Ya beni delirtmek istiyor yada bana kocam değilsin, bana karışamazsın mesajı veriyor. Mecburdum... ses çıkarmadım ama içimde gerçekten volkanlar patlıyordu.
"Hazırım, çıkabiliriz artık," dediğinde ayağa kalktım. Gözlerimi üzerine giyindiği ve aslında benim paramparça etmek istediğim, ona çok yakışan elbisesinin yakasından çekmek çok zor oldu ve hiç istemesemde gülümsedim.
"Tamam, hadi gidelim... pastayı unutma... ben çocuklarla ilgilenirim," dediğimde "tamam," dedi.
Allahım sabır ver! * * *
Hala bir şey söylemesini, hatta 'bununla mı gideceksin?' diye huysuzlanmasını bekledim ama ses etmedi. Yalnız beni ilk gördüğünde elbisemi incelemesi, yakama takılan gözlerini zor da olsa çekip, başını önüne çevirmesi, gözlerini sımsıkı kaparken alt dudağını canını yakmak istercesine ısırması var ya, işte o dikkatimden kaçmadı.
Hem biraz ürktüm... yok yav.. korktum cidden.. ama hiç sesini çıkarmadı..
Çıkaramaz tabiii, Allah Allah! Kocam değil o artık! karışamaz bana.. pis domuz! bok karışırsın bana! oyarım vallahi seni!
Kız yoksa sen sana karışsın mı istiyosun ya! Çüüüüş Ömo... çüş yani... tövbe tövbe ya!
Hemen mutfağa gittim ve eve gelirken, bir koşu gidip aldığı pastayı, buzdolabından çıkardım ve tam arkamı döndüğümde onunla çarpıştım. Elinde bir bardak su vardı ve eh tabii çarpışma sırasında bardaktaki sudan biraz yere sıçradı.
Ne zaman mutfağa girmiş ya? e hiç duymadım ya ben!
"Uras su istedi, çok üzgünüm," dedi bana.. "yok, önemli değil ya," derken, hemen kağıt havlu kopardım ve yere eğilirken, ikilem yaşadım.
Kız yakamı elimle kapasam mı, yoksa oralı olmasam mı? Kapamıcam işte... bakalım ne yapacak?
Ohhh bir güzel yere eğildim ve göğüsler foraa! Tepemde dikilip duruyordu ve başımı kaldırıp ona baktım.
Uyyhhhhh! Çiğ çiğ yiyecek beni! Belli çok sinir olmuş.
"Biraz geri gider misin? ayağının altında su var" dediğimde hemen geri gitti ama hala dikiliyor aynı yerde ya. Gülmemek için kendimi zor tutuyorum ya.
Ohhhhh! canıma değsin! Beni boşamak, bana karışamamak neymiş anla.. anla da biraz sen kıvran şimdi... domuzun oğlu!
Doğrulduğumda inadına yakamı ve içindeki gözlerine soktum. Uyuz oldu tabii! "Sen su götürmeyecek miydin?" derken, sanki hiçbir şey anlamamış gibi baktım o zifiri gözlerine.
Elindeki suya baktı ve, "ah evet... gidiyorum hemen," dedi ve telaşla arkasını dönüp, mutfaktan çıktı.
Daha dur Aras efendi! Senin canına okuyacağım ben.. bunlar başlangıç... geliyor gelmekte olan cicim! * * *
Allahım aklımı koru ya! Bilerek mi yapıyor anlamıyorum ki? Amacı ne beni çıldırtmak mı? Şeytan dedi ki, fırlat bardağı... al onu omuzundan sarkıt, o güzel poposuna vura vura götür yatak odasına, indir omuzundan, o ne olduğunu anlayamadan tut o yakasından içine sıçtığım elbisesini yırt boydan boya, "hadi giy giyinebiliyosan," de... çık git odadan... delirtecek beni zorla ya! Gideceğimiz evde de boşta bulunup böyle yere eğilirse, ne bok yerim ben ya! Kıskandığımı, böyle elbiselerden nefret ettiğimi bilmiyor mu ya? Delirtecek en sonunda beni ya delirtecek... bu nedir ya?
Ahh Aras ahhh! Senin kafanı, o gerizekalı aklını ben.... tövbe Allahım ya! Ağzımı bozdurtuyor benim ya... ya sabır Allahım! Ya sabır! * * *
Uyyhhhh! Çok gergin yav!
Tırstım ama belli etmiyorum. Aslında çokta eğleniyorum şu durumdan. Yol boyunca hiç konuşmadı, hiç bana bakmadı.. sadece bir ara tam dizlerimin üstüne çıkan elbiseme oda yan gözle baktı, başını kendi yan camına çevirdi. Dişlerini sıktığını seyiren yanaklarından görebiliyorum.
Geber işte kıskanlıktan Aras efendi! Ohhh canıma değsin... kız iyikide giydin şu elbiseyi ya. Aman dikkat et, orda eğilecek olursan elinle kapa yakanı.. yoksa misafirlik falan demez, tutamaz kendisini delirir bu domuzun oğlu.. valla rezil oluruz yav.. ehh Aras efendi.. kendin ettin, kendin buldun. Çek şimdi böyle... beter ol pislik! * * *
~~BİRCE'NİN EVİ~~
"Birceem, geldiler... aracı park ediyor Aras efendi.. kapyı kim açsın, sen mi ben mi?" dedim ve tülün ardından aşağıya onlara bakarken sırıttım pis pis. Mutfaktan yatak odamıza yanıma gelen Bircem'de, bir an tülün ardından aşağıya baktı ve sonra bana dönüp, "ya adamın kalbine inmesin birden seni karşında görünce ha Tekom... bilemedim ki şimdi ben. Ablamla konuştuk bir ara, senden hiç söz etmemiş.. bilemedim ya!" diyince, alnından öptüm onu. Diğerleri de daha gelmemişti. Aslında sözleşmiştik. Sadece içerde Emoş abla, Hakan abi ve birde onlarla gelen, siber suçlarda görevli memur var. Onu annemin odasına kapadık. Orda, Aras efendinin telefonunun kendisine gelmesini bekleyecek.
"Ay çok heyecanlıyım Tekom.. inşallah adam çakmaz bu durumu," dediğinde güldüm. "Hallollur, korkma aşkım," dedim ona. O gözlerin rengi iyice koyulaştı.
"Kız Birce, gelmedi mi daha bunlar ya? Öldüm heyecandan," diye seslendi Emoş abla aşkıma ikimizde koştururarak yatak odasından çıktık ve aynı anda Bircem heyecanıyla, "ay geldiler ablam ya," dediği Emoş ablayla kapımızın önünde buluştuk. Benim hala Birce'nin elimi tuttuğumu görünce, "hoop aile var olum burda!" diyince, Bircem hemen çekti elini.
"Kız ben seni yerim ya.. takılıyorum sana yav! Hep böyle mutlu olun inşallah," dedi ve o kahvelerini gözlerime dikti. "Ulan Teko, şu kızı üzdüğünü bilelim, vallahi tepene çökeriz," dedi bana.
"Bilmez miyim abla? Yok öyle bir şey de, ben asıl Aras efendiyi düşünüyorum.. asıl Allah ona yardım etsin," dediğimde güldük ve kapının zili ötmeye başladı. O anda birbirimize baktık.
Kapıyı kim açacaktı? * * *
"Kız bana bak.. bence Alptekin açsın kapıyı, sende koş mutfağa... ordan çıkıyormuş gibi yap," dediğinde Emoş abla, Alptekin ile birbirimize baktık. Pis pis güldü Tekom. Bense o biçim korkuyorum ya. Tekoyu'da bunlar kendilerine benzettiler ya. Tam maceraperest, deli hepsi.
Ayyy! Kapıdalar artık ya.. tıklatıyorlar kapıyı. Çocukların neşeli sesi burdan duyuluyor. Emoş abla bana, "koş kız mutfağa," diyince fısıltıyla, hemen yok oldum ortadan. Oda salona geöti hemen. Çok heyecanlıyım ya. Ne olacak bu işin sonu?
Uyyyhhhh! Kalbim deli gibi çarpıyor.. ya bu Alptekin'de az değil. Aras bey onu görünce bir anda karşısında kalpten gitmese iyi... hay Allahım ya! * * *
Kapıdayız ve ben heyecandan birazdan mefta olmasam iyi ya! Kapıyı kim açacak yav? Biraz olsun onları tanımışsam, Teko uyuzu açacak kapıyı ve bizim ki şok şok şok! Flaş... flaş... flaş... hatta o biçim kapak!
Uyyyyyhhh! Ölecem heyecandan yav..
oyhhhhh... işte anahtar döndü içerde, emniyet kilidide açıldı. Duyuyoruz tüm sesleri. Ahanda açıldı kapı ve benim gözler Aras'ta..
Uyhhhhh!
Adam benbeyaz oldu yav! sanki suratına beyaz pudura attılar ve Teko, pis pis sırıtıyo ya.
"Hoşgeldiniz... alayım mı kızı?" derken hamle yaptığı benim zilli, anında babayı sattı... adam kızına şaşkın gözlerle bakıyor... vallahi yüreğine inecek! Dondu, kaldı... hem Alptekin'i bir anda karşında gördüğü, hemde kızı o biçim satışta olup, Teko'nun kucağına gittiği için... ayy kopacam, kopamıyorum..
"Hoşbulduk Teko," dediğimde, Aras şok olmuş gözlerle dönüp bana baktı.
Ne bakıyosun ya öyle hayalet görmüş gibi... ohhh olsun sana ohhhh!
Teko, kucağında kızımızla kenara çekildi ve, "lütfen Aras bey, buyrun içeri... kapıda kaldınız," dedi inadına ya ve İşte Birce göründü ufukta. Oyyy o üzerindeki beyaz elbiseyle çok tatlı olmuş ya ve Aras, hala şaşkın.
"Aras...girelim artık," dediğimde bana baktı ve toparlandı bir anda. "Tabii," dedi ve geçmem için kenara çekildi. Hiç beklemeden içeri girdim ve elinden tuttuğum Urasım'ın ayakkabılarını çıkarmak için yere çöktüm. Aras hemen, "sen rahatsız olma ben çıkarırım," dediğinde tepemde, hatta önümde dikiliyordu. Aklı sıra Teko ile aramda paravan görevi görüyor.
Allahım katılırcasına gülmek istiyorum ya. O ara Birce'de elini ona uzatıp, "hoşgeldiniz, Birce ben," dediğinde göz ucuyla onu kesiyordum. Oda Bircem'e elini uzatıp, tokalaşırken, "Memnun oldum Aras ben, hoşbulduk teşekkür ederim," dedi.
Aman çokta kibarızdır bay janti.... gıcık herif!
Sesimizi duyan Emoş ve Hakan abide yanımıza geldiler. Uyhhhh, hoşgeldin, beş gittin, öpüşme, sarılma muhabettiyle evde kısa sürli bir ses cümbüşü yaşandı. Alp ve Uras, sarışınca çok hepimizin hoşuna gitti ya ve bizim zilli kıskandı mı nedir, Teko'nun kucağından iner inmez, gitti Alp'in kolunu mıncırdı ya... hepimiz şok.. Aras, hemen zilliyi kucağına alıp, "çok ayıp kızım.. yapılır mı kardeşe öyle?" dediğinde bizim ki dudağını büzdü. Amman başlamasın ağlamaya, hiç çekemem. Hep birlikte salona geçtiğimizde Aras, ufaktan diken üstünde olmakla beraber, biraz rahatlamıştı ve aslında en çokta Alptekin'in Birce'nin eşi olduğunu anladığı için rahatlamıştı.
Nasılsınızlar, ay teşekkür ederim iyiyizler havada uçuştu, hal hatır sormalar bitince kısa bir an sessizlik oldu ve Birce, liseli bir genç kız heyecanıyla ayağa fırladı, bastıramadığı o heyecanıyla, "kahveleriniz nasıl olsun?" diye sorduğunda gözleri Aras ile buluştu. "Ben herkese uyarım, ayrı ayrı zahmet olmasın," demesi cidden hoşuma gitti.
Hehh! Adam ol len böyle tırşik!
Adamada niye posta koyuyosam onuda anlamış değilim. Hiç zorluk çıkarmaz ki o yeme-içme konusunda. Cidden çok uyumludur. Tatlı bile yemeye başlamıştı adam ya.. ve ahhh! Neyse... dertlenmeyeceğim işte.
Birce kahve için mutfağa gittiğinde bizde Emoş ile soluğu mutfakta aldık.
"Abla bir şey diyebilir miyim ya?" diye izin isteyince Birce şaşırdım. Aramızda böyle bir diyalog hiç olmazki. "Noldu yavrum, söyle tabii," dediğimde gülümsedi önce ve, "yalnız Aras abi on numara beş yıldız ya ve çok yakışıyorsunuz birbirinize... ay abla hep gözleri sende ya.." diyince utandım bende. Salak gibi sırıtmaya başlayınca Emoş, "annaa... yeni gelin gibi süzülmeye bak la!" demesin mi? İyice utandım yav. Uyyyhhh!
Ateş bastı birden, kesin kızarmışımdır da ve Birce'nin son söylediğini düşündüm bir an. Bunu o fark ettiyse kesin o uyuz Teko'da fark etmiştir. Allah verede adamı sinir edecek bir şeyler söylemese, tamda Aras biraz rahatlamışken. Kahve dolu tepsilerle salona geçtiğimizde kapı çaldı ve Emoş, hemen kapıya koştu. Cero, Turgay, Nuray ve Ümit ablada eve giriş yaptılar. Emoş kapıyı kapatıyordu ki Cero, "kız kapama Goncalar, Ebrular geliyor," dedi ve çok geçmeden binanın içinde sesleri duyuldu. Onlarda giriş yapınca ekip tam olduk. Yeni kahveler pişiyordu ki kapı yine çaldı.
La şimdi kim geldi?.. biz tamamız yav çete olarak ve tanıdım sesi. Vay vay vay... Kemal abi ve eşide davetliymiş... desene bizim Aras görücüye çıkıyor bu gece...
Tanışma merasimleri bitince bir ara Kemal abinin Aras'a ufaktan ters baktığını fark ettim ve Aysel yenge dürttü hemen onu. Çok sık olmasada görüştüğümüz ve çok sevdiğimiz insanlar onlarda ve yaş itibariyle bilgemiz Ülkü ablamızla çok iyi anlaşıyorlar. Erkekler, bir ara balkona sigara içmeye çıktıklarında, Emoş ile bende mutfak balkonuna kaçtık, arkamızdan kızlarda döküldü balkona. Birden gözüme salona geçen Hakan abi çarptı. "kız Emoş, seninki salona geçti, seni arıyo olmasın,?" dediğimde Emoş, "yok yav.. telefonunu almayı unutmuştur sehbadan," diyince, "eh iyi madem," dedim ama dikkatimi çekti... hem niye salonun balkonu değilde, Alp'in odasının balkonuna geçtiler ki? Haaa. Doğruya o balkon daha büyük ve açıktı, eh bir sürü adam sigara içince, salonun dar, uzun balkonu duman altı olur ama iyide Emoş'ta bir tuhaflık var ya? * * *
Uzun zamandır bu kadar kalabalık ortama girmeyince, biraz şaşkınım şu an ama daha çok kapıyı açanın ve karşımda dikilenin Alptekin olduğunu görünce elektirikle çarpılmış gibi oldum. Sonrasında evli olduğunu öğrendiğimde ve eşini çok sevdiğini fark ettiğimde acayip rahatladım. Resmen benim Ömrümcem'e baktığım gibi bakıyor oda Birce'sine.. çok tatlı bir çift oldukları belli. İnşallah bende ilk anda çok şaşırdığımı ve gerildiğimi fazla belli etmemişimdir. Dikkatimi çeken başka bir şeyde, Alptekin'in o gün Ömür'e ismiyle hitap edip, bugün sürekli ablam, hanım ablam demesi oldu. Nasıl tanıştı Ömür bu aile ile çok merak ediyorum ama soramamda. Millet yavaş yavaş içtiği sigaraları kül tablasında söndürdü ve içeri geçiyor. Bende sigaramı söndürüp içeri geçecektim ki, Alptekin, "Aras abi bir sigara daha içelim mi?" dediğinde şaşırdım. Aslında gidip telefonumu almak istiyordum. Biz salondsn buraya geçerken, yanıma alıp almama konusunda kararsızlık yaşamıştım. Arada bir de olsa bana bakıp, bakışlarını ışık hızıyla kaçıran Ömrümcem, huylanmasın, yine şüphelenmesin diye sehbaya bırakıp, çıkmıştım salondan ve nedense içimde Başak denen kadının her an beni arayacağıns dair bir his var ve huzursuzum ama yine de Alptekin'in teklifini geri çevirmedim.
Balkonda ikimiz kaldık ve bana Ömür ile önce eşinin tanıştığını söyledi ve kısada olsa hayat hikayesini anlattı. Duyduklarım, öğrendiklerim karşısında kelimenin tek anlamıyla kanım dondu. Üç yıl, eşini görmeden durmak, durabilmek ne demekti, nasıl bir şeydi? Ben sekiz ay Ömrümcem'i göremedim nerdeyse ve artık delirmenin eşiğine gelmiştim. Düşünüyordum, onlar neler yaşamışlar ve niçin ayrı düşmek zorunda kalmışlar... birde bizim ayrılma sebebini düşününce kendime bir kez daha lanet okudum. Pişmanlığım sınır tanımaz oldu ve o an yemin ettim. Sevdiceğimi yeniden kazanmak için her şeye katlanacaktım... ama her şeye.
Karşımdaki bu genç adama müthiş bir hayranlık, saygı duymaya başladım ve içimden bir ses bu çocukla çok iyi dost olacağımızı fısıldamaya başladı.
"Aras abi, bir gün bir yerde oturalım... tam hikayemi o zaman anlatırım," dediğinde gülümsedim. "En kısa zamanda.. Alptekin... çok isterim ve sevinirim," dedim. Bana sanki ilk kez tanışıyormuşuz gibi elini uzattı. Baktığım elini, tüm samimiyetimle sıktım. "Hadi içeri girelim artık, Hakan abi az önce hadi ama dedi ya," dediğinde güldük ve balkonu terk ettik. * * * * *