H
Sonunda! Sonunda gidiyorduk bu ülkeden! Yorgunluktan canım çıkmıştı resmen!
Aslında bir yandan da gitmeyi istemiyordum. Eve gitme düşüncesi beni korkutuyordu. Beni neyin beklediğini bilememek..
Pazartesi ve Salı gününün programını zar zor yapabilmiştim. En azından -yine bir anda bir şey çıkmazsa- hafta sonu dinlenebilecektik.
Dinlendirici gözlüklerimi düzelttim ve her zamanki gibi atkuyruğu olan saçımı çok sıkıladım. Bitirmek üzere olduğum kitabımı elime aldım ve okumaya başlamadan göz kapaklarım kapanıvermişti.
■
Z
Hostesi çağırmak için elimdeki evraklardan başımı kaldırdığım an, gözlerim Hazan'ı buldu.
Yüzündeki gözlük eğrilmiş, tokadan firar eden saç telleri yüzüne dağılmıştı. Bir melek gibi uyuyordu. Uyurken bile acılarını göstermiyordu.
Ah Hazan ah! Ne yapsam açarsın kendini bana? Ne yapsam da duvarlarından içeri alırsın beni? Çınar'a anlatıyorsundur eminim ki her derdini, tasanı. Onu elinden alsam ne yaparsın?
"Yine daldın."
Cengiz'in sesiyle ona döndüm. Önce Hazan'a sonra bana baktı.
"Seninle bu konuyu daha önce de konuştuk Zahir. Üzgünüm ama o kız sana en az üç beden büyük. Bir kendi hayatına bak bir onun. Her şeyi geçtim, Hazan.."
Sinirle kapadım gözlerimi ve sözünü kestim. Her seferinde aynı konuşmaları yapıyor ama bir çıkış yolu bulamıyorduk!
"Kendimi elimden geldiğince uzak tutuyorum zaten ondan. Şu uyarılarından bıktım!"
"Dün gece onunla tüm yolu yürüdün Zahir. Ağzından çıkan tek kelimeye bakıyorsun! Sık sık dalıp gidiyorsun, o gülünce senin bile fark etmediğin bir gülümseme beliriyor yüzünde! Sen asla böyle yapmazdın. Üstelik onun bir sevgilisi var. Bu kıza ciddi ciddi aşık mı oldun yani?"
Gözlerimi ovuşturdum ve sıkkın bir nefes alıp verdim.
"Çınar Hazan'ı kullanıyor! İris açık açık anlattı her şeyi. Çınar aslında İris’i seviyormuş ama İris onunla ilgilenmeyince Hazan'ı takmış koluna. Hazana onun ne mal olduğunu göstereceğim."
Kararlı sesimle Cengiz'in kaşları derince çatıldı.
"Sonra ne olacak sanıyorsun Zahir? Hazan'ın üzülmesinden başka ne olacak? Koşa koşa sana mı gelecek? Kolların arasına mı sığınacak?"
"Yeter! Cengiz, yeter! Bilmiyorum tamam mı?! Oldu mu?! Bildiğim tek bir şey var, Hazan'ı istiyorum ve ne olursa olsun alacağım!"
■
H
Hostesin uyandırması sayesinde uyanıp kemerimi bağlamıştım. Fransa'dan ayrılmadan önce Çınar'la konuşmuştum. Onlar çoktan Türkiye'ye dönüş yapmışlardı ve beni almak için bekleyecekti.
Bavulumla Zahir Beyin peşinden havaalanından çıktığımızda Çınar hemen karşımdaydı.
Ona sadece gülümsemekle yetinmiştim çünkü yanımda patronum vardı ve niyeyse ne zaman bizi samimi görse öfkeyle bakıyordu. Zahir Beyin o hallerinden korkuyordum.
"Hoş geldiniz."
Çınar Zahir Beyle el sıkıştıktan sonra bana döndü. Bir bakışından ne demek istediğini anlayıp Zahir Beye döndüm. O da çok yorulmuş, üstüne saatlerce beni beklemişti.
"Benden bir isteğiniz yoksa ben artık gideyim Zahir Bey."
"Yok, Hazan. Gidebilirsin. Görüşürüz."
"İyi günler efendim."
Zahir Bey önündeki arabasına binip araba hareket ettiğinde Çınar'a sıkıca sarıldım. Ona şuan o kadar çok ihtiyacım vardı ki!
"İnşallah boğulmaz yaşarsam eve gidebiliriz bence."
Kırkırdayıp ondan ayrıldım. Onun yanında olmak bir enerji seviyemi yükseltiyordu. İnanılmaz bir aurası vardı bu çocuğun!
■
"İşte, Hakan'ın en sevdiği pastayı da aldığımıza göre, bir sorun çıkmayacak bence."
Çınar'a minnetle baktım. Ona annemle olan telefon görüşmesini anlattığımda hemen bir plan kurmuştu.
Evin kapısını çaldığımda kapıyı annem açtı. Beni görünce çatılan kaşları Çınar'ı görümce düzeldi ve gülümsedi.
"Çınar! Ay nasıl da özlemişim!"
Annem Çınar'a sarıldığı sırada eve girip ayakkabılarımı çıkardım.
"Abla?"
Hakan'ın artık alıştığım cılız sesiyle ona döndüm. Salon kapısının önündeydi.
"Tüh, sürprizim bozuldu!"
Hakan, kocaman gülümseyip bana sıkıca sarıldığında kollarımı beline doladım.
Hastalık onu çok zayıflatmıştı. Boyunun verdiği uzunluk onu olduğumdan daha da zayıf gösteriyordu.
"Seni aradım ama açmadın."
Kırgın çıkan sesiyle alt dudağımı büktüm.
"Öyle mi? Sana hediye seçerken duymadım herhalde."
Son cümlemle Hakan'ın gözleri bir anda parıldadı ve kocaman gülümsedi.
"Ne? Bana hediye mi aldın?!"
"Ben de en sevdiğin pasta ve kurabiyeleri aldım!"
Çınar'ın enerjik sesi evi doldurduğunda sanki evin içindeki kasvet bir anda yok olmuştu. Ona dönüp minnetle baktığımda Çınar yüzündeki kocaman gülümsemesiyle elindeki poşetleri havaya kaldırdı.
Çınar'la kardeş gibi büyümemiş olsaydık ona çok çabuk aşık olabilirdim! Ama dediğim gibi, o benim kardeşim gibiydi! Hatta gibisi fazla, kardeşimdi.
Hakan'ın sevinç çığlıklarıyla kahkaha attım. Çınar ve Hakan mutfağa geçtiğinde ben de bavulumu salonun ortasına getirip açtım. Bavulum tıklım tıklım Hakan'a ve anneme aldığım hediyelerle doluydu. Eminim Hakan bunları gördüğünde mutluluktan delirecekti!
■
"Çok teşekkür ederim Çınar."
Çınar'a sıkıca sarıldım. O olmasa ne yapardım kim bilir. Benim akıl hocamdı. Ona o kadar çok şey borçluydum ki!
"Yeter ama Hazan! Hem Hakan'ı böyle görmek beni çok mutlu etti. Bence daha sık yapalım böyle. Böyle geceler yenileniyorum resmen!"
Tek kaşımı kaldırıp imayla gülümsedim.
"Bu yenilenmenin başka bir şeyle ilgisi var mı acaba?"
Başını öne eğip ensesini kaşıdı. Göremesem de yüzünde bastırmaya çalıştığı bir gülümseme olduğuna kalıbımı basardım.
"Yani, daha net bir şey yok. Iris'den emin olana kadar ona herhangi bir karşılık vermeyi düşünmüyorum. Seninleyim diye böyle yapıyor. Ayrıldık dediğimde bana gelecek mi emin olmalıyım. Ve biraz da burnu sürtsün istiyorum. Ben, onun elde edebileceği erkeklerden değilim."
Başımı anlayışla sallayıp kolunu sıvazladım.
"Ne olursa olsun ben senin yanındayım tamam mı?"
"Biliyorum kardeşim, biliyorum. Zaten bir sana sırtımı yaslayabiliyorum."
"Benim de senden başka sırtımı yaslayabileceğim kimsem yok. Bizim birbirimizden başka kimsemiz yok, Çınar."
Başını salladı hüzünle.
"Öyle."
"Hadi git artık. Git ve uyu, dinlen. Yarın bol bol konuşuruz. İyi geceler."
Güldü. Ben de güldüm. Yarın kesin bu saatlerden biraz daha erken konuşabilecektik çünkü Çınar Bey rahatına düşkün ve canı tatlı biriydi. Uçakta asla uyuyamaz ve yabancı yerlere gittiğinde de uyku problemleri çok çekerdi. Bu yüzden eve gittiğinde en az bir gün ful uyurdu.
"Yarın uyanabilirsem, neden olmasın? İyi geceler."
Çınar bana son kez sarıldı ve her veda edişinde olduğu gibi sol yanağımdan öpüp gitti.
Z
Hazan'ın cüzdanının uçakta kaldığını öğrenince onu uyumadan son bir kez görme şansıyla hemen cüzdanını alıp evine doğru yola koyulmuştu. Hazan'ın evinin yakınlarına geldiğimde kapıda Çınar'ın onu öptüğünü görmem delirmeme sebep olmuştu.
Gözlerimin önünde bu kaçıncıydı?! Artık katlanamıyordum! Çınar'ın her seferinde Hazan'a dokunması, onu öpmesi.. Kafayı yememe sebep oluyordu! Hazan, yalnız ve yalnızca benim olmalıydı!
Hazan, bir süre Çınar'ın ardından baktı ve bir süre de gökyüzüne çevirdi gözlerini. Onu hep gökyüzüne bakarken görürdüm, özellikle de geceleri. Ben, gökyüzüne baktığımda sadece yıldızları görürdüm. O ne görürdü acaba?
Hazan, tam eve girecekken seslendim. "Hazan!"
Sesimi duyar duymaz kalakaldı ve şaşkınlıkla döndü bana. Beni görmeyi beklemiyor oluşunu doğal karşıladım. Onun evine toplasanız bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az gelmiştim.
"Zahir Bey? Burada ne işiniz var?"
Bana doğru adımlarken onu süzdüm. Daha üzerini bile değişmemiş, toplu saçları dağılmış ve gözlüğünü çıkartmıştı. Elimdeki, şeffaf kısmında kardeşi olduğunu tahmin ettiğim, 12 yaşlarında bir çocuğun resmi olan cüzdanı ona uzattım.
"Bu seninmiş sanırım. Ben de dosyalardan birini unutmuşum, onu almaya gittiğimde bunu da verdiler." Ayak üstü iyi yalan söyledin Zahir. Sen böyle bir adam mıydın, Zahir?
Hazan, elimdeki cüzdanı elimden alırken parmakları parmaklarıma değmişti. Bu onunla ilk temasımız değildi fakat hiçbiri beni bu kadar etkilememişti. Bana bakıp gülümsemesi...
"Teşekkür ederim, Zahir Bey. Zahmet verdim kusura bakmayın."
Ona cevap veremeden fazladan bir ses karıştı aramıza. "Hazan?"
Hazan, duyduğu sesle nefesini tutup sesin sahibi kadına döndü. Gerilmiş, belki biraz da korkmuştu. Onu ne bu kadar korkutuyor, anlayamamıştım. "Anne."
Hazan'ın annesi üzerindeki şalın uçlarını birbiri üzerine atıp yanımıza ulaştı. Onca yıl sonra ilk defa ailesinden biriyle karşılaşmak, tuhaf hissettirmişti. Çaprazımdaki kadın ilk önce beni, tüm ciddiyetiyle baştan aşağı süzmüş ve Hazan'a dönmüştü.
"Kim bu adam?"
Hazan yutkunup derin bir nefes aldı ve bir bana bir de annesine baktı.
"Zahir Bey, annem. Anne, patronum Zahir Bey."
Kadının elini sıkmak için elimi uzattığımda elini uzattı ve tuttuğum saniye çekti.
"Memnun oldum." Hayatımda ilk defa bu kadar kibar oluyordum fakat kadın oralı bile olmamış, sadece başını sallamakla yetinmişti. Hayatımda gördüğüm en katı insandı sanırım Hazan'ın annesi. Babam bile bu kadar katı ve sert bakmamıştı bana.
"Konuşmanız bittiyse, eve gel."
Annesi arkasını dönüp yanımızdan uzaklaşırken Hazan bana döndü ve mahcup bir gülümsemeyle baktı bana.
"Annem adına özür dilerim Zahir Bey. Kendisi yeni insanlara açık değildir."
Onu anlayışla karşıladığımı belirtmek için başımı salladım.
"Sorun değil Hazan. Ben gitsem iyi olacak."
Tam arkamı dönmüş gidiyordum ki Hazan'la göz göze geldiğim an yok olan o anlar tekrar canlandı gözlerimde. Çatılmış kaşlarım ve sert bakışlarımla hızla ona döndüm.
"Yarın, şirkete gel. İşlerimiz var."
Bu cümleleri beklemediği için şaşırdığını görebiliyordum. Gözlerini birkaç defa kırpıştırdı ve tam itiraz edecekken elimi havaya kaldırıp onu engelledim.
"Öğleden sonra şirkette olursun. Biraz dinlen."
H
Öğleden sonra şirkette olmuş! Zahmet etti cidden! Onun gözünde robot muyum acaba ben merak ediyorum! Hakan'ın hastane masrafları olmasa bu işte bir saniye dahi durmazdım ama.. Bu evde her şey bana bakıyordu maalesef. Bugün anneme işi bıraktığımı söylesem Allah bilir evi bile başıma yıkabilirdi!
"Neyse Hazan.. Git yat kızım bu adamın işi belli olmaz sabah da çağırabilir!"
"Gene kendi kendine konuşma seansların başlamış."
Tam odama girecekken Hakan'ın neşeli sesiyle ona dönüp gülümsedim. "Of sorma ablacığım, sorma!"
"Kimdi o yakışıklı." İmalı sesiyle neye uğradığıma şaşırdım. Yok artık!
"Aman Hakan! Benden uzak, Allah'a yakın olsun ablacığım!"
Aklıma o otel odasındaki söyledikleri gelmişti bir anda.. O bakışı.. Sözler.. Oysa ki o söylediklerinin hepsini tüm içtenliğiyle söylüyormuş gibiydi. Fakat hepsi ertesi güne hatırlanamayacak bir yalandı.
"O kadar söylüyorsun yani?"
Başımı abartıyla salladım.
"Bugün birlikte uyuyalım mı? Seni çok özledim."
Hevesle başını salladı. Onu kolumun altına aldım ve sıkıca sarıldım. Kemikleri elime geliyordu artık.. Ne kadar da özlemiştim biricik kardeşimi!