"Mademki komutan benim, o zaman ızgara köfte, salata tarzı bir şeyler yiyelim," dediğinde, hala bana kızgın bakıyordu ve ben sebebini gerçekten anlayamadım. "Tamam, gidelim o zaman yemek bölümüne," dediğimde Öykü bana hamle yaptı. Şimdiden yorulmuş gibi bir hali vardı. Uras'la yer değiştiler ve Öykümü kucağıma aldım, ama bu defa da Uras'ın yüzü düştü, başını önüne eğdi. Elimi uzattım ona, sevindi hemen. Tuttu o minik parmaklarıyla elimi.
"Zor olmayacak mı böyle?" dediğinde bilerek, "dikeni seven güle katlanır," dedim ve o hemen beni düzeltmek için ağzını açtı ama sonra vazgeçti.
"İyi madem," dediğinde kalbimde bir şey acıdı. Ne olursa olsun benimle mesafesini koruyordu.. bundan hiç vazgeçmeyecek gibiydi ve bu gerçekten beni yavaş yavaş öldürecekti. Biliyorum, tanıyorum kendimi. İçime kapanmak istemiyorum. Eğer kapanırsam, sonumun ne olacağınıda çok iyi biliyorum.
"Hadi gidelim o zaman," dedim ve daha birkaç adım atmıştık ki birden durdu. Yüzüne baktım. Ne oluyor gerçekten anlayamıyorum ve gerilmeye başladım, ama belli edemem.. çok büyük bir baskı var üstümde... sürekli diken üstündeyim.. yanlış bir şey yapacağım yada söyleyeceğim diye ödüm kopuyor ve aynı anda onunla böyle de olsa, böyle yabancıymışız gibi olsakta mutluyum. Birde şu Alptekin midir nedir, ona çok pis takıldı aklım.
Gözlerimin içine ilk kez bu kadar dikkatli bakıyor, sanki bir şey söyleyecekte karar veremiyor gibi. Korkmaya başladım.. niye tuhaflaştı ki böyle?
Yoksa ben yapamıyorum, olmuyor... çocuklar için bile olsa seninle yürümüyor mu diyecek bana ya! Korkutma beni Ömür.. yapma bana bunu!
"Sana yüz kere deyimler ve atasözleri kitabı al dedim değil mi! Gülü seven dikenine katlanır olacak o! Bi öğrenemedin ya... bi öğrenemedin" dedi, daha doğrusu ufak yollu azarladı beni ama aynı anda gözlerinin içi gülüyordu sanki... bu muydu yani, bunun için mi kararsızlık yaşadı ve insan eskisi gibi azarlandığı için sevinir mi ya? Ben sevindim. "Ohhh be... şiştim iki dakika ya! Şimdi rahat rahat yiyebiliriz yemeğimizi.. Uras, ver annem elini bana... uçtu uçtu yapalım babayla!" dediğinde hem çok şaşkındım hem çok mutluydum. "Tamam ya... ilk fırsatta yine, hemen," dediğimde, aşkım bana bakarken tek kaşını kaldırdı... tam bir öğretmene, öğrencisini azarlayan öğretmene benzedi. "Uras oğlum, babaya burdan kitap alacağız, unuttur ma tamam mı bana?" dediiğimde, bakışlarım Uras'a can simidimmiş gibi kaydı ve paşam heyecanla başını salladı.
Yeniden aşkımın yüzüne baktım. Ömrümden ömür aldığının hiç farkında değildi az önce Ömrümcem ve yüzündeki gizlemeye çalıştığı o tebessüm, canıma can oldu, aldığı ömrümü geri verdi bana ama bununda farkında değildi.
Ne çok seviyorum ben bu kadını ya..
Uras'a uçtu uçtu yaptırırken ve oğlum neşeyle gülerken, bende güldüm. Özlemişim ben ailemle olmayı çok ama çok özlemişim. * * *
İçimdeki meraka engel olamıyorum, arada bir kaçamakta olsa yüzüne bakıyorum ve gördüğüm tek şey, dikkati tamamen bizde.. çocuklarda, bende..
Onları yeniden bulduğum sırada benimle aynı anda, hemen hemen yan yana yürüyen kadının Aras'a nasıl baktığını, hemde baştan çıkarmak istercesine nasıl baktığını fark etmiştim. Hiç istemesemde kıskandım onu ya ve aynı anda şüphe denizine düşerken, ona da öylesi çekici olduğu için kızdım ve bu iki duyguyla hemen ona baktım.
Acaba oda kadına bakmış mıydı ki?
Bana bakan gözlerindeki o şaşkınlık, aslında onun hiçbir şeyin farkında olmadığını zaten anlatıyordu bana ve rahatladım ya...
la ben bu adamla ne yapacağım... hem onu, hatta adını söylemeyi bile kendime yasak ettim ya ben... e nasıl başa çıkacağım bu duygularımla ya?Pis, domuzun oğlu... offf Allahım... adamın bir şeyden haberi yok, ben kendi kendime gelin güvey oluyorum ya.
Hatta o tam tersi bütün dikkatini bize vermiş durumda... az önce karşıdan gelen üç beş genç kendi aralarında şakalaşıyorlardı, birbirlerini itip duruyorlardı. O itişme sırasında biri koluma çarptı ve o an çocuğa dövecek gibi baktı. O gözleri anında zifiri karanlığa geçti. Çocuk bana, "çok özür dilerim abla," dediğinde tam ağzını açıp azarlayacaktı ki göz göze geldik ve anladı bakışlarımı. Derin bir nefes verdi ve hiçbir şey demedi ben çocuğa, "önemli değil ablacım," dediğim sırada. Sonra dönüp ona baktığımda, "iyi misin?" diye sorunca, "iyiyim ya.. hafif dokundurdu," dedim ama aslında canım yanmıştı ve o bunu biliyordu. Israrla gözlerimin içine bakınca, "Araas!" dememle, "tamam," dedi ve ben ona eve döndüğünden beri ilk kez adıyla hitap ettim az önce ya. Oda bunun farkındaydı... gözleriyle gülümsedi bana ve ben ona Uras'ı işaret ettim. Hassas çocuğum tedirgin olmuştu. Bir bana, bir babasına bakıyordu. "Anne iyiymiş oğlum, sorun yok o zaman," diyince Aras, ağzına gördüğü parmağını hemen çekti, güldü babasına.
Oyyhhhh! Neyse...
Karnımızı doyurmak iyi geldi... gerçi Aras, ne kadar doydu yada yediğinden bir şey anladı mı hiç bilmiyorum çünkü çocuklar tarafından tam bir kuşatma altındaydı. Her ikisi de kendisiyle ilgilensin istiyordu ve Aras, her ikisini de çok güzel idare etti. Arada müdahale etmek istediysem de gözlerime öyle bir baktı ki vazgeçmek zorunda kaldım. Bilirim ben o bakışı... 'karışma lütfen!'... 'bana bırak!' bakışıdır o.. biraz kırgın, biraz kırgındır o bakışlar..
Ama bana niye kızıyor ki... kırıldım mı yine ben ya? Bilmiyor mu sanki, ben bunu ilk kez yaşıyorum onlarla...
Üçünü ben hiç böyle bir arada görmedim ki! Asla o sekiz ay boyunca eve gelmediki, gelmek istemedi ki.... ben herhangi bir yasak koymamıştım ki.. o istememişti. Sanırım bana çok kızgın olduğu, beni görmek istemediği için hiç gelmedi...
offff yine duygusala bağladım ya... gözlerim doldu.. kırma artık beni ya kırma... bak şimdi de nasıl bakıyo bana ya... kırıldığımı anladı mı yoksa?
"İyi misin sen?" diye sordu bile... "yanlış bir şey mi yaptım Ömrümcem?" dedi bana ya tıpkı eskisi gibi. Bana bakan o gözlerinde delice bir korku var... bu kadar mı korkuyor aslında yanlış bir şey yapmaktan? "Yooo... hiçbir şey yok ya, onu da nerden çıkardın?" dedim ve sırf rahatlasın diye gülümsedim. Uras'ın gözleri yine bizi takipte... diyemedim ona 'bundan önceki sizin birlikte olduğunuz o karelerde ben yoktum ki, benim karemde de sen yoktun ve uzun zaman sonra ilk kez böyle bir karenin içindeyiz dördümüz ve ben şaşkınım, senin çocukları kendi başınayken nasıl idare ettiğini bilmiyordum, o yüzden müdahale etmek istedim ama sen kızdın bana, kırdın yine beni,' diyemedim.
Oğluma takıldı gözlerim. Rahatladı yine beni duyunca.. ohhh! O rahatladı ya, mutlu bakıyor ya bize bende iyiyim şimdi. Aras'a kırılmış olsamda yinede içimde tatlı bir huzur var. Çocuklarım mutlu ya bende mutluyum, huzurluyum...
"Annisss... tiiiiiiss!
Uyyhhhhhl al sana tatlı huzur! * * *
~~ÜÇ GÜN SONRA~~
~~15 HAZİRAN~~
Tam iş yerinden çıkmak üzereydim ki Birce aradı. Açtım hemen telefonu. "Ablacım müsait miydin?" diye sorduğunda, ofisten çıkıyordum artık. "Evet canım... hayırdır, bir durum mu var?" diye sordum hemen. Aramaz ki bu kız öyle bu saatte.
Uyhhhhh!
Alptekin'le bir şey mi oldu yoksa ya?
"Yok abla bir durum ya... hemen telaşlanma.. akşama bize gelseniz çaya, hatta yemeğe diyecektim... Ceren ablalarıda aradım, hepsi de olur dedi, sen ne dersin.?" diye sordu ya.. bi kal geldi bana.. "e Aras?" diyince, "oda gelsin tabii ablam, hem bizimkiyle de yine tanışmış olur," dedi ve güldük birlikte. Alptekin'in yaptığını hepsine anlatmıştım ve koro halinde güzel bir ohhh çekmişti hepsi.
"Valla bilmiyorum ki Birce," dediğimde aşağıya inmiştim ve Aras, araca binmem için kapıyı açmış, tutuyordu ama o merakla bakan gece siyahlarıda gözlerimdeydi.
İkimizde araçta yerimizi aldığımızda dönüp ona baktım ve hala Birce ile konuşuyordum. "canım az bekleticem, bir saniye," dediğimde Aras'ta yola koyulmuştu. "Aras, sen tanımıyorsun, bizim, yani kızların ve hepimizin arasına yeni bir aile katıldı, akşam çaya bekliyorlar... sen gelmek zorunda değilsin, ama istersen seni de davet ediyorlar," dediğimde dönüp bana baktı ve "siz nerdeyseniz bende ordayım... gidelim," dedi ve açıkçası hem şaşırdım hemde şaşırmadım..
Allahım bu adam bunu nasıl başarıyor ya!
"Birce tatlım orda mısın?" dediğimde, "evet abla... gelicek misiniz?" diye sordu.
"Evet canım.. ama çaya, biz şimdi eve gidiyoruz, akşam görüşürüz," dedim. "Tamam ablam," dedi ve kapadık telefonları.
Uyyyhhhh!
Alptekin'in Birce'nin eşi olduğunu söylesem mi acaba, yoksa tepkisini görmek için hiç ses etmesem mi? ay merak ediyorum ya... cidden görmem lazım... söylemeyeceğim işte. Acık şenlik oldun dimi ama ya?
"Nerde oturuyorlar?" diye sorduğunda, "uzak değiller bize, Kadıköy'de onlarda," dedim. "tamam, pasta falan alalım istersen, boş elle gitmeyelim," dediğinde gülümsedim ve aklıma yıllar önce hem Ceren'e hem anneme eli kolu pasta kutularıyla geldiği o zamanlar geldi. Güldüm birden. Şaşırdı, dönüp bana baktı. Oda gülümsüyordu tatlı tatlı ama neye güldüğü hakkında hiçbir fikri yoktu. Gözlerinden öyle belliydi ki bu. "Nee, niye güldün ki?" diye sorunca, tutamadım kendimi bastım kahkahayı. Susmak istiyorum ama hala gülüyorum. Uyyyhhhh!
La gülme.. buda kendini nimetten fasulye sanacak.. Allah Allah ya... kız gülmee.
"ya hiç sen öyle pasta diyince, aklıma pastaneyi Cero'ya ve annemin evine taşıman geldi... ona şey ettim işte öyle," dediğimde, tamda kırmızı ışıkta durmuştuk ve birbirimize bakıyorduk.. bir anda uzanıp yanağımdan öptü beni ve kısacık bir an, kokumu içine çekti... "iyiki de yapmışım öyle şeyler.. bak yıllar sonra güldürdü seni," dedi. Dondum kaldım ve ahh kalbim, deli gibi çarpmaya başladı. Yeşil yandığında ve yeniden yola koyulduğumuzda, başımı çevirip camdan etrafı izlemeye başladım.. utandım ya eskisi gibi, birde salak gibi gülümsüyordum dudağımı ısırırken...
noluyo la bana böyle ergen gibi... uyyhhhhh! * * *
Çocuklar, kibarımdaydı ve her defasında olduğu gibi Uras'ı biricik aşkından ayırmak, almak çok zor oldu.. "ittemiyooom, ittemiyoom... geeemiceeem, deeemicem.."
La oğlum bi karar ver, demicem mi, gemiceem mi?
Kız zaten babayı gördü mü eriyip, bitiyor... dünya umrunda değil, ben hiç değilim.. tek derdi bir an önce babasının kollarında olmak... çıldırıyor kucağına atlayacak diye.. resmen Aras döndüğünden beri ondan yana papucum dama atıldı. Sadece çişi geldiğinde hatırlıyor beni.
Al işte, babasının kucağındaki yerini buldu ya nasıl kıkırdıyor, göz süzüyor, başını onun omuzuna koyuyor hemen... belli, çok belli babaya aşık.. eh biri benide böyle nazlarsa, tatlı sözler söylerse bende aşık olurdum. Urasım yavrum, öyle bakıyor ikisine.. biliyorum, kıskanıyor ve Aras bir anda, "verir misin oğlumuda?" diyince kuzumun gözleri parladı ya. Aldım kucağıma ve Aras'a verdiğimde onu, "tutun oğlum boynuma," dedi oğluşuma. tutundu oda hemen babasının boynuna. "sen benden yakışıklı mı olacaksın ya paşam? Kıskanırım bak," diyince babası, nasıl kıkırdadı. Kiboşumla birbirimize baktık, gülümsedik. "Canım çok teşekkür ederiz," dediğimde, "şiiişştt... çok ayıp... hadi akşama görüşürüz Birce'de.. basın gidin evinize," dedi. Gözleri dolmuştu. "Tamam, görüşürüz," dediğimde, Nurayımla vedalaşan Aras, çoktan çocuklarla gitmişti.
Aşağıya indiğimde Aras, artık aracın arka koltuğunda yerini alan bebek koltuklarına, çocukları oturtmakla meşguldü. "yardım edeyim mi?" diye sorduğumda, "yok Ömrümcem, rahatına bak sen," dedi bana. Alışkanlığı ile bana Ömrümcem dediğinin hiç farkında değildi ama ben farkındayım ve şu kalbim söz dinlemez oldu.
Hep bir yürek çarpıntısı olur mu yav insanda... oyyyhhhh!
Bu çok yorucu ya?
Kız yoksa benim kalbimde bir şey mi var? son zamanlarda sigarayı çoğalttım... uyyhhhhh! hemen bırakmalıyım... la damarım mı tıkandı yoksa... amanın... olur mu öyle bir şey ya? Ama sadece bu adam böyle bazı aşina olduğumuz şeyleri söylediği yada yaptığı zamanlarda oluyo ya...pis domuz... senin yüzünden oluyo ya... senin yüzünden... cıvıma kız sende hemen... sıçcam çarkına ha. * * *
Oyhhhhh!
Allahım Allahım... evde deli bir koşturmaca... hava çok sıcak... çocukları tek tek soktum banyoya.. Urasım suya çıldırır bebekliğinden beri, girdimi çıkmak istemez, kız tam tersi... her suya girdiğinde kıyamet kopar.. al işte, bas bas bağırıyor..
"Yavrum evladım, iki dakika ya bak... ne güzel bıcı bıcı yapıcaksın, ohh mis gibi kokacaksın... yapma şöyle yaa.."
"Hayyııııyyyyyyyy.... babiiiiiiisss!"
Hay senin babanın şarap çanağına sıçam ben ya.. la bi dur...
uyyhhhhh! Kim banyo yapıyo acaba? Sırılsıklam oldum yaa! ve Aras, başını uzatıp bize bakıyor... şaşkın tabii. "yardıma geliyim mi Ömür?" dediğinde dönüp baktım ona.. çok sinirliydim artık... kız babayı görünce kollarını ona uzattı, ağlıyo artık..
"gel ya geel... geleceğin varsa göreceğinde var Aras efendi," dediğimde, güldü pis pis ya.
"ne gülüyosun sen ya, açıkta bir şey mi var ya?" diye çıkıştım hemen. Kızı yetmiyo birde bu canımı sıkıyo ya.
"Öyküm, üzmesene anneni be kızım... bak senin yüzünden bende yedim azarı," dediğinde hepten uyuz oldum.
Zıkkım!
Ayyhhhhh! Delireceğim şimdi ya! Ba ba ba... babayı görünce cıvımaya bak...
Aras, yanımıza gelipte köpüklü suyun içindeki kızını ıslak başından öptü ve zilli nasıl kıkırdıyor.. hale bak ya! "hadi aşkım benim, anne yıkasın seni, bende burda bekleyeyim olur mu?" diyince aaaa kıza bak ya helva gibi oldu valla. Elini uzattı Aras'a, oda çömeldi yere.. elini tuttu.
Oyyhhhh! Fırsat bu fırsat hemen şampuana dayandım... çabuk çabuk başını, saçlarını yıkadım. Ay tık yok ya.. zilliye bak sen... bedenini yıkamam lazım ve ayağa kalkmasını isteyince, Aras başını çevirdi kapıya ama hala tutuyor o minnak parmakları.. çabuk çabuk yumuşak süngeriyle bedenini yıkadım, bol bol duruladım ve Aras,hiç başını çevirmeden, "bitti mi?" diyince "ayyh çok şükür, teşekkürler," dediğimde, "her zaman," dedi. Küçük hanımın bornozunu giydirirken iki saniyeliğine Aras'ın elini bıraktıya anooovv bir çığlık, Aras ile ikimizde neye uğradığımızı şaşırdık..
"Kızım bağırmasana," dediğimde o kollarını yine babasına uzatıyordu ve Aras hemen kucağına aldı... geçtik odasına.. oyyhhhh! Giydirmek ayrı bir dert. İçimden "sen Uras'ın kıçını ye... zilli seni.. yandım ben ilerde senle.. belli oldu, çok belli oldu.." diye söyleniyordum ama dıştan sadece tek duyulan, "yapma kuzum, dur kızım.. ama olmaz ki böyle annem," di.
Koştur koştur yemek yendi, koştur koştur duşa girdim.. duş mu beni aldı, ben mi duşu aldım bilemedim. Çocuklar ve Aras hazırdılar zaten ve çocuklar babalarıyla oynarken, ben yatak odasında ne giyineceğim diye kafa patlatıyordum.
Cero aradı tam o sıra.
"Hazırlandın mı tatlışım?" diyince, "kız ne giyincem bende ona bakıp duruyorum ya!" dedim. Çok kararsızdım. "O yeni aldığımız v yakalı haki yeşili elbiseni giysene.. çok yakışıyor o sana," dediğinde olur mu ki diye düşündüm.
Olur valla, niye olmasınmış?
"Tamam, hadi kapatıyorum," dediğimde ahha çoktan kapadı telefonu uyuz. Giydim keten, haki yeşili elbiseyi.. dizlerimin biraz altında bitiyor ve bedenime oturuyor.
Yav çocuklarla rahat edebilecek miyim ben bununla ya! Gerçi kızlarda var... ederim ya..olmaz bir şey..
Çabuk çabuk köpüklediğim saçlarımı kuruttum.. hafif bir makyaj.. oldu, bitti işte.
Çıktım odadan ve salona geldim. Aras dönüp bana baktı ve o gece siyahları beni baştan aşağıya talan etti, geldi yakamda takıldı, kaldı ve sonra gözlerimi buldu.. sanki iki karanlık delikti o gözleri.
Uyyhhhhh!!! * * * * *