Sabah kapım çalınıp kahvaltı vaktini haber veren kız sayesinde uyanırken kendimi hızla banyoda attım. İhtiyaçlarımı halledip dişlerimi fırçalarken bugün istemsiz bir kıpır kıpırlık vardı üstümde. Kolum daha az ağrıyordu, başımın ağrısını da hissettiğim söylenemezdi. İlaçlar işe yarıyordu demek ki..
Islak yüzümü de kuruladıktan sonra giyinme dolabının başına geçtim. Hava dışarıda cidden çok soğuktu ama evin içi de bir o kadar sıcaktı.
Beyaz önden düğmeli diz üstü ince kumaşı insanın üstünde yokmuş gibi olan bir elbise seçtim. Altına da siyah bilekte deri bot giydim. Elbise kısa kolluydu ama evde olduğum için sorun yoktu bence.
Saçlarımı açıp elimle hafifçe tarayıp dün odada dolaşırken kokusunu beğendiğim parfümden sıktım. Kapıyı açtığımda Ural'da kapının önünden geçiyordu.
" Günaydın iyi uyudun mu ? " Kafamı sallayıp onu cevapladım. Yüzünden düşen bin parçaydı." Sen iyi uyuyamamışsın ama galiba. "
" Sabah erken uyanmaktan nefret ediyorum, kim günü sabahın köründe başlatmamızı söyledi ki ? " söylene söylene merdivenlere yönelirken arka taraftaki kış bahçesine yöneldi. Tek başına oturan Nergis hanıma yaklaşırken fark etmiştim, Aral yoktu.
" Günaydın ! " hemen yakınımdan duyduğum sesle kafamı önümdeki tabaktan çektim. Kimse o gelmeden başlamamıştı.
Sistem sistem sistem . . .
" Vera eğer iyiysen bugün bana çarşıda eşlik etmek ister misin ? Hem Bursa'yı da gezdirmiş olurum sana . " Heyecanla yerimde kıpırdandım. Evde durmamıza gerek yok muydu yani ?
" Olur tabi ki eğer istiyorsanız mutluluk duyarım . " Nergis hanım gülümseyerek beni onaylarken önüme döndüm mutlulukla. Bugün kendimi oyalayacak bir şey bulmuştum, peki ya sonra ?
" Ural dersin kaçta bitiyor ? "
" Üçte bitiyor abi . " Üniversite son sınıftaydı. Bitirir bitirmez işi hazırdı tabi aile şirketinde.
" İyi yanıma gel işin bitince. Anne sizde dikkatli olun Vera kendini iyi hissetmezse falan bana haber verin ya da direkt hastaneye geçin Mesut orada olur zaten . " Herkese yapacağı şeyi söyledikten sonra kahvaltısına başladı.
Kafamı sallayıp bir şey demedim. Uyuz mudur nedir sabah erken uyanmak ona da yaramıyordu galiba .
Portakal suyundan bir yudum alıp tabağımdaki omletten küçük bir parça kopardım. Çay içmiyordum çünkü hepsini denemem gerektiği söylenmişti Ural tarafından. Neyi sevip sevmediğimi öğreniyorduk hep birlikte.
Üstüme siyah uzun bir kaban giyip küçük çantamı aldım. İçine telefonu atarken Ural'ın dinlediği şarkıya mırıltılarımla eşlik ediyordum. Odasından buraya ses fazlasıyla geliyordu.
Yüksek sesli müzik evet baya bir hoştu.
" Bunlar senin. Soyadını bilmediğimiz için Vera Karahanlı diye çıkartıldı tüm kartların. Gönlünce harcayabilirsin . " kaşlarımı çatıp kapıdaki Aral'a baktım. " Karta falan ne gerek vardı Aral, bir şey almayacağım ki zaten . "
"Olsun yanında bulunsun. Annemle alışverişe çıkıyorsunuz beğendiğin bir şey olur belki ne bileyim çekinme harca. Buraya turist olarak gelmişsin gibi düşün döndüğünde yanında götürmek istediğin şeyleri alıyormuşsun gibi yani.."
Teşekkür ettim. Bilgisayar gibi bunu da geri almayacaktı. Zaten odadan çıkmasıyla da bunu belli etti.
Siyah şık cüzdanı açıp baktım. Paraları geçtim kartlara baktım. O kadar parayı saymakla uğraşamazdım. Kartın üstündeki ismi okudum yavaşça sindire sindire.
Vera Karahanlı.
Gülümsedim, ismim artık çok boş durmuyordu sanki.
Sahipsiz gibi durmuyordu en azından. Vera Karahanlı olmuştum ben beş dakikada, güce bak. Vay arkadaş !