2
Işık kahkaha atarak kahvesini masaya koydu . Karşısında somurtarak oturan Zeynep'e gülmeden duramıyordu.
" Gülme artık ama ya "
" Kusura bakma. Durayım diyorum ama duramıyorum ."
" Ya of . Ben nerden bileyim böyle olduğunu "
Işık koyu mavi saçlarını omzundan geriye atarken gülmekten kızaran yüzüne elleri ile rüzgar yapmaya çalıştı.
Zeynep bi internet sitesinde tanıştığı ve aylarca mesajlaştığı adamla buluşmak için gün ayarlamıştı. Konuşmalarında çok samimi olmuşlar birbirlerine özellerini bile anlatmışlardı. Ancak resim göndermemişlerdi. Nihayet buluşmaya geldiklerinde ise Zeynep aylarca konuştuğu ve aşık olduğunu sandığı adamın söylediği gibi 25 yaşında bir manken değil 50 yaşında antrapoza girmiş bir adam olduğunu görmüştü. Adamı kovup hemen Işığı aramış ve cafe de sinirle gelmesini beklemişti.
" Kızım hangi yıldayız. Arkadaşlık sitesi mi kaldı. Oralarda kız düşürmeye çalışanlar zaten anca o yaşlarda olur zaten "
" Ya offf "
Zeynep başını masaya dayarken Işık son yudumunu da alıp sandalyeden kalktı .
" Hadi hadi gidelim. "
Işık çantasını sırtına attığı sırada yanından geçen bir kadının koluna dokunmasıyla bir anlık akım ile zaman durdu ve gözleri masmavi parladı sonra da büyük bir Karanlık bedenine çarptı. Soluğunun kesildiğini hisseden ışık şoka giren beynine sakin kalması emrini vererek yaşadığı şeye ayak uydurmaya çalıştı. Tekrar nefes almaya çalıştı ancak alamadı. Ne olduğunu anladığında içinden küfretti. Bu ölümdü. Kime dokunduysa o kişi ölecekti ve Işık bunu deneyimliyordu. En nefret ettiği şeydi. Bir an hisssizleşti. Ve burnuna dolan kan kokusu ile bilincinin kaybolduğunu hissetti. Birazdan bayılacaktı ve Zeynep'in onu hastaneye değil de eve götürecek kadar düşünceli olmasını diledi.
&&&&
İlker sinirle yürürken Ayla da yanında sessiz sessiz yürüyordu. Bir aydır gittikleri beşinci hocaydı ve hepsi numaracı çıkmıştı. Bir kaç kere şehir dışına bile çıkmışlardı ama oradakilerden de istediğini alamamıştı. İlker hep yanındaydı. Böyle şeylere kesinlikle inanmıyordu ve buna izin vermesinin tek nedeni onun yanında gelmesini kabul etmesiydi.
" Adam beni cinlerine çarptıracakmış . Bak bak "
İlker hala söylenirken Ayla bozulan sinirleri ile birden gülmeye başladı.
" Öyle dedi dimi ? Cinlerimi salarım dedi "
İlker kızın gülmesi ile ona bakıp uzun zamandır görmediği gülümseme ile mutluluk ve hüznü bir arada yaşadı. O anı bozmamak için kıza ayak uydurarak gülmeye başladı.
&&
Ayla önüne konan çaya minnetle bakıp Yeliz'e teşekkür etti. Bir fal baktırma faciasından sonra İlker kızı zorla ikna etmiş ve dükkana getirmişti. Onun daha kapıdan girmesi ile her zaman asık yüzü ile tanınan Selçuk bey gülümsemiş ve Kıza özlem ile sarılmıştı. Yaklaşık yarım saattir de sohbet ediyorlardı. Yeliz onun için taze çay demlemiş ve bi koşu pastaneye gidip yiyecek bir şeyler alıp gelmişti.
" Gelmiyorsun artık bize . Nursel teyzen küsecek sana . "
Ayla utanarak başını eğdi. Nişanlısı öldüğünden beri hiç kimse ile doğru düzgün görüşmemişti.
" Ne deseniz haklısınız Selçuk amca. En kısa zamanda geleceğim . Nursel teyzem gönül koymasın bana ."
İkili sohbet ederken kapıdan giren müşteri ile İlker onları yalnız bırakarak ayaklandı ve tek başına perdeleri inceleyen genç kızın yanına geldi.
" Hoş geldiniz . Özellikle aradığınız model var mi ?"
Kız dudaklarını büzerek başını iki yana salladı. İlker onun kararsız olduğunu gözlerinden anlamıştı zaten. Yaşı küçük görünüyordu. Ya annesi göndermişti Ya da genç yaşta evlenecek kızlardandı. Üniversite öğrencileri onlardan perde almayı pek tercih etmiyordu.
" Ben aslında biraz iç açıcı olsun istiyorum. Yani bizim evde her yer kırmızı . Perdeler ,
duvarlar , fonlar . "
İlker garip olduğunu düşünerek kıza en çok satılan modelleri göstermeye başladı. Kız sonunda istediklerini seçtiğinde heyecanla ellerini çırptı.
" Işık beni öldürecek. Ama yine de alacağım. Bıktım artık o kasvetli odalardan . Hem bunalımdayım ben ."
İlker kızın söylediklerini garip bulsa da önemsemeyip ölçüleri almak için kızdan evin adresini aldı. Kızın ismini de Zeynep olarak not edip müşterisini yolladı.
&&&
" Off başım çatlıyor ."
Işık yattığı yerde gözlerini açtığında tanıdık gelen tavan ile rahatladı. Hastanede değildi. Zeynep onu evine getirmişti. Nasıl getirdiğini merak etti.
" Bu sefer hangi herife kucaklattın beni acaba ?"
Başını tuta tuta odasından çıktığında Zeynep'i bilgisayar başında buldu.
" Hey "
Kendini koltuğa atıp telefonunu aranırken Zeynep cebinden onun telefonunu çıkarıp kıza fırlattı . Işık korku ile telefonu hava da yakalayıp Zeyneb'e kötü kötü baktı.
" Ne ? Yakalayacağını biliyordum "
Zeynep tatlı tatlı gülümseyip ona baktığında Işık gözlerini devirip arayan var mi diye baktı.
" Beni nasıl getirdin ?"
" Cafenin Sahibi getirdi. Aslında çok romantikti . Sen yere düşünce ben birazcık çığlık attım. Tabiki senin yine şu medyumluk işlerin yüzünden bayıldığını fark etmem bir kaç saniyemi aldı. Sonrasında garsonlar geldi . Biri ambulansı arayacaktı. Ama onu durdurdum. Bunun her zaman olduğunu söyleyip eve gitmek isteyince o geldi. Cafenin sahibi adam. Çok yakışıklıydı. Seni kucakladı ve arabasına götürdü. Sonra da -"
" Sadade gelsen ?"
Zeynep omzunu silkerek " Bizi eve getirdi ve seni yatağına kadar taşıdı . Bir de sana numarasını bıraktı. Bence onu aramalısın " diyerek bilgisayarı kapattı. Sonra da sevimli sevimli Işığa bakmaya başladı. Onu iyi tanıyan kız gözlerini kısarak " Ne oldu ?" diye sordu.
" Sen uyurken benimde canım sıkıldı ve -"
Işık elini kaldırarak onu susturdu.
" Öncelikle ben uyumuyordum . Zavallı bir insanın ki kim olduğunu bile göremedim ölümünü deneyimliyordum. Bu da öyle rüya görmek gibi basit bir şey değil. Önce büyük bir darbe hissediyorsun sonra bedenin acı ile kıvranıyor. Sonrasında soluğun kesiliyor ve nefes almak için çırpınıyorsun ama alamıyorsun . Sonun geldiğini biliyorsun ama asla hazır değilsin. Kafanın içinde haykırıyorsun . Ölmek istemiyorsun . Ama kimse seni duymuyor. Ve sonra her şey birden duruyor. Soğuk etrafını sarıyor . Acı bitiyor ve -"
Kız anlatmaya devam ederken Zeynep'in onu ağzı açık ve dehşetle dinlediğini fark edince birden sustu. Sonra da gülümseyerek " Öyle işte . Sen ne diyordun tatlım " dedi. Zeynep ise duyduklarını sindirmeye çalışıp kocaman bir yutkunma ihtiyacı ile kendini toplamaya çalıştı. Sonra da gözlerini birkaç kez kırpıp başını salladı.
" Şey yaptım . Perdeciye gittim. "
Işık kaşlarını çatarak "Bunlar benim ananemden kalma perdeler. O çok büyük bir medyumdu ve kırmızının güçlerimize yardımcı olduğunu söylerdi" diye karşı şıktı.
" Kırmızı çok boğucu. Ve çoktan satın aldım bile. Birazdan ölçü almaya gelecekler . İtiraz istemiyorum "
" Zeynep -"
Kapının çalması ile sözü yarıda kalan Işık , Zeynep'in kapıya fırlaması ile sinirle ayağa kalktı. Kollarını birbirine bağlayıp tek ayağını titreterek ölçü almaya gelecek adamı beklemeye başladı. Çok geçmeden salona giren Zeynep ve onun arkasından gelen adamı gördü. Adam uzun boylu , kahve saçlı ve gayet yakışıklı biriydi. Kirli sakalları tutanın elini gıdıklayacak gibi duruyordu . Işık sıkıntı ile iç çekti. Perdelerini seviyordu.
" Hoş geldiniz ?"
" Hoş bulduk "
İlker ölçü almaya geldiği evin daha kapısından girdiğinde kasvetli havasını hissetmişti. Evde üstüne üstüne gelen bir şey vardı. Salona girdiğinde ise şaşkınca etrafına bakındı. Tabiki ilk gözüne çarpan koyu kırmızı perdelerdi. Kesinlikle değiştirilmeliydi. Duvarlardaki resimler , asılı olan değişik anlam veremediği objeler ile çok ilginç bir yerdi. Bütün bınların ortasında ise mavi saçlı bir kız duruyordu ve gözleri ona odaklanmıştı. İlkerin aklından geçen ilk kelime ise " Çok güzel " oldu. Tabiki bunu dışından söylemedi.
" Siz ölçü alırken ben bi çay getireyim "
Zeynep mutfağa giderken İlker arkasından " Gerek yok " dese de kız çoktan gitmişti bile .
İlker , kendisine dik dik bakan kıza kaşlarını çatarak pencerelere yöneldi . Tamam güzeldi de neden kendisine kızgın baktığını anlayamadı.
" Aslında bu renk gerçekten de ağır bir ton. Üstelik gözlerinizi de yorar. Değiştirmeye karar vermekle doğru karar verdiniz ."
İlker karşılaştığı sessizlik ile dilini ısırarak kıza kısa bir bakış attı. Hala ona dik dik bakıyordu. Aslında konuşmak istememişti. Normalde evlere gider hızlı bir şekilde ölçülerini alır ve evden çıkardı. Ama bu garip saçlı güzel kız ile sohbet etmek gibi bir dürtüsü oluşmuştu.
" Çaylar geldi. "
Zeynep elinde tepsi ile salona girdiğinde adamı elindeki deftere bir şeyler yazarken gördü. Işık ise ters ters adama bakıyordu. Tepsiyi dikkatlice taşırken Işığın yanından geçip adama doğru ilerledi. Tabi kızın yanından geçerken ayağına basmayı da unutmadı. Işık ayağının acısı ile somurtarak onlara bakarken adamın gülümseyerek tepsiden çay alışını izledi.
" Lütfen oturun . "
Zeynep adamı koltuğa oturturken kendisi de karşısına geçti. Işık da mecbur Zeynep'in yanına oturup adamın bir an önce gitmesini diledi. Adam eve geldiğinden beri içinde onu rahatsız eden bir şey vardı. Aynı anda hep soğukluk hem sıcaklık hissediyordu. Bu onu korkutmuştu. Üstelik bir de sürekli adamın yüzüne bakmak gibi bir dürtü geliyordu. Daha kapıdan girdiğinde onun yakışıklı olduğunu düşünmesi ise kendi kendine kızmasına neden olmuştu.
" Güzel eviniz varmış ."
Zeynep muzur bir şekilde sırıtıp başını salladı. Adamın etrafa tuhaf tuhaf baktığının farkındaydı.
" Garip desek daha doğru olur . Dekarasyon Işığa ait. "
Adam adı geçen kıza baktığında onun rahatsız bir şekilde yerinde kıpırdandığını gördü.
" Aslında gerçekten garip . Biraz da ürkütücü . Aksesuarlar nasıl desem. Değişik . "
" Sensin değişik "
Işığın sinirle konuşması ile İlker ağZındaki çayı püskürtmemek için zor tuttu.
" Anlamadım ?"
" Sensin değişik dedim . Neyini değişik buldun eşyalarımın ? Hepsinin bir anlamı var "
İlker kaşlarını kaldırarak şaşkınlıkla Işığa bakarken Zeynep yanında oturan kızı dirsekledi. Fısıldayarak " Ne biçim konuşuyorsun be adamla ?" diye sordu. Işık ise omzunu silkerek aynı fısıltı ile cevap verdi.
" Bu adamda bir şey var. Elektrik alamadım. "
" Ya da fazla elektik aldın. Girdiğinden beri adamı gözlerinle yedin "
Onlar fısıldaşırken İlker elindeki çayı yavaşça önündeki sehpaya koyarak ayağa kalktı. Onun ayağa kalkması ile Zeynep de ayaklandı.
" Ay siz Işığa bakmayın. O böyle kabadır hep. İnsanlarla konuşmayı pek bilmez . "
İlker gözlerini kısarak duvarda asılı duran bir tablonun önüne geldi. Tablo soyut çalışılmıştı ama bakan insan da içini ürperten bir his bırakıyordu.
" Bana bu tablonun anlamını anlatır mısınız ?"
İlker neden bu kadar uzattığını kendisi de bilmese de o garip saçlı güzel kız ile tartışmak bile onu cezbetmişti.
Işık ise karşısındaki adamın meydan okumasını kabul ederek ayaklandı ve onun yanında durdu.
" Bu tablo bir geçittir. "
" Ne geçiti?"
" Evren insan aklının alamayacağı kadar büyük ve gizemlidir. Dünyamızda İnsan gözünün göremediği delikler , yarıklar ' kapılar vardır. Bu tablo o kapılardan birini açıyor . "
İlker kıza garip garip bakıp arkasını döndü ve bir köşede rafa konmuş bir bibloyu eline aldı .
" Peki bunun anlamı ?"
" O insan vücudundaki kemikleri temsil eder. "
İlker onu bırakıp yanındaki başka bir heykelciği gösterdi.
" Peki bu ?"
" O da insan vücudundaki organları temsil eder. Onun yanındaki de hayvan organlarını. Hepsinin büyük bir yeri var. Çok ciddi büyülerin anlaşılmasında yardımcılar."
Işık kendinden memnun ve gururlu bir şekilde İlkere döndüğünde adamın geldiğinden beri ilk defa kendisine kızgın bir şekilde baktığını gördü.
" Ne ? Ne oldu ?"
" Sen hoca mısın ?"
Işık da adamın ciddiyetini fark edip dik bir şekilde karşısında durmaya devam etti.
" Ben medyumum. "
" Hıh "
İlker geldiğinden beri ilgisini çeken kıza küçümseyici bir tavırla bakıp gitmek üzere arkasını döndü. Ancak onun gideceğini anlayan kız adamın koluna uzanıp onu tuttu. İlker kolunu kurtarmak için başını kıza çevirdiğinde ise az önce koyu renk olduğuna yemin edebileceği gözlerin şu an mavi olduğunu ve garip bir şekilde parladığını fark etti.
Işık ise adama tutunduğu anda beynine giren sancı ile felç geçirmiş gibi yerinde kaldı. Üzerine binen ağırlık o kadar fazlaydı ki ayakta durmakta zorlanıyordu. Gözlerinin önünden binlerce kareler geçiyordu ve Işık mantıklı bir kaç resim yakalamakta zorlanıyordu. Yine de bariz bir şekilde görebildiği bir iki olay yakalamıştı ve medyum güçleri kıza bu adamın hayatında çok büyük şeylerin yaşayacağını söylüyordu. Bağlantının koptuğunu hissettiğinde ise tekrar aklını başına toplayabildi.
İlker onu tutan parmaklardan kurtulduğunda bir kaç adım uzaklaştı . Az önce mavi olan gözler tekrar koyu renk olmuştu. Kızın nasıl bir oyun içinde olduğunu bilmeyen adam onun mesleğini düşününce bu tür şeylerin gizemli bulunacağını düşünerek hızlı bir lens değişimi olarak yorumladı.
" Perdelerinizi bir hafta sonra gönderirim "
Salonun kapısına ulaştığında kendini toplamış olan Işık birden konuştu.
" Sevdiğin şarkı çaldığında kafanı eğ. "
İlker anlamayarak kıza baktı. Direkt ona bakıyordu.
" Ben sizin gibilere inanmıyorum. Para için saçma sapan şeyler yapıyor, insanların inançları ile oynuyorsunuz "
İlker tekrar arkasını döndüğünde Işık bir daha konuştu.
" Bana inandığın zaman Onu bana getir. İhtiyacı var. "
İlker bu sefer durmadan kapıdan çıktığında Zeynep olanları idrak ermeye çalışarak Işığa bakıyordu .
" Bu da neydi ?"
Işık başını tutarak derin nefes almaya çalıştı .
" Bilmiyorum . Bilmiyorum ama o adamı bir daha göreceğiz "
&&
İlker söylene söylene evine vardı. Sinirle kapıyı açıp içeri girdi. Son bir saat içinde yaşadıkları saçma bir şekilde sinirini bozmuştu. O eve ölçü almaya giderken Işık gibi bir kızla karşılaşmayı hiç beklememişti. Ondan etkilenmişti. Güzel ve seksi duruyordu. Daha önce hiç yapmadığı şeyler yapmış ve boş muhabbetlerle o evde biraz daha fazla kalmaya çalışmıştı. Ama mesleğini öğrendiğinde hissettiği her şey saniyeler içinde önemini kaybetmişti. Kız sahtekardı.
" Salaksın İlker "
Adam kendine kızarak üzerindeki tişörtü çıkarıp elinde top yaparak banyoya ilerledi.
&&&
Ayla çöken karanlığa aldırmadan evin kapısını çaldı. Bahçeye girdiğinden beri yaşlı bir köpek gözlerini dikmiş ona bakıyordu. Ayla rahatsız olarak yerinde kıpırdanıp kapıya döndü. Bir dakika geçmeden açılan kapı ile derin bir nefes aldı. Güler yüzlü bir kadın Ayla'yı içeri davet etti. Çok fazla konuşmadan hocanın yanına giren Ayla kadının diğerleri gibi olmadığını düşündü. İlkerden habersiz buraya gelmek istememişti ama randevu almak için aradığında onu hemen çağırmaları ve İlkere haber verecek zamanının olmaması medeni ile telefonu kapatıp hemen yola çıkmıştı. İlker bunu duysa ona çok koşardı.
Kadın, Ayla ile biraz sohbet ettikten sonra bir şeyler yapmaya başladı ve Ayla merakla onu izledi. Kadının fısıltılarının ne demek olduğunu bilmiyordu. Anlamıyordu da. Sonunda kadın, Aylanın önüne iki obje koydu biri makastı diğeri de bıçak.
' Birini seç ."
Ayla uzanıp makası aldı. Kadın memnun bir şekilde gülümseyip makası kızın elinden aldı ve havayı keser gibi bir hareket yaptı. Aylanın son gördüğü bu oldu ve bayıldığını hissetti.
&&&