PROLOG

1070 Words
Işıltılı bir dünyanın karanlık yüzü. Çağla yorgun argın bir şekilde makinadan tabakları çıkardı ve yenilerini dizdi. Bu son turdu artık. Bu gece bu üç bulaşık makineside kaç kez dolup boşaldı hatırlamıyordu bile. İlk zamanlar sayardı ama saymayı bırakmıştı artık. Kimse çıkarıp bugün çok bulaşık vardı al bu para senin hakkın demiyordu. Sayısını bilmenin kimseye faydası yoktu. Makinenin dolmadığını fark edince dizmiş olduklarına baktı. Eksik vardı. Neredeyse ezberlemişti sayılarını. Artık boşalmış mekana girdi. Normal zamanlarda pek giremezdi, hoş girmekte istemezdi ama şu an girmesi gerekiyordu. Ertesi güne bulaşık kaldığında azarı o işitiyordu çünkü işini düzgün yapmayan garsonlar değil. Garsonlar kıymetliydi çünkü. En az 90 olan göğüsleri buranın en büyük müşteri kaynağıydı. Görünüşte gece kulübüydü ama gizli bir geçitle kumarhaneyede gidiliyordu. Herkes bilmezdi ama bunu. Bu yüzden zaten burada çalışmaya başlarken gizlilik sözleşmesi imzalanıyordu. Çağla üç aydır çalışıyordu ve şimdiden üç yaş yaşlanmış gibi hissediyordu. Patron son zamanlarda iyice öfkeli olmaya başlamıştı. Üzerinde bir gerginlik vardı ve herkese özellikle Çağla' ya dar ediyordu hayatı. Üstelik garsonluk yapması konusunda da iyice ısrar etmeye başlamıştı. Çağla bal rengi saçları ve mavi gözleriyle orada garsonluk yapan kızlar gibi giyinmese bile ilgi çekiyordu. Üstelik onlar gibi her yanı şişirme değildi. Hatta en son dayanamayıp patrona; ' Bu ısrar neden? Benim göğüslerim 90 bile değil. ' bile demişti. Gerçi patron böyle bir kural olmadığını iddia ediyordu ama vardı. İlla ki o bir karış büstiyerden taşacaktı göğüsler. Gerçi Çağla' nın da taşardı taşmasına ama onlar kadar değildi. Çağla zaten o büstiyer ile ortada gezinmeyi asla düşünmüyordu. Özellikle o popolarının yanaklarını gösteren daracık ve kısacık şortlarla gezinmeyi asla. Parası ne olursa olsun kabul etmeye niyeti yoktu. Bütün bu çirkefe katlanma nedenini asla unutmuyordu Çağla. Buradaki işi yakında bitecekti. Sonsuza dek böyle bir işte çalışmak gibi bir niyeti yoktu. Gece kulübündeki tabakları ve bardakları topladı. Mutfağa götürdü. Sıra kumarhaneye gelmişti. Sözde çikolata dolabı olan dolaba gitti. Çalışanların bildiği kodu girdi. Dolabın ışıkları kısa bir an için söndü ve dolap kolayca ittirilebilir bir hale geldi. Dolap bir mekanizmaya bağlıydı. Kodla yön değiştiren bir anahtar vardı. Anahtar yön değiştirdiğinde makine devre dışı oluyor, ışıkları sönüyordu. Bu anahtar aynı zamanda zemindeki ray sistemini çalıştırdığı için dolap ittirilebilir hale geliyordu. Kodu bilmeyen için ağır bir dolaptı ve arkasında bir şey olacağı kimsenin aklına gelmezdi. Çağla' ya bu durum saçma geliyordu. Sonuçta her şey bir ihbara bakardı. Dolabı ittirirken barda çalışan Doğan yanına geldi. ' Yardım lazım mı?' Çağla Doğan' ı laubali buluyordu. Kimseye karşılıksız yardım edecek biri değildi. Patronun uzaktan akrabasıydı. Barda çalışması ise tamamen güvenlik amaçlıydı. Bar tüm salonu görüyordu. Ne kadar ucuz bir yer görünürse görünsün kuralları vardı ve bu kuralların işlemesini sağlayan kişiydi Doğan. Kendini bir şey sanmakta üstüne yoktu. Kızlar bazen işte kalmak için Doğan' ın yatağından geçiyordu. Doğan uygunsuz davranıyor dese işlerine son verilirdi çünkü ve Doğan bunu sonuna kadar kullanıyordu. Bir tek Çağla farklıydı. Böyle bir yere bulaşıkçı bulmak kolay değildi çünkü. O yüzden işte attırmakla tehdit edemiyordu Doğan. Tuhaf bir şekilde garson bulmak ise kolaydı. Hem parası iyiydi hemde zengin birini ayarlamak mümkündü. Üç ayda üç kız gitmişti zengin birinin metresi olmak için. Elbette garsonla evlenmeyi düşünen yoktu aralarında ama gencecik, uzun boylu, uzun bacaklı bu kızlar erkeklerin seks hayallerini süslüyordu. Çağla kızlara kızmıyordu. Doğru bulmuyordu sadece ama uzun zaman garsonluk yapamazlardı. Özellikle böyle bir yerde. Başka yerlerde de çalışma saatleri uzun ama parası azdı. Burada da saatler uzun olsa da değiyordu en azından. Kumarhaneye geçtiğinde patronu gördü. Genelde bu saatlere kalmazdı. Tabii kalantor bir kumarbaz yoksa. Kolay oturmazdı masaya. Onunla oynamak ayrıcalık gibi bir şeydi. Ona hiç görünmeden işini halletmek istiyordu ama bu pek mümkün değildi. Arkaya doğru dolandı ve bardakları tepsiye koydu. O sırada kükreme gibi bir ses duydu. ' Kes!' Patronun sesi geldi ardından. ' Toprak. Toprak bırak işimi yapmaya çalışıyorum sadece. ' Bu bir oyun değildi. Başka bir şey oluyordu. Oradan çıkmak istedi ama tam o anda bir el silah sesi duydu ve otomatik olarak o yöne doğru döndü. İnsan bir tehlike hissettiğinde onu görmek istiyordu. Kendinin ne kadar tehlikede ya da güvende olduğunu bilmek istiyordu. O dönerken bir düşme sesi geldi ve Çağla patronunu yerde gördü. Alnının ortasında bir delikle gözleri açık bir şekilde yatıyordu öylece. Çağla' nın elleri titredi. Tepsideki bardaklar titredi. Sonra düştü. Çağla öylece bakmasa belki sessizce çıkacaktı ama böyle bir ana şahit olup bunu başarmak kolay değildi. Toprak Karasoy aniden Çağla' ya doğru döndü. Göz göze geldiler. Çağla o an akıl etti kaçmayı. ' Yakalayın!' Çağla' nın kaçması mümkün değildi. O dolabı yeniden açması gerekiyordu. Kumarhane içinde koşmaya çalıştı ama kısa sürede yakalandı. Sürükleyerek Toprak' ın karşısına götürüldü. ' Görmedim. Yemin ederim ben bir şey görmedim. ' ' Neyi görmedin?' ' Mehmet Bey' i öldürdüğünüzü. ' ' Gerçektende görmemişsin. ' dedikten sonra adamlarına baktı. ' Kızı arabaya bindirin. ' ' Bırakın beni. Yemin ederim kimseye bir şey söylemem. Zaten sevmezdim Mehmet Bey' i. Neden söyleyeyim? Vallahi söylemem. İsterseniz burayı temizlemenize yardım edeyim. İsterseniz ben öldürdüm bile derim. Sizin yerinize hapse bile girerim. Sadece yaşamak istiyorum. Lütfen beni öldürmeyin. ' Toprak alaycı bir gülümseme bile baktı. Ne kadar gülümseme denebilirse artık. ' Sen bu zekayla çok yaşamazsın zaten. ' dedikten sonra elindeki silahı adamlarından birine uzattı. Adam silahı aldı. ' Şeref duyarım patron. ' ' Ailen bana emanet. Gözün arkada kalmasın. ' ' Sağ olun. Allah sizden razı olsun. ' Adam Toprak yerine seve seve hapse girecekti. Zaten adamın Toprak' ın adamı olduğu camiada biliniyordu. Böylelikle Toprak' ın yaptığı konuşulacaktı. Toprak' ın zaten yaptığını gizlemek gibi bir derdi yoktu. Sadece kendi yaptığını polise anlatacak bir şahit istemiyordu elbette. Toprak yürümeye başladı. Çağla' yı sürükleyerek götürüp bir arabaya bindirdiler. Çağla çırpındıkça daha sert tutuyorlardı. Arabada silahı görünce çırpınmayı ve bağırmayı bıraktı Çağla. Umutsuzluğa kapıldı. Böyle mekanlarda kamera sadece gösteriş için olurdu. Adı gibi biliyordu çalışmadığını ama adamlar bilmiyordu. ' Bakın bütün kameralar çekti. Başınız derde girecek. Bırakın beni. Hapse girmenize değmez benim için. Sizin bir suçunuz yok. Boş yere suçlu konumuna düşmeyin. ' ' Kes sesini. Bacak kadar boyuyla bizi kandıracak bir de. Birazdan görürsün sen gününü. ' ' Nereye götürüyorsunuz beni. ' ' Sürpriz. ' Araba bir süre gitti. Sonunda durdu. Çağla' yı arabadan indirdiler. Burada sadece bir baraka vardı. Çağla' yı barakanın içine sürüklediler. Çağla etrafı izliyordu. Uzaklarda evler vardı ama kaçabilecek miydi? Çağla' yı bir sandalyeye bağladılar. ' Patron seninle ilgili kararını verinceye kadar burada bekleyeceksin. ' Çağla' nın yeni hayatı böyle başladı. Ölümler ve gözyaşları ile dolu hayatı. Çağla o an karanlık bir dünyanın içine dalmıştı. Çağla' nın hikayesini okumaya hazır mısınız? Karanlığın hikayesine hoş geldiniz.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD