Sonraki gün daha sakin bir sabah görünümündeydi. Kahvaltıda artık konuşmalar biraz daha canlanmış, Hasan'ın boş kalan sandalyesi bir tek annesinin gözüne batmaya başlamıştı. Herkes acısını anlıyor, ellerinden geldiğince paylaşıyorlardı. Lakin Rojda hanımın her bir kelimesi insanları ondan biraz daha uzaklaştırmakta, onu biraz daha yalnızlaştırmaktaydı. Niran'da ailesi kadar çaresizdi bu konuda. Hatta onun ki biraz da umursamazlığa doğru yol alıyordu zira Rojda hanımın ortaya attığı hemen her lafı dönüp dolaşıp kendisine çarpmakta, bir şekilde adı ya da sanı geçmekteydi. "Ne zaman gideceksin?" diye soran abisiyle boşalttığı kahvaltı tabağından başını kaldırıp çay bardağına uzatarak omuz silkti. Neden bilmese de, henüz bunları konuşmanın erken olduğunu düşünüyordu. "Gidiyor musun?" diy