17.bölüm

1412 Words
Sabah güneşi bütün ihtişamı ve sıcaklığıyla vurmuştu pencerenin camına. Yerde hiçbir ıslaklık, gece yaşanan yağışı anımsatacak hiçbir iz kalmamıştı gökyüzünde. Gece boyunca yağan sağanak yağış sanki bu şehirde değil de bambaşka bir yerde yaşanmıştı. Güneş, bulutlara galip geldiğini belli eden bir sıcaklık ile Merhaba dedi insanlara. Güneş, yağmurun izlerini silmişti hepten. Sanki bulutlar ile giriştiği mücadeleyi kazanmanın verdiği mutluluğu bugün bütün insanlık ile paylaşmak istercesine, kuvvetli bir sıcaklık ve aydınlık ile parıldıyordu gökyüzünde. Alisya ve Vena dün gece sızmış oldukları koltukta sabaha kadar deliksiz bir şekilde uyumuşlardı. Pencereye vuran güneş ışığının etkisiyle sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açmışlardı sabaha. Vena, ilk başta nerede olduğunu anlayamamıştı. Uyku sersemiydi henüz , kendine yavaş yavaş gelirken bir de baktı ki yanında uyuyan kişi Alisya, bulunduğu yer ise Alisya'nın eviymiş. Vena o an oldukça huzurlu hissetmişti kendini. Alisya da Vena’nın hareketlendiğini görünce gözünü açmış ve içten bir gülümseme ile "Günaydın" demişti Vena’ya. İkisi de çok mutluydular. Birbirlerinin yanında olmanın verdiği huzurla uyanmıştılar sabaha çünkü. Vena, "Günaydın" diyerek yatağından kalktı ve pencereye doğru yönelip pencereyi açarak zaferini insanlarla paylaşmak istercesine açan güneşi ve içleri ısıtan güneşli günü selamladı. Derin bir nefes alarak temiz havayı soludu. Ardından, “Sanki dün gece hiç yağmur yağmamış gibi bir hava var dışarda. Güneş bütün zerafetiyle karşılıyor insanları," Alisya Vena’nın yanına giderek, dışarı baktı." evet, gece çok şiddetli bir fırtına koptu ve sağanak yağış hiç durmadan devam etti. Ama bugün dünden eser yok. Gerçekten güneş, haklı zaferini kutlamak istercesine doğmuştu. Sonra birden aklına günlerden Çarşamba günü olduğu geldi ve bir heyecanla sürdürdü konuşmasını, olsun, olsun, şanslı günümdeyim desene. Bugün günlerden Çarşamba, sevgilimin sahne alacağı gün, gökyüzü ve evren bile bizim aşkımız için yardımlaşıyor, günü daha da güzelleştirmek için çabalıyordu anlaşılan. Aslında yağmur altında sevgilimi dinleme durumu da oldukça romantik olabilirdi ama olsun güneşli günün tadı bir başka oluyor.” Diye gülümsedi ve sözlerini sonlandırdı Alisya. Vena, bu divane aşığın tatlı hallerine sadece gülümseyerek cevap verebilmişti. Daha sonra pencereyi kapatıp koltuğa oturmuştu. Dalgın ve düşünceli hali göze çarpıyordu. Belli ki dün geceden bu yana aklını kurcalayan noktalar kalmıştı. Soru işaretleri düşündürüyordu onu. Tabii ki bir anda cevap bulamazdı aklındaki sorulara bu o kadar kolay değildi ama Vena o kadar düşünüyordu ki hastalanacak diye korkuyordu Alisya. Kendini toparlayarak az önce Alisya'nın söylediklerini hatırlayıp gülümseyerek üstünü örttüğü konuyu tekrar açamıştı. Vena uykulu ve düşünceli ses tonuyla, “Aa evet doğru bugün Çarşamba, iyi olmuş havanın güneşli olması. Daha keyifli olur Joseph’i dinlemek bence de. Hadi öyleyse bize birer kahve yap da içelim ben de kahvemi içip eve gideyim. Sen de hazırlan rahat rahat. Joseph saat 13.00 te sahne alıyor. Şu an saat 10.30 olmuştu bile. Hadi elini çabuk tut oyalanmayalım.” Alisya bu duydukları karşısında biraz sinirlenmişti. Sinirlenmek bir yana daha doğrusu bu düşüncelerinden dolayı Vena’ya kızmıştı. Onu bu halde onu yalnız bırakamazdı çünkü. Sinirli bir ses tonuyla. “Vena, bu sözler ne aşk olsun. Sanki bir yabancı ile konuşuyor gibi davranmaktan vazgeç. Bugün benimlesin seni bu halde yalnız bırakamam. Birlikte kahvemizi içip Joseph’i dinlemeye gideceğiz. Hem sanki sen yabancı mısın, Joseph’i tanımıyor, sanki ilk defa onu dinlemeye gidiyorsun Vena. İtiraz istemiyorum. Bir daha da en yakın dostun olduğumu hatırlayarak konuşsan çok sevinirim, bu şekilde konuşman beni üzüyor ve öfkelendiriyor. Bu halde seni yalnız bırakacağımı mı sanıyorsun gerçekten.” Vena Alisya’nın yüzünde beliren ciddiyeti görünce itiraz etmeden, “peki peki tamam sakin ol Alisya. Bu ne ciddiyet. Ürktüm bir an için. Tamam o zaman kahveyi ben yapayım sen de şu ortalığı toparla biraz. Daha sonra hazırlanmaya başlarız." Alisya “ha şöyle ya. Tamam o zaman hadi kahveleri yap içelim ben de toparlıyorum burayı iki dakikalık iş zaten.” Alisya ortalığı toparlamış Vena ise kahveleri getirmişti. Koltuğa oturup kahvelerini içmeye koyuldular. Alisya bugün hiç telefonuna bakmadığını, içinde oluşan eksiklik hissiyatından anlamıştı. Vena ile ilgilenmesi gerektiği için Joseph’i az da olsa ihmal etmişti. Hemen telefonun ekranını açtı ve art arda iki mesaj geldiğini gördü. Joseph, “Günaydın Güneşim yazmıştı ilk masajında. Alisya’nın cevap vermemesi üzerine onu merak etmiş olsa gerek ki ardından “Hâlâ uyuyor musun? Seni merak ettim.” diye bir mesaj atmış. Alisya, durumu izah eden bir mesaj attı. Mesaj da şunlar yazıyordu. “Günaydın Şurimşinem. Hayır uyumuyorum. Vena bende. Dün gece yanımda kaldı. Biraz iyi hissetmiyor kendini ben de onu yalnız bırakmak istemiyorum. Bugün senin o büyülü ve muhteşem sesini dinlemeye birlikte geleceğiz.” Joseph, “Güzelliğinin büyüleyiciliği bir yana bu pamuk kalbine de hayranım Sevgilim. İyi yapmışsın arkadaşını yalnız bırakman olmazdı. Elbette birlikte gelin. Daha sonra birer kahve içeriz. Vena iyi mi şu an. Onu sormayı akıl edemedim affedersin." Alisya hoşnut olmuş bir edayla, “teşekkür ederim sevgilim. Hayır önemli bir durum yok özel bir sebepten dolayı kendini pek iyi hissetmiyor ben de yanında kalmak, ona destek olmak istedim. Tamam öyleyse sevgilim. Saat 13.00 de görüşmek üzere” Alisya mesajlara kendini kaptırmış Vena ise sabahın ve kahvenin tadını çıkarıyordu. Alisya kendini toparlayıp Vena’ya döndü. Kahvesi bardakta kalmış, soğumuştu. Alisya kahveyi bir kenara bırakıp Vena’ya, “Hadi gel şöyle güzel bir kahvaltı hazırlayalım güzelce karşılıklı bir kahvaltı edip enerji depolayalım. Sonra da şöyle güzelce hazırlanıp Joseph’i dinlemeye gideriz. Bir güzel kafamızı dağıttıktan sonra sen ben ve Joseph birer kahve içeriz. Vena oldukça düşünceli olduğu için pek gönülsüz bir şekilde ayaklandı kahvaltı hazırlamak üzere mutfağa yöneldiler. Alisya Vena’nın kafasını dağıtmak için çabalıyordu. Telefonunu alıp hareketli bir müzik açtı ve müzik eşliğinde güle oynaya kahvaltılarını hazırlamaya başladılar. Vena’nın aklı yavaş yavaş dağılmıştı daha doğrusu öyle görünüyordu. Mükellef bir masa hazırlayıp kahvaltı etmeye başladılar. Saat 12.00 yi gösteriyordu. Alisya heyecanını belli eden bir tavırla “Hadi, bir an önce kahvaltımızı edip hazırlanmaya başlayalım. Geçen gün zümrüt yeşili sweatshirt beğendim dayanamayıp aldım bugün onu giyeceğim, Joseph’in karşısına her zaman olduğu gibi bugün de bakımlı bir şekilde çıkmalıyım. Sana da benden güzel bir üst baş veririm birlikte süslenip çıkarız” Vena, hâlâ düşünceliydi ama Alisya’nın bu heyecanlı hallerini görünce onun hevesini kırmak istemedi. Hızlıca kahvaltı etmeye devam ettiler. Doyduklarında masayı öylece bırakıp hazırlanmaya koyuldular. Neşeli neşeli hazırlanıp kendilerine iltifat ederek yola koyuldular. Yola çıktıklarında saat 12.40 idi. Alisya telefonunu kontrol edip Joseph’e mesaj atarak haber vermek istedi. Bir de baktı ki Joseph mesaj atmıştı. “Ben Aşıklar Caddesi'ndeyim. Buraya teşrif edip günümü güzelleştirmenizi bekliyorum hanımefendi” Alisya yüzünde hafif bir tebessüm ile cevap verdi mesaja. “geliyoruz sevgilim.” 5 dakika sonra Aşıklar Caddesi’ne vardılar. Joseph, sahne hazırladıklarını tamamlamıştı. Onları görür görmez hemen yanlarına geldi. Alisya’nın yanağına bir öpücük kondurup selam verdi ikisine. “Hoş geldiniz güzel bayanlar.” Diyerek iltifat dolu sözlerle karşıladı onları. Saat bir olmuştu. “Hadi ben sahneye çıkıyorum, sahne bitiminde görüşürüz” Alisya ve Vena bankta oturup Joseph’i dinlemeye koyuldular. Joseph ise herkesi selamlayıp başladı güzel sesiyle tüm ruhlara canlılık katmaya. İki saat boyunca Vena ve Alisya Joseph’in şarkılarına eşlik etti. Müzik dinletisi bitti ve Joseph sahneden inerek yanlarına geldi tekrardan. Alisya aşk dolu bakışlarla, “Her zamanki gibi muhteşemdin sevgilim” sözleriyle karşıladı Joseph’i Vena da, “Her zaman ki gibi büyüleyici sesinle ruhumuzu canlandırdın Joseph.” Diyerek bir iç çekti. Joseph ikisine de teşekkür etti ve kahve içmek üzere Aşıklar Caddesi’nde ki bir kafeye attılar kendilerini. Birer kahve söyletip sohbete koyuldular. Neşeli, bol kahkaha dolu bir sohbet ortamı ve yaklaşık iki saat süren bir muhabbet ile günlerini geçirdiler. Joseph uzun yol gideceği için kalkmaların teklif etti. Kızlar da bu teklifi kabul ettiler. Dolmuş durağına kadar birlikte yürüdüler daha sonra Joseph ile vedalaşıp Alisya ve Vena evlerine doğru yola koyuldular. Vena aklındaki sorulardan, düşüncelerden uzaklaşmıştı bir nebze olsa da. Alisya’nın koluna girip “Her şey için teşekkür ederim Alisya, dün ve bugün benim için ne kadar çabaladığının farkındayım. İyi ki varsın.” Alisya, “ ne demek Vena, ne demek canım arkadaşım. Aklında soru işaretlerinin olduğunu, kalbini kemiren düşüncelerin olduğunu biliyorum. Ama bir nebze de olsa seni o düşünce dünyasından uzaklaştırabildiysem ne mutlu bana. Ben her zaman yanındayım.” Alisya’nın evine varmışlardı. Vena duraksadı Alisya’ya veda etmek üzere. Alisya bugün de ben de kalsana dün olduğu gibi güzel bir gece geçiririz. Vena, yalnız kalıp kendi ile muhasebesini yapmak istediğini belli eden bir tavırla, “teşekkür ederim Alisya, biraz yalnız kalsam iyi olacak. Bir durum olursa seni haberdar ederim merak etme. İyi geceler.” Diyerek sarıldı Alisya’ya. Alisya da sımsıkı bir şekilde sarılarak veda etti Vena’ya. Alisya evine geçti, Vena ise yola koyuldu. Düşünceler yakasını bırakmıyordu. Eve kadar içi içini yiyiyor, her soru yepyeni bir soruya davetiye çıkarıyordu. Evine vardı. Kendini koltuğuna atarak bir an önce Münire Teyze ile tekrardan bir araya gelmesi gerektiğini düşündü. Düşünceler onu o kadar yormuştu ki daha fazla direnemedi uykuya. Yenik düştü ve gözleri bir sonraki sabaha umutla uyanmak üzere kapandı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD