Bölüm 7: Şart

1702 Words
Şehvetin ayak parmaklarına kadar iz bırakan yanılsaması, yüreğe batırılan bir kıymık parçası gibiydi. Küçüktü, ama etkisi büyüktü. Yangınını harlayan şey ise dudaklardan dökülen her bir harlı kelimlerdi. Tutkunun zemheriye bulandığı acılar ve yalanlar birleştiği anda nükseden alev tenleri kolayca yakabiliyordu. Şehvetin kelime anlamı ateş ile eş değerdi. Her ikisi de yakıcı her ikisi de ölümcüldü. Peki ya biz yanıyor muyduk? Henüz değil. "Bora..." bana kısa bir bakış atıp etrafına baktı ve arabanın arka kapısını açıp ikimizi bir içeri soktu. Ben, gözlerim heyecandan ve korkudan irileşmiş bir şekilde ona bakıyordum. Ben böyle bir şey yaşamamıştım ve yaşayacaklarım beni korkutuyordu. Ya da yaşayacak mıydım orası bile muammaydı. Söz konusu bensem her şey olabilirdi. Bacaklarım beline sarılı bir vaziyetteyken benim şaşkın bakışlarım atında bir bacağını içeriye soktu ve dizini kırarak koltuğun üzerine yerleştirdi. Beni yavaşça koltuğa yatırdı ve diğer bacağını da içeri sokup arkasından kapıyı kapattı. Şu an bir bacağı dizimin arasındayken üzerime doğru eğildi ve gözlerimin içerisine baktı. "Seni seviyorum." Bazı kelimeler vardır, insanın ruhuna işler onu derbeder eder. Ben derbeder olmuştum avuçları acı kokan bir adama. Her şeyimi alaşağı etmişti, gökyüzü bile ağlar olmuştu halime ilk defa böyle hissettiğim için. Bu sözlerin ardından dudaklarını şakaklarıma bastırdı ve ılık nefesini yol çizercesine kulaklarımın arkasına bıraktı. Dudakları şakaklarımdan aşağı inerek elmacık kemiklerimi buldu ve dilini çıkartarak kuş tüyü gibi üzerinde gezdirdi. Dili usulca elmacık kemiklerimin üzerinde dolaştığında karıncalanma hissi ile olduğum yerde kıpırdandım. Dilinin yerini dudakları aldı ve aşağıya doğru inmeye başladı. Bir dakikaya ne oluyordu? Olayın hızına yetişemiyordum ve elim ayağım buz tutmuş gibiydi. Benim iznim olmadan bana dokunuyordu. Bu zannımca yasaktı velhasıl onun içinde öyle olmalıydı. Aralanan ağzım ile şaşkın bir balığa dönsemde şu an ne korkudan ne de şaşkınlıktan tepki veremiyordum. İş çığırından çıkıyordu ve benim buna dur demem lazımdı. Bu bize yasaktı, bu bize haramdı. "Dur, ne yapıyorsun?" Beni duymamazlıktan gelip, devam etti. Bu sefer kendimi tutamadım. Ben tecrübesiz bir kızdım ve etkilenmem normaldi. Ağzımdan firar eden inleme ile duraksadı ve ateş saçan gözleri gözlerimi buldu. Ardından ise yüzünde büyük bir gülümse oluştu. "O zaman?" Diye mırıldanışı kulaklarımda yankılanmakla birlikte içimde tatlı bir sızı peyda etmişti. "Seni öpeceğim." Fısıldayışım gözlerindeki koyuluğu bir tık daha artırdı. Ellerim ensesini buldu, bir eli hala belimdeydi ve sıcak varlığı da kendini belli etmek istercesine bir nabız gibi atıyordu. Ve bunları unutmak istedim ama bu çok zordu, vücudu vücudumda şekillenmişken ciddi anlamda bu çok zordu. Sol elim ile ense kökündeki saçları çekeledim ve biraz daha yaklaşmasını sağladım. Dudaklarından sızan nefesi dudaklarımı yarıp geçmekle birlikte içimi de sızlatıyordu. Sağ elimi kaldırıp yanağına koydum ve onu biraz daha kendime çektim. Milimler kala arabanın camı tıklatıldığında korkarak Bora’yı üzerimden attım ve elini belimden uzaklaştırıp, üzerimi düzelttim. Bora ilk başta afallasa da sonrasında yüzünde oluşan sert ifadeyle camı tıklatan okul görevlisine baktı. İçerisi arabanın camları filmli olduğu için görünmüyordu ama yine de utanmıştım. Yanaklarım anında kızarırken ellerimle oynamaya başladım. Bora ön koltuğa geçip camı aşağı indirdi ve görevlinin beni görmesini engellemek amacıyla nasıl yaptığını anlamadığım bir şekilde önüme bir kapak indi ve sesleri duyamaz oldum. Gözlerimi kırpıştırıp içimden 'vay be' demeden edemedim. Şu yarım saat içinde yaşadığım şeyler kesinlikle normal şeyler değildi. Derin bir nefes aldım ve heyecandan terlemiş ellerimi kotumun üzerine silip yutkundum. Şu sıralar derin derin yutkunmaktan boğazım tahriş olmuştu. Yaklaşık üç dakika sonra aradaki şey kalktı ve gözlerim Bora’nın sarıyla harmanlanmış yeşil gözleri ile buluştu. Tabi bu buluşma kısa sürdü çünkü üzerimde ki utangaçlığı hala atamamıştım. Ben ne yapmıştım? Kendimden utanıyordum. "Utangaç bir kız olduğunu bilmiyordum...," bakışlarım tekrar bakışlarını buldu ve bulması ile kaşlarımın çatılması bir oldu. "Her gün bir erkekle yakınlaşmıyorum, bilmem anlatabildim mi?" Gözleri anında ışıldadı. Hayır anlamıyorum benim sinirlendiğim şeylerde neden onun gözleri ışıldıyor ki? Manyak mıdır nedir ya? "İşte bu yüzden seni daha çok seviyorum." Nedendir bilinmez 'seviyorum' dediği anda gözlerimi kaçırma isteğiyle yanıp tutuşuyordum ki bu isteği reddetmeyip gözlerimi kaçırmaktan da kendimi alıkoyamıyordum. "Senin yüzünden ikinci dersimi kaçırdım!" "Gitmeyebilirsin." "Yoklama senin defterine yazılmıyor." "Ben hallederim." Şaşkınlıkla ona baktım ve ardından balık gibi açılmış ağzımı kapatıp tekrar araladım ama ne diyeceğimi bilemeyince tekrar kapattım ve sinirle ona baktım. "Kendini ne sanıyorsun sen? Milletvekili falan mı?" "Hayır, normal bir insanım." Maşallah dilde pabuç kadar! Yakında ayakkabımın boyunu da geçecek. "Gidiyorum ben." Dedim ve sinirle kapıya atıldım ama kilit sesini duyunca isyan edercesine inleyip ona döndüm. Yüzünde ki sırıtma ile bana bakması biraz önce olanları aklıma getirmekten başka bir şey yapmıyordu. "Yarım kalmış bir işimiz vardı?" "Sonra." Dediğimde kendime hayret ettim. Ne? Sonra mı? "Hayır şimdi. Hatta şu an benim evime gidiyoruz ve sen beni öpeceksin." Yüzüm anında kızarırken bu kızarıklığı sinirli yüz ifadem ile örtmeye çalıştım. "Bana ne ya, hayırdır bu kadar erken eve atma çabaları falan?" "Sus güzelim. Seni eve atmıyorum, sadece beni daha iyi tanımanı istiyorum." Somurtarak kollarımı göğsümde bağladım ve arkama yaslandım. Arka koltukta oturuyordum ve dikiz aynasından bana bakıp duruyordu. Daha iyi tanımakmış, burada da tanıyabilirdim. Neden ev? Yoksa bana tecavüz edip böbreklerimi mi satacaktı? Tamam, son söylediklerimi unutun. "Ne var?" Diye çemkirdiğimde yüzünü buruşturdu. Çok mu bağırdım? Umurumda bile değil, kanasın kulakları. "Çemkirmeni bile seviyorum ama bebeğim öne gelmeyi düşünüyor musun?” bebeğim demesi ile nefesimi tuttum, kalbim maratona koşarcasına hareketlendi. Tamam sanırım çok abartıyorum ama, içimde çığlık çığlığa bağıran bir şey vardı ve her kelimesinde ayrı bir ahenkle atmaya devam ediyordu. Daha önce de demişti sanırım lâkin şu an daha bir güzel dedi, ya da ben saçmalıyorum, her neyse. Bu sefer geri laf vermek yerine uysal bir kız olarak öne geçtim ve sakince arkama yaslandım. Şu an içimdeki hisler inanılmazdı. Ben farkında olmadan oluşan o enfes duygu kelebeklerin içimde bir diyardan diyara uçuştururcasına oluşturduğu etki gibiydi. Neden böyle oluyordu bilmiyorum ama ona bağlanmaktan korkuyordum, ben erkeklerden uzak duran kız, ilk defa bir erkeğe bu derece yakındım ve… Ve bağlana bilme olasılığım çok yüksek dereceydi. Bu korkutucuydu nazarımca. İlkleri yaşamak başkaydı hem de bambaşka. "İnat etmemen beni şaşırtmadı desem yalan olur." Diyerek afallamış sesiyle konuşunca ona döndüm. "Şansını zorlama!" "Biraz önce çok daha güzel şeyleri zorladık." Dediğinde yüzüm anında kırmızı kesildi. Sustum, diyecek lafım yoktu. Lanet olsun nereden vuracağını biliyordu. Ona ters ters baktığımda alenen sırıttı. "Kızarmışsın, rus güzeli. Aslında sana rus kızı dememeliyim çünkü sen, onlardan bile mükemmelsin." Kulağıma dolan itiraflar yanaklarımın dağa kızarmasına neden oldu." Hiçte bile kızarmadım," diyerek cama bakmaya başladım. Oda fazla üstelemedi çünkü üstelerse biliyordu ki onu hayattan bezdirebilecek kıvama getirebilirdim. Ayrıca bana rus kızı demesi artık sinirimi bozmaya başlıyordu çünkü anladığım kadarıyla rus kızlarını oldukça beğeniyor ve hoşuna gidiyordu. Patlamama ramak kalmıştı. "Nereye gideceğiz?" "Evime." Başka da bir şey sormadım, nasıl ben sınırları aşınca sinirleniyorsam, karşımdakinin de sinirlerini düşünerek hareket ederdim, yanımdaki insanı kendimden bezdirmek istemiyordum. Hele ki bu insan beni bu kadar severken... Araba yola hızla atıldığında yeni farkına vardığım gerçekler ile yutkundum... aman Allah'ım ben bir BMW i8 'in içindeydim ve Bora’yla didişmek yerine bu araba ile aşk yaşayabilirdim. "Samuray..." diye hayranlıkla konuşmam ile merakla bana döndü. "Efendim güzelim?" "Sırf bu araba için bile seninle evlenebilirim." Dediğim anda, söylediğim şeyin farkına varınca gözlerimi irice açıp ona baktım. O ise koyulaşmış gözleri ve kasılmış vücudu ile ne yapacağını şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. Sonrasın da ise yüzünde güzel bir gülümseme oluştu. Sanırım bu gülümseme için her şeye değerdi. "Hayali bile güzel..." o kadar sessiz söylemişti ki kendi kendine konuştuğunu anlamam pekte uzun sürmedi. İstiyordu. Benimle evlenmek istiyordu ve bunu düşünebilecek kadar seviyordu beni. Bunu anlamıştım artık, gerçi bu kadarını anlamayan birine salak derdim. Durmadan beni gerçekten sevip sevmediğini sorgulayamazdım. Sevmeseydi, yanımda olmazdı. Sevmeseydi, bu kadar ışıltılı gülümsemezdi. Ve sevmeseydi, bana böyle bakmazdı. Belki basit düşünüyordum ama unutmamalıydım ki, insanlar hatalarından ders çıkarırdı. Boğazımı temizleyip önüme döndüm ve yola bakmaya başladım. Oda tıpkı benim gibi boğazını temizleyip; "Arabalarını sevdiğini biliyordum ve bir BMW i8'in hayalinin ötesinde bir yerlerde olduğunu da biliyordum." "Ama nasıl?" "Camın önünde bir kere arabaları seyrediyordun ve kendi kendine konuşmuştun. Hatırlıyor musun? Tam olarak şöyle söylemiştin; hah siz bunlara araba mı diyorsunuz? Hiçbirisi bir BMW i8 etmez. Gerçi o hayallerimin de ötesinde bir araba. Buralarda bir yerde olması komik olurdu." Dediğinde o anlar aklıma gelmişti. Hatırlıyordum. Kitap okuyordum ve sıkılınca komodinin üzerine bırakıp dışarıda ki arabaları seyretmeye başlamıştım. Arabalar çoğu kız için bir tutkuydu. Doğru duydunuz, bu dönemlerde artık kızlarda araba sevdalısı olmuştu ve bunun örneklerinden biri bendim. Benim gibi Şimal de araba hastasıydı ve şu an ona 'bir BMW i8 in içerisindeyim' desem bana asla inanmaz ve kıçıyla gülerdi. O Audi serisinde ki arabalarla ilgileniyordu çünkü, diğerlerinin hayalden ibaret olacağını düşünürdü. Ki öyleydi de zaten. Ama ben şu an o hayalin içerisindeydim. "Beni düşünmen çok güzel." Diye mırıldanıp arabanın içini incelemeye devam ettim. "Ben zaten hep seni düşünüyorum." Bir şey diyemedim, daha doğrusu demeye dilim varmadı desek yeridir. Telefonumdan bildirim sesi yükselince, Bora’nın bakışları eşliğinde telefonun kilidini açtım ve mesajın kimden geldiğine baktım. Şimal? Neredesin sen? ( 09.25) Dünya da. (09.26) Bora bana merakla bakmaya devam ediyordu. "Kimmiş o?" Sesindeki hafif kıskançlığı yanlış mı duydum bilmiyorum ama bunu sezmiştim. "Şimal." Yüzünü buruşturup homurdanarak; "O çenebazı hiç sevmiyorum." Gözlerimi devirerek bir şey söylemedim. Savunmayacaktım çünkü Şimal'i genelde kimse pek sevmezdi. Biraz... patavatsız bir kızdı. Telefona tekrardan baktım ve gelen mesajı okudum. Salak adam gibi söyle! (09.28) Bora’nın yanındayım ne oldu? (09.29) Aptal, çabuk okula gel! Abin okula geldi ve seni bulamayınca okulu ayağa kaldırdı! (09.30) Gözlerim korkuyla irice açıldı ve hızla Bora’ya döndüm. "Çabuk beni okula geri götür.!" Abim...ortalığı yıkardı. Bunu biliyordum hele ki bunu ondan sakladığımı öğrenirse benimle hayatta konuşmazdı bile. Kahretsin ne yapacaktım ben? "Ne oldu?" Dedi Bora yüzümde ki endişeli ifadeye karşı kaşlarını çatarak. "Abim okula gelmiş ve beni arıyor. Samuray ben bittim." "Pekâlâ bir şartla seni okula götürürüm." Dediğinde gözlerim irice açıldı. Şu durumda ne şartından bahsediyordu Allah aşkına ya? "Ne diyorsun ya, çabuk okula geri götür beni." "Yarın okul çıkışı evde kaldığımız yerden devam edersek eğer, bu olayı halledeceğim. Ve abinle kavga etmeni engelleyeceğim." "Nasıl?" Diye sorduğumda bana bir bakış attı. "Kabul ediyor musun? Etmiyor musun?" İçimde sebepsiz yere ona güvenmemi söyleyen bir ses vardı ve ben o sese kulak verecektim. "Tamam, kabul ediyorum. Sür şu arabayı okula." Beni onayladı ve arabayı kavşaktan U dönüşü yaptırarak döndürdü ve okula doğru sürmeye başladı. İçimde peydah eden korkuyla ve damağımda iğrenç bir tat bırakan endişeyle başa çıkmaya çalışıyordum. Bu gerçekten iğrenç ve acınasıydı. İnsan kendi haline acımadan edemiyordu. Umarım...umarım abim Pamir ile karşılaşmazdı ve yine umarım, Pamir abime beni sevdiğiyle ilgili şeyler gevelemezdi. Olacaklar, beni korkutuyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD