Sabah erkenden uyanmıştım. Bugün çok işim vardı. İş görüşmesine gitmem gerekiyordu. Üniversiteye de birkaç evrak bırakmam gerekiyordu. Nedim beni arabayla götürecekti çünkü hem yorucu bir gün olacaktı hem de Nedim'in tutması gereken bir sözü vardı. İş görüşmem öğlen ikideydi. O zamana kadar hazırlanmam gerekiyordu. Üstümü değiştirip etrafı toplayıp aşağı indim. Nihayet bugün yetişebilmiştim kahvaltıya. Yengemle kahvaltı masasını kurarken Nedim geldi yanımıza;
-Saat iki de lütfen unutma sana güveniyorum.
-Tamam dünden beri her iki saatte bir söyledin. Unutmam merak etme.
-Seni biliyoruz Nedim. Ne kadar çok söylersem o kadar ciddiye alıyorsun ama bak tekrar söylüyorum. İşin varsa başka birinden rica edebilirim.
-Ya merak etme sen. Yok işim falan. Hem en kıymetli kuzenimin isteğini de yerine getiremeyeceksem neden varım ben? Duygu sömürüsüne geçmişti. Haklıydı da biraz fazla üstelemiştim ama ne yapayım? Heyecanlıydım. Bu arada tek kuzeni benim.
-Ben işlerimi halledip saat bir gibi gelirim sizin oraya. Oradan gideriz olur mu? Aslında beni evden de alabilirdi ama ona zahmet olmasındı. Tamamen Nedim'i düşünüyordum. Yoksa orada görmek istediğim birisi olduğundan falan değil.
-Ben alırım seni, yürüme boşuna. Aferin Nedim iyilik meleği olasın tuttu.
-Yürüsem daha iyi olur. Heyecanım yatışır hem. Nedim başıyla onayladığında kahvaltı sofrasını kurmaya başladık. Biraz sonra herkes kahvaltıya indi. Tek eksiğimiz dedem ve annemdi. İkisi de sabah namazından sonra yatmaz pastaneye gidip poğaçaları yaparlardı. Ama kahvaltıya her gün mutlaka gelirlerdi. Bu bizim evin gizli kuralıydı. Dedem hep beraber olmamızı isterdi. Aile bağlarımızın böyle kıymetlenip değerleneceğini düşünürdü. Benim açımdan haklıydı. Büyük bir huzurdu. Bu masada olmak hep beraber olmak düştüğünde kaldıracak insanların olduğunu bilmek. Annemler de geldiğinde kahvaltıyı yapmıştık. Annem, anneannem ve dedem yemekten hemen sonra gittiler. Nedim ve dayım da hemen arkalarından çıktılar. Yengem, ben ve Andaç etrafı topladıktan sonra Andaç da pastaneye gitti. Benim de kuaföre gitmem gerekiyordu. Manikür yaptırmak istiyordum. Saçlarıma da su dalgası yaptırmayı düşünüyordum. Sonuçta ilk izlenim önemliydi. Hemen hazırlanıp kuaföre doğru yola çıktım. Kuaförden sonra eve gelip ne giyeceğime karar verecektim. Mahallenin kuaförü Ayfer ablaya geldiğimde içerisi çoktan dolmuştu. Aslında pek müşteri yoktu ama mahallenin dedi kodu merkezi burasıydı. Ayfer abla beni görünce hemen halimi hatırımı sordu. Sevimli bir kadındı. İyi niyetli bir insandı. Yaptığı işe güvenirdim. Hemen yaptırmak istediklerimden bahsettim. Hiçbir şey sormadan onaylayıp manikürümü yapmaya başladı. Bilirdi neyi nasıl sevdiğimi? Nasıl bilmesindi? Hiç başka kuaföre gitmemiştim ki. Ayfer abla manikürümü yaparken tuhafiyeci Sedef abla beni fark etmiş olacak ki merkezine beni alıp sorular sormaya başladı.
-Almina kızım hoşgeldin. Gelmişsin İstanbul'dan. Artık kalıcıymışsın burada. Öyle duyduk iş arıyormuşsun. Bulabildin mi ? Ne ara duymuştu bu kadın bunları? Bazen hayran kalıyordum sistemlerine. Her şeye vakıf olabiliyorlardı.
-Öyle Sedef abla buradayım. İş arıyorum bakalım. Hayırlısından bir yer olur umarım.
-KPSS' yi ne yaptın bakayım sen? Özele girecekmişsin diye duyduk. Kazanamadın mı sınavı? Evet şimdi en meşhur kısma gelmiştik. Bu kısımdan keyif alıyorlardı resmen. Onlar için devlette çalışmıyorsak başarısızdık.
-Yok Sedef abla girmedim ben sınava.
-E var mı bari birileri bak devlete de girememişsin? Biz ilk kazandığında da dedik düşük bölüm kazandın evladım sen. Bak benim oğluma Ahmet abin bitirdi. Şimdi Ptt'de de memur. Kazanamadın ki oraları. Ya sabır. Bu kuaföre de gelsen bir türlü gelmesen bir türlüydü. Tamam Ayfer abla iyi hoştu da bu insanlar beni çok geriyordu. Tam neyse ki Nebahat yok diye düşünüyordum ki kapıdan Nebahat:
-Hanımlaar size yeni haberlerim var diye girdi. İyi olmuştu zira konu benden dağılmıştı. Yoksa sabah sabah fazlaca gerilmiştim. Sedef abla söze girdi;
-Kız Nebahat hayırdır. Daha gün ayalı çok olmadı. Ne dedikodusu bu böyle? Laf olsun diye sormuştu Sedef abla. Yoksa hepimiz biliyorduk. Nebahat ablanın her saatte her olaydan haberdar olabilecek kapasitesi olduğunu.
-Sabah iğne oyası götürdüm Fidanlara. Oğuz'u merak ediyorduk ya. Annesi oldu bu iş dedi. Oğuz'un kısmeti hazırmış. Fidan yakında işler ciddiye biner o zaman duyarsınız dedi. Ciddi miydi? Tamam bir gün olacaktı ama onu yeniden bulmuşken olmasaydı bari.
-Kız de bakayım heri. Kız kimlerdenmiş? Neymiş? Neciymiş? Sedef abla doğru bir noktaya değinmişti. Merakla Nebehat teyzeye baktım.
-Kız ne bileyim öğrenemedim o kadar? Funda'yı bilmiyorsun sanki ağızından zorla laf alıyoruz. Bunu nasıl öğrenmişti kim bilir? Funda teyze normalde böyle şeylerin muhabbetini yapan bir kadın değildi. Özellikle de Nebahat ile yapmazdı böyle muhabbetler. Şimdi ne değişmişti anlamıyordum? Geçen gün de söyleyince şaşırmıştım. Sedef abla ;
-Almina darısı senin başına kızım. Seni de duyar mıyız yakında? Sadece gülümsemedim. Hoş ne diyebilirdim ki zaten yeterince bozulmuştum. Moralimi yüksek tutmaya çalıştım. Bunu sonra düşünecektim. Şimdi odaklanmam gereken bir iş görüşmem vardı. Sabah saatinden beni üzen bir takım şeyler duysam da umursamamalıydım. Kuaförde işim bittikten sonra hızla eve geçtim. Hemen hazırlanmam gerekiyordu. Kumaş bir pantolon giyip içine bir gömlek giydim. Ceketimi de üstüme aldım aynadan kendime baktığımda tam bir öğretmen gibiydim. Çok özenmiştim bugün için çünkü o işi istiyordum.
Saat 12.30 'a gelirken çantamı ve evrakları da alıp evden çıktım. Pastaneye uğrayıp annemden şans öpücüğü almak istiyordum. Beni böyle görsün istiyordum. Heyecanlıydım. Umarım bir aksilik çıkmazdı. Gerçekten çok özenmiştim. Pastaneye geldiğimde dedem annemin arka bahçede olduğunu söyledi. Hızla annemin yanına gidip ona sarıldım. Beni gördüğüne sevinmişti;
-Senin duanı almadan gitmek istemedim. Nasıl olmuşum? Alırlar mı sence beni işe? Ya anne çok heyecanlıyım. Deneme dersi de yapacaklarmış biliyor musun? Annem heyecanıma gülerek karşılık verdi.
-Heyecanlanman normal güzel kızım benim ama ben sana güveniyorum sen yaparsın. Hem neleri yaptı benim kızım. Olmazsa da dünyanın sonu değil ya? Hem eleman eksiğimiz var biliyorsun. Almazlarsa ben alırım kızımı işe. Annemin dedikleri ile gülümsedim. Artık gitmem gerekiyordu. Nedim'i bekletmemeliydim.
Pastaneden ayrılıp hızlıca şirkete gittim. Umarım Nedim beni unutmamıştı. Mesaj atmayı da unutmuştum. Hatırlatsaydım iyi olurdu. Nedim'in odasına geldiğimde direkt içeri girdim ve odada Nedim değil Oğuz vardı. Bunlar odaları değiştirmişti de ben mi bilmiyordum? Oğuz beni görünce gülümseyerek ayağa kalktı;
-Ben de seni bekliyordum. Nedim'in önemli bir işe çıktı. Benden rica etti. İlk iş görüşmende beraberiz...