Onur Delal’i takip etmekten kendimi alamıyordum. Hayatımda ne zaman bu kadar saplantılı hale geldiğimi bilmiyorum ama o benden kaçtıkça, ben daha fazla peşine düşüyordum. Yalçın denen herifle onu bir daha yan yana görmek istemiyordum. Öfkemi bastırmak, yaşadığım bu garip kıskançlık hissiyle baş etmek giderek zorlaşıyordu. Arabada beklerken aklımdan geçen binbir düşünceyle baş edemiyordum. Delal’in o adamla birlikte kahve içmesi yetmezmiş gibi bir de akşam yemeği için plan yapmaları tamamen sınırlarımı zorlamıştı. ‘Delal’i kurda kuşu yem etmem’ diye söylenirken, telefonum çalmaya başladı. “Nerdesin Onur?” dedi Yekta, sesinde her zamanki gibi mesafe vardı. “Delal’i takip ediyorum,” dedim. “Delal’i takip mi ediyorum dedin? Onur, sen gerçekten çocuk gibi davranmaya başladın.” “Ne çocuk