ORTAMIZA DÜŞEN KAYA PARÇASI

2235 Words
Giden Kaya'nın ardından sinirle içeri girdim. Küçük öğretmen yürek mi yemişti de camdan bakma cesaretini kendinde bulmuştu? Sertçe vurduğum kapı açıldığında içeri girip yine sertçe kapattım. Kapıyı açan Gamze'ydi çünkü küçük hanım ne suç işlediğini iyi biliyordu. Salondan içeriki odaya geçtiğimde karşılaşan bakışlarımız öfkemi ona yeterince geçirmiştir umuyorum ki... "Ben... Ben..." Üstüne doğru ağır adımlarla yürümeye başladım. "Ne sen Dolunay?" Gamze araya girerek iki kolunu açtı. "Hop aslanım hop! Geri bas!" Elimle kenara çektim. "Sen karışma Gamze! Bu küçük öğretmen kendini podyumda zannetti herhalde." Gamze de yürek yemişti anlaşılan. Tekrardan önüme geçip sözde sinirli ifadeyle yüzüme baktı. "Dolunay'ın güzel olması onun suçu mu?" Tek kaşını kaldırarak göz dağı vermeye çalışıyordu ama ben bu numaraları yiyecek kadar toy değildim. "Senin karım yapacağın dediğin kadın..." diyerek arkasına dönüp parmağıyla Dolunay'ı gösterdi. "...bu dünya üzerinde görebileceğin en güzel kadın." Tekrardan bana dönüp, omuzlarını dikleştirdi. Hikayemizin artisti de buydu sanırım. Tek kaşımı kaldırıp geri çıkarak Gamze'yi göz ucuyla süzdüm. Sonra tekrardan kenara itip ürkek şekilde duran Dolunay'ın yanına doğru adımlarımı attım. Ellerimi cebime koyarak duvarın en köşesine sıkıştırana kadar üstüne gittim. "Çekil arkadaşımın dibinden!" diyen Gamze'ye tahammül edecek halim yoktu. "Salih götür şunu yoksa konuşan ağzını kapatmak zorunda kalacağım!" Konuşa konuşa giden kadına Salih günlerce nasıl tahammül etmişti anlam veremiyorum. Boynumu kütletip gözlerimi kapatarak anın tadını çıkarttım. Koltuğa oturarak bacak bacak üstüne attım ve arkama yaslandım. "Anlat bakalım Dolunay!" Ürkek hâli keyfimi yerine getiriyordu. "Neyi anlatayım?" Yeşil gözlerinin içinde beliren korku suçunun farkına vardığını bangır bangır bağırıyordu. Yavaşça yaslandığım koltuktan doğrularak önümdeki masaya iki elimi de koydum. Daha fazla sinirlerime hâkim olamayarak masaya vurdum. "Lan camdan dışarı niye bakıyorsun diyorum! Salak mısın sen, niye yüzüme mal mal bakıyorsun!" Titreyen elleri dikkatimi çekti. Gözlerimi kısarak bedenini süzmeye devam ettim. Yerimde duramıyordum. Kaya'nın onun hakkında dediği şeyler beni anlamsız şekilde kudurtuyordu. "Hâl ve hareketlerine dikkat et Dolunay! Yarın gidip nikah tarihini alıyoruz ve bu düğün işini bitiriyoruz!" Artık nikahıma almam lazımdı bu küçük öğretmeni. "Ben ne yaptım ki? Sadece camdan baktım. Korktum, bir şey olacak diye korktum." "Benim olduğum yerde korkmana gerek yok Dolunay! Ama herifin sana olan bakışına da göz yumacak halim yok." Ayağa kalkarak kolundan yumuşakça tutup arabaya doğru yürüttüm. Titreyen bedeni beni sinir ediyordu. Çünkü ona öfkeli tarafımı hiçbir zaman göstermemiştim. Eve gidene kadar uyudu. Nasıl uyudu, nasıl rahat etti bilmiyorum. Villaya geri döndüğümüzde omzuna dokunarak uyandırmaya çalıştım. "Dolunay geldik hadi kalk!" Gözüm hafif açılan göğsüne kaydı. Kendimi zor tutuyordum. Dürttükçe daha fazla yayılıyordu. "Hadi kızım kalk!" Bunun uyanmaya niyeti yoktu. Çaresizce kucaklayıp odasına doğru götürdüm. Burnuma vuran kokusuyla gözlerimi tekrardan kapattım. Ne kullanıyordu bu kız? Nasıl böyle kokuyordu? Ellerimle kalçasını tutmamak için direniyordum. Sebepsiz şekilde bana doğru sokuldu. Hemen odaya çıkartmam lazımdı yoksa aklıma farklı şeyler gelecekti. Odaya varır varmaz yatağın üstüne usulca bıraktım. Biraz kıvrandıktan sonra uykusuna kaldığı yerden devam etti. Köşedeki pikeyi alarak üstünü örtmek istediğimde çalan telefonla bir kenara bıraktım. Sessiz şekilde konuşmaya başladım. "Ne oldu Salih?" İstemsizce onun da sesinin kısık çıktığını farkettim. "Abi Kaya Kuyucu temelli dönüş yapmış. Kardeşini okuldan almaya gittiğinde Dolunay öğretmeni görmüş ve aylardır peşinde dolanıyormuş." Sinirle yumruğumu sıkıp yatağın üstünde masumca uyuyan kadına bakışlarımı çevirdim. Gamze haklıydı... Dolunay bu dünya üzerinde görebileceğim en güzel kadın. "Vay it soyu! Demek karımda gözü var!" Karım olmayan bu kadını bu kadar çabuk sahiplenmem öfkemi daha fazla harlıyordu. "Peşine adam tak Salih! Her hareketinden haberim olacak." Kapanan telefonla birlikte kapının kulbunu kaldırmıştım ki, Dolunay'ın sesi kulaklarıma doldu. "Nereye gidiyorsun?" Benim bu kadına kaç kere bana hesap sorma demem lazımdı. Hiç cevap vermeyerek kapıyı açtım. "Madem uyandın, gel şu kapıyı kilitle!" Uyarıma rağmen yerinden bir milim bile salınmadı. Geriye dönüp yüzüne baktım. "Kime diyorum lan ben?" Sanki onunla konuşmuyormuşum gibi kafasını öteki tarafa çevirdi. Tekrardan içeri girip kapıyı sertçe kapattım. Yanına varıp çenesinden tutarak gözlerini bana sabitlemesini sağladım. "Ben konuşurken yüzüme bakacaksın anladın mı!" Sesim öfke ve emir barındırıyordu. Umursamaz tavırları kafamı allak bullak etmişti. Ne yapmaya çalıştığını kestiremiyordum. Yüzünü sertçe elimden çekerek zümrüt gözlerini bana dikti. O gözlerde korku göremiyordum. Daha çok öfke ve nefret görüyordum. "Çıkıp gideceksen gidebilirsin ama bana kapıyı kilitle, camdan dışarı bakma, nefes alma gibi emirler veremezsin!" Bu küçük öğretmen az önce bana dişlerini mi göstermişti yoksa ben mi yanlış anlıyordum? "Saçmalaman bittiyse eğer gel ve şu kapıyı kilitle." Yok yok! Bu gün benim sabrımın son demlerini de bitirmek üzereydi küçük öğretmen. Ona hak vermek lazımdı aslında. Yaşadığı olayların şokunu böyle atıyor sanırım. Daha fazla üstüne gitmeyerek cebimdeki anahtarla ben kilitledim. "Ulan madem cebinde anahtar vardı, ne diye iki saattir boş boş konuşuyorsun!" Duyduğum cümle gözlerimi dışarı döktü. Bu kadına bugün ne olmuştu? Kilidi hızla geri açıp yanına gittim. "Ne oluyor Dolunay? Sen bugün yürek falan mı yedin?" "He valla yedim!" Kedi gibi uysal kadının içine bir kaplan kaçmıştı sanki. "Ağzını topla yoksa ben toplamak zorunda kalacağım." Dudağını hafifçe yukarı kıvırdı. "Sen git ilk önce arkandaki pislikleri topla. Hadi, hadi çık git pis işlerini burdan uzak bir yerde hallet." Kolumdan tutarak köpekmişim gibi kapıya kadar götürdü. "Yeter lan kendine gel!" diyerek omuzlarından sertçe ittim. "Haddini bil ve odada beni bekle!" "Gelmesen de olur! Benim pisliklerle işim olmaz." "Sabır... Sabır... Beni deli etme Dolunay! Dilinin altında ki baklayı çıkart!" "Ben seninle evlenmem!" Duruşunu düzeltip, gözlerini gözlerimden ayırmadan konuştu. Diklenmesi hoşuma gitse de diğer tarafım öfkeden kuduruyordu. "Onu amcan seni satmadan önce düşünecektin küçük hanım." "Beni satan amcamın karaktersizliğinden bana ne! Ben kendimden sorumluyum ve evlenmek istemiyorum." Bu kıza kesin Gamze bir şeyler demişti. Onunla yan yana gelmeden önce sözümden dışarı çıkmıyordu. "Sen Gamze'den yüz buldun değil mi? Fazla güvenme ona. Onun da artistliği bitecek." İşte şimdi Dolunay'ın cesaretle bakan gözlerinin yerine tekrardan korku yerleşmişti. "Asaf oğlum!" Sesiyle bakışlarımı Dolunay'ın üzerinden çektim. Bir kaç günlüğüne iş için şehir dışına çıkan annemle babam geri dönmüştü muhtemelen. "Yine ucuz yırttın küçük hanım." Benim dışarıya çıkmama gerek kalmadan annem pat diye odaya girdi. Dolunay'ı görmeyen bakışları tüm nefretini kusmaya yetmişti. "Baban ben gelene kadar işlerin başına geçsin dedi." "Babam gelmedi mi anne?" Dolunay bir köşeye sinmiş, bir anneme bakıyordu bir bana. Annem; "Yok!" dediği gibi kapıyı çarparak dışarı çıktı. Zaten severek yapmadığım bu işte babamın yokluğuyla iyice sıkılacaktım. "Okuluma ne zaman döneceğim?" Olmayan sabrımın sonu gelmişti artık. "Sus artık kadın sus!" Kapıyı kapatıp kilitlediğim gibi kendimi evden dışarı attım. GAMZE Kaçma girişimim başarısızlıkla sonuçlansa da en azından Dolunay'a yürek vermiştim. Evleneceği adamın karanlık işler çeviren bir pislik olduğunu söyleyip, asla boyun eğmemesi gerektiğini tembihledim. Şu anda yan koltukta oturan adamı günlerdir görmekten içim bayılmıştı zaten. Bari başka birisini verseydi. Çok saftı ve hiçbir şekilde eğlenceli değildi. "Acıktınız mı?" diyen adamın boğazına yapışmamak için kendimi zor tuttum. "Evet açım. Okuluma, öğrencilerime, evime açım!" "Sizi fazla misafir etmeyeceğiz zaten. Eğer dediklerimizi yapar ve hayatınıza eskisi gibi devam ederseniz bir kaç güne okulunuza geri döneceksiniz." Bu haber beni sevindirse de aklım Dolunay'da kaldı. "Pekiyi Dolunay, o da devam edecek mi öğretmenlik hayatına?" "Hiç sanmıyorum. Muhtemelen Asaf abi izin vermeyecek." Elbette ki aklımda bir sürü tilki dolanıyordu ve o tilkilerin kuyruğunu birbirine değdirmemek benim için çok uğraşlı olacaktı... DOLUNAY Gamze'nin tavsiyelerini dinleyip baş kaldırmaya çalışsam da öfkesinden kendisinin bile korktuğu bu adama daha fazla kafa kaldıramadım. Ama yine de iyi iş çıkarmıştım bence. Yeterince delirdikten sonra çekip gitmesiyle odada tek kaldım. Bu yalnızlığı fırsat bilerek olayların da etkisiyle terlemiş bedenimi yıkamak için banyoya girdim ve ılık suyun altına bıraktım kendimi. ... Bir gün amcamların evinde kalırken amcamın büyük kızı Aleyna ansızın odaya girdi. Yeni aldığı kıyafetleri bana göstermek için yatağımın üstüne oturdu. Açılan paketler ile içlerinde ki tüm kıyafetlerin benim mağazada beğendiğim parçalar olduğunu gördüm. Bilerek, isteyerek yaptığı, canımı yakmak için o kadar çok çaba sarf ettiği belli ki... Bir de yanında gelirken eski kıyafetlerini de bana getirmiş, giyinmem için... Her yerini makasla delik deşik ettiği, dilencinin bile giyemeceği kadar eski kıyafetler... Şimdi banyo yapıp dışarı çıktığımda bana ait olan dolabı açınca gözlerimin dolmasını engelleyemiyordum. Her şey benimdi ve hiçbirisi başkasının eskisi değildi. O vitrinlerde gördüğüm tüm kıyafetler benim dolabıma dizilmişti. Anın verdiği heyecan ile odaya bornozla geçmiştim. Dizilerdeki gibi dolabımın karşısına geçip aldığım parçaları üstüme tutarak görünüşüne bakıyordum. Bırakın kıyafetlerimin olmasını, giyinme odam bile vardı. Küçük çocuklar kadar mutluydum... "Bunu mu giysem, yoksa şunu mu? Ay yok yok diğerini bence ya!" Aradan 1 saat geçmiş, ben hâlâ üstümde bornozla ne giyeceğime karar veremiyordum. "Kırmızı mı olsun yoksa yeşil mi?" "Yeşil!" Kelimesiyle elimdeki tüm elbiseler yere düştü. Boran duvara yaslanmış bir şekilde bakışlarını vücudumda gezdiriyordu. "Gözlerinle uyumlu olur, o yüzden yeşil olsun." Yanıma doğru yürüyerek yere düşen yeşil elbiseyi bana uzattı. Sonra giyinme dolabına geri dönerek kendine bir şeyler bakmaya başladı. Olduğum yerde donakalmıştım çünkü üstümde bornoz vardı ve onun yanında nasıl giyinecektim? "Ne duruyorsun giyinmek için? Yeşil elbiseye bakacağım nasıl olacak diye." Elbiseyle beraber banyoya doğru giderken kolumdan tuttu. Gözleri kapalı şekilde kafasını sağa sola salladı. "Burda giyinmeyecek misin?" Zorla yutkunarak gözünün içine baktım. Elbette ki böyle bir şey yapmayacaktım. "Banyoda giyinsem daha iyi olur." Etrafımda bir tur dönüp elini bornozun ipine attı. "Tek bir hareketimle karşımda anadan üryan olursun!" Beni korkutmak için yaptığı bakışlarından belliydi. Bir kaç adım geri çekilerek geçmem için yol verdiğinde rahat bir nefes aldım... Hızlı adımlarla banyoya geçip elime tutuşturduğu elbiseyle bakıştım çünkü yanıma bu bir parça elbise haricinde hiçbir şey almamıştım. Şimdi iç çamaşırı almak için nasıl geri çıkacaktım, hem de yeni kurtulmuşken... Mecburen banyodan çıkıp giyinme odasına geri döndüm. Boran sanki geri döneceğimi biliyormuş gibi köşedeki koltukta oturmuş, eliyle dudaklarını elliyordu. Beni görünce yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi. "Ne oldu niye döndün? Dur ben tahmin edeyim, elbise haricinde kendine hiçbir şey almadın, mesela iç çamaşırı..." Bu kadar rahat konuşması beni çok fazla geriyordu. Hem içeride de iç çamaşırlarım varken niye salak gibi buraya gelmiştim ki? Aklıma gelen gerçekle odaya geçmek için geriye adım atsam da duraksamak zorunda kaldım. "Ben senin için beğendim, onları giyin." Arkamı döndüğümde Boran elinde iç çamaşırları ile yanıma doğru geliyordu. Elimi tutup tutuşturduğu iç çamaşırlarına şaşkın şekilde baktım. "Çok iyi zevkim var değil mi?" Utancımdan yanaklarımın al al olduğunu hissedebiliyordum. "Hadi şimdi gidip giyinebilirsin." Elimdekilerle bakışmaya devam ediyordum. Sessizliğim beni gülme sofrasına meze yapmıştı. "Çok istiyorsan ben giydirebilirim." Yüzümü kaldırıp gözünün içine baktığımda vücudumda gezinen bakışları beni rahatsız etti. "Ben giyinirim!" dedikten sonra hızlıca banyoya geçtim. Bu sefer yüzüm sinirden kızarmıştı. Seri şekilde üstümü giyip banyodan çıktım. Karşımda gördüğüm manzara ile gözlerimi yumdum. "Ay ne yapıyorsun sen ya?" "Soyunuyorum banyoya gireceğim." "O zaman git banyoda soyun." Ellerimle gözlerimi kapatmıştım. Boran'ın yanıma geldiğini ayak seslerinden anlamıştım. Ellerimi tutup gözlerimden aşağı indirdi. "Gözlerini kapatmana gerek yok çünkü bir kaç güne bu eve karı koca olarak gireceğiz." Hızlanan nefes alışverişimle göğsüm inip kalkıyordu. Gözlerim çıplak üstünde gezindiğinde kasları yine dikkatimi çekti. "Dokunmak ister misin?" diye sorduğunda gözlerimi devirerek yan tarafa geçtim. Kahkaha atarak banyoya girdi. Ben de bu sırada makyaj masasının üstündeki eşyalara göz gezdiriyordum. "Dolunay bornozum orda mı kalmış, burda bulamıyorum da!" Duyduğum sesle gözlerim odanın içinde bornozu aradı. Kesin bilerek bırakmıştı! Yatağın üstünden alarak kapısına tıklattım. "Getirdim alabilirsin." "İçeri bıraksana ya! Şimdi başım köpüklü bir şey göremiyorum." "Yav çıkta al işte!" "Dolunay altı üstü bir bornoz bırakacaksın içeriye. Amma nazlandın!" "Senin vücudunu görmek zorunda mıyım ben? İlla midem mi bulansın istiyorsun?" Ses çıkmayınca bir mühlet bekledim. Kapıyı yavaşça açmamla içeri çekilmem bir oldu. Gözlerimi kapatsam da göreceğimi görmüştüm ama alt tarafı küçük bir havluyla sarılıydı ve o havlu benim baş havlumdu. "Ya ne yapıyorsun sen pislik ya! Benim saçıma sürdüğüm havluyu nerene sürmüşsün! İğrenç ya!" Anlık belinde sarılı olan havluya baktı. "Bu senin saç havlun mu? Ee ben bunu hep altıma sararım." Bulanan mideme daha fazla hâkimiyet kuramayarak istifra ettim. Boran da durup sadece beni izledi. "Benim g*t havlumu kullan kim dedi sana?" "Ben ne bileyim g*tüne sardığını. Şimdi çıkarsan eğer başımı tekrardan yıkayacağım." Havluyu üstünden sıyırdığı gibi yere atarak kenardaki bornozu giyindi. İyi ki gözlerim kapalıydı. Banyodan dışarı çıktığını anladığım anda kapıyı kilitleyip sadece başımı sudan geçirdim. Şöyle sakin bir kafayla banyonun içine baktığımda sinirlerim altüst oldu. Kıyafetlerini çıkarıp ortaya fırlatmış. Hepsini yerden alarak kirli sepetine attım. Saçıma havlu sarmak yerine direk kurutmayı tercih ettim. Belime kadar uzanan saçlarımın kendi doğal rengi olan kestane, herkes tarafından beğenilen bir renkti. Hatta insanların çoğu boyattın mı diye sorarlardı. Banyodan dışarı çıktığımda Boran'ı elinde benim kıyafetlerimle buldum. "Acaba bunu mu giysen?" diyerek elindeki yarım yamalak dikilmiş elbiseye bakıyordu. "Ben onu asla giyinmem! O ne öyle yarım kalmış kumaş gibi." Eliyle elbiseyi paramparça etti. "O zaman dolapta durmasının da bir manası yok." Beni delirtmek için elinden geleni yapıyordu. Bir kaç adım geri çıkarak baştan aşağı süzdü. "Elbise sana çok yakışmış, değiştirsen mi acaba?" "Evin içinde kim görecek? Gerek yok o yüzden." diyip kenara geçtim. "Doğru aslında ama dışarı çıkarken bu elbiseyi sakın giyinme!" Ansızın açılan kapı ile Boran'ın yüz hatları gerildi. Kapıda beliren koruma ile Boran sinirli şekilde yanına doğru gitti. "Bak aslanım!" diyerek elini tuttu. "Bu kapı bu da elin! Elini yumruk yapıyorsun ve kapıya tıklatıyorsun. Efendim müsait misiniz, gelebilir miyim diye soruyorsun! Anladın mı!" Yüksek çıkan sesinden ben bile korkmuştum. Arkada beliren kişi ile Boran'ın tüm vücudu kasıldı. Gamze'nin evindeyken silah sıkan adam gelmişti. Gözleri odadan içeri kayıp benimle buluştuğunda ne yapacağımı bilemedim. Boran anında dışarı çıkarak kapıyı kapattı ve tıklattı. Bu tıklatmanın ne olduğunu iyi biliyordum. Koşar adımlarla kapıya gidip kilidi çevirdim. "Ne o karını benden mi saklıyorsun Kozcuoğlu?" "Odama bir daha sakın destursuz girme Kaya! Şimdi aşağı in, aşağıda konuşalım!" Uzaklaşan ayak sesleri ile strese girmiştim. Kaya denilen adam ile Boran'ın arasında önceden beridir gelen bir şey vardı. İkisinin de birbirine olan bakışı pek hoş değildi. Araları bu kadar soğukken Boran'a bu adam peşimde aylarca koştu desem ortalık iyice yangın yerine dönerdi... İki adam aşağıda hesaplaşma yaşıyordu ve ben bu hesaplaşmanın tam da ortasında kalacaktım...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD