1. Bölüm

1070 Words
1- Rüzgar… Kapının gıcırtısı usulca depoda yankılanırken karşımda soluksuzca duran adamın saçlarından kavrayıp “Neden karını dövdün!” diye bağırdım. Otuzlu yaşlardaki adam karşımda titrerken yanımdaki iki adama işaret verip su kovasını getirttim. “Aklı başına gelene kadar kafasını sudan çıkarmayın! Haa aklı başına gelmezse de artık son nefesini ciğerlerine su dolarken verir.” Adam yalvararak “Avukat Bey, lütfen yalvarırım bana acıyın! Ben istemeden karımı dövdüm…” dediğinde belimden silahı çıkardım. “Avukat adliyede! Burada avukat yok, sadece benim hükmüm var. Mesela alnının ortasına delik açsam nasıl olur Fikri?” diye sordum. “Bir daha olmayacak. Söz veriyorum. Karım beni affedene kadar kapısında yatacağım.” “Yoook yok öyle bir dünya! Yarın adliyede paşa paşa karın senden ne istiyorsa verip boşanacaksın. Ha sonra seni affederse kendi aptallığı. Haa affetmezde müvekkilime rahatsızlık verecek olursan seni nerde olsan bulurum ve o güzel kafatasından su içerim. Anladın mı lan piç herif!” Sonra adamlarıma işaret verdim. “Karısını nasıl dövdüyse aynı şekilde ama daha sert dövün,” dedim. Adamım Bahri başını sallayıp “Kara Beyim, kaç kemiği kırılsın?” diye sordu. Adamlarım bana Kara Bey derdi. Rüzgar ise kimliğimde ve sosyal çevremde bilinen yasal adımdı. Ve ben illegal olan hayatta da vardım. Annemin bile bu hayatımdan haberi yoktu. “Yüzü temiz kalsın. Gerisi serbest.” “Şikayet ederim! Polisi ararım!” Kaşlarımı çatarak adama baktım. “Öyle mi paşam? Sen hiç Esenler soyadını duymadın mı? Ya da Beyzade soyadını? Sen daha polise derdini anlatamadan ne olur biliyor musun? Birisi gelir o güzel kafana kurşunu saplar. İstersen dene şansını,” diyerek telefonu ona uzattım. Fikri telefonu almak yerine dizlerinin üstüne çöküp “Affedin Rüzgar Bey, eşeklik ettim. Elim kırılsaydı da dövmeseydim… Yemin olsun bundan böyle karıncayı bile incitmem!” diyerek dil dökmeye başladı. Onu affetmedim. Adamlarım eşşek sudan çıkıncaya kadar bir güzel Fikri’yi yumuşattı. Ben de dosyamı kapatıp yarın ki dava için son notumu da yazdım. Ve böylece bir kadın daha psikopat bir kocadan kurtulacak. *** Ertesi gün duruşmaya katıldım. Fikri’nin yüzü gözü temiz olsa da vücudu çürük içindeydi. Adamlarım sözümü dinleme konusunda fazlasıyla hassastı. Dava bitince kendimi ofise attım. Melike Hanım da benimle gelip son kez teşekkürünü edip gitti. Kadının yüzündeki o tebessüm bana yetmişti. Günlerim bu ara çok yoğun geçiyordu. Bir yandan ailemin evlilik konusunda baskılarıyla uğraşırken bir yandan boşanma davalarına koşuyordum. Tabii şiddet yüzünden olanları ekibe paslamak yerine bizzat ilgileniyorum. Bu günlerde derdimi dinleyen tek kişi dayımın oğlu Vedat Beyzade’ydi. Onunla yıllardır çok yakındık. Hatta şu mafyacılık konusunda bana yardımı da dokunmuştur. Bir de hem doktorum hem arkadaşım Arslan var. Çapkın doktorlar listesinde başı çekenlerdendi. Akşam iş çıkışı Arslan aradı. Bu akşam işim yoktu. Kafa dağıtma teklifini kabul edip adrese doğru yol aldım. Gittiğimiz barda votkalarımızı içerken Arslan’ın iki arkadaşı yanımıza geldi. İki genç kadın oldukça cesur giyinmişlerdi. “Tanıştırayım kızlar, Avukat Rüzgar Esenler. İlerde evlenmek gibi bir hataya düşerseniz eğer sizi tek celse de kurtaracak olan adam.” Sarışın olan kız elini uzattı. Elini tutup dudaklarıma götürdüm. Yüzünde hoşnut bir bakış vardı. “Ben Zerrin, boşanmak için değil de boşalmak için seni arasam olur mu?” İki kadın birbirine bakıp şuh kahkaha atarken Arslan bıyık altından bana gülüyordu. Kadınların tavrını beğenmemiştim. “Hoş bir teklif, ancak ben biraz seçiciyimdir. Yardımcı olabileceğim başka bir konu var mı?" dedim. Kadınlar bozulmuştu. Arslan ikisini yanında götürürken ben de içkimi yudumlamaya devam ettim. Sanırım böyle seviyesiz kadınlar yüzünden hayatıma kimseyi almayacağım. İçkimi yudumlarken barda oturup etrafı gözlemlemeye başladım. Bir yandan insanların neşeli sohbetlerine kulak misafiri olurken bir yandan da günün yorgunluğunu üzerimden atmaya çalışıyordum. Arslan, kadınları götürdükten sonra tekrar yanıma döndü ve biraz sert bir tavırla söze girdi. "Rüzgar, her zaman bahanelere sığınıyorsun. Zerrin gayet hoş bir kadındı. Boşuna terslediğinin farkında mısın?" dedi. Ciddiyetle ona dönüp, “Zerrin gibi kadınlardan nefret ettiğimi biliyorsun," dedim. “Rüzgar, tamam da en son ne zaman bir kadınla ilişki yaşadın? Annenin evlenmeni istediği Vedat’ın kardeşi Hazal’ı saymıyorum tabii ki… Aylardır kimseyle görüştüğünü de hatırlamıyorum. Yoksa cinsel tercihlerin mi değişti," dedi alayla. “Saçmalama lan, sadece doğru kadını bekliyorum.” “Off doğru kadın diye bir şey yok! Aşk ise tamamen palavra! Bak bence sen bahaneye sığınıyorsun. Şimdi bahaneyi bırak ve kendine birini bul. Yoksa annenin ısrarlarına yenik düşüp kuzeninle evlenmek zorunda kalırsın.” Düşünceli bir şekilde ona baktım ve kararsızlık içinde gidip geldim. Arslan'ın söylediklerinde biraz haklılık payı olduğu aşikardı. Belki de hayatı akışına bırakmam en doğrusuydu. Hazal’la evlenmek gibi bir niyetim olmasa da nereye kadar anneme direneceğim? “Hazal’a alternatif olarak kimi bulacağım ki? Öyle biri olmalı ki ciddi düşünecek olursam bizimkiler ağzını açamasın. Zerrin gibileri sakın söyleme! Hem bizimkiler istemez hem de beni boynuzlamayacak biri olmasını isterim.” Arslan içkisini elinde yavaşça çevirirken gözleri aniden ışıldadı. “Seninle küçük bir oyun oynayalım. Bildiğime göre son asistanın istifa etmiş. Tabii ki buna şaşırmadım. Sonuçta yanına yeni asistan alacaksın değil mi?” “Evet. Doğru. Konumuzla ilgisi nedir?” “Aslında asistan seçmek yerine gelen başvurular arasından kendine sevgili seçmeye ne dersin?” Ben de ciddiye alıp dinliyorum. Her zamanki hovarda Arslan işte… “İşimle aşk hayatımı ayrı tutmayı tercih ederim.” “Sen bu kafayla yalnız öleceksin. Hem istesen bile senin gibi kazulet bir adama kimse aşık olmaz. Hem aldığın asistanlar haftasında istifa edip giderken benimki de laf!” Kaşlarım istemsizce çatıldı. Asistanların işi bırakma konusunda haklıydı. İş konusunda disiplinliydim ve hata kabul etmiyordum. Ayrıca çalışma saatleri fazla geldiği için maaş iyi de olsa dayanamayıp işten ayrılıyorlardı. Kimisi ise seviyesiz davrandığı için istifasını istediğim de oluyordu. Ama yine de Arslan’ın böyle konuşması beni germişti. “Yanılıyorsun Arslan, istesem karşıma çıkan her kadını kendime aşık ederim. Ama ben mantıklı bir ilişki arıyorum. Kafama göre birini bulursam gerçekten evlenebilirim.” “Eee tamam işte, asistanını ona göre seç ve kafama yatarsa evlenirsin. Kafana yatmazsa da kovarsın. Eğer yeni asistan hoşuna giderse bir haftada onu tavlayıp evlenmeye ikna edebilir misin?” “Elbette. Türkiye’nin en başarılı avukatlarından biriyim. İkna kabiliyetimi hafife alıyorsun doktor bey.” Arslan kadehini kaldırıp “O halde var mısın iddiasına?” diye sordu. “İşe alacağın kadının deneme süresi bittiği halde işten çıkarmadıysan onu evliliğe ikna etmek için tam bir hafta süren olacak.” “Peki anlaştık. Kaybeden 1 milyon dolar öder.” “Milyonluk bahis diyorsun. Kaybedeceksin Avukat Bey!” “Göreceğiz Doktor Bey!” El sıkıştıktan sonra ayaklandık. Bu oyun hoşuma gitmese de ek büyük zaafım girdiğim her davayı kazanma üstüneydi. Ve bu iddiayı da ben kazanacağım. Yeni asistanımında deneme süresi dolmadan işten kaçacağına eminim. Yani bu iddia yalan olacak yüksek ihtimalle… ***
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD