Gamze
Akşam çok güzeldi. Güzel mi dehşet dehşet resmen. Bu adam bu işi biliyor. Adam bu işin ustası. Yanına çırak diye dünyayı alır.
Çok ağladım, ne yapacağımı bilemedim fakat sonu iyi bitti. Hâlâ korkuyorum. Arkamı dönmemle Yağız başka kadınlara gidebilir.
Bu korku çok kötüymüş. Nasıl kabul ettim hemen ben evde oturayım sende git milletle eğlen diye. Salak kafam. Hep tez canlı biri olmuştum. Sonunu, başını, arkasını düşünmeden söz verir ya da konuşurdum. Başıma ne geldiyse bu huyumdan geldi.
Bilmediğimiz işler olunca sallaması da kolay oluyor. İnsan evlenince yanındaki eşinin kimseye bakmasını istemiyormuş. Böyle şeylere hiç takılmazdım. Ben öyle sanıyordum yani. Şu işe bak ki en zoruma giden bu oldu.
Akşam o da rahatlayınca uyuduk birlikte. Bana ilk ders olarak elimi ve dilimi nasıl kullanacağımı öğretmişti.
O parmaklarını ıslatmak için ağzımı kullanması. Sonra o parmaklar yerine aletinin alması. Offf
Hep kendine çalışıyor uyuz işte. Aslı böyle şeyler söyleyince bile midem bulanırdı. Söylemek değil yapmak farklıymış. Tecrübesiz olabilirim ama bunu anlayabiliyordum. Onun heyecanı bile bana bulaşıyordu.
Onun inlemesi bende yankı buluyordu. Benim hareketlerim onda bir tepkiye yol açıyordu. Ona elimi sürünce yada o bana dokununca sanki ortada bir kıvılcım yada elektrik vardı. Tabi şantellerimi attırmasa iyi olacaktı. O kadar da olur değil mi?
Bazı korkuları vardı ama ben bunu sadece bağlanma problemi olarak görmüyordum. Farklı bir şey vardı. Anlamlandıramıyordum. Tecrübesizlik burada elimi, kolumu bağlıyordu işte.
Ona baktım da. Hâlâ uyuyordu bana sarılmış. Ahtapot gibi sarmıştı beni. Gören diyecek karısını bırakmak istemiyor. Ona daldım. Yüzü o kadar masumdu ki uyurken. Ne diyorsun sen ya saçmalama iyice pollyanna oldun.
Ben yavaşça kalkmak isterken beni daha sıkı tuttu.
- Nereye pastırmam.
- Tuvalete bırak beni.
- Çabuk gel deyip popoma şaplak attı.
- Ayy Yağız ya
Beni bırakmış. Yastığa doğru sırıtıyordu. Uyuzz
Kalkıp tuvalete gittim. İşlerimi hallettikten sonra elimi yıkarken aynada bir baktım kendime. Dudaklarım şişmiş, boynum ve göğüslerimin ara ara yerlerinde izler var. Her yerde izler var. Dün akşam beni emerken baya iyi iş çıkarmış.
Sinirle içeri daldım.
- Yağız bunlar ne dedim izleri göstererek. Sadece külodum vardı onun dışında çıplaktım.
- Çok güzel memeler dedi sırt üstü yatarak. Ellerini başının arkasına koydu ve sırıtıyordu. Üzerine çıktım.
- Pislik yapma bu izler ne? Diye vurmaya çalışıyordum. Ellerimi tuttu beni birden altına çekti.
- Bana ödül sana ceza? Yüzümüz arasında mesafe yoktu.
- Ne demek bu ?
- Bir daha öyle kıyafetler giyemeyeceksin. Sürekli yerine yenileri gelecek bu sana ceza. Bir de gördükçe benim olduğunu hatırlayacaksın bu da bana ödül.
- Ben ödül ya da ceza olmak istemiyorum.
- Ne istiyorsun?
- Senii dedim.
Birden şaşırarak
- Ne demek istiyorsun?
- Ne diyeceğim işte dün gece çok güzeldi devamını istiyorum dedim biraz utanarak. Yüzü değişmişti ama ne düşündü ki acaba ?
- Sen ne sandın Yağız Bey?
- Yok bir şey pastırmam benim çıkmam lazım dedi tam kalkacakken tuttum.
- Nereye?
- Babaannemle konuşmalıyım. Buradaki şirketlerle ilgili bir sıkıntı olmasın.
- Tamam dedim. Kalkıp bana şöyle bir baktı.
- Gamze...
- Efendim.
- Yok bir şey deyip banyoya gitti bende hâlâ yorgundum. Biraz daha uyudum. Yağızın gittiğini bile anlamamıştım. Sonuçta gerçek kocam değil. Asla yolcu edemem. Cehenneme kadar yolu var. Banane canım, değil mi ?
Uyandığım da baya geç olmuştu. Saat ikiye geliyordu. Kalktım ama yapacak bir şey yoktu. Telefonumu aldım günlerdir sadece iyiyim diye mesaj atıyordum Aslıya.
Şarjı bitmişti onu prize taktım. Telefonla yemek söyledim. Çok acıkmıştım. Kapıyı açtığımda Yalın kapıdaydı.
- Gel Yalın birlikte yiyelim.
- Afiyet olsun sana yenge.
- Sen hiç uyumuyor musun?
- Olur mu öyle şey yenge?
- Ne bileyim ne zaman görsem hep kapımızdasın.
- İşim bu Yenge.
- Gel biraz sohbet edelim. Baktım gelmeye gönlü yok
- Gel işte ne olacak. Yengen değil miyim? Güldü.
- Tamam yenge
İkimizde içeri girdik. Ben masaya otururken o da karşıma geçti.
- Çay mı kahve mi?
- Sen zahmet etme yenge
- Otur şuraya çay var ama kahve de söyleyebilirim dedim.
- Çay olur yenge. Çayı bardağa doldururken. Ne kadar çok yenge diyor bu da .
- Yağızla ne zamandır tanışıyorsunuz?
- Beni buraya ağzımdan laf almak için mi çağırdın yenge ?
- Lütfen Gamze de ve hayır sohbet olsun diye sordum. Sonuçta Yağızdan başka ortak noktamız yok.
- Haklısın yenge. Eline bakıyordu utangaç çocuk bu. Zarar gelmez herhalde.
- Eee
- E si yok yenge babam Karaman ailesi içim çalışıyormuş. Dedem de öyle.
- Zorunluluktan yani. Gıcık oldum ailesine ya herkesi bir şeylere mecbur ediyorlardı.
- Yok yenge okuttular sağolsunlar. Abi diyorsam gerçekten abilik yaptı hatta babalık. Yağız abim kimseye benzemez.
- Abine toz kondurma zaten.
- Yenge seni zorladı mı?
- Hayır ama babasının hayrına yapmadı bu iyiliği. Tamam neyse ya sen ne okudun?
- Fen edebiyat yenge.
- Gerçekten mi ben hiç tahmin edemezdim.
- Öyle işte okul bittikten sonra geldim. Abimin peşine düştüm. Pişman da değilim.
- Böyle okumuşsun falan kendine yazık etmiyor musun?
- Yenge abim, annem kanserken ona ilik verdi. Hem de kendi o kadar zor durumdayken. Çok şaşırdım birden. Yağız gibi bir adam kendi yanında çalışan birine ilik naklinde mi bulunmuştu. Gel de inan şimdi bu bilgiye.
- Neee. Yağız mı? Zor zaman derken hem.
- Bunları anlatmak bana düşmez ama abim çok iyi biri. Şimdiye kadar yüzü gülmedi. Sadece seninle gülsün istiyorum. Üstelik o bana git hayalindeki gibi öğretmen ol dedi ben onu bırakmadım. Üç gün kapısında yattım. Mecbur kaldı.
- İnanamıyorum. Yağız dışarıdan biraz şey görünüyor ... ne yaşadı ki?
- Yenge ne olur bana sorma.
- Yengen değil miyim? Hani sen bana yardım etmek istiyordun.
- Yenge
- Bak yemin ederim ki kimseye söylemem Yağıza bile.
- Bana kalmamış.
- Tamam ama sorunu bilmezsem nasıl gerçek bir çift olacağız.
- Yaa ama
Ahh çok merak ettim nolur söylesen ya. Ben meraklı bir kadınım. Yılan var girme dedikleri deliğe ilk ben elimi sokarım. Beni nasıl meraklandırıp öyle bırakırsın.
- Yalın
- Yenge benim gitmem lazım çay için teşekkürler. Daha bir şey söyleyemeden gitti. Beni bir ton soruyla baş başa bıraktı. Ahh Yağız ne yaşadı ki acaba ne olabilir yani. Odasında kilitli mi kaldı? Ne olabilir yani.
Zengin ailesi var. Tamam annesi ölmüş ama babası, babaannesi var. Kimsesi olmayanlar ne yapsın? Gidip de bilmediği adama kendini sevdirmek için bedenini kullananlar. Gözlerim dolmuştu. Kime ağladığımı bile bilmiyorum ama o gamsız her şeyde kızları yatağa atacak gibi duran, sanki dünya umurunda değilmiş gibi havası olan gülüşü güzel adamın bir zamanlar mutsuz olduğunu bilmek bile beni ağlatmaya yetiyordu.
Salak Gamze. Sen düşsen kim yanında olur? Sen adam için ağla o da başka kadınların yanına gitsin. Aslıyla Çağladan başka kimsen yok anla bunu.
Kendine gel Gamze sen ne yapıyorsun? Biri görse ne düşünür. Ben ağlamam ki hiç ağlamadım. Başıma ne zorluk gelirse gelsin ağlamam. Silkelendim ama içime düşen kurt beni uzun süre oyalayacaktı.
Kahvaltı yapmıştım ama neredeyse akşam olacaktı. Ne yapacağımı bilmediğim için oteldeki ya da yakınlardaki mağazaları gezmeye karar verdim. Hazırlandım bilin bakalım ne oldu tabi ki izlerden yine tamamen sardım kendimi.
Keşke Aslının söylediği fondöten, makyaj malzemesi falan alsaydım yanıma. Onunla kapatırdım. Neyse aklımın bir köşesine yazayım da onları alayım. Böyle olmaz. Belli ki Yağız Bey rahat durmayacak.
Ahh Yağız ahh alacağım olsun. Ben sana gününü gösteririm. Kapıya çıkıp Yalına söyledim. Dışarı çıkmak istiyorum. Evde kalmaya ya da bir yerde sabit kalmaya hazır değilim.
- Abim biliyor mu?
- Hayır dedim.
- Yenge niye arayıp söylemiyorsun?
- Bende numarası yok ki
Bu söylediğim beni de onu da şaşırtmıştı. Lan ben adamın numarasını bilmiyorum.
- Ben sana vereyim numarayı
- Tamam deyip aldım numarayı. Bir de gizli bir numara aramıştı.
Aman sanki hangi mal ? Bu gençler sürekli arayıp rahatsız ediyorlar. Kesin onlardır deyip Yağızı aradım. Çaldı, çaldı en sonundaki açtı.
- Alo
- Şey Yağız benim Gamze
- Gamze bir şey mi oldu ?
- Yok olmadı da ben otelin içindeki ya da yakınlardaki mağazalara bakmak istedim. Yalın sana soralım deyince aradım işte. Ahh bu ne biçim cümle kurmak adamla neler yap utanma ama telefonda izin almak zor gelsin.
- Bu kimin numarası
- Benim numaram.
- Anladım. Tamam sen bak istediğin bir şey olursa alabilirsin Yalına söylemen yeterli.
- Yok sadece sıkıldım da ondan gezmek istedim. Gerek yok yani zaten bir sürü şey almışsın.
- Telefonu Yalına verir misin?
- Tamam dedim sakince niye böyle utandım ki salak Gamze salak.
Artık Yalına ne söylediyse kafasını salladı. Dışarı çıktık. Onlarda yanımda geziniyordu. Biraz sıkıcıydı bir kız bile yok yanında ama yine de bu da iyiydi. Semih Bey mi o?
Oraya doğru gidecekken araba az kalsın çarpıyordu.
- Yenge ne yapıyorsun yol bu birden atlanır mı?
- Kusura bakma dalmışım dedim.
- İyi misin
- İyiyim iyi merak etme.
İyi değildim ama kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Sanırım şizofren falan oldum delirdim yani o mafya bozuntusunun burada ne işi olabilir ki? Kayserideyiz sonuçta. Akşam akşam hee Gamze sen de sanki karşıdan görecen de.
Yine de bir panik olmuştum. O adamı asla görmek istemiyordum. Sanırım doğru dürüst yemek yemiyorum ve uyku düzenimin bozulması falan fişman ya bu olanlar bana iyi gelmedi.
- Otele dönelim mi?
- Olur yenge nasıl istersen.
Zaten yakındaydık. Bir de zehir olmuştu bana gezmek. Otele geldik. Yalınla adam bir telefon gelince biraz uzaklaşıp kayboldular. Ben sorun yok odama giderim dedim. Lobideyken o Sıla denen kızı gördüm. Demek ki büyük konuştum bir sorun vardı. Bana doğru geliyordu yılann. Çıngıraklı yılan bu kadın. Ben Yağızın müstakbel eşiyim diye tanıştırıyor bir de kendini.
Ahh bu isim ona çok yakıştı.
- Selamm.
Gerizekalı ya bu kız. Aynı tonda cevap verdim.
- Selamm.
- Bu otelde olduğunu bilmiyordum.
- Eminim öyledir.
Günüm daha kötü olamaz zehir oldu falan mı demiştim ben al sana şom ağzım.
- Kendine ne kadar da güveniyorsun ama ikimiz de Yağız'ın seni sevmediğini biliyoruz.
- Bunu da nereden çıkardın? Yağız beni sevmese ailesini karşısına alır mı sence?
- Görüyorum ki bilmediğin çok şey var.
- Sen yenilgiyi kabul edemiyorsun bence dedim gözlerinin içine bakıp sırıtarak.
- Yağız'a Yasemini sor o zaman kim haklı kim haksız öğrenirsin dedi.
Ben ağzımı açamadan Yalın gelmişti.
- Yenge sıkıntı mı var?
- Yok deyip ilerledim. O kız hâlâ bana sinsi sinsi bakıyordu. Yasemin, Yasemin hiç duymadım ki adını. Sanki herkesi tanıyorsun da bir bu kız kaldı.
Eski sevgilisi falan mı acaba? Unutulmayan kız. Şuan aklımda ne senaryolar vardı. Aklım karmakarışık odaya çıktım. Çantamı yere atınca yine telefonun çaldığını gördüm. Bilinmeyen numara mı?
İstemsizce açtım numarayı
- Alo
- Gamzem...
Bu ses sadece bir felaketin başlangıcı olabilirdi. Benim felaketimin...