Gözlerimle gördüklerim ile zihnime işleyen sesleri, kafamdaki uğuldamalar arasında anlamlandırdığım zaman içimden yükselen feryat, tiz bir notada dilimden döküldü. Canım yanıyordu, ruhum acıyordu. Fiziksel olarak bu güne kadar olduğum en mükemmel halimdeydim belki de ama ruhen karmaşıktım. İlk kez kimseyi umursamadan, sonuçlarını düşünmeden yıkmak istiyordum. Mükemmellikle uzaktan yakından alakası olmayan, karmaşık ve ön görülemezdi hislerim. Önce acı, sonrasında nefret daha sonra bu nefreti başkalarına aktarma arzusu benliğimi sarmaladığında tek bir hedefim yoktu. Karşıma çıkmaya cüret edecek herkes içimdeki yangından fazlasıyla zarar görecekti. Yıkmak ve yakmak... Tıpkı ölen ağaçlarım gibi yavaş yavaş yakmak. Öyle yansınlar istiyordum ki; küllerini bile bırakmadan yok olsunlar. Adlar