(Deniz ve Ali, kahvaltı masasında sessizce yemek yemektedirler. Deniz, kafasında çetenin kim olduğu ve Ali'nin neden kaçırıldığını düşünmektedir. Bir süre sonra, içindeki soruları biriktirerek konuşmaya karar verir.)
Deniz: (ciddiyetle) "Ali... O çete kimdi? Neden seni kaçırdılar?"
(Ali, bir an sessiz kalır, sonra derin bir iç çekişle başını kaldırır. Yüzünde bir yorgunluk olsa da, gözlerinde Deniz'e olan güveni ve sevgisi vardır.)
Ali: (hafifçe gülümseyerek, biraz rahatlayarak) "Deniz... Çeteyi sonra anlatırım. Şu an tek istediğim seninle burada olmak, seni görmek... Ne olur, şimdilik bununla ilgilenme."
(Deniz, Ali’nin cevabından şaşırır. Ama Ali’nin gözlerinde gördüğü derin güven ve içtenlikle, bu konuda daha fazla ısrar etmez.)
Deniz: (yavaşça başını sallayarak, duygusal bir şekilde) "Ama, Ali... Senin başına gelen her şey benim için çok önemli. Seninle birlikteyken, sadece seni düşünmek istiyorum."
Ali: (gözlerinde hafif bir tebessümle, Deniz’e bakarak) "Biliyorum, sevgilim. Ama bak, biz... biz sevmedik mı? Birbirimize ne kadar güvendiğimizi hatırlamıyor musun? İşte bu yüzden... her şeyin cevabı bir gün gelir. Ama o günü birlikte bekleyelim. Şimdi, birlikte olalım. Bu sabahı, bu anı hatırlayalım."
(Deniz, Ali’nin bu sözlerine biraz daha rahatlar, içindeki kaygı bir nebze de olsa hafifler. Ancak, Ali’nin söylemek istediklerinin ne kadar ağır olduğunu bildiği için, yine de biraz tedirgindir.)
Deniz: (gülümseyerek, biraz da rahatlamış bir şekilde) "Tamam... Ama bir gün, her şeyi konuşacağız, değil mi?"
Ali: (gözlerinde güvenle) "Tabii, her şeyi. Ama şimdi, seninle birlikte olmak en güzel şey."
(Deniz, gülümsedikten sonra kahvaltıyı bitirmek üzere masaya döner. Ali de ona katılır ve birlikte, geçmişin gölgelerinden uzak, geleceğe doğru adım atarlar.)
12. SAHNE – DENİZ'İN EVİ, SABAH
(Deniz, sabahın erken saatlerinde okula gitmek için hazırlanıyordur. Giyinirken, masanın üstündeki çantayı toparlar, ardından saçlarını toplar. Ali, mutfakta kahvesini içerken onu izler. Deniz’in hareketlerinden okula gitmeye hazır olduğu belli olur.)
Ali: (gözlerini Deniz'e odaklayarak) "Nereye gidiyorsun? Bir yere mi çıkıyorsun?"
Deniz: (çantasını omzuna takarak, gülümseyerek) "Evet, okula... Bu hafta sınav var ya, biraz çalışmam lazım. Yani, işim bitene kadar çıkmam gerekecek."
(Ali, biraz duraklar. Deniz’in okula gitmesi, ona bir şekilde geçmişteki kaybı hatırlatmaktadır. Ama Deniz’in kararlı hali, onun kendine güvenini gösterir. Gözlerinde bir hüzün olsa da, bu durum karşısında destek olma kararlılığı da vardır.)
Ali: (yavaşça) "Biliyorum, önemli. Ama, yalnız gitmeni istemiyorum. Hani... seninle gitmek isterdim, yanında olmak isterdim."
(Deniz, Ali’nin bu içten sözleri karşısında biraz duygulanır, ama kararlı bir şekilde başını sallar.)
Deniz: (nazikçe, gülerek) "Ali, her şeyin yavaş yavaş yoluna gireceğini biliyorum. Hem, burada olman, her zaman destek olman bile yeterli. Benim en büyük gücüm senin yanımda olman."
(Ali, biraz daha düşünceli bir şekilde ona bakar, sonra gülümseyerek bir şeyler söyler.)
Ali: "O zaman, günün sonunda seni bekleyeceğim. Belki bir şeyler yaparız, ya da sadece... birlikte oluruz."
(Deniz, Ali’nin bu sözleri karşısında gülümser ve ona yaklaşır.)
Deniz: "Anlaştık. Ben de seni özleyeceğim. Ama şimdi gitmem lazım."
(Deniz, çantasını omzuna takıp kapıya yönelirken, Ali birden kalkar ve hızla ona doğru yaklaşır.)
Ali: (kararlı bir şekilde) "Bende geliyorum."
Deniz: (şaşkın bir şekilde duraklar, sonra gülümser) "Ne demek bende geliyorum? Okula mı geliyorsun?"
Ali: (gülerek) "Evet, okula geliyorum. Hadi, seni yalnız bırakmam. Hem belki biraz hava alırız, seninle yürürken kafamı dağıtırım."
(Deniz, Ali’nin bu isteği karşısında önce şaşkın ama sonra mutlu olur. İçinden gelen hisse engel olamayarak hafifçe gülümser.)
Deniz: (nazikçe) "Bunu beklemiyordum. Ama eğer senin için de uygunsa, neden olmasın?"
Ali: (gülerek) "Aynen öyle, hiç bir şeyin seni yalnız bırakmama engel olamayacak. Hem biraz sohbet ederiz, ne de olsa okula gitmek, birbirimize vakit ayırmak için güzel bir fırsat."
Deniz: (içten bir gülümseme ile) "O zaman hadi gidelim, ama sana tembih ediyorum, okulda ciddi olman gerekiyor."
Ali: (şeytanca gülümseyerek) "Ciddi olmak ne demek? Okula ciddi bir şekilde gelirken, seni de ciddi bir şekilde izlememi istiyorsun demek. Anladım!"
(Deniz, Ali’nin esprisi karşısında gülümser ve birlikte evden çıkarlar. İkisi de birbirine güvenle bakarak, okul yolunda adım atarlar. Sabahın serin havası, aralarındaki bağın güçlendiğini hissederler.)