AŞERME

1614 Words
Kader seçimdir derler. İki yol karşına çıkar, iyi veya kötü yol diye. Ona göre kaderini isteğinle seçersin ama bana öyle bir hak tanınmadı. Kaderimi ben seçmedim. Yabancı eller seçti. Yabancı ellerin seçtiği kader yüzünden mutfakta gizliden tatlı atıştırmalıklar arıyordum. Beni bu hâlde gören vicdanlı birine eminimki acınası görünürdüm. Vicdanlı diyordum, çünkü bu sarayın hiçbir çalışanı bana merhamet etmiyordu. Vicdanları çürümüştü. Hepsi beni gördüğü yerde, anında yönlerini başka tarafa çevirip çekip gidiyorlardı. Çalışanlar beni gördüklerinde bana kokuşmuş çöpmüşüm gibi tiksinerek bakıyorlardı. Gerçi üstümdeki giyisilerin çöplükten varkı yoktu. Birkaç tane tek giyisilerim vardı, onlarda eski ve yırtıktı ama dikmiştim. Üstüne üstlük duş almam da yasaktı, tam bir kokuşmuş çöplük gibiydim. Haftada sadece bir kez tek duş alma hakkım vardı. O da yirmi dakika... Bu denli acınası olduğum hâlde yine de bana tiksintiyle bakıp duruyordular. Ne denli kırıldığımı bilmeden. Belki de biliyorlardır. Aşerdiğim için tatlı bir şeyler bulma umuduyla ses çıkarmamaya özen göstererek titreyen ellerimle çekmeceleri karıştırırken, büyük bir çekmeceden çeşit çeşit market abur cuburları gördüğüm an sevinçten çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Aslında kimse evde yoktu ama ben yine de biri duyar diye korkuyordum. Önümde âdeta bizi ye diye bağıran çikolatalardan birini elime alıp açtım ve iştahla yemeye başladım. Çok lezetliydi, uzun zamandır ilk defa yiyiyordum. Gerçi her aşerdiğimde korktuğum için odadan çıkmazdım ama bugün şansıma kimse evde olmadığı için ve dayanamadığım için odadan çıkmış kaçamak yapıyordum. Bir taneyle yetinemediğim için çekmecenin içinden her çikolata markasından birer tane aldım, yanında da çeşitli çikolatalı gofret aldım, bir de çikolatalı keklerden dilediğimce aldım. Gerçi çoğunu yiyemezdim, sadece aşerdiğim için hepsini yiyebileceğimi sanıyorum. Oldukça bol ve eski tişörtümün eteklerinin kenarından tutup kese hâline getirdim ve tezgâhın üzerine bıraktığım abur cuburları tişörtümün içine doldurdum. Bunları yiyeceğim için içim pır pır ediyordu. Çok mutluydum. İçimdeki mutlulukla tişörtümün içine doldurmuş olduğum abur cuburlarla mutfaktan çıkmak adına arkamı dönüp çıkacaktım ki, dış kapının açılma sesi kulaklarıma doldu. Titreyen ellerim, korkudan dolayı tişörtümün eteklerini serbet bıraktığı anda hepsi yeri boylamıştı. Saklanmam gerekiyordu. Nereye saklanacağımı bilmediğim için panik hâlinde etrafa bakındım. Büyük ve küçük küçük delikleri bulunan mutfak dolabını gözüme kestirdiğim anda oraya doğru koşup anında dolaba saklandım. *** Kız kardeşim intihar etmeden önce bana bir mektup ve o lânet fotoğrafları göndermişti. Kocası olacak puşt kardeşimi her defasında aldatırdı. Binlerce alt sınıf fahişelerle yatar ve bir sikime yaramayan sikini rahatlatırdı. Kız kardeşimi defalarca o puşttan boşanması gerektiğini söyledim ama o ne yazık ki kocasına kör kütük âşıktı. O puştu çok severdi, sevmek ne kelime deli olurdu ona. Çocukluğundan beri onu sevip sayardı ama puşt pezeveng kardeşimi bir kez olsun sevmedi. Canı çıkana kadar o sikik herifi patakladım, hatta gözümü kırpmadan öldürmeye bile yeltendim ama kız kardeşim her seferinde bana engel oldu. Hakkını helal etmeyeceğini ve beni abilikten reddedeceğini dile getirip durmuştu. Sıradan bir piç kurusu için neredeyse otuz yıllık abisini reddetmeye hazırdı. Kocası fahişelerle yatıp kalktığı hâlde kız kardeşim kocasına olan büyük aşkı için bu iğrençliği görmemezlikten gelip hayatına mutluymuş gibi devam etti. Ta ki o güne kadar. Bir anda intihar haberi bana ulaşınca o puşta sinir katsayım artmış, yerimde duramamıştım. Pisik herifi acımadan öldürüp parça pinçik etmek istiyordum. Ve bunu yapacaktım ama anasını sattığım orospu çocuğu bir anda ortadan kaybolup gitti. Siktiğimin pezevengi kaçmıştı. Her bir yeri karış karış aradım, o puştu bulamadığım her an onu öldürme hissiyle yanıp tutuştum. Pezevenk orospu çocuğu kimliğini değiştirip izini kaybettirmişti. Ama ben yine de o pezevengi aramaktan vazgeçmedim. Kardeşimin ölümünden bir hafta sonra bana gönderdiği mektup ve zarf aklıma gelince hemen o zarfın içindeki fotğraflara bakıp mektubu okumaya başladım. Her satırda öfkem anbean lav ateşi gibi harlanıyordu. *MEKTUP* Özür dilerim abi... Âşık olduğum adam beni sevmiyor, tüm bu acıya dayanamıyorum. Kendisyle zorla evlendiğimi dile getirip duruyor. Haksız değil, benim olması için her şeyi yaptım. Onun için yanlış olduğunu bile bile hatalar yaptım ama beni tüm uğraş ve çabalarıma rağmen sevmedi. Her seferinde tüm gerçekleri çıplaklığıyla yüzüme vururdu. Fahişelerle yatıp kalktığında bile sırf beni boşamasın diye sesimi çıkarmadım. Ne de olsa o fahişeler tek gecelikti ama sonra bir şey oldu. Sözde yurtta ve yetim birine âşık olduğunu, beni boşayıp o kızla evlenmek istediğini her defasında dile getirdi. Bu acıya kesinlikle dayanamazdım, bunun için kocamın peşine dedektif taktım. Böylelikle kocamı Şehla denen orospuyla yakaladım. Akşam yemeğinde, yurtta, otellerde ve daha birçok yerde. O fahişe Şehla kocamın evli olduğunu bile bile kocamın peşini bırakmadı. Evli olduğunu biliyordu, çünkü onu daha önce defalarca uyardım ama o... Belki de para için peşini bırakmadı. Ne de olsa yetim ve kimsesiz. Belki sen bilmiyorsun, gerçi hiç kimse bilmiyor ama ben iki aylık hamileyim. Bunu bir tek âşık olduğum adam biliyordu ama yine de buna rağmen beni boşamak istedi. Ne yazık ki, bu yükün ağırlğı altından kalkamadım, bu yüzden intihar etmeye karar verdim. İstediğini yap abi, ister o şerefsizi öldür ister onu köpeklere yem et. O artık umurumda değil. Nasıl ki beni önemsemedi, ben de artık onu önemsemeyeceğim. Gerçi hayatta olmayacağım. Ama Şehla denen orospunun hayatını benim için zindana çevir. Çünkü onun yüzünden benimle birlikte doğmamış bebeğim öldü. Seni seviyorum. Kardeşin Aslı... ~~~ Fotoğrafltaki Şehla denen kişiyi gözüm bir yerden kestiriyor gibiydi ama bir türlü kim olduğu aklıma gelmiyordu. Aslında biri geliyordu ama o mu değil mi diye düşünüp durdum. Bu oydu, merkezde çarpıştığım kızdı. Gömleğimin düğümlerini yırtan kişi... O zaman çok masum ve korkmuş görünüyordu, demek ki fahişeler de masum görünebilirmiş. Bana çarptığı anda yeri boylamıştı. Kızarmış yanakları, terlemiş yüzü ve nefes nefese kalmış hâliyle bir süre boyunca yerde öylece yüzüme ve açıkta kalan göğüslerime baktı. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi arkasını kollayıp bir anda ayağa kalktı ve benden özür dileyip koşup kaçtı. Mektubu okuyup fotoğrafları gördüğüm anda o puştu Şehla'nın yoluyla bir şekilde bulurum diye düşünerek rehin aldım. Şehla'yı tehdit edip hayvan gibi canı çıkana kadar siktiğim hâlde tek kelime etmedi. Belliki sözde sevgilisini ölüme atmak istemiyordu. Onu sikerken, şaşırdığım bir olay oldu; bakire olması... Aklımda o an iki şey vardı. Ya Şehla ağzındaki baklayı çıkaracaktı ya da o pezeveng, Şehla'yı gerçekten seviyorsa ortaya çıkacaktı. Ki Şehla'yı siktikten sonra bıraktım, belki orospu çocuğu pezeveng ile buluşur diye ama... Onu siktikten iki ay sonra orospu çocuğunun ölümü kulağıma ulaştı. Rusya'nın yer altı mafyası tarafından acımasızca öldürülmüştü. Öldüren kişi iş ortağımdı. Bulduğu yerde dayanamayıp öldürdüğünü ve bu zevki kendisi tattığı için mutlu olduğunu dile getirmişti. İlk başta o puştu ben öldürmedim diye sinir olsam da, pezevengin beş kuruş etmez kanı elime bulaşmadan geberip gittiği için mutluydum. ~~~ Amerikaya gönderilen yasa dışı mallardan sonra tüm günün yorgunluğu üzerimde birikmiş hâlde aç kurtlar gibi eve dönmüş ve hazır bir şekilde beni karşılayan enfes görünen sofraya oturmuştum. Yemeğin kimin yaptığını sorgulamdan ilk lokmayı ağzıma attığım anda kaşlarım kendiliğinden çatılmıştı. Yemek her zamankinden daha iyiydi, yiyebileceğim en leziz yemeklerden biriydi. Belliki Mehtap Hanım bu konuda seviye atlamış. Sofrada bulunan yiyeceklerin birazını yedikten sonra aklıma Mehtap Hanım'ın evde olmadığı dank etmişti. Bu da demek oluyor ki, sofrayı Şehla hazırlamıştı. Bir anda içim öfkeyle dolarken sofra bezini sertçe çekerek masayı dağıttım. Şehla'nın ellerinden bir sikim yemezdim. Öfkeyle çıkış kapısına ilerleyip kapıyı açtım ve kapıyı bilerek sertçe kapatıp evden ayrıldım. Bir sikime yaramayan o kız uzun zamandır benimle aynı çatı altında yan gelip yatıyordu. En kısa zamanda işini halletmem gerekiyordu. Bana ait olan her zamanki mekanlarımdan birine gelmiş, bana özel locada alkol tüketiyordum. Birbirlerini âdeta ayakta yalayıp yutan, kalçalarını delicesine hareket ettirip twerk atarak görsel şölen sunan kızlara bakıyordum. Her biri fahişeydi. Ve ben fahişlerle yatıp sikimi rahatlatmayı tercih etmezdim. Sikime layık değillerdi. *** Titreyen bedenimi zapt etmek adına bacaklarımı kendime çekip kollarımı bacaklarıma doladım ve içimden dualar etmeye başladım. Buraya gelip beni yakalayacağından çok korkuyordum. O lânet gecede onun korkusu içime işlenmişti. *GEÇMİŞ* Bana saplantılı olan adamla sarmaş dolaş hâllerimizin her bir karesi çekilmişti. Bu fotoların hiçbirini inkar edemem, çünkü her bir karesi doğru ama... "Bb... Bu yani ben..." Bir anda saçlarıma var gücüyle asılıp sertçe çekerek bedenimi kolaylıkla ayağa kaldırdı. "İnkar mı edeceksin haa?" Yüzüme hayvanca kükremesiyle yüzümü buruşturup gözlerimi kapadım. "Söylesene orospu, inkar mı edeceksin?" Tekrar aynı şekilde kükredi ve saçlarımdan yatağın üzerine ittirdi. "Şimdi ya o pezevengin yerini söylersin ya da canın çıkana kadar sikerim seni!" Kalbim duracak gibi olunca nefesim boğazımda tıkanıp kaldı. "Bb... Ben onu tanımıyorum. Yy... Yani ben..." Ne diyeceğimi, nerden başlayıp nasıl cümle kuracağımı bilmiyordum. Gerçi her ne dersem diyeyim bana inanmaz gibi duruyordu. "Ne demek tanımıyorum lan?" Üzerime geldiği gibi geriye doğru kaçacakken son anda canice boğazıma yapıştı. Delici koyu kahverengi gözleri içimi delip geçerken, aklına bir şey gelmiş gibi "Aa doğru ya, fahişe orospular sertçe sikilmek ister değil mi?" Sessiz fısıltısıyla başımı anında olumsuz anlamda hareket ettirdim. Boğazımı sertçe bırakıp odanın içinde korkunç bedeni ve ruh hâliyle volta atmaya başlarken "Sikilmek senin gibi orospular için tehdit sayılmaz! Başka bir çözüm bulmalıyım ama ne?" Son sözünü bana dönerek kurmuştu. "Lütfen beni dinle, o adam bana takıntı biriydi." Gözlerim sel misali akarken, iç çeke çeke zar zor konuştum. "Her seferinde beni tehdit edip bir yerlere götürmeye zorlardı ve ben de her seferinde o adamdan kaçmaya çalışırdım." Yüz ifadesi, sözlerime inanmadığına dair açıkça vurguluyordu. "Ne olur inan bana, yalan söylemiyorum." Sözlerimden sonra ufak çaplı küçük bir hıçkırık dudaklarımın arasından kaçıverdi. Bana dokunmasından çok korkuyordum. "Kanıtın var mı?" "Nn... Ne?" "Neyini anlamadın kahpe?" Aptalmışım gibi bana muamele ederken "Sana takıntı biri olduğuna dair kanıtın var mı diye soruyorum!" diye kükredi. Benden kanıt istiyordu ama ben... "Ama doğru söylüyorum." "Ne aptalsın!" Birkaç adımda yanıma vardığı anda çenemden sertçe kavrayıp "Dil bu, dil! Dile güven olmaz bilmez misin?" Çenemden sertçe ittirdi. "Madem o puştun nerde saklandığına dair gerçekleri söylemiyorsun, sikilmeye hazırlan!" Sözleri yüreğime hançer gibi saplanırken, kendimi acımasızın ellerinden nasıl kurtaracağımı düşünmeye başladım. "Hani fahişler bu tür şeyler severdi, ben de seviyorum benim için ödül olur." Bir umut vazgeçer diye bu günah dolu sözler dudaklarımın arasından dökülüverdi. Vazgeçer ve beni bırakır sanıyordum ama odanın içinde kahkahası yankılanıp durdu. Bir hata mı yaptım? "Kendini ele verdin aptal."

Great novels start here

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD