Efsun yatakta doğruldu. Hemşireye "Ne zaman çıkabilirim?" diye sordu. Kaç saattir buradaydı? Oğlu onu çok merak etmiştir. En son Alparslan'nın ailesinin söylediklerini de hatırlayınca hemen eve gitmek istiyordu.
Hemşire serum bittiği için "Çıkabilirsiniz." dedi. Ayakkabıları giyen kadına "Yanınızda gelen bir adam vardı. Haber verelim mi?" dese de duymuyor gibiydi. Hızla uzaklaşınca birbirlerini bulurlar diyerek işine döndü.
Özgür telefon gelince dışarı çıkmak zorunda kalmıştı. Tekrar içeri girdiğinde yatağı boş görünce hızla yaklaştı.
-Burada ki kadın nerede?
Hemşire döndüğünde "Az önce çıktı." deyince hızla dışarı koşturdu. Kapıdan çıktığında etrafa baksa da görünmüyordu. İlk fırsatta kaçmış mıydı? Durumu iyi değildi. O kadar yapmaz derken hızla telefonunu çıkardı. Ona verdiği telefona takip uygulaması kurmuştu. Nerede olduğunu bulunca arabasında koşturdu. Bindiğinde telefonu karşısında taktı. Hemen arabayı çalıştırsa da bir şey dikkatini çekti. Bir yerde sabit kalmıştı. İlerlemiyordu. Aradığını bulmuş muydu? Yoksa yine kötü mü olmuştu? Hastanenin garajında çıktı. Sürerken bir yandan gözü telefondandı. Hala hareket etmediğini görünce artık etrafa bakmaya başladı. Yaklaştığı durakta Efsun'u görünce hemen sağa çekti. Kendini belli etmeyi düşünmüyordu. Zaten gözünün önünü bile görmüyor gibiydi. Yorgun hali ile yolu izlemesi gözünden kaçmadı. Onun da suçlu olduğuna emindi. Peki içine düşen şüphe tohumu neydi? Ona acıyor muydu? Ya da vicdan mı yapmıştı? Olanlar yüzünden etkilenmiş olmalıydı. Planında vaz geçmemeliydi. Kocası olacak adam da onu böyle kaldırmamış mıydı?
Gelen minibüse bindiğini görünce nedense sinir oldu. Doktor hiç iyi değil demişti. Hiç mi sağlığını düşünmüyordu? Bu kadar ecele nereye gittiğini öğrenmek için minibüsün arkasına takıldı. Dikkatini toplayıp önünde ki arabaya odaklandı. İstanbul'un bazı sokaklarında gezdikten sonra bir yerde indiğini görünce etrafa baktı. Burası evine yakın olsa da hala mesafe vardı. Neden burada indiğini anlamadan yavaşça takibe devam etti. Uzun yürüyüşten sonra sadece evine gelmişti. Takip sonuçsuz kalınca bir süre etrafa baktı. Buradan ayrılırsa haberi olacağını düşünerek restoranına doğru yola koyuldu. Sonuç istediği gibi olmasa da daha yeni başlamıştı.
~~~
Efsun apartmana girdiğinde köşede açılan kapıya doğru yürüdü. Her şeylerini kaybedince babası burayı tutmuştu. Bize yetiyor kızım dese de iki oda evin çok küçük olduğunu biliyordu. Yaklaşırken oğlu heyecanla bakınca gülümsemeye çalıştı. Tedirgin gözleri rahatlasın diye de "Bu yakışıklı adam beni kapı da bekliyor?" diye sordu. Bedeni yorgun olsa da korku dolu gözlere bakan oğlu için güçlü olmalıydı.
Nevra ve Tahir de torunları kadar tedirgin olmuşlardı. Alparslan'nın ailesi arayıp ağızlarına geleni söylemişlerdi. Sözde kızı çıktığı gibi bir erkek ile buluşmuştu. Kendileri biliyorlardı, ama sözden anlamaz insanlar dinleniyordu. Yıllarca kızlarını suçlamaya devam ettikleri gibi bu günde aynı şeyi yapıyorlardı. Daha önce de defalarca torunlarını almak için uğraşmışlardı. Kızlarına söyleyip canını sıkmak istemişlerdi. Şimdi ellerine geçen fırsatla kavga çıkarıyorlardı. Kızları elbet o adamdan boşanacaktı, ama torunlarını vermeyeceklerdi. Nasıl olacağını bilmedikleri içinde bir avukat arama işine koyulmuşlardı.
Eymen annesine sıkıca sarıldığında bir daha gitmesinden korkuyordu. Kafasını omzuna koyduğunda tek istediği yanında kalmasıydı.
Efsun oğlu ile ayağa kalktı. Vücudu çok güçlü olmasa da direndi. İçeri girip odaya geçtiğinde kendini koltuğa bıraktı. Oğlunu da yanına oturtup sarıldığında anne ve babasının bakışlarını görüyordu. Neler olduğunu merak ettiklerini bilse de oğlunun yanında bu konuları konuşmak istemiyordu. Zaten yeterince kötü olaya şahitlik etmişti. Gülümseyerek çenesini tuttuğunda kendine bakmasını sağladı. Her an ağlamaya hazır bakışları kalbinin ağrımasına neden oluyordu.
-Ben üstümü değiştirene kadar bana yiyecek bir şey hazırlar mısın?
Eymen annesi için bir şey yapmanın heyecanı ile ayağa kalktı. Tahir de torununa eşlik edip kalktığında elini tuttu. Kızı biraz dinlenene kadar onu oyalaması iyi olurdu.
Efsun oğlu ve babasının ardından kalktığında annesi onu iki odadan birine götürdü. Eymen ile aynı odada kalacağı için mutluydu. Büyük yatağa baktığında annesi "Daha rahat olur diye değiştirdik." dedi. Döndüğüne üzgün bakışlar onun da zorlandığını gösteriyordu. Yaklaşıp sıkıca sarıldı. İçeriden çıktığından beri olmak istediği yerdeydi. Annesinin kollarında.
Nevra kızına sıkıca sarılıp saçlarından öptü. "Ne olursa olsun biz yanındayız. Birlikte bu kötü günleri atlatacağız."
Belki de ayakta kalmasını sağlayan en büyük destek ailesiydi. İlk günden itibaren suçsuz olduğuna inanan iki insan. Geri çekildiğinde hiç konuşmak istemese de "Bir avukat bulmalıyım. Artık onunla evli kalmak istemiyorum." dedi. Hayatını mahveden kişiyi üç senedir ortalıkta olmadığı için boşanamamıştı. Bir yolu var mı mıydı bilmiyordu, ama sonuna kadar gidecekti.
-Baban birkaç kişiye sordu. Bir avukat kız varmış. İşinde baya iyiymiş. Yarın onunla bir görüşme ayarlamaya çalışacağız.
Efsun paraya ihtiyacı olacağının farkındaydı. İş konusunu daha ailesine antamamıştı. Avukat bahanesini kullanacaktı. İtiraz etmesine izin vermemesi gerekiyordu.
-Bir iş bulup hemen çalışmaya başlamam gerekiyor. Dava nasıl ilerleyecek bilmiyoruz.
Nevra kızına çalışma diyemiyordu. Olaylardan sonra neleri varsa gitmişti. Kocasının emekli maaşı ile ancak geçinebiliyorlardı. Gözleri dolu "Nasıl iş bulacaksın? İçeriden çıktığını öğrenince sorun olmaz mı?" diye sordu. Kızının kötü bir yerde daha çok rezil olmasını istemiyordu. Hem hayatında hiç çalışmamıştı.
Efsun zorla çalıştırılacağını söyleyip ailesini üzmek istemiyordu. İki günü vardı ve iş buldum diyerek onları inandırmalıydı. Çalışma karşılığında bir para alacak mıydı onu da bilmiyordu. Bunu söylemeye hakkı olmasa da paraya ihtiyacı vardı. Ailesini biraz olsun rahatlatmak istiyordu. Annesi bunları fazla düşünmemeliydi. "Ben bir yolunu bulacağım. Önce avukatla konuşacağım. Sonra da iş bakacağım."
Nevra kızını daha fazla yorulmasın diye" Yarın yeni bir gün. Hadi üstünü değiştir. Dinlen."dedi. Solgun yüzünü izlerken korkuyordu. "Çok zayıflamışsın. Bundan sonra ben sana çok iyi bakacağım."
Efsun gözleri yaşlı annesine gülümsedi. İçeride gün saymak ve olanları tekrar tekrar düşünmek onu çok yormuştu. Ne hüznünü ne de yıkımını birine anlatabilmişti. Annesi odadan çıkınca oğluyla kalacağı küçük odada gözünü gezdirdi. Kaybettiği her anı telafi etmeliydi.
~~~~
Özgür restoranda hesapları kontrol ederken dünden beri hiç evden çıkmayan Efsun'u düşüyordu. Bu sessizlik çok fazlaydı. Yanında çalışma işine hiç itiraz etmemişti. Kocasını bulmaya çalışmıyordu. Adamın ailesinin söylediklerini de eklenince aklı karışıyordu. Bir zamanı bekliyor olabilir miydi? Ortaklık sakinleşince buluşacak olabilirdi.
-Bu akşam bir grup ağırlayacağız. Bahçe tarafını istediler.
Ahu dikkatini çekmek için en küçük ayrıntıları bile anlatıyordu. Özgür'ün hiç kafasını kaldırmadığını görünce yüzünü inceledi. Bir şeyi kafasına taktığı belliydi. Siyah gözleri bir yere odaklanmış gibiydi. Onu duymadığınada emindi. Hatta ona karşı duyduğu aşkı da görmüyordu. Yerinden kalkıp masaya yaklaştığında kağıtları sıkan elini tutup 'sıkıntı ne' diye sormak istiyordu.
Özgür arada baktığı ekranda bildirim gelince hızla eline alıp açtı. Efsun harekete geçmişti. İşte gerçek ortaya çıkıyordu. Ayağa kalktığında "Benim işim var." dedi. Adım atmıştı ki Ahu önüne geçti.
Tekrar gitmesine izin vermeyecekti. Telaşla nereye gitmeye çalıştığını merak ediyordu, ama önce burada kalmasını sağlamalıydı.
-Birazdan teslimat gelecek. Bizzat görüşecektiniz.
Hemen gelmiyeceklerdi, ama sorun değildi. Karasız gözlerini görünce "Adamlara sizin beklediğinizi haber verdim. Ona göre gelecekler." diyerek ikna etmeye çalıştı. Sıkıntılı yüzünü izlerken geri oturmasını bekliyordu. Ne olursa olsun yanında kaldığı sürece sıkıntı değildi.
Özgür işini de aksatamazdı. O adam hakkında küçük bir ip ucu bulma ihtimali de vardı. Ne yapacağını düşünürken aklına gelen fikirle Gürkan'ı aradı.
-Yoldayım, geliyorum.
Arkadaşının nerede olduğunu merak ettiği için aradığını sanıyordu. Sormadan söylemek istemişti.
-Sana bir konum atacağım. Oraya gitmeni istiyorum. Hemen!
Gürkan sesinde ki gerginliği duyunca o kadınla ilgili olduğunu anladı. Konum dediğine göre de kadını takip edecekti. Ona verdiği telefona uygulamayı birlikte indirmişlerdi. Yine de yapmak istemiyordu. İşi şakaya vuracaktı. "Bizler daha yirmi sekiz yaşında iki genç adamız. Genç ve güzel kızların peşinde koşmak yerine neden otuz bir yaşında bir çocuk sahibi kadının peşinde geziyoruz?"
Özgür ortağının söyledikleri karşısında burnunda solumaya başladı. Bunları dinleyecek vakti yoktu. "Bakıyorum. Yaşına kadar ezberlemişsin."
-Gece gündüz gözüme sokunca ezberlemek zorunda kaldım.
Ahu kiminle konuştuğunu anlasa da konu ne olduğunu anlamıyordu. Ne hakkında konuşuyorlardı? Gürkan'ı nereye gönderecekti? Özgür'ün yüzüne bakılırsa önemli bir konuydu.
-Gürkan gevezeliği bırak ve dediğim yere git.
Telefonu kapattığında Efsun'un yeni konumunu attı. Sıkıntıyla ekrana bakarken "Benim yardım edebileceğim bir konu var mı?"sorusu ile müdürünün hala burada olduğunu fark etti. O kadın ve adam yüzünden aklı çok dağılıyordu. Sakin kalmaya çalışırken "Ben bir kahve alayım. Adamlar gelince bana haber verirsin." dedi. Yalnız kalmalıydı. Hem Gürkan ile de konuşması gerekiyordu. Efsun'un nereye gittiğini tarif edecekti.
Ahu odadan kibarca kovulduğunu görüyordu. Gülümsemeye çalışsa da yumruğunu sıktı. Her gün fark etmesini bekleyerek işe geliyordu. Gözünün içine bakıyordu, ama bir adım bile yaklaşamıyordu. İstemese de odadan çıksa da neler döndüğünü öğrenmeyi kafasına koymuştu.
Özgür yalnız kaldığı gibi tekrar arkadaşını aradı. Açtığı gibi de yeni konumu söyledi.
-Bence kocası ile buluşmayacak. Gündüz vakti. Bu kadar işlek bir yerde saçma değil mi?
Özgür gittiği yere bakarken aynı şeyi düşünüyordu, ama ihtimaller ile hareket etmeyecekti. Belki kalabalık bir yerde dikkat çekmezlerdi. Durduğunu görünce olduğu yeri büyüttü.
-Bir kafeye girdi. Hızlı ol.
Gürkan arabasını park ettiği gibi telefonu alıp indi. Etrafına bakarak ilerlerken Özgür'ün yönlendirmesi ile sonuna kafeyi buldu. Fotoğraflardan gördüğü kadını ararken bir masaya gözü takıldı. Bulmuştu, ama daha çok karşısında oturan kişi dikkatini çekmişti.
-Vay! Bu ne böyle?!!
Arkadaşı kahkahalar içinde "Oğlum kız ateş diyor." dediğinde aklının yine dağıldığını anladı. Bir kız görmüştü ve takılıp kalmıştı. Buna alışkın olsa da şimdi zamanı değildi.
-Gürkan işine odaklan. Bana kadını bul.
Arkadaşı ne dese de kızdan gözünü alamıyordu. Sarıya yakın saçları ve beyaz teni aşırı çekiciydi. Ciddi bakışları hoşuna gittiğinde gülümsedi. Üstünde ki kıyafetlere bakılırsa resmi bir yerde çalışıyordu. Arkadaşı "Gürkan!" diye bağırınca kendine geldi. Bir çok kızla takılsa da kızın yaydığı hava fazla etkileyiciydi.
-Kulağımı sağır edeceksin.
-Sende beni sinir etme. Efsun nerede?
-Bir tanrıça ile oturuyor.
Özgür şaşkınlıkla "Anlamadım." dediğinde arkadaşı "Bir kızla buluşmuş. Yalnız çok güzel. Resmen çarpıldım." dedi.
-Her gördüğün kızda aynı şeyi söylüyorsun. Bana neden buluştukları öğren.
Arkadaşını şaşkınlıkla dinledi. "Ben nasıl öğreneceğim? Yanlarına gidip oturayım mı? Onu da ister misin?"
-Beni ilgilendirmiyor. Bul bir yolunu bul ve o kızla neden buluştuğunu öğren.
Telefon yüzüne kapanınca kıza bakmaya devam etti. Arkadaşının istediğini yapmak için mecburen kızla tanışacaktı. Kesinlikle buna aşırı istekli değildi. Sırıtarak içeri girdiğinde ikiliye yakın bir yere oturmaya çalıştı. Tabi görüş açısından güzellik vardı.
-Boşanabilecek miyim?
Berfü çaresiz gözlerle kendinden yardım isteyen kadını üzmek istemese de dava zordu. Bir kere adam ortalıkta yoktu. Dava açsalarda karşı taraf olmadığı için düşecekti.
-Önce ben ne yapabilirim bir bakayım. Kocan hakkında bulduklarımızı kullanmaya çalışırız.
Efsun küçük bir umut olsa da sevinmişti. Avukat "Bana biraz zaman ver." deyince kabul etti. Başka şansı yoktu.
Berfü işlemleri başlatmak için "Kimlik bilgilerin gerekiyor." dedi. Çıkarıp vermesini beklerken tedirgin baktığını gördü.
-Şu an yanımda değil. Telefondan atsam olur mu?
-Şöyle yapalım, ben ne yapabilirim diye bakayım. Sende bir daha ki buluşmaya kimliğini yanında getir. Daha iyi olur.
Özgür'den nasıl alacağını bilmese de tamam demek zorunda kaldı. Konuşacak başka bir şey yakalayınca da izin isteyip ayrıldı.
Berfü yorgun olduğu kadar üzgün giden kadına üzülmüştü. Gerçekten kocası suç işleyip kaçmış ise çok kötüydü. Gerçi erkek milletinden ne beklerdi? Son yaşadığı hayal kırıklığından sora hepsi aynı geliyordu. Bir saçmalık yapıp bir erkeğe adım atmıştı ve sonuç ortadaydı. Yalnız kalmıştı.
-Selam....
Duyduğu sesle kafasını kaldırdığında baş ucunda sırıtan bir adam buldu. Tanımadığı için haliyle baştan aşağı süzdü. İdare eden bir yakışıklılığı vardı. Boyu uzundu. Bakışları çapkın olduğunu çok belli ediyordu. Yüzünde takındığı gülümseme ise tanışmak için laf attığını gösteriyordu. Erkeklerden nefret ederken tam üstüne gelmişti. Öfkeli olduğu ve unutmak istediği bir öküz vardı. Karışında ki tipten tüm hıncını çıkarma isteği ile dolmuştu.
Gürkan üstünde gezinen gözlerle nedense heyecan yapmıştı. Işığın etkisi ile parlayan gözler kendini bulduğunda direk kıza yürümek istiyordu. Özgür güzelce öğren dese de karşısında ki kızı izlerken davranışlarına pek hakim olamıyordu. Kız resmen onu yakmıştı.
-Selam...
Sakin olduğu kadar etkileyici sesini duyduğunda aşırı cesaret topladı. Terslenmemişti. Boş sandalyeyi gösterip "Oturabilir miyim?" dedi. Hızlı gittiğinin farkındaydı, ama şu an düşünecek durumda değildi. Hem arkadaşı neler oluyor öğren demişti. Bahanesi buydu, ama asıl derdi güzel kızı tanımaktı.
Berfü onayladığında oturan adamı izledi. Hep erkekler mi can yakacaktı. Bu sefer kendi yapacaktı. Yaptığının saçma olduğunu bilse de içinde ki öfke ile hareket ediyordu. Bir yerden çıkarmak istiyordu. Talihli ise karşında ki kişiydi.