~~ ÖMÜR'ÜN EVİ~~
"Kız Cero bunlar gideli iki saat oldu, gelmedilerde.. nereye gittiler ki?" dediğinde Emoş ters ters baktım ona.
"Kız sen kaç aylıksın ya! nereye gittilerse gittiler, bize ne? ama çok çok eminimki birbirlerine rahat rahat bağıracakları bir yere gittiler... eh bunun içinde en uygun yer, büyük ihtimal Aras piçinin Etiler'deki evi... bence şu an orda kıyamet kopuyor?" dedim.
Gerçekten böyle düşünüyorum, biliyorum bizim kız ne kadar onu sevmeye devam etsede, özlüyor olsada çok ama çok kızgındı domuzun oğluna. Eh! Çokta haklıydı. Neler yaşamak zorunda kaldı kuzum ve bunları görmek, hiç ama hiç kolay değildi.
Ahh kuzum, dönüp nasılda cesaret almak ister gibi baktı bana ve ikimizde aynı anda aynı şeyi düşündük. Aklım onda ve aslında en az burdaki kızlar kadar bende merak ediyorum şu an noluyor diye ama beklemekten başka çaremiz yok.
"Kız ya bunlar birbirini öldürürse, oyyhhhşş Allah korusun ya..." diye şom ağızlı açtı yine ağzını ve yine omuzuna yedi benden yumruğu!
"Sus kız! Ağzından yel alsın... la bi günde adam akıllı bi bok konuş ya Emoş" diye tersledim onu ama hiç umuru değil ki! Hala konuşuyor omuzunu ovarken ya!
"Ömür dellendi mi onu tutabilene aşk olsun yav. Kız aklıma Henry miydi neydi o geldi, herifin gözüne nasıl yumruğu çakmıştı yanımızda... uyyhhhşşş! Herfin göz oldu mor göz!" dediğinde bastık kahkahayı.
Tövbe tövbe ya! Çocuklar uyanırsa boku yedik. Alışıklar bize de ama yine de ana gibi, ana kokusu gibi olur mu ya... oyyyhhh! Hala gülüyoruz yine de ya!! Bize de hööhhh yani.
Ayy Allahım ne günlerdi be. Gülerken gözümden yaş geldi be!
"Yok ya onlar bir şey yapmazlar birbirlerine ama tabii Aras'ın gözlerininde morarması olası tabiii," dediğinde Nuray yine koptuk.
"Ellerine sağlık ablamın.. az bile o domuzun oğluna.. ne dil döktüm o pisliğe ben, dinlemedi beni gıcccık!" dediğinde Gonca, bir an sustuk hepimiz.
"Kız o ne biçim gıcık demek ya! Biraz daha uzataydın, az uzattın!! Oyyhhh! Vallahi meraktan öldüm yav... kız bi kahve daha mı içsek yav?" diyince Emoş, sazanım Nuray hemen atıldı.
"Tamam, hadi mutfağa gidelim, ben yaparım," diyince Emoş atladı hemen.
"Anam kurban olayım tek tek cezvede yapma... makina candır!" diyince bastık yine kahkahayı...
ammanın.. çocukların ikisi de ağlamaya başladı... ahh Emoş ya! O çenene tüküreyim senin! * * *
~~İKİ SAAT ÖNCESİ~~
Onunla yeniden aynı arabada, hemen yanındaki koltukta oturmak çok garip. Yine kapımı açtı ve ben ona ters ters baktığımda, "lütfen Ömür," dedi, dedi de ben sessizce söylenmekle meşguldüm. "Sıçarım senin lütfenine pis domuz! Litfinmiş!"
Baktı bana, sürücü koltuğuna oturduğunda tuhaf tuhaf!
Uyyyhhh!
'Duydu mu kız seni! amaaan! duyarsa duysun pislik! sıkıysa bir şey desin... Allah yarattı demem, vallahi ağzının ortasına geçirirsin kızım yumruğunu, çoktan hak etti bunu domuzun oğlu!'
Eli müzik çalara gitti aracı çalıştırdıktan hemen sonra!
Oyyhhhhh!
'Nicoscuğuuum Vertisciğiim! Ula şu adamı bulup, ayartmak evlenmek vardı anasını satıyım.. bu da oturup derdine mum yaksaydı! yav he he Ömo, oda kucak açmış seni bekliyodu.. pehhh!
Uyyhhhh!
Kız sen neler düşünüyon böyle ya... sende durup durup bakma be yüzüme uyuz!'
Unutmamış ya çok sevdiğimi bu herifi.. ba ba ba! Onunla ayrılmadan önce takılıp kaldığım günde belki yüz kez dinlediğim şarkı çalıyor, onu ayarlamış bid, pislik. 'Kratise me' çalıyor ve ben o biçim keyiflendim yav.
Evde kapının önünde öyle onunla karşılıklı dururken, onunla gitmeli miyim, yoksa gitmemeli miyim diye saniyeler geçerken düşünüyordum ve eğer gitmezsem, belki de hayatım boyunca pişman olacaktım, nur topu gibi en kocamanından bir acaba ile yaşamak zorunda kalacaktım belkide ve ah Ebrum geldi o an aklıma... sanki Bolu'daki o evin önündeydim ve Aras'a dönüp dönmeme konusunda kararsızlık yaşıyordum.
O zamanlar evli değildik ve evliliğin eşiğinden dönmüştük, ayrılmıştık ve Ebru bana hayatında hep bir acabayla ya istiyorsan, tercih senin demişti. Az önce de o anın bir benzerini yaşadım ve acaba ile yaşayamayacağımı bildiğim için onunla gitmeye karar verdim.
İkimizde sessiziz. Sadece o çok sevdiğim şarkı çalıyor ve uyuz arada bir bana bakıyor, hemde nasıl bakıyor. Utandım yav! Sanki ilk kez bir yere gidiyormuşuz gibi hissetmeye başladım ya... sanki flört ediyoruzda gecenin köründe şu güzelim İstanbul'u dolaşmaya çıkmışız gibi hissetmeye başladım. Başımı yan tarafa çevirdim... köprüyü geçiyoruz yine ve ben niye böyle salakça sırıtıyorum ki? Bakamıyorum da ona...
Uyyhhhhh! Kalbim deli gibi çarpıyor.
"Cam açnamı ister misin?" diye sorunca döndüm anında ters ters baktım.
Uyyhhhh! Daldığım tatlı bir uykudan uyandım sanki! "niye... benim elim yok mu? İstersem açarım elbet! İşine bak sen!" diye çıkıştım bir anda, gıcık ya! Cım ıçıcıkmış istirsiymişim... pis domuz! * * *
Niye şaşırmadım acaba?
Sırf laf olsun diye sormuştum oysa.. anlıyorum, bana çok kızgın, haklı da ama bir şekilde konuşmaya başlamamız, en azından ısınma turlarını aradan çıkarmamız lazım ve açıkçası bende ne konuşacağımızı, daha doğrusu söze nerden başlayacağımızı bilmiyorum.
Çok şükür geldik Etiler'deki eve. Tanıdı tabii... önce eve, sonra bana baktı ve o alev gözler daha şimdiden beni yakmaya başladı kızgınlığıyla.
Burdan daha uygun bir yer gelmedi ki aklıma.. burda da kötü anılarımız var maalesef, ama işte o evleneceğimiz zamanlar burdan eşyalarımı kimi zaman beraber, kimi zaman o yalnız taşımıştı ve, o kötü anılarımızın üstünü biraz olsun örtmüştük.umarım bu gece yada sabah, burdan gözüm morarmış olarak çıkmam.
Ahh aşkım ya! Bakalım kendimi sana affettirebilecek miyim?
Hem çok heyecanlıyım, hem çok korkuyorum ve çok gerginim.
Beni beklemeden indi hemen araçtan ve etrafına bakınmaya başladı. Gidip, ona sarılmayı, hemde sımsıkı sarılmayı öyle çok istiyorum ki?
"Gel gidelim eve, üşüme... biraz serin," dediğimde yine ters ters baktı bana.
Nasıl ulaşacağım ben sana aşkım nasıl? Biraz yardım et bana ne olur? * * *
Şöyle yanımda yürüyor ya hem deli oluyorum, hem seviniyorum ya! Allahım yardım et bana ne olur? Bir sürü duyguyu aynı anda yaşamak, buna dayanmaya çalışmak öyle zor ki ve kulağımda doktorumun sesi.
"Rahat bırak kendini Ömür... lütfen baskılama, gelen duyguyu olduğu gibi yaşa ve seni terk edip gitmesine izin ver... asılı kalma hiçbirinde..."
Kapıyı açtığında bir an bana baktı ve kenara çekildi. Geçtim hemen içeri. Oda arkamdan kapıyı kapadı. Salona geçtiğimizde, üstümdeki ince hırkamı çıkardım hemen.. sanki ateşlerde yanıyorum.
"İçecek bir şey ister misin?" diye sorduğunda sırf istemiş olmak için, "bir bardak su," dedim. "Peki, hemen geliyorum," dedi ve o büyük mutfağına geçti.
Duramadım... ardından bende gittim mutfağa girdim ve sordum bir anda.
"Neden şimdi ya neden Aras, Sekiz aydır nerdeydin sen... niye onca zaman konuşmak istemedin, beni görmezden geldin, yok saydın, hayatından fırlatıp attın, şimdi neden ha, ne değişti?"
Arkası bana dönüktü ve benim tüm bu sorduğum sorular karşısında, bir an olduğu yerde kaldı öylece. Sanki ayakta duramayacakmış gibi tezgaha dayandı. Dönüp bana bakmaya cesareti yoktu sanki ama benim vardı. Çünkü terk eden taraf ben değildim ve şimdi tüm kalbimle hissediyorum ki bu terk etmenin altında ezilen o, ben değilim. O bıraktı beni.. Allah'ın belası herif, o bıraktı beni.
Uzayıp giden sessizlikte ben hala dönüp bana bakmasını, sorularıma cevap vermesini bekliyordum ve git gide sinirlerimin gerildiğini hissediyordum.
"Çünkü hatalıyım, hemde çok hatalıyım," dedi ve tüm bedeniyle dönüp bana baktı.
"Ha yani hatanı kabul ediyorsun artık?" dediğimde resmen dalga geçtim ve o da bunun farkındaydı.
Yok ya! Bu konuşmanın sonu iyi gelmeyecek!
Offf Allahım ya çok gerildim. Sanki soluksuz kalmış gibi derin bir nefes aldı.
"Salona geçelim mi?" dediği an tutamadım kendimi ve bağırmaya başladım.
"Salona falan geçmek istemiyorum, sorularıma cevap vermeni, doğru dürüst cevap vermeni istiyorum Aras... neden şimdiii?"
"Çünkü seni çok özledim... çünkü sensiz yapamıyorum... olmuyor, çok düşündüm... önceleri sana çok kızgındım, beni ihanetle suçlamanı kendime, gururuma yediremedim.. seni tanıdığımdan beri sana sadıktım, bu hiç değişmedi ama sen yinede beni suçlayacak bir şeyler buldun...anlamadın beni, anladıysanda bir şeyleri yanlış anladın Ömüüür! yanlış anladın sen beni!"
Birbirimize bağırmaya başladık. Böyle olacağını biliyordum ya! Niye geldin be Ömo, niye geldin ya!
"O zaman anlatsaydın, söyleseydin... dinlerdim ben seni Aras, dinlerdim ya! Senin beni bir kalemde silip attığın gibi silip atmazdım ben seni. Biz düşüncelerimizi ne zaman seninle paylaşmayı bıraktık Araaas! Ne zaman ya? eğer söylediğin gibi seni yanlış anlamışsam, bunun sebebi yine sendin, ben değildim, ben değildiiim!"
Göğsüme o kadar çok vurdum ki canımın yandığını hissettim ve o bir anda yanımda bitti, bileklerimden yakaladı beni ve göğsüne bastırdı... sarılıyordu bana ve ben deli gibi ağlamaya başladım.
"Yapma aşkım, kendine zarar verme lütfen!! Yapma ne olur!" dediğini duyduğumda hem ondan kurtulmayı, hemde bana daha çok sarılmasını istiyordum. Onun bu kadar yakınında olmayı öyle çok özlemişim ki... titriyordum ve onunda tirediğini hissediyordum.
"Çok özür dilerim aşkım... çok ama çok özür dilerim," dedi bana ya.
Neyin özürüydü ki bu? Bana yaşattıklarının hangi birini affettirecekti ki bu geç kalmış özür ve ben niye onu affetmek için, onun kollarında, onun şu deli gibi çarpan yüreğinin sesini dinlerken can çekişiyorum ki?
"Çok üzdün beni Aras... çok üzdün sen beni... bıraktın, gittin... hiç acımadın sen bana ya, çocuklarıma hiç acımadın sen ya acımadııın!" dediğimde kollarından kurtuldum.
"Gittiğin gün sütüm kesildi bunu biliyor muydun ha Aras? Senin yüzünden güldür güldür akan sütüm kesildi benim ya? Kızımızı emziremez oldum, Öykü senin yüzünden hala çok ihtiyacı varken, anne sütünden mahrum kaldı... mama beğendiremedim ben ona ya! O acıktığında attığı çığlıklar, ağlamaları hala kulağımda Araas! Senin o içine sıçtığım gururun yüzünden ben evladımı emziremedim Allah'ın belası sevgili kocam benim... hadi bunun için affettim diyelim seni... ya sonrasında yaşadıklarım... cevap ver bana... öyle bir cevap verki hemde, bir çırpıda seni affedeyim ha aşkım benim.. cevap veeer!" * * * * *