramıyordum. Efe de Ege de hiç sesini çıkarmadan yanımda durmuşlardı. Onlar benim kuzenimden çok kardeşimdi. Her kötü anımda yanımda olmuş beni asla yanlız bırakmamışlardı. Aylardır sürekli gelip gidiyorlar beni kontrol ediyorlardı. Sonunda biraz sakinleştiğimde ayağa kalkmış ve odadan çıkmıştık. Salona geri döndüğümüzde bir saat daha kalıp artık gitmeleri gerektiğini söylemiş evden ayrılmışlardı. Kendimle başbaşa kaldığımda evdeki sessizliği dinledim. Birşeyler yapmam gerekiyordu. Bir yerden başlamam gerekiyordu. Öncelikle işime geri dönmeliyim. 27 yaşına gelmiştim. Uzun zamandır evdeydim. Tekrar işe başlamak zor olacaktı. Ama hayatımı kazanmalıydım. Telefonumu masamın üzerinde görünce gidip elime aldım. Bir kaç numaradan sonra istediğim kişiyi bulup arama tuşuna bastım. Karşı taraftan gelen sesi duyduğumda boğazımı temizleyerek cevap verdim. " Avukat Bey. Ben Ceylan " &&&&  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD