4 Bölüm. "Sahte yalan"

1393 Words
Kara Başaran Çetin bana iki kişinin ismini ve adresini bulup vermişti. Bu ikinci kişi, Ömer denilen adamdı. Onu bulduğum anda tereddüt etmeden kafasına sıkacaktım. Her şey gayet netti; hesap kesilecekti. Ama işler planladığım gibi gitmedi. Küçük bir kız ansızın ortaya çıkıp, abisinin önüne siper oldu. İlk başta onun sevgilisi olduğunu düşünmüştüm. Ama sonra öğrendim ki, abi kardeştiler. Ne fark ederdi ki? Bana göre bu caninin ölmemesi kabul edilemezdi. Küçük kızın kendini abisi için feda etmesi, bir anlığına bile olsa beni duraklattı. Bu aptallığı onu başka bir cehennemin içine sürüklemişti. Gözlerinde gördüğüm korku ve kararlılık, beni farklı bir yola soktu. Evet, Ömer'in de hesabı kesilecekti, ama içimdeki yangını sadece onun ölümü söndürmezdi. Bu küçük kız, İpek, kendi elleriyle kendi kuyusunu kazmıştı ve farkında bile değildi. Planım basit ama acımasızdı. Onunla oynamak... Tıpkı bir kedinin fareyle oynadığı gibi. Abisinden uzak durmuş gibi yapacak, güvenini kazanacaktım. Ancak her adımda daha derin bir uçuruma sürüklendiğini anlaması uzun sürmeyecekti. Ömer’in de vakti gelecekti elbet, ama İpek’in ceza çekmesi, Ömer’in ölümünden daha tatlı bir intikam olacaktı. O an içimde bir huzur doğdu. İntikam, hızlı bir sonla bitmemeliydi. Bu uzun, acı verici bir oyun olmalıydı. İpek, her adımında bu oyunun kurbanı olacaktı, ama bunu anlaması zaman alacaktı. Kendi ellerimle onu parçalayacaktım. Bu sefer içimdeki yangını söndürecek olan, onun çaresizliğiydi. Şimdilik abisinden uzak durmuş gibi yapacaktım. Planıma sadık kalacak ve bu oyunu ustalıkla sürdürecektim. Onun gözlerindeki korkuyu izlemek, bana aradığım huzuru getirecekti. İsmini verdiği birinci kişiyi planıma uygun olarak evimin altkatındaki depoda tutuyordum. Ona en acı verici ölümü yaşatacaktım. Çünkü karıma tecavüz eden tam bir pislikti. Ömer denilen adam katildi ama bu pislik daha acılı ölümü hak ediyordu. Ve hesabını kendim kesecektim. Önce her el parmağını kestim, sonra ayak parmaklarını, daha sonra kollarını ve ayaklarını tamamen kopardım. Acı dolu inlemeleri sonunda kendini bayılmaya bıraktı. O her acı içinde inledikçe ruhuma şifa gibi yayılıyordu. Karımın ve kızımın intikamı geç kalmıştı belki ama geç kalınmasına rağmen acımı dindirmeye yeten bir intikam olacaktı. En sonunda başını kesip suyla dolu küvete fırlattım. Kanla kaplı ellerimi o suda yıkayıp dışarı çıktım. Adamlarıma söyleyip ceseti götürmelerini ve odayı daha kötü hale getirmelerini istedim. Çünkü İpek sabahına bu odayı temizleyecekti. Ama tam da düşündüğüm gibi temizleyememişti. Temizlemesi bir yana dursun, kan göremiyormuş. Bu beni hiç üzmedi, aksine daha fazla hoşuma gitti. İşime gelmişti, kan gördüğünde halsizleşmesi. Ama saatler geçmiş ve ben odaya girdiğimde, İpek’in küvetin kenarında yerde bayıldığını görmek beni şaşırtmıştı. Hiç değilse bir duvara sinip ağlar diye bekliyordum. Ama o daha zayıf çıkmış ve bayılmıştı. Plana uymayan ve itaatsizlik yapan kişileri getirdiğimiz küfle kaplı odalardan birine götürdüm İpek’i. Giysileri tamamen kan olduğu için hepsini çıkardım. Küçük dediğim kızın vücudunun hiç de küçük gibi durmaması gözümden kaçmadı. İlişkide olduğum kadınlardan çok daha iyi seksi bir vücuda sahipti. Ama hiçbir kadına zorla sahip olacak kadar şerefsiz değildim. O yüzden üzerini örtüp odadan çıktım. Ama planım bu değildi. Tekrar odaya girdiğimde uyanmıştı. Onu yine çıplak görünce zihnime doluşan düşünceleri geri ittim. Ve iğneyi koluna batırdım. Sonra alt kattaki küflü duvarlardan alıp daha temiz bir odaya götürdüm. Aklımdaki plana uygun olarak ona tecavüz etmişim gibi bir görüntü yaratmak için bayılmış halde tam da üzerine çıktım ve bacak arasında duracak şekilde cebimden çıkardığım küçük cep bıçağıyla elimin içine çizik attım. Kanımı çarşafa sürdüm ve yüzüne dikkatle baktım. "Suçun sadece abinin yaptığı hata," dedim. Böbrek tarafında olan dikiş dikkatimi çekti. Yatırırken sağa sola döndürdüğüm için görmüştüm ama öncesinde fark etmemiştim. Diğer oda karanlık olduğu için görememiştim belki de. Ama şimdi daha aydınlık görünüyordu. Parmaklarımı dikişlerinin üzerinde gezdirip sonra kanın tam da bacak arasına geleceği şekilde yatmasını sağladım. Üstünü örtüp odadan çıktım. Nereden bakire olduğunu anladım derseniz. O da bana kalsın. Bir az kadınlığına dokunmuşumdur diyelim. Zaten bakire olmasa başka bir B planı vardı aklımda ama İpek kolay olanı sağlamıştı bana. Bundan sonraki haliyle baş başa kalmasını umarak odadan çıktım. Artık bundan sonrası onun sorunu olacaktı. ***** "Ne yapıyorsun? İn oradan!" diye bağırdım. Pencerede oturmuş, ayaklarını da dışarı sarkıtmıştı. İkinci kattaydık; düşerse büyük ihtimalle ölmezdi ama yer taş zeminle kaplıydı ve kemiklerini kıracağı kesindi. Bir de hasta haliyle uğraşmak istemiyordum. "Yaklaşma! Atlarım yoksa!" diye tehdit etti, sesi titremesine rağmen güçlü durmaya çalışıyordu. Bu çırpınışı içimde hafif bir alay duygusu uyandırdı. Gerçekten mi ne zannediyordu? O kadar kolay kurtulacağını mı sanıyordu? "Yapamazsın," dedim kendimden emin bir ifadeyle ve ona doğru adım attım. Benim ona yaklaşmamla kendini birden pencereden attı, ama kolunu yakalamayı başarmıştım. Parmaklarım bileğine sıkıca sarılıydı. "Bırak beni!" diye ağlamaya başladı. Ağlamaları keskin bir bıçak gibi ruhuma dokunmuyor, aksine sinirlerimi daha çok geriyordu. "Deli misin sen? Buradan atlasan zaten ölmezsin," dedim. O an, yere ne kadar yakın olduğunu fark ettiğinde yüzündeki hayal kırıklığını görmek beni daha da eğlendirdi. "Sen beni öldürdün zaten. Yaşayamam ben böyle," dedi, gözlerinden süzülen yaşlar çenesine kadar inmişti. "Ama söz verdin," dedim, alaycı bir tonda. "Ben sözümde durdum ama sen durmadın. Bana nasıl dokunursun?" "Sana habersiz sahip olmadım. Önceden söylemiştim." "Hayatımı kararttın!" diye bağırdı. "Benim adım Kara zaten. İşim bu İpek hanım," dedim soğukkanlılıkla. Kollarımın arasında titreyen, gözyaşları içinde boğulmuş bu kızın bana karşı çaresizliği, beni daha da kararlı yapıyordu. İpleri elinde tutmaya alışık biri olarak, birini bu kadar kırılgan görmekten garip bir haz alıyordum. "Hadi, kolum yoruldu. Kaldırıyorum seni, fazla direnme," dedim. Ama inatla kıpırdanıyor ve kaldırmama engel oluyordu. İşkenceyi uzatmak istemiyordum ama bu inatçılığı beni delirtiyordu. "Düşmek mi istiyorsun?" diye tehdit edercesine bağırdım ve tuttuğum kolunu aniden bıraktım. Anında yere düştü. Bir an sessizlik oldu, sonra acıyla yere kıvrıldığını gördüm. Bu inatçı ruhunun kırılışını izlemek içimdeki öfkeyi biraz yatıştırdı. Yanına gelen korumalar da durup bana bakıyordu, talimat bekliyorlardı. "Dikkatlice götürüp odaya getirin!" diye sert bir şekilde talimat verdim. Doktorumu aramaya karar verdim. Onu hastaneye götürmek gibi bir niyetim yoktu. Orada büyük bir yaygara koparır, işleri daha da zorlaştırırdı. Bu kız böyle giderse başıma büyük bir bela olacaktı. Olay büyümeden, sesini kesmenin bir yolunu bulmam gerekiyordu. ***** Doktor odadan çıkarken düşüncelerim hala karışıktı. Yatağında baygın yatan kıza gözlerimi diktim. "Durumu nasıl?" diye sordum, sesimdeki sertliği gizleyemeyerek. İpek, yaşadıklarının ağırlığıyla uyuşmuş gibi görünüyordu; bedeninin sınırlarını zorlamıştım ama ona dokunmamıştım. Yine de, içimdeki öfkenin yankıları hala taze. "Ağrı kesici verdim, bir süre uyuyacak. Fazla hasar yok ama doku zedelenmesi var. Bir süre dinlenmesi gerekecek. Yazdığım ilaçları düzenli kullanırsanız iyileşir," dedi doktor, profesyonel bir soğukkanlılıkla. Oktay doktor, her zaman olduğu gibi sessizce işini yapar ve fazla soru sormadan giderdi. Bu tür durumlarda bana sadakati, paradan daha değerliydi. İpek, birkaç saat sonra kendine gelmeye başladı. Gözlerini açtığında, beni yanında gördü ve yüzündeki korku açıkça belliydi. Titreyen bakışlarıyla beni süzdü, sanki gerçekliğini sorgular gibiydi. "Korktun mu?" diye sordum, yüzüme soğuk bir gülümseme yerleştirerek. Ona korkması gerektiğini hatırlatmak istiyordum. Korku, kontrolü elde tutmanın en güçlü yolu. "Hayır," diye inatla cevap verdi, ama gözlerindeki tereddütü görmemek imkansızdı. "Ama korkman gerek," diye devam ettim. Korkunun onu ele geçirmesi gerekiyordu, çünkü bu sadece bir başlangıçtı. "Neden?" diye sordu, sesi hala güçsüzdü ama içinde bir meydan okuma vardı. O korkuya teslim olmak istemiyordu. "Sana dokunmadım," dedim net bir şekilde. Gözleri bana odaklanmış, söylediklerimi anlamaya çalışıyordu. "Ama sen... yaptım dedin... ve o kan?" Gözleri açık tuttuğum elime kaydı, bıçağın çizdiği yarayı gösterdim. O çiziğin sahte bir görüntü yarattığını anlaması gerekiyordu. "Seni kandırdım. Sadece anla diye yaptım. Düşüncesi bile bu kadar zorken, benim karım buna gerçekten katlandı ve öldürüldü," dedim, sesim boğuk bir hıçkırıkla kesildi. Boğazıma düğümlenen acı, beni susturacak kadar güçlüydü. "Ben..." dedi ama ne diyeceğini bilemeden sustu. Gözlerinde beliren pişmanlık ya da şaşkınlık, ona neyi öğrettiğimi sorgulamasına yol açıyordu. "Ama merak etme. Zaten bana geleceksin," dedim alaycı bir şekilde gülümseyerek. Gözlerindeki inatçı ışığın sönmesini izlemek, bana garip bir tatmin veriyordu. Bu oyun henüz bitmemişti; aslında yeni başlıyordu. "O da ne demek oluyor?" diye sordu, sesi titriyor ama içinde hala bir direniş kıvılcımı taşıyordu. Cevabımın ne olduğunu biliyordu, ama duymak istemiyordu. "Manası şu: Teklifim hala geçerli. Benim olacaksın, kendi rızanla," dedim, onu daha fazla kışkırtarak. "Hayır!" diye bağırdı, gözleri alev alev yanıyordu. Direnmeye çalışıyordu, ama biliyordum ki bu direniş geçici bir yanılsamadan ibaretti. Zamanla, o da herkes gibi boyun eğecekti. "Zor kullanmam gerekmeyecek. Çünkü bir gün kendi isteğinle gelecek ve bana kendini bırakacaksın," diye ekledim, sakin ama tehditkar bir tonda. Sözlerim havada asılı kaldı, zihninde yankılandığını görebiliyordum. "Ölürüm de sana gelmem," dedi, sesindeki kararlılık daha da güçlendi. Gözlerindeki meydan okuma belirginleşti. Ama ne kadar inat etse de, sonunun ne olacağını biliyordum. "Ölürsün o zaman," dedim buz gibi bir soğukkanlılıkla. Artık oyunun kuralları belliydi. O ya teslim olacak ya da tamamen yok olacaktı. Ve bu son oyunun kazananı hep ben olurdum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD