2.BÖLÜM
Sara yine güne yüreğinde dayanılmaz bir yumru ile uyandı. Bu her zamankinden daha farklıydı. Önceden olsa hemen geçecek, geçici dertleri olduğunu bilirdi. Bu bambaşkaydı ne zaman, nasıl bitecek bilinmezdi. Elinden de hiçbir şey gelmiyordu ve bu durum onu içten içe yiyip bitiriyordu.
Yatağından istemeye istemeye kalktı. Her kalktığında önce annesini kontrol ediyor sonra kardeşlerine bakıp işin yolunu tutuyordu. İşleri neyse ki yolunda gidiyordu zor da olsa alışmıştı bu düzene. Annesi tedavi görmeye başlayacaktı. Her hafta hastaneye yani şehir merkezine gitmeleri gerekecekti. Sara bunun için iyi bir çözüm yolu bulmayı düşünüyordu. Her gün işe giderken, gelirken, çalışırken aklında hep bu vardı. Sara bugün her zaman işe gittiği patika yoldan gitmek yerine başka bir yoldan gitmeyi tercih etmişti. Başına geleceklerden habersiz yürüyordu. Diğer patika yola göre burası daha işlekti. Köy marketinin, birkaç küçük işletmenin bulunduğu bir yerdi. İlk defa oradan geçtiği için herkes bu yabancının kim olduğunu çıkarabilmek için uzun uzun bakıyor kısa bir süreden sonra onun Sara olduğunun farkına varıyorlardı. Sara etrafındakilere selam vere vere ilerliyor aklındaki düşünceleri bu şekilde hafifletmeye çalışıyordu. Birden duraksadı. Duraksamak az kalırdı resmen donakalmış zangır zangır titremeye başlamıştı. O karşısındaydı. Ona, her zaman gerçekleşmesi zor ama bir o kadar huzur veren hayaller kurduran, deliler gibi âşık olduğu adam Queen. Kader miydi bu yoksa sadece bir tesadüften mi ibaretti bilinmez. Sara şaşkına dönmüş ne yapacağını bilemez halde oradan oraya dönüp dolaşıp duruyordu. Geri mi dönse yoksa yolundan mı ilerlese bilemiyordu. Bir yanı onu gördüğüne çok mutlu, içinde kelebekler uçuşturuyor öte yanı ne yapacağını bilmeyen delice bir kıza döndürüyordu. Queen onu fark etmemişti. Kendini fark ettirmek istedi ama ayakları geri geri gidiyordu. Ne tepki verecekti ne ile karşılaşacaktı bilmiyordu ve bundan çekiniyordu. Queen’i bir süre uzaktan izledi. Boyu posu, karizması her zamanki gibiydi. Orada bulunan sahafa yardım ediyordu. Sara uzaktan hayranlıkla onu izliyordu. Birden silkinerek cesaretini topladı ve ona doğru ağır adımlarla ilerledi. ‘’Direkt gidip konuştursam mı? Onu fark etmemiş gibi yapıp yoluma mı devam etsem? Yok yok ayıp olur. Acaba ne desem? Durup konuştursam mı, selam verip öylece ardıma bakmadan yürüsem mi?’’ Sara oraya varana kadar kendi içinde düşünceleriyle boğuşuyordu. Birden kendini Queen’in karşısında buldu. İlk başta afalladı. Şaşkın şaşkın bir süre sessiz kaldı. Queen onun bu halini fark etmişti. Sara diye seslendi. Sara’dan yanıt yoktu. Sara orda mısın dedi Queen Sara hala şaşkın şaşkın bakıyordu. Ne zaman ki Queen elini Sara’nın omzuna dokundurdu Sara bir sıçrama ile irkilip kendine gelebildi.
Hafif kekeleyerek, karman çorman cümleler ve kısık ses tonuyla ‘’ Şey, şey ben dalmışım. Üzgünüm fark edemedim seni’’
Queen hafif bir tebessümle: ‘’sakin ol sakin ol ya sorun yok bebek. Fark ettim beni duymadığını. Nereye dalmışsın öyle derin derin.’’
Sara toparlanmak yerine daha da afallamıştı. Queen ona bebek demişti, Elini omzuna dokundurmuştu. Aklı orada kalakalmış, kulaklarında sadece bu laf yankılanır olmuştu. Derin bir nefes alıp toparlandı. Gülümsedi ve ‘’nasılsın ‘’ diye sordu.
Queen: ‘’ ben iyiyim, gördüğün gibi süperim, sen nasılsın’’
Sara: ‘’ ben, ben de iyiyim. Ne işin var buralarda senin. Şehir dışına çıktığını duymuştum.’’ Sara bunu söyledikten sonra pişman olmuştu. Onu araştırıp soruşturduğunu bilmese ne olurdu ki diye kızdı kendine. Hemen ele vermişti kendini.
Queen: ‘’Evet öyleydi küçük bir kaçamak yaptım ama geri döndüm artık buralardayım.’’
Sara, sevincini ve tabii ki bitmek bilmeyen heyecanını belli etmemeye çalışarak:‘’ senin adına sevindim. Neyse benim gitmem gerek. Görüşürüz.’’ Diyerek gözlerini kaçırıp koşar adım uzaklaştı. Kalp ritimlerine anlam veremiyordu. Yol boyunca yüzünde tebessüm ile az önce olanları tasavvur edip yürüyordu. İşe geç kalmıştı ama umurunda değildi az önce belki de şu acımasız hayatta ömrünün en güzel dakikalarını geçirmişti. İşe nihayetinde varmıştı. Kimseye bir açıklama gereği duymadan işinin başına koyuldu. Şarkılar mırıldanarak işini neşeyle yapıyordu. Aklı o sokakta ayaküstü ve bu kadar kısa sürede gerçekleşen güzelliklerde kalmıştı. İş bitse de bir an önce o yoldan geri dönmeyi bekliyordu. Bir umut belki yine karşılaşırlardı. O kadar heyecanlıydı ki zaman sanki durmuş akmaz olmuştu. Nihayetinde iş bitti Sara adeta koşar adımlarla evin yolunu tuttu. Eve gitmek için o kadar acele ettiğini hatırlamıyordu. Ta ki o sokağa varana kadar. O sokağın başına vardığı andan itibaren kalp ritimleri yerinden çıkacakmışçasına çarpmaya başladı. Oraya varınca tıpkı bir karınca yavaşlığında etrafı gözleye gözleye ilerlemeye, bir yandan da Queen’in onu görmek için can attığını anlamasını gizlemek için davranışlarına hâkim olmaya çalışıyordu. Bir anda Queen yine aynı sahaftan dışarı çıktı. İlk başta her zamanki gibi Sara’yı fark etmemişti ama Sara’nın gözleri zaten onu aradığı için direkt radarına girdi. Yine o duygu esir almıştı Sara’yı. Zangır zangır titremeye, zikzaklar çizerek yürümeye başladı. Ona doğru bakmamaya uğraşıyor ama gözlerine söz geçiremiyordu. Zaten Queen de onu fark edip ukala bir tavır ve şaka yoluyla seslendi: ‘’ Yine mi sen, bugün ikidir karşılaşıyoruz. Söyle bakalım benim için özel olarak mı geçiyorsun buradan ha, şeker kız.’’
Sara, gözlerini kaçırıp al al olan yanaklarının sıcaklığını hissederek: ‘’ yoo, yok öyle bir şey. Ben, şey ben çalışıyorum iş yerime de bu yoldan geçiliyor. Sen beni yanlış anladın’’ diyerek ufak pembe bir yalanla durumu toparlamaya çalıştı.
Queen, ‘’ ya öyle mi nerde çalışıyorsun, gel şöyle otur da iki lafın belini kıralım seninle’’ diyerek bir makas aldı Sara’nın yanağından.
Sara artık tamamen kopmuştu. Bedenen oradaydı ama aklı, aklını başından alan bu çocuğun serseri ama onu daha da etki altına alan tavırlarındaydı.’’ Çekine çekine ama bir o kadar da mutlulukla geçip oturdu Queen’in yanına.
Sara anlatıyor Queen dinliyor, Queen anlatıyor Sara arada dinliyor arada da olanların birer hayalden mi ibaret olduğunu sorgulayıp hülyalara dalıyordu. Sara anlattı Queen dinledi, Queen anlattı Sara dinledi zamanın nasıl geçtiğini anlamayan bu çifte kumrular iki saat boyunca sohbetin belini kırdılar. Sara’nın telefonu çalıp meraktan deliye dönen annesi aramasa belki bu sohbet gecenin bir yarısına kadar soluksuzca devam edecekti. Sara annesinin telefonuyla irkilip saati fark edince telaşla: ‘’ benim gitmem lazım saat çok geç olmuş. Annem beni merak etmiştir. Bak arıyor da zaten. Of yandım ben şimdi’’
Queen hayranlıkla bakıyordu bu heyecanlı kızın masum ve çocuksu hallerine. Yüzünde hafif bir tebessümle: ‘’Sakin ol ya. Neden bu kadar telaş yaptın. Gel motorumla seni bırakayım gideceğin yere.’’
Sara kendini rüyadaymış gibi hissediyordu ve mutluluktan neredeyse kanatlanıp uçacaktı. Hemen olur diye atlayacaktı söze ama aklına köy halkı geldi. Herkes onu ve ailesini tanıyordu görenler arkasından dedikodu çıkarırdı kesin. Ama bir yandan da hiç hayır demek istemiyor hem annesinin meraktan delirdiğini bilip tonlarca laf işitmek hem de bu güzel deneyimi kaçırmak istemiyordu. Sonuçta hayran olduğu çocuk karşısına çıkmıştı, öyle bir teklifle gelmişti reddedemezdi. Yine de ıkına sıkıla ‘’ şey nasıl olur bilemedim. Sonuçta… diye lafını tamamlamak istedi ama son anda bir güç onu durdurarak, tamam hadi gidelim.’’ Demesine neden oldu ve hemen motorun olduğu yere doğru gittiler.
Queen kaskını taktı Sara’ya da kask uzattı ‘’Atla bakalım.’’ Dedi ve toprak yolun tozunu attırarak hızla uzaklaştılar.
Sara aşırı mutluydu. El alem ne der, gören laf eder diye düşünmeden özgür bir kuş gibi hafif hissederek köyün dağına taşına bakıyordu. Her zaman kederli gözlerle baktığı, geçtiği köy yolları mutluluktan dolayı gözüne cennet gibi görünüyordu. Her zaman bir an önce eve varıp işlerini bitirip dinlenmek için dualar eden Sara bu an hiç bitmesin diye yol boyunca dualar etti. Âmâ güzel şeylerin ömrü kısa olurdu. Yol beklediğinden de kısa sürdü. Eve varmıştı tek kelime etmeden hızla Queen’in yanından uzaklaştı. Tek kelime etmeden uzaklaştığı için pişman oldu ‘’Ah salak kız, ne olurdu bir görüşürüz desen diline mi yapışırdı.’’ Diye kendiyle münakaşaya girdi ama bu pek uzun sürmedi. Çünkü annesinin sirke satan suratı ile karşılaştı eve gider gitmez. Annesi o kadar meraklanıp öfkelenmiş ki tonlarca laf etmeye başladı ama Sara hala bugün olan büyülü anların etkisindeydi. Aklı hala ordaydı. Annesi konuşuyor Sara bugün olanları hayal edip gülümsüyordu. Annesi kızının delirmiş olabileceğine ihtimal bile verdi bu anlamsız tavırlar karşısında. Normal davranışlar sergilemiyordu çünkü. Birden Sara’ya yaklaşıp omuzlarından tutarak onu silkti. Sara o an farkına varmıştı olanların. Durumu toparlamaya çalışan tedirgin bir ses tonuyla: ‘’duymadım seni anne, bugün yoğun bir gün geçirdim, dalgınım. ‘’diyerek geçiştirdi annesini ve daha fazla üstelemesine müsaade etmeden kaçtı oradan.
Anne: ‘’ sende bir haller var. Durduk yere gülümsüyor, beni duymuyorsun bile. Leyla’ya dönmüşsün sen hayırdır.’’
Sara yine yüzündeki tebessüme engel olamamıştı ama annesine bu durumdan bahsedemezdi annesi Queen’i kabul etmezdi çünkü, ‘’benim serseri oğlana verecek kızım yo’’ diye söylenirdi kesin diye geçirdi içinden. Sakinliğini koruyarak ‘’Dalgınım dedim ya anne, yoruldum bugün neden bu kadar üsteliyorsun ki.’’ Diye sert çıkıştı annesine. Sonra hemen pişman oldu.
‘’Özür dilerim anneciğim, seni üzmek istemedim. Ben iyiyim merak etme beni. Sen anlat neler yaptın bugün.’’ diyerek hem gönül aldı hem de konuyu değiştirmeyi başardı ‘’
Anne: ‘’ Ben iyiyim kızım. Kardeşlerinle ilgilendim tüm gün. Oyunlar oynadık birlikte.’’
Sara: ‘’Sevindim anneciğim,’’yanağına bir öpücük kondurup ‘’ben Huzur’a bir bakayım’ ’diyerek uzaklaştı oradan. Bir an önce olanları dillendirmek için heyecanlanıyordu. Soluğu hemen Huzur’un yanında aldı. Başını okşadı, öpüp durdu Huzur’u sevincinden.
‘’Neler oldu neler bir bilsen güzel buzağım. Bugün Queen ile karşılaştık evet evet yanlış duymadın Queen ile. Çok güzel vakit geçirdik beni de eve o bıraktı çook mutluyum Huzur çok.’’ Soluksuz bir şekilde konuşuyor Huzur’u okşayıp öpmeyi bırakmıyordu. Konuştukça o anı resmen yeniden yaşıyordu. Sara o gecelik sohbetini bitirip hemen eve döndü. Kendini yatağa atar atmaz huzurlu uyku onu teslimiyeti altına aldı.