Girdiği şoktan hızla kurtulan Yeşim, ona aldırış etmeden evinin mutfağına doğru yürüyen ve birkaç saniye önce elinden almış kupayı mutfak lavobasına döken Kuzey’i kolundan tutarak,
“Burada ne yaptığını sanıyorsun sen? İçeride kızım var ve seni sevmeyeceği kesin.” Dediğinde Kuzey tek kaşını kaldırarak sırıttı. Yeşim bu görüntü karşısında neredeyse yanmaya başladığını hissederken dişlerini sıkmak zorunda kaldı. Nasıl oluyor da o gecenin ardından bedeni ona karşı bu tepkiyi verebiliyordu anlamıyordu. Kuzey, birkaç saniyelik bakışın ardından
“Bunu denemeden göremeyiz. Yetişkin kadınlar için haklı olabilirsin ama minikler beni her zaman sevmiştir. Birçoğu ise aşık bile olmuştur” dediğinde gözleri kocaman olan Yeşim ona ağzını açıp bir şey söylemek istedi fakat sesini kontrol edemeyeceğini düşünerek gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı. Ardından,
“Burası benim evim ve aklına estiği gibi gelemezsin. Geldiğin yere geri dön ve beni rahat bırak” dediğinde Kuzey ise en az onun sesi kadar ciddi bir ses tonu ile
“İçindeki benim çocuğum ve sende aklına estiği gibi onun hayatına son veremezsin. Bunda benim de söz hakkım var” dediğinde Yeşim, elinden geldiğince kısık tuttuğu fakat bir o kadar sert bakışları eşliğindeki sesi ile
“Bunu tek gecelik bir heves gibi düşündüğün ve hiçbir sorumluluk almak adına anın sonuna bile varmadan bir nefes alma fırsatı bile vermediğin gece düşünecek ve daha dikkatli olacaktın” dediğinde bu sefer yutkunma sırası Kuzey’deydi. Evet genç kadın haklıydı. Ona o gece bir pislik gibi davranmıştı. O gece için kendisine biçilen büyük bir ceza olabilirdi ve bunu göğüslemek adına hiç sesini çıkarmayı düşünmüyordu. Onun için sakin çıkan sesi ile
“Üzgünüm” diyebildi. Bunun yeterli olmayacağını bile bile üstelik. Fakat, yeşim daha sert çıkan sesi ile
“Üzgün olman kızımı kaybedebileceğim gerçeğini değiştirmiyor. Senin yüzünden bir anne olarak seçim yapmak zorundayım. Lanet olsun o gece hiçbir şeye karışmaman gerekiyordu. Beni evime bırakmak için kolumdan tutmaman ve evine sürüklememen gerekiyordu. Sadece iki gün sonra gideceğin yerde bir kadın ile birlikte olmaman gerekiyordu.” dediğinde Kuzey kadının her kelimesindeki haklılığına nefesi kesilerek baktı. Fakat olan olmuştu ve bundan sonraki süreçte babası gibi olmaması gerekiyordu. Kız ya da erkek ne olursa olsun bir çocuğun daha kendi yaşadıkları ile büyümemesini, babası tarafından istenmeme duygusunu tatmaması gerekiyordu. Babası tarafından istenmeyen her çocuğun ne kadar acı içinde büyüdüğünü açıklayabilecek kadar yaşamıştı. Onun için,
“Haklısın fakat o an olması gereken buydu. Anlık bir şeydi ve bunun getirdiği sonuçlar ile tek başına savaşman gerekmiyor” dediğinde daha çok öfkelenen Yeşim tam ona haddini bildirecekti ki telefonu cebinde çaldı. O esnada kim olduğunu bilemedi ve telefonu salonda kızı ile puzzle yaptıkları masanın üzerindeydi. Birkaç minik adım duyuldu ve sonra kapının eşiğinde beliren Ela ile Kuzey göz göze geldi. Kuzey, daha önce de bu minik kızı görmüştü fakat, güneş yüzünden onunla göz göze gelememişti. İsminin Ela olduğunu biliyordu fakat göz rengini adından aldığını şu anda anlıyordu. Çünkü minik kızın göz rengi adı gibi muhteşem güzellikte elaydı.
“Teyefoon çalıyor” diyerek annesine uzattığı telefona baktı ve ekranda yazan DR. Fuat Guneç ismini bir anda tanıdı. Sonra kalbi içinde deli gibi atmaya başladı. Bebeğini aldırmak için fetüs kasabı olarak da bilinen bu adama mı gidecekti? O adama doktor bile denmiyordu. Lanet olsun bir iki yıl öncesine kadar yasal olarak günü geçmiş bir hamileliği sonlandırmak istediği için neredeyse lisansını kaybedecekti. Kaybetmesi içi büyük savaş veren bir avukatın olduğunu bile hatırlıyordu. Yeşim telefonu hızla kızının elinden aldığında kızının bakışlarının Kuzey’de olduğunu gördü. O an ona zorda olsa gülümseyerek,
“Kuzey amca” dedi ve Kuzey o an yalancı bir öksürük ile onu durdurdu. Genç adam bir amca olamayacak kadar gençti ve bunun ardından küçük kız ile göz göze gelecek şekilde eğildiğinde telefon hala çalıyordu. Kuzey, Ela’nın gözlerine odaklanarak gülümsedi ve küçük kızda ona gülümseyince Yeşim şaşırmadan edemedi. Kuzey,
“Ben Kuzey amca olmayacak kadar gencim. Bana Kuzey abi diyebilirsin. Şimdi annen ile halletmemiz gereken bir konu var bize müsaade edersen her ne yapıyorsan seninle yapabiliriz” dediğinde Küçük kızın yüzü aydınlanıp genç adama kocaman bir gülümseme gönderdiğinde Kuzey içinde buz tutmuş olan kalbinin bir anda yandığını hissetti. Küçük kız
“pazıy yapıyoruz. Ama annem çok zor almış bitiyemedik.” Dediğinde Kuzey tekrar gülümsedi. Hobileri içinde Pazılı yapmakta vardı. Hatta evinde kocaman ve bitmeyi bekleyen her akşam zihnini boşaltmak adına yaptığı bir pazılı vardı. Her sıkıldığında, çıkış yolun aradığında saatlerce başında durudu.
“İlgi alanım ve sanırım birlikte üstesinden gelebiliriz” dediğinde minik kız başını evet anlamında sallayarak hızla salona geçmişti. Yeşim’in elinde olan telefon cevap verilmediği için kapanmıştı fakat tekrar çalmaya başlayınca Kuzey, yerinden kalktı ve kalkarken telefonun ekranından yine aynı kişinin aradığını gördü. Bakışlarını genç kadına dikti fakat, yeşim geri adım atacak bir kadın değildi. Mavi ile yeşilin savaşını kim kazanır bilinmedi fakat yeşim bakışlarını geç adamdan ayırmadan,
“Dr. Fuat Bey üzgünüm yetişemedim.” Dedi ve dinlemeye devam etti. Dr. Fuat telefonun diğer ucundan
“Tahmin ettim onun için tekrar aradım. Süreniz bitmek üzere işlemi yarın yapmazsak bir daha yapmamız imkânsız. Son haftanız demiştim” dediğinde Yeşim yutkunmak zorunda hissetti. Çünkü boğazı düğümlenmişti. Karşısındaki bakışların ağırlığında eziliyordu. Fakat bir tercih yapması gerekiyordu. Karşısındaki adamla ortak hiçbir noktası yoktu ve bu adamın bir baba sevgisi taşımadığını da anlayabiliyordu. Hayatına hep pislikler denk geliyordu ve birine aldanıp bir çocuk dünyaya getirmişti. Kızının her zaman gurur duyacağı, her korktuğunda sığınacağı, her babasına ihtiyacı olduğunu karşısında bulacağı sıcaklığı ile saracağı, güveni ile yükselteceği bir babası olmayacaktı. Ona karşı bu sorumsuzluğun altında yıllardır eziliyordu. Baba konusunda iyi bir tercih yapmalıydı fakat yapamamıştı. Bir çocuğuna da aynı duyguyu yaşatamazdı. Onun için içinden yükselen acıyı yutkunup,
“Tamam. Yarın orada olacağım” dedikten sonra Kuzey’in yutkunduğunu gördü. Telefonu kapattığında bile tek kelime etmeyen Kuzey’e bakmaya devam ederken
“Üzgünüm kızımı sorumsuz, duygusuz ve kendinden başka hiçbir şey düşünmeyen bir babaya sahip ettiğim için yıllardır pişmanlık duyuyorum. İçimdekinin de kızım ile aynı kaderi paylaşmasına izin veremem.” Dediğinde kızı tekrar kapının eşiğinde belirdi.
“Hadi!! Uyku saatim yaklaşıyor” diye söylendiğinde Kuzey bakışlarını genç kadının bakışlarından hızla çekerek küçük kıza gülümsedi ve
“O zaman uyku saati gelmeden bitirelim bakalım” diyerek küçük kızı kucağına aldı ve minik kızın küçük bir neşe kahkahası atmasına neden oldu. Salona geldiklerinde ise Kuzey, yaşına göre biraz ağır olan puzzle baktı. Sonra saniyesinde tamamlanmamasına neden olan hatayı hemen anladı. Bir puzzle parçası yanlış yere yerleştirilmişti ve bu tüm resmi bozmuştu. Küçük kız gibi yere oturmuş ve orta sehpanın üzerine yayılmış olan tabloda yerleştirilmiş tüm parçaları bozduğunda küçük kızdan
“Aaaa ne yapti?” diye bir ses yükseldi. Kuzey ise ona sıcacık bir gülümseme göndererek,
“Bazen, en başında bir hata yaparsın ve bunu gözden kaçırırsın. O hata, tüm resmi bozar ve arada bulman imkânsız olur. Onun için en başında parçaları iyi tanıman lazım. Şimdi resmi başa sarıyoruz. Gözden kaçanı bulmak için” dediğinde Yeşim, kapının eşiğinden onları izliyordu. Kızının daha önce o an tanıdığı hiç kimseye bu denli sıcak davrandığını hatırlamıyordu. Babasının onunla bir gün bile oturup vakit geçirdiğini de hatırlamıyordu. Ona,
“Nasılmış benim prensesim” demekten öte bir babalığını görmeyen küçük kızının gözlerindeki mutluluğu sonlandırmak istemedi. Aslına bakarsa bu adamın bu denli sıcak olabileceğine de şaşırmıyor değildi.
Yarım saatin sonunda şaşırtıcı derecede hızlı ilerleyen ve yine şaşırtıcı derecede net bir şekilde biten puzzla gözlerini dikmiş bakan Yeşim, küçük kızının neredeyse uyumak üzere olmasına rağmen gülümsemesine ve
“Yayaşın bitti” diye bağırmasına gülümsemeden de kendini alamamıştı. Fakat artık uyuması gerekiyordu. Yarın operasyonu vardı ve sanırım biraz geç gelmesi gerekecekti. Bu konu ile ilgili Kuzey’i gönderdiği anda Duygu ablası ile konuşması gerekecekti. Fakat yarın kesinlikle erken kalkması gerekiyordu. Onun için,
“Bittiğine göre artık yatağa küçük hanım” dediğinde Ela yerinden hızla kalktı ve Yeşim’in gözlerinin kocaman olmasına neden olan bir hareket ile Kuzey’in yanağına kocaman içten bir öpücük bırakarak,
“Annem hey zaman bitiremiyor. Oyaradikin de senle yapayım” dediğinde Kuzey, yine şefkat ile gülümseyerek,
“Ne zaman istersen emrindeyim küçük hanım” dediğinde küçük kız hızla odasına gitti. Pijamalarını zaten giymişti ve Kuzey, üzerinde ördeklerin olduğu pijamasına sırıtmadan edememişti. Çünkü aynı pijamalar Yeşim’in üzerinde de vardı. Biri çok ama çok tatlı görünüyor bir diğeri ise nefesini kesecek kadar seksi. Bu işin hiç adil olmadığını düşünmeden de edemedi. Yaptığı puzzle zihnini boşaltmıştı. Genç kadın bir karar vermişti fakat o daha verdiği karardan dönmemişti. Yerinden kalkıp genç kadın ile burun buruna gelecek kadar adım attı ve burun buruna geldiklerinde kızgın çıkan sesi ile
“Bazen de hatanın sadece doğru parçaya bakmadığını anladığında iş işten geçmiş olur.” Dediğinde Yeşim derin bir nefes aldı. Bu durumda doğru bir parça falan yoktu. Resim nereden bakarsan bak yanlıştı. İkisinin ortak bir noktaları olması imkansızdı bunu anlaması için aynada ikisine bakması yeterdi. Onun için sinirle genç adamın kolunu karadı ve onu hemen kapının orada olan boy aynasının hemen karşısına götürdü. Sonra
“Bir bak kendine!” dedi ve kısık tutmaya çalıştığı sesi ile aynadan onunla göz göze geldi. Sonra
“Bu soğuk bakışlar, koyulmuş hedefler, ego ve bencillik ile bir çocuğa mutsuz bir hayattan fazla ne verebilirsin? Bir çocuk sevgi ister o sende yok. Bir çocuk güven ister korunma ister oda sende yok. Sen kalbi olmadığına inandığım tek insansın. Bir kalbi olmayan adam baba olmayı kesinlikle hak etmiyordur. Doktor olduğun için çocuklara yaklaşımı iyi biliyorsun ama senin bir baba sevgisine sahip olduğuna…” daha cümlesini bitirmeden Kuzey,
“Çünkü bir baba sevgisi görmedim. Bahsettiklerinin hiçbiri bana verilmedi ve benim gibi bir çocuğun daha büyümesine izin vermem. Buna sen karar veremezsin. Her şeyi o geceye de bağlayamazsın”” dediğinde Yeşim,
“Senin ve dikkatsizliğin yüzünden bir seçim yapmak yeterince zor. Bir annenin evlatları arasında seçim yapmasının nasıl bir duygu olduğu hakkında herhangi bir fikrin yok. Onun için rahat bırak beni” diyerek hemen arkasında duran kapıyı açtı ve genç adamın bakışının ardından çıkıp gitmesini izledi. Tek kelime etmedi ve tek bir kelime etmesine müsaade etmeden kapıyı kapattı. Bu adamın geri gelmesi cidden yanlıştı. Hayatında olması, hayatının içine dahil olması ve bu kadar yakınında olması yanlıştı. Bu yanlıştan cidden vazgeçmesi ve bir ortak noktalarının olmaması gerektiğini anlamış olduğunu umdu. Yarın bu iş son bulacaktı ve bir daha bu adamı görmek zorunda falan kalamayacaktı.
……………….
Yeşim, sabahın erken saatinde kalkmış ve üzerine rahat bir şeyler giymişti. Topuklu ayakkabılarının yerine spor ayakkabıları vardı ve kalem etek yerine eşofmanını giyiyordu. Özellikle siyah giymişti çünkü bugün çok büyük bir tercih sonucu karar vermişti. Bugün hiç sormadan küçük bir hayatı oklandıracaktı. Gece boyunca hiç uyumamıştı fakat ya hiç doğmamış bebeğinin hayatını feda edecekti ya da kızının o pislik adam ile büyümesine neden olacaktı. Bunu kullanacağını gerçekten biliyordu.
İskeleye yanaşan feribota gözlerini dikip derin bir nefes aldı ve siyah gözlüğünü gözüne taktı. Sağına soluna baktığında ise onu durdurmak için yırtınan Kuzey Ataman’dan bir iz göremedi. Savaşı bu kadardı diye düşündü ve derin bir nefes alarak elini karnına yerleştirdi. Ardından
“Gerçekten üzgünüm” diye fısıldarken gözünden bir damla yaş süzüldü. Bu kadar çaresiz olmasaydı eğer böylesi bir seçeneği düşünmezdi bile. Fakat bir çocuğuna daha babasının neden onlarla olmadığını açıklamaya gücü yoktu. Bu savaşa tekrar hazır değildi ve tedbirsiz davrandığı için kendine ölümüne kızgındı. Bunun sorumlusu kesinlikle kendisiydi. O içkileri içmemesi ve Kuzey Ataman ile birlikte olmaması gerekiyordu. Buna izin vermemesi gerekiyordu.
Feribot yolculuğu 20 dakika kadar sürmüştü. Bu süre içinde feribotun üst katına çıkmıştı ve denizin dalgalarını izlerken eli karnında daha dünyaya gelmek için ilk adımını henüz atmış olan bebeği ile sesiz bir veda içine girdi. Birkaç defa gözünden süzülen yaşa engel olmadı ve bir mucize olmasını dilediğinde olmuştu. Yani Tufan denen pislik eski eşinin şimdi onu aramasını ve ne hali varsa görmesini. Kızını ondan almayacağını onu istemediğini söylemesi gibi ama bu dünyada hiçbir duasının kabul edilmemesini göz önünde bulundurduğunda böyle bir mucizenin kesinlikle olmayacağını anlamıştı. Feribot iskeleye yaklaştığında ise derin bir nefes vererek feribottan indi. Hemen yakınlarda duran taksiye binerek hastanenin adresini verdi.
Hastanenin kısa merdivenlerini çıkarken ayaklarının titrediğini hissediyordu. Kalbi içinde ölecekmiş gibi hissetmesine neden olurken bir ara nefes bile almadığını fark etti. Danışmaya gelip adını ve randevusunu söylediğinde yüzüne bakan danışma görevlisinin gözleri ile ona haykırdığı suçluluk duygusu ile baş edebilmek için gözlüklerinin gözünde olduğuna şükretti. Saniyeler içinde yanına gelen bir hemşire ile önce hazırlanması gerektiği söylendi. Üzerinde ne varsa çıkardı ve ona verilen mavi renkteki önlüğü titreyen elleri ile giydi. Hazırlandığı odadan çıkarken ona aç olup olmadığı soruldu çünkü narkoz alacağı için uzun bir süre bir şey yememesi gerektiği bildirilmişti. Operasyonun yapılacağı ve adına doğum hane diye büyük yazılarla yazılan kapıya baktı. Eli tekrar karnına gitti ve durup derin bir nefes almak istedi. Yanındaki hemşire sevecen bir sesle
“Emin değilseniz hemen vazgeçebilirsiniz” diye söyledi ve Yeşim, bulunduğu yerde arkasına doğru baktı. Hiç kimse yoktu. İçinde ona ait olduğunu söyleyen adam burada değildi. Sadece vicdanını rahatlatmak adına geldiğini düşündü. Bir gün hesap sorulacağı zaman geldiğinde ben yapmamasını söyledim demek için gelmişti. Yutkundu ve Hemşireye
“Eminim. Geçelim lütfen” diyerek cevap verdi ve hemşirenin tek kelime etmeden başını tamam dercesine sallayarak onay vermesinin ardından önlerindeki kapı açıldı ve her ikisi de içeriye girdiler. Birkaç adım sonrasında bir kapı ile daha karşılaştı. İçeriye girdiğinde ise arkası ona dönük oradaki aletler ile ilgilenen doktoru gördü. Onunla ilgilenmedi çünkü odakladığı şey biraz sonra yatacağı masaydı. Birazdan içinden minicik bir canı söküp alacakları masaydı. Bu masada kaç tana can dünyaya geldi diye düşünmeden edemedi. Yutkundu ve o anda kulağına
“Hazır mıyız?” diye gelen soru ile donup kaldı. Çünkü bu sesin işlemini yapacak olan doktora ait olmadığını biliyordu. Bakışları sesin sahibine odaklandığında ise üzerinde ameliyat önlüğü, başında ameliyat beresi, çenesinin bir kenarında asılı duran maskesi ile ona bakan Kuzey Ataman ile göz göze geldi. Bakışlarındaki acı, yüzündeki soğukluk, sıkılı dişlerinin verdiği his genç kadının titremesine neden oluştu. Yeşim iri taneli yeşil gözlere sahipti ve bakışları bir anda daha da şaşkınlık doldu. Bir anlık şaşkınlığını üzerinden atsa bile kısık çıkan sesi ile
“Burada ne işin var?” diye sormadan edememişti. Kuzey ise sakin çıkan sesi ile
“Ortada bir hata var ise ikimizin hatası. Bunu tek başına yaşamana izin vermem imkânsız. Hayatının sonuna kadar yaptığın tercihin altında tek başına ezilmeni istemiyorum. Bu zamanı atlattığında vicdan azabını tek başına çekmemen için işlemini ben yapacağım” dediğinde Yeşim, yerinde sendeleyerek elini karnına yerleştirdi ve bir adım geri gitme ihtiyacı hissetti. Ne yani kendi çocuğunun resmen alınma işlemini mi yapacaktı? Buna izin vermesi imkansızdı. Onun için,
“Sen cerrahsın. Kadın doğum uzmanı değil bu işlemi yapamazsın” dediğinde Kuzey, soğuk bir sırıtma ile ona birkaç saniye baktı ve
“Sandığından daha geniş bir yelpazede doktorluk lisansım var. Doğu görevinde doğum yaptırdığım bile olmuştur. Onun için seninle doktorluk yeteneklerimi tartışmayacağım. Eğer, benim çocuğumu doğurmak istemiyorsan seni buna zorlayamam. Evli olmadığımız için benim onayıma ihtiyaçları olmadığını biliyorum.” dedi ve Yeşim,
“Hayır! Senin yapmanı istemiyorum. Olmaz” diye fısıldadığında bembeyaz olmuştu. Kuzey ise hala soğuk bakışları ile ona bakıyorken ellerini göğsünde birleştirip derin bir nefes alıp verdi. Sonra
“Bu işlemi istiyorsan bugün yapılması gerekiyor. Bugünü geçirirsen yasal olmaktan çıkıyor ve hiçbir doktor bunu yapmaz. Bugün yaptırmak için ise benden başka seçeneğin yok Yeşim. Bu hastanede kimse seni işleme almayacak. Hatta Çanakkale’de hiçbir hastane seni kabul etmeyecek” dediğinde Yeşim başının döndüğünü hissetti ve elini acı dolu bir şekilde karnının üzerine yerleştirip diğer elini birazdan her şeyin son bulacağı masaya yasladı. Sabahtan beridir bir şey yememişti. Hatta geceden bu yana bir şey yememişti. Gözleri dolmaya başlamıştı ve yaşlı gözlerle Kuzey’e baktı. Lanet olsun bu kadarı çok fazla diye düşündü. Kuzey, ona bir adım atarken Yeşim derin bir nefes alarak,
“Bunu yapmaya hakkın yok. Lanet olsun bu kadar bencil olmana, hayatı kendinden ibaret yaşaman adil değil. Başka bir seçeneğim olsa bir saniye bile düşünmezdim. O pisliğin nasıl biri olduğunu bilmiyorsun. Ela, onun yanında ölür ve bende kızım olmadan ölürüm. Kızımı bu durum karşısında benden alacak. Beni bu şekilde yanında barındırmaz ve bende kızım olmadan yaşayamam. Bunu anlamıyor musun?” diye söylendiğinde gözünden süzülen yaşa dayanamayan Kuzey,
“Başka bir seçeneğin var. Bunu sana sundum.” Dediğinde Yeşim titrek bir nefes alarak.
“Bunun, onu durduracağını mı sanıyorsun? Daha hırslanacak, kızımı almak için bir avukat ordusu tutacak, sorun çıkaracak ve aklının alamayacağı kadar kötülük yapacak. Kızımın ve benim bunun için gücümüz yok” dediğinde Kuzey, elini Yeşim’in masadaki elinin hemen yanına yerleştirerek, onunla göz göze geldi. Bakışındaki soğukluk gitmiş ve yerini derin bir sıcaklığa bırakmıştı.
“Şartlar senin istediğin gibi olur. Mahkeme sonuçlanana kadar ne istersen öyle olur. Dilersen çocuğumuz dünyaya geldiğinde onu da alabilirim. Hayatında engel olmam ve koyduğun sınırlarda kalırım. Eski eşine sıra gelince, bırak orasını da ben düşüneyim.” Dediğinde Yeşim ona sadece baktı. Sonra Kuzey yerinde doğruldu ve onunla göz temasını kesmeden, aralarındaki mesafeyi sıfıra indirerek ona yaklaştı
“Ya bu masaya yatmayı tercih edeceksin ve her şey bitecek. Ya da elimi tutacaksın ve her ne yaşayacaksak yanında olacağım. Tercih senin.” Dediğinde Yeşim donuk gözler ile bir ölüm yatağına bir de Kuzey’in eline baktı. Kalbi içinde öylesine hızlandı ki artık nefesinin ona yetmediğini anlayabiliyordu. Lanet olsun dile söylendi içinden. Eli karnında gözleri ise Kuzey’in buz mavisi bakışlarındaydı. Neyi tercih edeceğine kendisi bile karar veremiyordu.