8.Bölüm

1445 Words
Saat 10.00 Gürültü, kasvet, çekyatta uzanmış olmanın verdiği tutulmuşluk hissi ile kötü durumlar resmen kombo oluşturmuştu. Queen artan gürültünün ardından yataktan fırlatmaya çalıştı. Fakat daracık çekyatta sabaha kadar iki büklüm yattıklarından dolayı doğrulduğu yerde el mahkûm elindeki ve ayağındaki uyuşukluk hissinin geçmesini bekledi. Sara’nın uykusu ise o kadar ağırdı ki ne dinmek bilmeyen gürültüye ne de Queen’in yanında hareket etmesine karşılık vermemişti. Mışıl mışıl uyuyordu. Queen uyuşma hissi geçene kadar oracıkta öylece beklerken gözü masumca uyuyan, duru güzelliği olan peri kızına takıldı. Önü seyredururken tüm dünya sanki durmuş, dışardaki sesler kesilmiş, uyuşukluk hissinden eser kalmamıştı adeta. Belki de başına gelen en güzel şeyin Sara ile birlikte bir ömür yaşamayi seçmek olduğunu geçirdi içinden. Bu güzel anın hiç bozulmasını istemeyen bir tavırdaydı ki rüyadan irkilircesine dışardan gelen gürültü sesine dikkat kesildi. Birden ayaklandı ve onu uykudan uyandıran o da yetmezmiş gibi en güzel anını ona zehir eden bu gürültünün sebebini öğrenmek için pencereye doğru yaklaştı. Perdeyi araladı, aşağıda bütün mahalle toplanmış köşede de bir itfaiye aracı. Queen telaşlandı. Yangın mı çıkmıştı, mühim bir durum var mıydı? diye düşündü. Pencereyi açıp görüş açısını daha da netleştirmek istedi. Çok merak etmişti olup biteni. Kalbi hızla çarpa çarpa durumu anlamaya çalışırken birden arkadan bir ses işitti. Dünyadan birhaber, uyku sersemi ses tonuyla Sara, “ günaydın hayatım, ne yapıyorsun pencere kenarında sabah sabah. Hayırdır kafanı iyice sarkıtmış neye bakıyorsun öyle meraklı meraklı?.” Queen, “ Günaydın aşkım. Ohooo sen tabi orada bilmem kaç yüzüncü rüyanı görürken burada neler oldu neler.” Sara’nın yüzündeki gülümseme birden yerini endişeye bıraktı. “Hayırdır ne oldu kötü bir durum mu var?” diyerek yerinden fırlayıp Queen’in yanına gitti . İki meraklı kafa kafaya verip bir yandan o daracık pencereye sığmaya çalışmakla cebelleşiyor öte yandan da neler olup bittiğini anlamaya çalışıyorlardı. İtiş kakış, gülüşe gülüşe bir süre çabaladılar ama olacak gibi değildi. Sara meraktan çatlıyordu. Birden kendini geri çekti. “Yok bu böyle olmayacak, ben üstüme bir şeyler alıp aşağı inecem neler olup bittiğini bu şekilde daha kolay anlarız.” Queen bu deli kızın hallerini hayranlıkla seyredip kahkahayı patlatarak, “ sen ciddi misin ? Gerçekten inip bakacak mısın? Diye neşeli bir ses tonuyla sordu . Tabii Queen bunları söylerken Sara çoktan üstünü değiştirmeye başlamıştı bile. Üstünü değiştirirken o da neşeli bir ses tonuyla karşılık verdi Queen’e . “Evettt, hem kabul etmelisin ki burada pencere köşesine sıkışıp olup biteni anlamaya çabalamamızdan daha mantıklı bir fikir.” Demesiyle kapıyı açıp aşağı fırlaması bir oldu. Queen, “ ahhh çılgın kızz ahhh diyerek keyifle pencereden dışarı bakmaya geri döndü. Bu defa algısı Sara’ya yönelmişti. Sara’nın o kalabalık arasında dedektifvari bir şekilde olup biteni öğrenmeye çalışmasını seyrediyor, seyrederken kahkahalar atmayı da unutmuyordu. Sara aşağıda önce etrafı gözlemliyor, aynı zamanda tanıdık bir yüz arıyordu. Onca kişi arasında gözüne alt sokakta oturan komsulaı Johanna teyze ilişmişti. Olup biteni öğrenmek için onun yanına doğru yürürken sanki büyük bir zafere doğru ilerliyormuşcasına özgüvenli bir şekilde yukarı doğru bakıp Queen’e “ az kaldı zafer yakındır” bakışı atıyor. Queen ile göz göze geldiklerinde gülüşlerine engel olmaları pek mümkün olmuyor. Sara’nın bu iddialı bakışının ardından ise ikisinin de kahkahalara boğulmamak için kendilerini zor tuttukları aşikar. Sara bu sebeple derin bir nefes alıp öyle gitti Johanna teyzenin yanına. Sara merakına daha fazla direnemiyordu ama öyle direkt konuya dalıp sadece olayı öğrenmek için Johanna teyzenin yanına gelmiş algısı yaratmak istemedi . Hızlıca selamlaşma ve hal hatır sorma faslını atlatıp neler olup bittiğini sordu. Johanna teyze seksen beş yaşında tonton, sevimli biriydi. Yaşından dolayı konuşması biraz yavaştı. Sara aşırı merakına rağmen olayı aydınlatacak kişinin Johanna teyze olduğunu bildiği için yavaş konuşmasını sabırla bekliyor, pür dikkat onu dinliyordu. Nihayetinde Johanna teyze olayı anlattı. Meğerse bu kadar gürültü bu kadar tantana minicik yavru bir kedinin oyun oynarken takıldığı ağaçtan kurtarılması içinmiş. Sara bu iki meraklı çiftin çırpınışlarının bu denli küçük bir olay sebebiyle olmasından ötürü kahkaha patlatmamak için dişlerini sıkıp derin bir nefes alarak yukarı, onu pencerede meraklı gözlerle izleyen Queen’e baktı. Ardından Johanna teyzeye teşekkür ederek bir hışımla oradan uzaklaştı. Kalabalığı aşarken daha fazla kahkahasına engel olamayacağını anlayarak daha hızlı adımlarla evinin kapısına vardı. Queen kapıyı açmış meraklı gözlerle Sara’nın vereceği haberi bekliyordu. Sara kapının önüne varır varmaz dizlerinin üstüne çöküp oldukça sesli bir kahkaha patlattı. Queen olanlardan bihaber aynı zamanda Sara’nın hunharca kahkahasına eşlik ederken buldu kendini. Yaklaşık on beş dakika boyunca bu halde beklediler kapı önünde. On beş dakikanın sonunda Sara derin bir nefes alıp toparlandı. Queen’i de kolundan tutup içeri aldı. Gülerek başladı anlatmaya olanları: ‘’ bunca gürültü patırtı minicik bir kediyi kurtarmak içinmiş cümlesini kurup bir kahkaha daha patlatmış.’’ Queen de aynı şekilde kahkahayla karşılık vermiş: ‘’ Ciddi misin sen, bunca merakımızın, bunca toplanan insan , bunca gürültü bunun için miydi.’’ bir süre daha kahkahalarına engel olamayan çift saatin on ikiye yaklaştığını görünce hemen toparlanmış. Queen işe gitmek için hazırlanmaya koyulmuş. Sara da köşede kendi kendine sırıtmaya devam etmiş. On dakika sonra Queen hazırlanmış, Sara’nın dudaklarına bir öpücük kondurup evden çıkmıştı. Saat 12.00 Queen, hafifleyen kalabalık ve sessizleşen sokaktan hızlı adımlarla uzaklaşarak iş yerine gitti. Her yeni gün yeni insan, yeni insan ise yeni maceralar demekti. Queen işyerine vardı. İş arkadaşlarını selamlayıp işinin başına geçti. Yavaş yavaş alışıyordu. Yeni insanlar tanıdıkça kendine bir şeyler katıyor, yeni içecek tarifleri deneyi işini ilerlettikçe iş yerinde oldukça sevilen biri olmaya başlıyordu. Sabah saatlerinde işler pek yoğun geçmiyordu. Queen bu sakin saatleri değerlendirip Sara ile telefonda konuimayı, evde durumlar yolunda mı diye kontrol etmeyi ihmal etmiyordu. İlerleyen saatlerde ise yoğunluktan ötürü ne kendine ne de Sara’ya zaman ayırabilme fırsatı bulamıyordu. Saat 16.00 Yoğunluğun hafiften başladığı saatlerdi. Kül rengi kısa saçları, bal rengi gözleri ve iddialı giyim ve makyajıyla alımlı bir hanımefendi bar taburesine oturdu. Queen işine odaklanmış olsa da hem müşteri olduğundan ötürü karşılamak amacıyla hem de dikkat çekici tavrı nedeniyle dönüp baktı. Hanımefendi ile göz göze geldi ve işi gereği, ‘’ Hoş geldiniz. Menümüze Qr kod ile ulaşabilirsiniz. Şu an için istediğiniz bir şey var mı?’’ diye gayet mesafeli bir şekilde sordu. Hanımefendi, Queen’in nazik tavrından etkilenmişe benziyordu. Cilveli bir ses tonuyla, ‘’ Ben kokteyl istiyorum şefim. Sizin önerebileceğiniz hoş aromalı, çok şekerli olmayan bir kokteyl varsa hazırlar mısınız?’’ Queen hanımefendinin yaklamışından pek hoşnut olmamıştı. Aynı mesafeli ses tonuyla ‘’ tabii, hemen hazırlıyorum diyerek hemen yerine döndü. Henüz yeni denediği ve oldukça beğeni alan tarifini hazırlayıp on dakika içinde siparişi hanımefendiye getirdi. Hanımefendi, ‘’ nezaketli olduğunuz kadar hızlısınız da. Bakalım kokteyliniz de sizin kadar iddialı mı?’’ Queen rahatsız olsa da elinden geldiğince rahatsızlığını belli etmemeye çalışıyor, mesafesini koruyarak iletişim kurmaya devam ediyordu. ‘’Afiyet olsun, umarım beğenirsiniz. Başka bir isteğiniz var mı?’’ Hanımefendi, ‘’ şu anlık yok, teşekkür ederim şefim.’’ diyerek samimi bir gülümsemeyle cevap verdi Queen’e. Queen soğuk bir gülümsemeyle karşılık verip uzaklaştı. Saat ilerliyor yoğunluk da aynı şekilde artıyordu. Queen işine odaklanmış siparişlerini yetiştirmekle uğraşırken aynı hanımefendi yanına gelerek: ‘’Şefim, beni yanıltmadınız. Kokteyliniz sizin kadar iddialıymış. Sanırım bu kafenin daimi müşterisi olmam için gönlümü fethettiniz.’’ Queen oldukça gergindi. Bu samimi yaklaşımda ilerledikçe bayağı geriliyordu. Sinirli bir ses tonuyla, ‘’Afiyet olsun, her zaman bekleriz.’’ diyerek hanımefendinin yüzüne dahi bakmadan işine odaklanarak cevap verdi. Hanımefendinin hoşuna gitmiş gibiydi. Önce bir kahkaha attı daha sonra alaycı bir ses tonuyla: ‘’ Sinirliyken ayrı bir çekici oluyorsunuz Şefim. Kolay gelsin.’’ diyerek uzaklaştı ordan. Queen oldukça sinirlenmişti. İşine yoğunlaşıp siparişlerle ilgilenerek kafasından bu kötü sahneyi atmak istedi. Saat 00.00 Queen için işten çıkış vakti gelmişti. Herkese iyi akşamlar dileyip yorgun argın evin yolunu tuttu. Yol boyunca bugün yaşanan tatsız olayı düşündü. İlk defa öyle bir durumla karşı karşıya kalıyordu. Kendisi mesafesini korumuş Sara’yı incitecek hiçbir şey yapmamıştı. Bu durumdan Sara’ya bahsetse mi bahsetmese mi bilemiyordu. Eve varana kadar bu düşüncelerle kendini yiyip bitirdi. Nihayetinde eve varmıştı. Saat bayağı ilerlemişti. Kapıyı açıp içeri girdi. Işıklar kapalı evin içi sessizdi. Anlaşılan Sara uyuyordu. Eşyalarını portmantoya asıp parmak ucunda yürüyerek yatak odalarına doğru yaklaştı. Tahmin ettiği gibi Sara masum bir bebek gibi mışıl mışıl uyuyordu. Kapının köşesine sırtını dayayıp Sara’yı seyredaldı. Aklına bugün yaşanan tatsız olay geldi ve içini derin bir üzüntüyle suçluluk duygusu kapladı. Sessizce fakat içini kaplayan bu ağır yükle mutfağa doğru gitti. Kendine bir bira açtı. Bunca yorgunluğuna rağmen bu gece uyuması biraz güç görünüyordu. Birasını aldı, cam kenarında bulunan kanepeye oturup gözlerini gökyüzüne dikip derin düşüncelerle cebelleşmeye başladı. Bir yandan beynini tırmalayan düşünceleri susturmaya çalışırken birasını yudumluyor öte yandan da bugünkü tatsız olayın bir daha yaşanmaması için dua ediyordu. Sara’ya bu olaydan bahsetmek konusunda kararsızdı ama şu an için hiç bahsetmese bir daha bu olay yaşanırsa o zaman konuyu açsa daha iyi olur diye düşündü. Bunca ağır yüklü düşüncelerin ardından yarım kalan birası ve çözüme kavuşmayan düşüncelere rağmen kanepede uyuyakaldı. İhanet, en başta istenmeyen, rahatsızlık veren duyguların zamanla ruhu okşamasıyla ortaya çıkar. İhanetin Kanatları için ilk çırpınış bu şekilde başlamış oluyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD