8, bölüm

1712 Words
Akın'dan Hastane koridorunda beklerken kafam onlarca soruyla doluydu. Nasıl bilmiştim. Nasıl anlamıştım. Bir insanın yapacağı kötülüğü önceden nasıl bilebilirdim. Bunun anlamı neydi ? Ve buna rağmen neden içimdeki şey heyecandı. Neden neden neden? Uyandığım andan itibaren hayatıma çok fazla neden girmişti. Düşüncelerim çok dağınıktı neyi nasıl düşüneceğimi şaşırmıştım. Her şeyi sıralamaya koymalıydım. Öncelikle ilk sırada şu hissettiğim garip ürpermeler vardı. Durduk yerde birden etrafım soğuyor ve içimi garip bir duygu sarıyordu. Kötü hissediyordum. İlk soru : " Neden böyle hissediyordum ?" Cevabım yoktu. Sonrasında ise Bilge geliyordu. Karım. Onu gördüğüm zamanlar bazen ondan uzaklaşıp kaçmak istiyordum. Genelde bir sıkıntı yoktu ama bazen yüzüne baktığımda ondan garip ve kötü bir enerji alıyordum. Sanki onda  yanlış birşeyler vardı. O zaman ikinci soru: " Neden bilgeden uzaklaşıyordum ?" Cevabım yoktu. Onu seviyordum ve arzuluyordum. Bazen onu öperken bazen de yatağa geçtiğimizde yine ürperiyor ve içimi büyük bir pişmanlık dalgası sarıyor ve yanlış yaptığımı söyleyen bir ses işitiyordum. O zaman üçüncü soru : " Karımla neden birlikte olamıyordum?" Cevabım yoktu. Diğer bir sorun ise uyanıkken rüya görmem. Yada hayal görüyordum. Adı her neyse. Ama bu hayal her zaman için bir insana aitti. Özellikle bir kadına. Nasıl bildiğimi bilmiyordum ama biliyordum işte. Gördüğüm o saçlar ve gözler bir kadına aitti. Tanımadığım bir kadına. Ona rağmen çok tanıdık gelen bir kadına.  O zaman dördüncü ve beşinci soru : " Neden bu hayali görüyordum ?" " Kimdi bu kadın ?" Cevabım yoktu. Sıradaki sorun ise Aliydi. Bize geldiğinde birden ona bakma isteği ile dolmuş ve gözlerimi ondan çekememiştim. Etrafında sanki bir anlık gördüğüm bir ışık olmuştu. Ama bu hoşuma gitmemişti. Çünkü hissettiğim tek şey karanlık bir duyguydu. O an anlamıştım aslında. Kötü bir şey olacaktı ama nasıl, ne zaman  olacak bilmiyordum. Akşam ise onu rüyamda görmüştüm. Elinde bir sopa masanın üzerinde gülüyordu. Üzerinde ise kirli bir elbise vardı. Tek başınaydı. Hiç bir anlamı olmayan bir rüyaydı. Ama enerjisi kötüydü. O zaman altıncı soru : " Ali'nin kötü bir şey yapacağını nasıl bilmiştim ?" Cevabım yoktu. Yedinci ve en önemli soru ise : " Neden korkmuyordum ?" Cevabım yoktu. Çok fazla soru vardı. Ama cevap yoktu. " Akın " Doğan'ın sesi ile oturduğum yerden kalktım. Sabah Sıla'nın telefonu ile apar topar hazırlanmış ve evden  çıkmıştım. Yolda Doğanı aramış ve durumu kısaca anlatmıştım. Yavuz tek başına yaşayan biriydi. Anlattığına göre anne babası yoktu.  Genç yaşta evlenmiş ve ilk senelerinde eşi hamile kalmıştı. Zor bir hamilelik süreci geçirmişler ve sonunda muradlarına erecekken  doğum sırasında hem eşini hem bebeğini  kaybetmişti. Ondan sonra da  bir daha da evlenmemişti. O yüzden yanlız bir adamdı işte. " Yavuz iyi mi ?" " İyi merak etme. Çok derine girmemiş bıçak. Bir gün burda tutacaklar. Sonra da çıkacak " "Peki nasıl olmuş. Bir öğrenci yapmış doğru mu ?" Başımı salladım sıkıntı ile. Buraya geldiğimde Müdür ve olayı gören bir kaç öğrenci ile polisler vardı. Öğrencilerden kabaca olanları öğrenmiştim. Ali sigara içen bir öğrenciydi. Zaten üzerine sinen  kokudan bunu anlamak güç değildi. Bu sabah ise okulun tuvaletinde sigara içerken yakalanmıştı. Onu yakalayan nöbetçi öğretmende Yavuzdu. Onu müdürün odasına götürmek isterken aralarında başlayan tartışma giderek alevlenmiş ve yavuz kolundan tuttuğu Aliyi koridorda çekiştirirken Ali cebinde taşıdığı çakıyı çıkararak aniden Yavuz'a saplamıştı. Orada bulunan diğer erkek öğrenciler derhal olaya müdehale etmiş ve polisler ve ambulans çağırılmıştı. Ali şimdi karakoldaydı. Ailesi çoktan oraya gitmiş olmalıydı. Henüz reşit değildi. Ne olacaktı bilmiyordum. Doğan'a olanları anlattığımda o da çok şaşırmıştı. Böyle bir olay hepimiz için üzücüydü. " Ee nerde şimdi Yavuz " " Odada " " Sen neden burda duruyorsun o zaman" " Yanında polisler var. İfade alıyorlar. Çıkarlar şimdi " Sözünün bitmesi ile kapının açılıp polislerin dışarı çıkması bir oldu. Bize bakıp giderlerken bizde hemen akabinde odaya gitmiştik. Yavuz hasta yatağında yatıyordu. Gözleri bizi bulunca gülümsemişti. " Nasılsın Yavuz ?" " İyiyim Akın. Kusura bakma senden başkasını arayamadım " " Saçmalama ne kusuru. Aramasan kızardım." " Müdür Beyler gitti mi ?" " Evet sen ifade verirken onlarda karakola gittiler. Kendi ifadelerini vermek için." Odada bulunan tek sandalyeye otururken bu sefer Doğan konuşuyordu Yavuzla. " İstersen hastane yönetimiyle konuşayım. Seninle daha iyi ilgilenmelerini sağlayabilirim." " Gerek yok Doğan. Daha ne yapacaklar. Küçük bir yara. " " Olsun. Burdan çıkınca nereye gideceksin ?" " Eve gideceğim Doğan. Nereye olacak " " Olmaz. Bana gel direk . İyileşinceye kadar hemşire ayarlarım sana hem " " Saçmalama Doğan. Evime gideceğim ben. " Doğanın çabasına gülümserken onun gibi bir arkadaşım olduğu için ne kadar şanslı olduğumu düşündüm. Birini sevdi mi tam severdi. Sahiplenir elinden geldiğince yardım ederdi. Ama bir huyu da vardı ki birinden haz etmedi mi asla o kişi ile iyi olamazdı. " Gerçi haklısın olmaz. Evde yıldız var. Rahatsız olursun. O zaman hemşireyi evine göndereyim " " Hemşire falan istemiyorum Doğan. Akşama ayaklanırım ben. Hem Yıldız kim ?" Doğan sırıtarak duvara sırtını yaslarken önce bana sonra Yavuz'a bakmıştı. Yıldız yeni sevgilisi idi ama ben henüz tanışmamıştım. Ne kadar ciddi olduklarını bilmiyordum. Hatta ciddi olduklarını bile düşünmüyordum. Doğanın hevesi geçene kadar yada kız kaçana kadar sevgililerdi. " Yıldız benim sevgilim. Beraber yaşıyoruz. " Yavuzla göz göze geldiğimizde ikimizin de aklından aynı şey geçiyordu. Acaba kaç gün dayanacaktı. Karakterime ters olmasa Yavuzla iddiaya bile girerdim. Doğan böyleydi. Çok iyi bir insan, çok iyi bir dost olabilirdi. Ama ilişki adamı değildi. Sürekli sevgilileri olurdu. Beraber yaşamaya başlar ama kızlar bir hafta dolmadan kaçarlardı. Ne yaptığını bilmiyordum ama o kızlar bir daha asla doğanı aramazlardı. Telefonum çaldığında düşüncelerden sıyrılarak cevapladım. " Efendim Bilge " " Akşama gelecek misin canım ?" " Yok. Yavuzun yanındayım bu akşam. Sen ne zaman geleceksin. Bi geçmiş olsun dersin " " Yarın çıkacak, durumu iyi diye mesaj atmışsın. Gerek yok bence. Neyse madem gelmeyeceksin ben ona göre yemek yapayım diye aramıştım. Hadi görüşürüz " " Bilge -" Kapanan telefona hayretle bakmıştım. Tamam önceden de umursamaz  bir kadındı ama sanki ben uyurken birşey olmuştu Bilgeye . Tamam Yavuzla bizim olduğumuz kadar yakın da değildi ama benim burda olmam ve arkadaşım olması hatırına bir uğramalıydı. Ayrıca ne yemeği Allah aşkına. Ya makarna ya da dışarıdan pizza. Bilgenin bu davranışları canımı sıkmaya başlamıştı. " Oğlum nereye daldın öyle ?" Önemsiz der gibi omzumu salladım. Onlar da zaten üstünde durmadı. Bütün gün hastane de geçmişti. Ne doğan ne de ben ayrılmamıştık. Gece ise başında sadece ben kalacaktım. Saat 10 gibi Doğanın  acıkması sonucu kantine inmiştik. Tabi ki kapalıydı. Ne de olsa Yavuz uyuyor diye dışarı çıktık. Hastane karşısında açık bir yerler vardı. Hemen oraya geçtik. Hızlıca bir şeyler yerken garsonun elinde taşıdığı tepsiyi üzerime düşürmesi sonucu kıyafetlerim mahvolmuştu. " Abi böyle geceyi geçiremezsin. Ben burdayım ne de olsa sen eve git. Bi üstünü değiştir. Banyo yap. Saçından marul sallanıyor " Doğanın gülerek lafını tamamlaması sonucu hemen elimi saçıma götürdüm. Ama bir şey yoktu. Ben ona kötü kötü bakarken yanımdaki garson benden özür diliyordu. Daha küçüktü. Belki de lise öğrencisi. Önemi olmadığını söyleyip dışarı çıktık. Kazadan sonra motor kullanmamıştım. Kullanamayacağımdan değil. Sadece hazır hissetmiyordum. Zaten tamir olması gerekiyordu. Buraya da otobüsle gelmiştim. Bu saatte otobüs bulmak zordu. Doğan arabasının anahtarını uzattığında kabul etmedim. Hastane de kalacak olan onlardı. Belki lazım olurdu . Taksiye binerek eve geldim. Taksici adam koltuklarını batıracağım diye iki katı para almıştı. Sonunda kapıdan girdiğimde saat 11 buçuk olmuştu. Bilge uyuyor olmalıydı sessizce ilerledim. Onu uyandırmak istemiyordum. Işıkları yakmadan direk banyoya girdim. Üzerimdekilerden kurtulup kendimi suya attım. İyice yıkandıktan sonra havluyu sarıp çıktım. Giyinmek için mecbur odaya girecektim. Olabildiğince az gürültü yapmaya çalışarak kapıyı açtım. Koridorun ışığı odaya yansıdığında kaşlarım çatılmıştı. Yatak boştu. Hemen ışığı açtım. Oda sabah bıraktığım gibiydi. Yatakta toplanmamıştı. Direk geri döndüm. Tüm evi aradım. Evde değildi. Saate baktığımda yarım saat daha geçtiğini gördüm. Neredeyse gece yarısıydı. Nereye gitmişti bu kadın. Hemen telefonu aldım. Uzun uzun çalmasına rağmen açılmamıştı. Tekrar aradım. Yine açılmadı. Merak etmeye başlamıştım. Ya başına bir şey geldiyse. Ya kötü bir şey olduysa . İçim içimi yemeğe başlarken yatak odasına geri döndüm. Giyinirken aklımdan bir sürü senaryo geçiyordu. Ve hepsi de kötü şeylerdi. Tam giyinmiş karakola gidecekken telefonuma gelen mesajla durdum. Bilgedendi. " Hayatım. Aramışsın ama duştaydım. Şimdi de yatacağım. Seni seviyorum " Olduğum yerde yutkunurken hem sinir hem hayal kırıklığı sarmıştı içimi. Yalan söylüyordu. Evde değildi. Peki neredeydi. Endişem yerini meraka ve öfkeye bırakırken tekrar üzerimi çıkardım ve bu sefer eşofmanlarımı giydim. Salona geçip oturdum ve beklemeye başladım. Zaman geçtikçe düşünüyor düşündükçe deliriyordum. Bilgenin beni aldattığını düşünmüyordum. Ama başka birşey olduğu kesindi. Ve benden sakladığı. En önemlisi ise yalan söylemesi idi. Neler dönüyordu ne yapıyordu bu kadın. Sessizlik sinirmi daha çok bozduğunda televizyonu açtım. Ondan gelen gürültü belki de düşünmemi engellerdi. Saat ilerledikçe gözlerim kapanıyor ama inatla Bilgenin eve gelmesini bekliyordum. Neredeyse üç saat daha bekledikten sonra gelmeyeceğini anlamıştım. Koltukta iyice yayılarak yattım. Gözlerim televizyonda aklım Bilgenin nerde olduğunda vücudum ise erken saatlerden beri olan yorgunluğun isyanında en sonunda uyuyakalmıştım. Ne kadar zamandır uyuyordum bilmiyorum ama içimi saran titreme ve ürperti ile gözlerimi açtım. Bir kaç saniye sonra da kapıdan gelen anahtar dönme sesini işittim. Hemen kolumdaki saate baktığımda sabah 7 olduğunu gördüm. Etraf aydınlanmıştı. Televizyondan gelen kısık sesi duyuyordum. Gözlerimi tekrar kapattım. Bu saatte nerden geliyordu bilmiyordum. İçimdeki soğukluk sinir ile birleşince hiç iyi bir ikili olmamıştı. Patlamaya hazır bomba gibiydim. Buraya yaklaşan ayak sesleri ve yanağımda hissettiğim dadaklar ile gözlerimi tekrar açtım. Bilge üzerime doğru eğilmiş gülümsüyordu. Ama nedense bu hâli bana çok itici gelmişti. " Günaydın canım erken gelmişsin " Yattığım yerden kalkarken Bilge de doğrulmuş bana bakıyordu. Yüzündeki gülümsemeye rağmen gözlerindeki tedirginliği okuyabiliyordum. Ellerim ile yüzümü sıvazlayıp ayakta beni izleyen bilgeye baktım. Üzerinde hala ceketi vardı. Gözlerini benden kaçırmamak için büyük bir mücadele veriyordu. " Nerdeydin ?" " Ekmek almaya çıkmıştım. Hava güzeldi bende çıkmışlığı biraz parkta oturmak istedim. Temiz hava iyi geldi. Erken geleceğini bilseydim çıkmazdım evden. Seni beklerdim.  " Elindeki ekmek poşetini bana doğru kaldırmış söylediklerini doğrulamak ister gibi konuşurken yanaklarımı ısırıyordum. Gözümün içine baka baka yalan söylüyordu. Gerçekten patlamak üzereydim. Sabrım kalmamıştı. En nefret ettiğim şey yalandı. Bende ayağa kalktım ve onunla yüz yüze geldim. " Bilge nerdeydin ?" Bilge tedirgin bir şekilde gülümseyerek bir adım geri çekildi ve mutfağa doğru ilerledi. " Dedim ya ekmek almaya çıkmıştım." Bende arkasından ilerleyip kolundan tuttum ve kendime çevirdim. Ona inanmadığımı yüzümden anlamalıydı. Çünkü şu anda kendimi kontrol etmekte zorlanıyor ve bütün sinirimi ona yansıtıyordum. " Ben eve gece geldim ve sen yoktun . Nerdeydin Bilge ?" Bilgenin gözleri büyüdüğünde yüzünde oluşan korku ve şaşkınlık hiç hoşuma gitmemişti. Tıpkı duyacağım şeylerin hoşuma gitmeyeceği gibi . &&&&&  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD