Bölüm 9: Eren'in Şaşkınlığı

1120 Words
yıldızların güzelliği ve parlaklığı sönük kalıyor muhteşem ay yanında gümüş gibi parlıyor dünyanın dört bir yanı ay dolunaysa. (Antik Yunan şairi Sappho'dan alıntıdır) Kyane yaklaşır yaklaşmaz Eren kağıdı sakladı. Bir tanrıçaya aşkını itiraf etmek ne zordu. Ya beni istemezse diye düşündü gözlerindeki derin okyanus dalgaları arasında boğulurken. Kyane O'na yaklaşıp gülümsedi. "O elindeki ne öyle Miletos?" dedi Kyane merakla. "Şiir, sevdiğim kıza vermek için." dedi kızarmış bir yüzle. Kyane korkarak bakışlarını Miletos'a çevirdi, sonra o bakışlara olabildiğince tezat bir tonda döküldü ağzından sözcükler. "Sevdiğin kız kimmiş bakalım!" O kimsenin karşısında eğilmeyen, Apollon'un oğlu Miletos ellerinin tirediğini hissetti. Cebine tıktığı kağıdı çıkarıp uzattı. Kyane heyecanla şiiri okudu, sonra kağıdın arkasını çevirdi. "Sensiz mavi nasıl olamazsa, sensiz bir Miletos da olmaz" yazıyordu. Kyane kendisine ithaf edilen şiiri bir kez daha okuduktan sonra bal rengi gözlere baktı ve gülümsedi. Kaçmadı, lanetlemedi , sadece gülümsedi. Kyane gülünce güneş daha bir güzel parladı. Miletos da gülümsedi, aşkına karşılık bulmaktan daha güzel ne olabilirdi bu dünyada? Gülümseyerek uyandı Eren, ilk tanışmaları böyle mi olacaktı? Bu gelecekse neden geçmişinden bir anıymış gibi hissediyordu? Yatağından kalkıp yüzünü yıkamaya gittiğinde, bir gün önce gördüğü dev dalgaları düşünüyordu, kıyıya doğru dev bir dalganın geldiğine emindi. Arkasına bakmadan eve doğru koşturmuş ve ikinci kez Merve'den kaçtığı için Merve ile kavga edip küsmüşlerdi. Sabah canı sıkkın bir halde mayosunu giyip havlusunu aldı ve sahilde yürümeye koyuldu. Sitenin bitiminde devasa beş yıldızlı bir otel olmasından dolayı, bir sürü turist tabiri caizse karga bokunu yemeden şezlonglara inmişti sabahın köründe. Otel'in kahvaltı kısmında , hala kahvaltı eden bir topluluk da cam bölmeden görünüyordu, Eren o tarafa baktığında mavi bir ışık gözlerini aldı. Farkında olmadan biri onu durdurdu. "Nereye gidiyorsunuz beyefendi?" dedi bir otel çalışanı. Oteldeki insanların şu kollarına taktıkları bileklikten onda yoktu tabii. "Bir tanıdığımı gördüm sanırım." dedi umutla, ama görevli ikna olacağa benzemiyordu. Yine de kafasını uzatıp ışığın kaynağını görmeye çalıştı, o sırada yazın kavurucu sıcağının ortasında gök gürüldedi, sahildeki insanların bazıları otele doğru koşmaya başladı. Eren havlusunu başına geçirip gitmek zorunda kalmıştı. Şimşekler çakmaya başlamış bir anda hava kararmıştı. Eren oturdukları siteye geri döndü. Ama aklı hala oteldeki mavi parlamadaydı. Neydi bu mavilerle dolu hikaye, hep en sevdiği renk olmuştu mavi, ama sanki bir tonu eksikti o mavinin ve Eren ömrü boyunca onu aramıştı. Okulların açılmasına da iki hafta gibi bir süre kalmıştı, okulda basketbol takımının kaptanıydı. Aynı zamanda her sene okul tiyatrosunda oynardı, okullar açılınca başını kaşıyacak vakti olmuyordu. Bir de her sene bir kız arkadaşı oluyordu göstermelik. Ama kızların ayrılık sebepleri hep aynıydı. İlgisizlik! Son kız arkadaşı Sude'yi düşünerek, eve girdi, babası söyleniyordu. "Kırk yılın başı bahçe ile uğraşayım dedim çamur oldum, Ağustos ayının ortasında böyle yağmur mu olurmuş!" dedi elinde tuttuğu bahçe aletini çamurun içine fırlatmak suretiyle daha da çamura bulanarak. "Durdu!" dedi annesi açan güneşi göstererek. Hepsi şaşırmış halde dışarı baktılar. Tek deliren ben değilim diye düşündü Eren, doğa da en az onun kadar delirmiş görünüyordu son günlerde! Babası söylenerek bahçeye geri döndüğünde Eren annesine döndü. "Anne ben bir rüya gördüm!" dedi aniden paylaşmaya karar vererek. "Hayır olsun oğlum." Klasik her Türk annesinin vereceği bu cevapla Eren gözlerini devirdi ve devam etti. "Rüyamda mavi gözlü bir kız bana başka bir isimle sesleniyordu, sonra beni bulacağını söylüyordu." "Miletos muydu adın?" diye sordu annesi. "Ev..Nasıl bildin?" şok içindeydi Eren. Bu kendisinden saklanan bir sır mıydı yani, gerçek miydi? Annesi gülmeye başlamıştı. Eren ise hayatındaki büyük sırrı öğreneceğini düşünüp kaygıyla baktı ona. "Küçükken, bir oyun oynardın, elinde kılıçla ben Tanrı'yım hepinizi yok edeceğim diye koştururdun. Adını da Miletos koymuştun, bir çizgi filmden falan duydun herhalde. Mavi gözlü bir kızı kurtarırdın sürekli, ona da bir isim takmıştın ama unuttum şimdi. Onları hatırladın herhalde rüyanda.." "Kyane.." "Hah, kızın da adı oydu." dedi annesi gülümseyerek. Eren şok geçirmiş bir halde arkasına yaslandı. Bunca gördüğü, denizlerin dalgaları, rüyasının hemen sonrasında elinin yanması, mavi ışıklar hepsi çocukluk anılarının ona oynadığı bir oyun muydu? Sağlıklı bir çocukluk geçirmemişti o zaman, ailesinde şimdiye kadar anormal bir şey olmamıştı ama Eren o günleri bu şekilde hatırlayıp neden takıntı haline getiriyordu? Kendinden korkar halde odasına gitti. İçinde tarifsiz bir acı vardı. Öyle inanmıştı ki Kyane'in gerçek olduğuna. Yine de bunları bir diziden duymuş olsa bile araştırmalıydı, tabletini alıp isimleri yazdı: Miletos ve Kyane.... "Milet' ismi mitolojik açıdan "Apollon" ile ilgilidir. Apollon ile Girit Kralı 'Minos' un kızı 'kakallis' Akakallis'in üç çocuğundan biri olan 'Miletos'a, Minos' un kötülük yapmaması için onu dağa bırakır. Çocuğa kurtlar bakar. Daha sonra çobanların büyüttükleri Miletos, Anadolu'ya , gelerek Menderes Nehri'nin kızı ve mavinin tanrıçası 'Kyane' ile evlenerek 'Miletos' şehrini kurar. Milet M.Ö 7 ve 6 yy.'da en parlak dönemini yaşamıştır. Miletliler, özellikle M.Ö. 6.yy.'da deniz ticaretini ele geçirmelerinden sonra Akdeniz ve Karadeniz'de kurdukları koloniler sayesinde etkinliklerini çoğaltmış ve zenginleşmişlerdir. Giderek Milet, İyon dünyasının başkenti haline gelmiştir. Plinus' un bildirdiğine göre Milet Kenti yaklaşık 90 koloni kurmuştur. Bunların arasında "Sinop" , "Trabzon"; Giresun' gibi şehirler vardır Milet . Lade Deniz Savaşı'na 80 gemi ile katılmış tüm donanmasını yitirmiş ve zaferi kazanan Persler M. Ö. 494'de kenti bu arada Apollon Mabedi'ni de yakıp yıkmışlardır" Eren konuyla ilgili film, çizgi film tarihini araştırdı ama yoktu. Üç yaşında bir çocuk bu kahramanların ismini nereden duyacaktı, üstelik Kyane mavinin tanrıçasıymış, nereden bilecekti onun maviyle ilgisini? Eren kafası karışmış bir halde yatağına uzanıp kendisini uykuya teslim etti, şu anda nedense rüyaları gerçeklerden çok daha inandırıcı geliyordu ona.. "Şimdi de ben sana bir şiir okuyacağım sevgilim hazır mısın?" dedi mavileri içinde barındıran güzel kız. "Ya düşsen, beni bu düşle aldatıyorsan?" dedi Eren, en zayıf düşüncelerine yenik düşerek. "Şiirimi okuduktan sonra sen karar ver buna, bin yıllar önce sen bana şiirle gelmiştin, şimdi ben sana geldiğime göre bir şiir vermem gerektiğini düşündüm, ama öyle yoksun ki , seni bana şu an bir tek bu şiir anlatıyor.." dedi gözlerinde cılız bir umut, ama kalbinde sonsuz bir heyecan. "Hadi , hazırım öyleyse.." dedi Eren. "ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın ellerini bir tutsam ölsem böyle uzak uzak seslenmese ben bir şehre geldiğim vakit o başka bir şehre gitmese otelleri bomboş bulmasam içlenip buzlu bir kadeh gibi buğulanıp buğulanıp durmasam ne olur sabaha karşı rıhtımda çocuklar pia'yı görseler bana haber salsalar bilsem içimi büsbütün yıldız basar bir hançer gibi çıkıp giderdim ben bir şehre geldiğim vakit o başka bir şehre gitmese singapur yolunda demeseler bana bunu yapmasalar yorgunum üstelik parasızım pasaportsuzum ne olur sabaha karşı rıhtımda seslendiğini duysam pia'nın sırtında yoksul bir yağmurluk çocuk gözleri büyük büyük üşümüş ürpermiş soluk ellerini tutabilsem pia'nın ölsem eksiksiz ölürdüm (Attila İlhan)" Eren dolan gözleriyle baktı Kyane'e , eskiden romantik biriydi evet, bu kadarını hatırlıyordu, ama sonra ne olmuştu da bu duygusuz Eren'e dönüşmüştü? Ve şimdi bu kız neden O'nu böyle değiştiriyordu yeniden? "Bir sabah seni bulabilecek miyim Kyane?" dedi çaresizce. "Belki bir sabah, belki gün ortası , belki de gece, ama düşlerini gerçeklerden uzak tutma Miletos! O gün çok yakında.."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD