24. Sahne: Koridorda Gizli Dinleyici

733 Words
Deniz ve Ali, okulun uzun ve soğuk koridorunda adımlarını hızlandırmıştı. Bay Öztürk’ün söyledikleri kafalarında dönüp duruyordu. Emir’in kayboluşuyla ilgili söyledikleri hala taze akıllarında yankı yapıyordu. Her ikisi de, bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordu, ama neydi bu eksiklik? Deniz: “Bay Öztürk’ün söylediklerine inanamıyorum. ‘Emir çalışkan bir öğrenciydi, kayboldu ama kimse bir şey söylemedi.’ Bunu nasıl böyle rahatça söyleyebildi? Sanki bir şeyler saklanıyor. Hic kimse onu aramamış.” Ali: “Evet, çok garip. Hiç kimse Emir’in kaybolduğuna dair bir açıklama yapmamış. Sadece bir gün kayboldu ve her şey bitmiş gibi… Ama o kadar basit olamaz. Bu işin içinde başka bir şeyler var.” İkisi de sessizce yürümeye devam etti, okulun gündelik kalabalığı arasında. Her geçen dakika, Emir’in kayboluşuyla ilgili kafalarındaki sorular birikiyordu. Ama koridorda yürürken, birden arkasındaki ayak sesleri dikkatlerini çekti. Hızla ilerleyen birinin adımları onlara yaklaşmaya başlamıştı. Ali ve Deniz hemen arkasına döndüler, Emre’nin onları sinsice izlediğini fark ettiler. Emre, bir anda yanlarında belirdi. Emre, soğukkanlı bir şekilde gülümsedi ve adımlarını yavaşlatarak, "Konuşmalarınız çok ilginç," dedi, gözlerinde belirgin bir alay vardı. Deniz, irkildi ama kendini toparladı. "Sen buradaydın... Ne istiyorsun?" diye sordu, sesi biraz sertleşmişti. Emre, adımlarını durdurarak, “Sadece olan biteni öğrenmek istedim. Emir’in kayboluşunu konuşuyorsunuz, çok ilginç gerçekten. Neden bu kadar merak ediyorsunuz?” diye yanıtladı. Ali, tedirgin bir şekilde Emre’ye bakarak, “Bizi neden dinliyorsun? Ne istiyorsun? Ne işin var burada?” diye çıkıştı. Emre, gülümsedi ama bu gülümseme hiç de samimi değildi. “Sadece merak ettim. Okulda o kadar çok konuşuyorsunuz ki, belki de gerçekleri öğrenmekte fayda var. Emir’in kaybolmasıyla ilgili hâlâ bazı eksik parçalar var, değil mi?” Deniz, bu sözler karşısında biraz daha gerildi. “Sen ne demek istiyorsun, Emre? Bizi mi dinliyordun?” Emre’nin ifadesi değişmedi, soğukkanlıydı. “Bazen, bazen gerçekleri öğrenmek, sessizce dinlemekten geçer. Kim bilir, belki sizin öğrendiğinizden çok daha fazlası var...” Ali, sinirli bir şekilde konuştu: “Yeter, Emre! Artık yeterince gizemli oldun. Bizim ne bildiğimizle ilgileniyorsan, söyle bakalım, ne biliyorsun?” Emre, birkaç saniye sessiz kaldı ve sonra gülümsedi. “Belki de siz hâlâ bilmiyorsunuz. Ama bir gün öğreneceksiniz… Her şey zamanla ortaya çıkar. Ve şunu ekliyim Emir harbi adamdı.” Emre, hiçbir şey demeden dönüp uzaklaştı. Deniz ve Ali, bir süre onun arkasından bakakaldılar, hala söylediklerinin ne anlama geldiğini çözememişlerdi. İçlerinden bir şeyler, Emre’nin söylediklerinde bir ipucu olabileceğini düşündürüyordu, ama kesin bir şey yoktu. Birkaç adım attılar ve birbirlerine baktılar, bu gizemin içinde daha derin bir şeylerin olduğunu hissediyorlardı. Deniz: “Bu işler hiç de dediğimiz gibi olmayacak gibi görünüyor. Emir'in bir sırrı var.” Ali: “Evet, ama bir şekilde çözmeliyiz. Emir’in kayboluşu ve Emre’nin söyledikleri… Birbirini tamamlıyor olabilir.” İkisi, koridorda yürürken, her şeyin hâlâ tam olarak çözülmemiş olduğunu hissediyorlardı. Ve bir kez daha, Emre’nin söyledikleri kafalarındaki soruları arttırıyordu. Ali ve Deniz, okul koridorunda ilerlerken, eski bir okul fotoğrafını cep telefonlarında incelediler. Fotoğraf, Emir ve birkaç arkadaşının katıldığı sıradan bir okul etkinliğinden bir kareydi. Ancak Ali bir noktada dikkatlice fotoğrafa bakarak durdu. Ali: "Deniz... Bir şey fark ettim. Beni kaçıran çetenin liderinin bilekliğini sana söylemiştim.Hatırlıyor musun? İşte o, galiba Emir." Deniz hemen fotoğrafı incelemeye başladı. Ali’nin işaret ettiği yere odaklanırken, Emir’in kolunda dikkat çeken bir bileklik olduğunu fark etti. Bu bileklik, çetenin liderinin taktığı bileklikle tamamen aynıydı. Deniz, şüpheyle başını sallayarak cevap verdi: "Ama, Ali... Ne demek istiyorsun? Bu bileklik yalnızca Emir'de mi var? Başkasında da olabilir." Ali, bir an duraksadı ve gözleriyle tekrar bilekliği inceledi. "Hayır, Deniz. Bu bileklik özel tasarım. Araştırdım, başka kimse takmıyor. Bunu hatırlıyorum. Çetenin liderinin de bu bilekliği vardı. Ve... Emir’in takması bir tesadüf değil. Emir... Çetenin lideri. O, çetenin lideri." Deniz’in kafasında bir şeyler yerine oturdu. Şaşkın bir şekilde Ali’ye bakarak, "Yani diyorsun ki, Emir gerçekten çetenin lideri mi? Bu bileklik, her şeyin kanıtı mı?" diye sordu. Ali başını sertçe sallayarak yanıtladı: "Evet, işte bu. Emir, kaybolan sadece bir çocuk değil. Çetenin lideri. O çok tehlikeli." Deniz bir süre sessiz kaldı, yaşadığı şokla karışık duygular içinde. "Ama nasıl? Emir, iyi bir insan o böyle şeyler yapmaz. Nasıl böyle bir şey yapabilir?" Ali, gözlerinde kararlılık ve biraz da üzgünlük olan bir ifadeyle: "Evet, bu kadar zor inanmak. Ama her şey işte burada, elimizin altında. Bu bileklik, her şeyin başlangıcı olabilir. O yüzden daha derin araştırmalıyız. Gerçekleri öğrenmeliyiz." Deniz, yaşadığı şaşkınlıkla birlikte, aynı zamanda bir kararlılıkla başını salladı. "O zaman... Bu durumda yapacak çok işimiz var. Eğer çetenin lideri gerçekten Emirse, her şey daha karmaşık olacak. Ama ben inanıyorum çetenin lideri Emir değil."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD