11.BÖLÜM

1382 Words
Saat sabahın altısı idi. Henüz gün doğmamış, hava serin ve pusluydu. Queen yüreğindeki ağır yumrunun dayanılmaz gücü ile birden gözlerini açtı. Ellerinin kafasının iki yanına koyup dizleri üstüne kapanarak düşüncelere daldı. Dün kendi kendine söz vermişti artık ne olursa olsun Sara’ya bu olanlardan söz edecekti. Nasıl yapacağını bilmiyordu ama bir şekilde cümleleri toparlayıp bu durumu anlatarak üstünden büyük bir yük atması şarttı. Sabahın bu saatinden itibaren başlamıştı düşünmeye. Sonuçta kendisi hiçbir şey yapmamıştı hatta gidip kadına açık açık eşini ne kadar sevdiğini söylemiş, ilk günden beri mesafesini korumuştu. Sara’nın haklı olarak kıskançlık yapacağını fakat Queen’i anlayacağını düşünüyordu. İlişkileri güven üzerine kuruluydu. İkisi de birbirini çok seviyor, çok da güveniyorlardı. Queen aklında kelimeleri toparlanmaya ve konuşma için psikolojik olarak hazırlıklı olmaya gayret ediyordu. Söyleyeceği kelimeleri özenle seçmesi gerekirdi. Sara bu durum karşısında mutlaka üzülecekti ama bu üzüntüsünün Queen’in sarf ettiği cümlelerden kaynaklanmamasına dikkat etmesi gerekiyordu. Saat bayağı ilerlemişti. Sara’nın uyanıp Queen’e seslenmesi ile Queen farkına varmıştı bunun. Sara Queen’in bu hallerinden tedirgin olmaya başlamıştı. Gece geç saatlerde eve gelmeler, kanepede uyuyakalmalar, sabahın erken saatlerinde uyanıp dalgın dalgın pencereden dışarı bakmalar. Normal bir duruma işaret değildi. Sara, endişeli bir tavırla Queen’in yanına gelip ‘’ Günaydın hayatım, yine kanepede uyuyakalmışsın ve sabahın erken saatinde dalgın dalgın pencereden dışarıyı seyrediyorsun. Sen iyi misin? Bana anlatmak istediğin bir şey var mı?’’ Queen sanki saatlerdir kendini bu duruma hazırlayan kendisi değilmiş gibi kekelemeye ,kaçak cevaplar verip konunun üstünü örtmeye çalışmıştı. ‘’ Ben iyiyim hayatım, merak etme. İşler yoğun geçiyor. Bu halde olmamın sebebi bu. Sen kendinden bahset bakalım. Yazı yazma işini ne yaptın?’’ Queen konudan saptığı için kendine çok kızmıştı. O an orada bu durumu bitirebilme ihtimali varken ne diye erteleme çabasına girmişti ki. Queen kendi içinde çatışırken Sara da Queen’in az önceki halini unutmuş, heyecanlı bir şekilde yazı yazma sürecinden söz etmeye koyulmuştu. Uzun dakikalar boyunca konuştu. O konuşurken Queen dinliyormuş gibi görünüp başını sallıyor, hafif tebessümler edip Sara’ya bir şey belli etmemeye çabalıyordu oysa ki Sara o an bir soru sorsa donakalıp hiçbir şekilde cevap veremezdi. Neyse ki şanslı günündeydi Sara o kadar kaptırmıştı ki kendini nefes almadan anlatıyordu. En sonunda bir ara verip kahve pişirmek için kalktı ama kahve olana kadar ayakta da anlatmaya devam ediyordu. Queen ise hala kendine kızmaya devam ediyor. Uygun bir boşluk bulursa Sara’nın anlattıkları bitince konuya girmeyi düşünüyordu. kahveleri gelmişti. Sara bir yudum alıp heyecanla konuşmasını sürdürüyordu. Queen ise dalgın dalgın onu dinliyor ara ara mimikleriyle dinlediğini belli etmeye çalışıyordu. Sara, Queen’in bu dalgın halini görüp duraksayarak, ‘’ seni sıktım sanırım, kendimi kaptırmışım.’’ Queen, onu üzmek istemedi, ‘’ hayır birtanem olur mu öyle şey, seni dinlemekten hiçbir zaman sıkılmam ben. Sadece uykusuzum diye öyle anlamış olabilirsin. Lütfen devam et senin başarılarını dinlemek iyi geliyor.’’ Sara, bu yürek okşayan sözler karşısında yumuşamıştı ama daha fazla devam etmek istemedi. Hem kendi hem de Queen biraz dinlensin sessizliğe odaklanıp kafa dinlesinler istedi. ikisi de sessizce uzun bir süre öylece durdular. Tabi Queen sadece fiziksel olarak sessizdi. Aklında fırtınalar kopuyor, kendiyle savaşı bir türlü bitmiyordu. Şimdi söyleyecem, birazdan konuya girerim, konuyu açıp üstümden bu yükü atmam lazım diye diye bir ara cesaretini toplayıp ,’’ Sara, benim sana bir şey anlatmam lazım.’’ diyebilmişti. Ama bunu demekle iyi mi etti kötü mü bilemiyordu çünkü bu cümle ile sınırlı kaldı söyleyecekleri. Sara ise merak ve ısrarla, ‘’ Söyle birtanem, dinliyorum. Canını sıkan bir şey olduğunu tahmin etmiştim. İşle ilgili bir problem mi var? Lütfen anlat seni can kulağıyla dinliyorum.’’ Queen, hazır değildi. Konuyu açsa her şeyi berbat edebileceğini düşündü. Başka bir şey söylemesi lazımdı. Olayı geçiştirip konuyu kapatmazsa Sara sürekli ne olduğunu soracaktı. Mantıklı ve ikna edici bir şey bulmaya çalıştı ama o an beyni durmuştu. Lafı geveleyerek, ‘’şey ya, evet. İş yoğunluğu beni çok yoruyor, işi bırakıp bırakmama konusunda düşünüyordum. İşin içinden çıkamadım.’’ Diyerek küçük bir yalan ortaya atmıştı. Sara, ‘’ Hayatım çok yoruluyorsan çık tabii ki bu senden daha önemli değil. Bu kadar stres yapıp kendini hırpalamana gönlüm elvermez.’’ diyerek daha sonra konuyu kendine getirmişti. ‘’ Hem bir bakarsın ben kendimi geliştirir, yazarlığa kadar yükselirim.’’ daha nice nice şeyler söyleyerek Queen’in sorunun geri plana itmişti. Queen işlerin sarpasardığına mı üzülsün, Sara’nın biraz bencillik yapıyor oluşunu hissetmesine mi içerlesin bilemedi. Sara konuştukça konuşuyor, saat ise ilerliyordu. Queen müsaade isteyerek üstünü giymek için odaya gitti. Sara ise hiçbir şey yokmuş gibi bilgisayarını alıp yazı yazmak için ortamını düzenledi. On dakika sonra Queen hazırlanmış ve işe gitmek üzere evden çıkmıştı. O gün Sara’ya bir hoşçakal bile demeden çıkmıştı evden. Çift arasında ilk çatlaklık oluşmuştu. Queen iş yerine varmıştı. İş arkadaşlarından başka kimse yoktu o saatte. Arkadaşlarına mutsuz bir ses tonuyla selam verip bar tezgahının arkasına geçip işine koyulmıştu. Sanki iş yerinin neşe kaynağı Queenmiş de o gün sessiz olduğu için iş yerinde de bir mutsuzluk hüküm sürüyordu. Çok geçmeden olanlardan haberi olan tek kişi, Robert, geldi. Queen’in yüz ifadesi her şeyi anlatıyordu ama yine de sordu, ‘’ İyi misin dostum. O kadın canını sıkmaya devam ediyor mu?’’ Queen’in konuşacak hali yoktu, zor bela iki kelime etmişti. ‘’ Merak etme, Robert, ben iyiyim. İlgilendiğin için teşekkür ederim.’’ Queen, o kadar üzgün ve Sara’ya kırgındı ki. Robert gelip nasıl olduğunu sorunca iyi hissetmesi gerekirken, Queen aklına Sara’yı ve bencilce davranışını getirerek üzülmüştü. O günün nasıl geçeceğini bilemiyordu. O kadar mutsuzdu ki , canı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Yoğunluk yavaş yavaş oluşmaya başlıyordu. Queen yoğunluğun ona iyi gelmesini temenni ederek gelen siparişleri oluşturmaya odaklandı. Siparişlerle ilgilendikçe aklı biraz dağılıyordu taa ki aynı hanımefendi cafeye ayak basana kadar. Queen artık tepkisizdi. Ne tepki gösterse geri tepmişti bu yüzden her şeyi olacağına bıraktı. Hanımefendi artık sadece Queen’e yakın bar taburesinde oturuyor sanki o tabureyi adına tapulamış gibi davranıyordu. Gelen hanımefendi yani Daphne oldukça cilveli, sexsi kıyafetler giyip erkeklerin ilgisini kolaylıkla çekebilecek br cazibeye sahipti. Bu cazibesini kıpkırmızı rujlar sürerek ikiye katlıyor erkeklerin ona karşı koymasını oldukça zorlaştırıyordu. Queen’in aslında Daphne karşısında kayıtsız kalması oldukça zordu ama o zoru başarabilen, eşine aşık biriydi. Daphne her zamanki gibi alımlı bir şekilde taburesine oturdu. Cilveli bir şekilde Queen ile sohbete başlamak için hiç vakit kaybetmedi. Daphne, ‘’ İyi akşamlar şefim. Bugün sizi biraz durgun gördüm. Sanki eşinizle aranızdaki heyecanınız biraz sarsılmışa benziyor. Yanılıyor muyum?’’ diyip elini dudaklarının arasında gezdirdi. Queen Sara’ya karşı o kadar kırgındı ki o an Daphney’le olan iletişimi sürdürüp onu cezalandırmak istemişti aklınca. Bar tezgahına yaklaşıp dirseklerini tezgaha koydu. Daphne’ye yaklaşıp oldukça sexsi ses tonuyla, ‘’ Oldukça zeki bir kadına benziyorsunuz, çekiciliğiniz dışında zeki olmanızı sizi karşı konulmaz yapıyor. ‘’ Daphne bu ses tonu ve sözler karşısında eriyip bitmişti adeta. Hedefini avına düşürmüş olmanın verdiği bir hazla da hızını alamayıp Queen’in dudaklarına yapıştı. Queen savunmasız bir şekilde yakalanmıştı. O anın şokuyla öpüşmeye devam etmişti. İki dakika sonra olanların farkına varıp hemen kendini geri çekti. Cafenin yoğun olduğu bu saatte öyle bir şey yaşanmış olmasından dolayı hemen etrafa bakıp birinin onları bu halde görüp görmediğini kontrol etmek istemişti. Büyük bir utanç duymaya başlamıştı. Olayın etkisinden sıyrılıp ne yaşadığını anlayınca hemen oradan uzaklaşıp tuvalete gitti. Daphne ise az önceki durumdan oldukça haz almış ve memnun görünüyordu. Queen gidince o da hesabı isteyip kalkmayı tercih etti. Ne de olsa istediğine ulaşmıştı. Queen çok geçmeden başı öne eğik bir şekilde işinin başına döndü. Daphne’yi orada görmemek onu rahatlatmıştı ama hala olayın etkisindeydi. Ama işin garip bir kısmı vardı ki suçluluk duygusu bir anda bitmişti. Sara’nın yaptığı bencillik karşısında bu durumu kendine hak olarak görmüştü. Saat ilerlemiş cafenin kapanma saati gelmişti. Queen hiç oyalanmadan temiz hava almak için dışarı cıkıp evin yolunu tuttu. İlginç bir durum yaşıyordu. Yol boyunca bir yandan kendine kızıyor öte yandan Daphne’nin dudaklarını, o kısa süreli haz veren anı aklından atamıyordu. Çok geçmeden eve varmıştı. Sara bu defa bilgisayar başındaydı. Hiç başını kaldırmadan ‘’ hoş geldin hayatım. Nasıl geçti günün. ‘’ Queen, ‘’ hoşbulduk, iyiydi canım. Ben uyumaya geçiyorum çok yorgunum. Sana iyi çalışmalar. ‘’ Sara, ‘’ Tamam hayatım, iyi uykular.’’ İlk defa iki yabancı gibi takılmaya başlamışlardı evde. Queen yatağa uzanıp sadece Daphne ile olan o eşsiz anı düşünmeye başlamıştı. Daha sabah saatlerine kadar kendine kızan, suçluluk duyan o adam gitmiş de hovarda bir erkek gelmişti sanki. Bu işin sonu pek hayra alamet değil gibi geldi Queen’e. Ama haz veren şeyler her zaman acının önüne geçmişti onun için. Kötümser duyguları bir kenara bırakıp hazzın doruklarına varabilmek için gözlerini kapadı ve kendini uykunun rahatlatan etkisine bıraktı.

Great novels start here

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD