Bunu bilmiyordum ve öğrendiğim an büyük bir şok yaşadım. Öylece karşılıklı durmuş, o bana "cevap veer!" diye bağırırken, tüm benliğimi derin bir suçluluk duygusu kapladı ve bu çok can yakan bir duyguydu.. yüreğimde, ciğerlerimde bir ateş, olanca gücüyle bildiğin etimi yakmaya başladı..söylediği her bir söz, zehirli dikenler gibiydi ve aklıma, ruhuma, benliğime saplanıp, kaldılar.
Ben bu kötülüğü ona, kızımıza nasıl yapmıştım ya? O güne dönüp, onu evde bıraktığım anı yaşadım bir anda..bir hayali izler gibi kızımla onu izliyordum ve Öykü'mün ağlaması kulaklarımda yankılanmaya başladı ve Ömür'ün çaresizliği gözlerimin önündeydi.
Tanıyorum, biliyorum ben aşkımı. Nasıl korktuğunu, ardından çaresizce ağladığını tahmin edebiliyorum ve de bana olan kızgınlığını... ama ben bunu bilerek, isteyerek yapmamıştım ki! Benden şüphelendiğini hiç bilmiyordum ki! Bir tek gün bile bana bununla ilgili bir açıklama yapmadı ve bir anda ateş topunu kucağıma bıraktı.
Offf Allahım ya! Niye konuşamadık ki biz?
Şimdi o hala karşımda bana bağırırken, ben o görüntülerin etkisinden çıkamıyorum ki!
"Bakma bana Aras öyle... cevap ver ya cevap ver bana.. bana yaşattıklarının hangisi için affedeyim ben seni ha! seni affetmem için ne olmuş olabilir Araaas!" diye hala bağırıyordu ve ben sadece susuyordum. Konuşmak, açıklama yapmak istiyordum ama bir yumru geldi tıkadı sanki boğazımı.. yutkunamıyordum bile. Her şeyi anlatacağım, söyleyeceğim bu dilim lâl oldu sanki. Konuş diyordum, işte tam sırası, söyle... anlat bilsin artık, bilsinde belki bu kızgınlığı biraz olsun diner, geçer diyordum kendime ama o suçluluk duygusu var ya... o susturdu işte beni.
Suskunluğum onu daha da çıldırttı ve saldırdı bir anda bana. Tüm gücüyle göğsüme yumruklarını atmaya başladı. Deli gibi ağlıyordu ve ben yine onu ağlatıyordum. İstediğim bu değildi ki benim. Tepki vermiyordum, veremezdim ki... bütün gücümün beni terk ettiğini hissediyordum ve kendimi korumuyordum, bunun için haklı tek bir gerekçem yoktu... sadece neden konuşamadık biz diyordum, tek sorguladığım buydu o anda ve o bana vurmaya devam etti, taaki gücü tükenip, yere yığılacak hale gelene kadar.
Birlikte yere çöktük kaldık. Başını göğsüme dayadı ve sürekli "neden ya neden... bunları bize neden yaşattın sen ya?" diyor, ağlamaya devam ediyor ve o ağladıkça kendime olan kızgınlığım artıyordu. O gün beni ihanetle suçlayıp mahkum etmişti, şimdi de ben kendi kendimi mahkum ediyordum sessizliğimle.
Allahım dayanma gücü ver bana, şimdi ona nasıl derim ki kendimi senin yanında yaşlanmış hissediyordum diye, nasıl söylenir tüm o değişimlerim senin içindi diye..
Dokunamıyorum, sarılamıyorum bile ona. Kendime olan inancım, güvenim yerle bir oldu.
Sarılsam, kollarımın arasında tutsam, kızar mı ki? Biz ne yaşıyoruz şu an Allahım ya?Hiçbir şey diyemiyorum, sarılamıyorum bile ona ben ya? Bunu bekliyor mu ki?
Offf Alahım güç ver bana, doğru şeyi söylemem, yapmam için güç ver bana, böyle çaresiz bırakma beni!
Başını kaldırıp o acının esir aldığı gözleriyle gözlerimin içine baktı ve beni daha çok kahrettiren o soruyu sordu.
"Çaresizlik nasıl bir şey biliyor musun ha aşkım... sende olanın, aslında sana ait olmadığını bilmek, anlamak, onu geri getirememek, tüm yalvarmalarına, yakarmalarına rağmen senden hiç istemediğin halde alınması ve bir daha verilmemesi ve o acizliği yaşamak nasıl bir şey bilir misin ha Arasım? İşte sütüm gittiğinde tamda bunu yaşadım ben.. her dakika kendini kontrol etmek, şimdi gelmezse biraz sonra gelir diye ümit etmek nasıl bir şey hiç bilemezsin sen... çocuğumla en büyük, en güzel ve onun en muhtaç olduğu bağımızı kopardın sen ve ben bunun için ne çok suçladım kendimi, ne çok suçladım Aras... eğer ben senden şüphe etmeseydim, o gün o sözleri söylemeseydim sen gitmeyecektin ki... ama ben durduk yere şüphe etmedim ki senden... sen yaptın, sen şüphe ettirdin bana ve sen beni tanıyordun ya tanıyorduun! Biliyordun benim o yanımı... olur olmaz şeylerden nasıl nem kaptığımı sen biliyordun ve o günlerdeki hallerin hiçte oluru olan şeyler değildi Araas! Susmaa artık bir şey söyle yaa bir şey söyle banaa ya bir şey söyleeee!"
Tükeniyor gibi ve bir anda başını yine göğsüme dayadı, yüzünü kalbimin üstüne gömdü... gözyaşları tişörtümü ıslatıyordu. Hıçkırıkları doldurdu her yanı. Dayanamadım, tüm aşkımla, suçluluğumla sarıldım ona. Ağlıyordum, tıpkı onun gibi ağlıyordum.
"Sen... senin yanında kendimi.... yaşlı.... yaşlı hissetmeye başlamıştım ve kendimi sana yakıştıramaz olmuştum Ömrümcem... tüm o değişimler senin içindi, sana, yanına yakışmak, senin yanında daha genç görünmek içindi ve ben daha önce hiç kimsenin yanında hele de senin yanında böyle hissetmemiştim ki.. paniklemeye başlamıştım ve kendimde biraz değişiklik yapmak istedim ama sana yemin ediyorum ki hepsi senin içindi," dedim ve artık vereceği tepkiden korkuyorum. Yok, anladım ben... bu gece iyi bitmeyecek... hiç iyi bitmeyecek hemde.. daha çok korkar oldum, çöktüm resmen! * * *
Bir anda kendimi çektim ondan.. ne saçmalıyordu bu adam ya? Ne demek kendimi senden yaşlı hissediyordum, ne demek panikledim, ne demek hepsi senin içindi, senin yanına yakışmak içindi demek ne demek ya?
"dalga mı geçiyorsun sen benimle ya, dalga mı geçiyorsun Aras? sen ne saçmalıyorsun ya?" dedim.. bağırıyorum yine aslında. Bir anda ayağa fırladım. Şimdi delireceğim ya?
Tüm bu zırvalıklar neyin nesi böyle ya? Allahım aklımı koru, nolur aklımı koru benim.
"Sen delirdin mi Aras.. sen kendinin farkında değil miydin ya? Allah belanı versin senin! Ulan o iki doğumla asıl şekil değiştiren, şişmanlayan, bakımsız olan, çirkinleşen bendim be! Senin neyin değişiyordu ki... sen hep aynıydın ya aynıydın... yok, sen benimle dalga geçiyorsun... sen bu gece bunu anladında mı konuşmak istedin benimle ya Allah'ın belasııı... ya senin yüzünden ben kafayı yedim bir süre ya... ve sen biliyordun ya biliyordun, beni terketmeni kaldıramayacağımı biliyordun... daha öncede yaşadım ben tüm o şeyleri ya... birlikte yaşadık ya birlikteee.. ayyy deliricem yine ya! Nedir bu bee, nediiir be bu? Ya sen, sen...." sustum kaldım ya.
İçimden saçımı başımı yolmak geliyor ya! Kalktı yerden bir suçlu gibi... evet ya o bir suçlu ve ben onu affedebilir miyim ya? Düşündükçe ondan daha çok uzaklaştığımı hissediyorum. Hay Allahım ya şimdi de o son mesajı geldi aklıma.
"Bak! Ben var ya... offf ya konuşmaya, meram anlatmaya değmezsin sen be! ama sana şu kadarını söyleyeyim... asla seni affetmeyeceğim... son bir köprü kalmıştı onuda şu saçma salak açıklamanla sen yıktın ve şimdi söyleyeceğimi de ilk ve son kez söylüyorum. Eğer olurda bir gün hayatıma biri girecek olursa, hiç korkma herkesten önce sana söyleyeceğim ve eğer çocuklarımı benden almaya kalkarsan, Allah yarattı demem, bir zamanlar kocamdı demem, çocuklarımın babası demem, bu dünyayı sana dar ederim. Sakın böyle bir şey yapmaya kalkma... şimdi götür beni evime, çocuklarıma.. seni Allah affetsin!" dedim, diyebildim ya.. öylece bakıyor yüzüme ve şeytan diyor ki git iki gözünüde morart... yok, ben yapamam artık onunla.... lafa bak ya... düşünceye bak ya...benim içinmiş o değişimler... söyleseydin o zaman Allah'ın belası herif! söyleseydin... şimdi bu halde olmayacaktık... olmayacaktık işte!
Aklım, ruhum karmakarışık... bir yanım koşup boynuna sarılmak, onu affetmeye çalışacağımı söylemek istiyor ama ah o ona kızgın yanım yok mu nasılda beni engelliyor?
Benim için ha onca değişiklik... benim için! İnanayım mı ben buna şimdi? Neden söylemedi ki bana, neden ya... ne yapacağım şimdi ben ya? * * *
Bıraktı beni evime ve ben tam araçtan inecekken, "Ömrümcem, bir gün mutlaka," dedi bana ve ben dönüp ona baktım... "çok beklersin," dediğimde ise, "biliyorum... varsın olsun... ben beklerim, hep beklemiştim," dedi bana ve ben o araçtan indim, hırkamı iki tarafından önüme çektirdim ve bedenime sarıldım. Sabahın sekizine yaklaşıyordu saatler ve ben, tatlı ılık havaya inat, çok üşüyordum, titriyordum. Binadan içeri adımımı attığımda içimdeki isteğe engel olamadım ve dönüp ona baktım.
Hala orda, binanın bahçe kapısının önündeydi ve elini kaldırıp bana eliyle beni işaret etti, sonra sol göğsüne götürdü, kalbini işaret etti. Burdasın, kalbimdesin diyordu bana ve ben ona karşılık vermezken, döndüm adımlamaya başladım ve onun için gözden kayboldum. Gülümserken buldum kendimi...
Uyyhhh.... Kes kız!
Kapıyı Emoş açtı ve tam ağzını açıp bir şeyler diyecekti ki "sakın Emoş sakın! Bundan sonra onunla ilgili tek kelime duymak istemiyorum. Hiçbiriniz tek kelime etmeyin," derken girdim kapıdan içeri. O sinirimle spor ayakkabılarımı çıkarıp fırlattım ayaklarımdan ve döndüm beni korkuyla izleyen kızlara baktım. Tutamadım çenemi.
"Benim içinmiş la onca değişiklik, kendisini yanımda yaşlı hissediyormuşmuşta ondan öyle değiştirmeye başlamışmış kendisini... ben bu adamı o alnının çatından vururum ha! yeminle vururum ha! Delirttiği yetmedi beni şimdi birde böyle delirtecek ya! Artiiissttt! Birde bana kalbini gösteriyo hiç utanmadan... ordaymışım... siittir be domuz!!! Sen benim kalbimde yoksun ama bundan sonra hıyar ağası!"
Uyyyhhh!
Kapıya döndüm resmen kapıyla kavga ediyorum yav. Kızlarda korku belasına çıt yok, bir kapıya bir bana bakıyorlar...
"Ama Ömom ya!! Bak açıklamış işte niye öyle yapmış be kızım... ee adam haklıydı.. sen doğumlarla çok tatlı olmuştun, güzelleşmiştin.. adamda ezik hissetmiş kendisini ne var bunda ya?" dediğinde artık nasıl baktıysam ona, ağzının hayali fermuarını çekti, bakışlarını benden kaçırdı.
"Ben var ya... onun.... ezikliğine... sıçarım! Konu kapanmıştır... bitti, gitti... bundan sonra sadece çocuklarım ve sizler varsınız... o ahanda şu kapınında değil, dış kapının dış mandalı bundan sonra.. bu böyle biline... bak sizi, özellikle de seni uyarıyorum Emoş... arkamdan iş çevirmeye kalkarsanız, alayınızı yakarım.. anlaşıldı mııı?" dediğimde hepsi de koro halinde "anlaşıldı," dedi ve ben derin bir nefes aldım. "şimdi ben bi duş alıcam, sonrada kahvaltı yapalım," dediğimde, kibarım atladı hemen. "Tamam balım, sen rahatına bak," dedi ve ben soluğu banyoda aldım.
Sığınağım duşakabine girdim ve sıcak suyun altında, yine elimin kenarını ısırıyordum. Hıçkırıklarımı duysunlar istemedim.. * * *
"Kız nolcak şimdi, nasıl gitti burdan ne biçim geldi bu ya Cero... ne bok yiyecez ya?"
"Valla duydun Emoş... sakın bi halt etmeye kalkma, canına okur... dur bakalım zaman ne gösterir... bekleyip göreceğiz... "
"Valla ablam çok haklı... bende beyfendiye söylemiştim bir şeyleri ama kıçına bile takmadı beni... ohhhh! Çok iyi yapmış ablam... sürüm süründürsün onu.. çoktan hakketti,"
"Sus kız! Sarı gacı seni.. olmaz öyle... ortada iki bebe var! Bunlarda da Ankara keçisi gibi inat ( bir dosttan alıntıdır:) olmaz öyle... var elbet bunun bir olur yanıda şimdi benim saksı durdu.. bırakmam ben bunun peşini, isterse kıçımdan vursun beni la,"
"Ayy yalnız, ne kadar romantik bir yanıyla kızlar... senin içindi demiş ya o değişimler... çok hoş ya! Ah ah benimki de bana boynuz takana kadar, kendisini değiştirseydi ya.. pis adam!"
"Ah be Nurayım... başından hiçbirimiz sevmedik o dallamayı ama sen sevmiş bulundun işte canım ya"
Ve derin bir sessizlik! * * * * *