2. Bölüm

2571 Words
Justin Timberlake mi lan o? Sahnede muhteşem dansını sergilerken bana doğru dönüyor ve bileğindeki bandanayı çıkararak üzerime atıyor. Çığlık çığlığa "Justin" diye böğürürken iyice çıldırıyorum ve Justin dans ederken arkasından gelen 3 erkek görüyorum. Yüzleri maskeli ama fiziklerinden erkek olduklarını anlayabiliyorum. Önce Justin'nin sırtına bir el ateş ediyorlar. O yığılıp kalırken de gözleri beni buluyor. Millet çığlık çığlığa kaçışırken anında yanımda beliriyorlar ve kollarımdan tutup kendileriyle götürüyorlar. "Napıyorsunuz! Bırakın beni!" "Hayır," diyor kolumu kaldıranlardan biri. "Neden peki? Neden!" diye devam ediyorum bağırmaya. Üçü de aynı anda bana dönüp aynı şeyi söylüyorlar. "Şahit oldun." Şahit oldun sözleri beynimde yankılanırken kan ter içinde uyanmıştım. Berbat bir kâbustu. Elim direkt telefonuma giderken zaten çaldığını farkettim. Rüya arıyordu. "Rüya," dedim açar açmaz. "Şebnem." Sesi dehşete düşmüş gibi çıkıyordu. "Çok kötü kâbuslar gördüm," diye devam etti. "Biliyorum. Ben de gördüm." Sakin olmaya çalışıyordum ama ikimizde bu olaydan çok fazla etkilenmiştik ve bu etki uzun bir süre gidecek gibi de durmuyordu. "Napıcaz?" Diye sordu çaresizce. Anında gözlerimi devirmiştim. "Rüyalara da müdahale edecek halim yok di mi?" Cevap gelmediğinden hala dediğim şeyi düşündüğünü anladım ve devam ettim. "Hazırlan da etüte gidelim. Soru falan çözeriz, kafamız dağılır." Birkaç matematik sorusu ikimize de iyi gelecekti. *** "Bu lanet olasıca türevi anlamıyorum." Önümdeki soruyla cebelleşirken Rüya kalemini bırakarak bana dönmüştü. "Rüyan nasıldı?" İlla dönüp dolaşıp o konuya gelecekti. Sorusuna karşılık garip rüyamı anlattığımda yüzü düşünceli bir hal almıştı. "Ben de aynı rüyanın Mahmut Tuncer versiyonunu gördüm." Önce bir yüzüne baktım ciddi mi diye. Sonra suratındaki ciddiyeti farkedince uzun bir kahkaha attım. "Neden Mahmut Tuncer anlatsana biraz?" Hala ciddi görünüyordu. "Dinliyorum işte arada alla alla. Ne dinlediğimin hesabını mı vereyim kızım." "Bu gece etütün kütüphanesinde sabahlayalım mı?" diye bir soru yöneltti hemen ardından. "Mantıklı." Mantıklıydı çünkü bu kötü etkiyi üzerimizden atana kadar yan yana olmamız gerektiğine inanıyordum. "Keşke kertenkelemi de getirseydim." "Köşkö körtönkölömö dö götörsöydöm." Bir türlü alışamıyordu tatlı, küçük evcil hayvanıma. Önce hocalarımızın yanına gidip gece için izin aldık sonra ise babalarımızı arayıp BİM'e geçtik. Gece için hazırlık yapacaktık. "Hadi video çekelim," dedim telefonumu çıkarırken. "Aynen çekelim. Oyuncak silahla BİM'i soyduk diye başlıkta atarız. O bile bizden çok izleniyor anasını satayım." "Sen o ergenleri boşver de aklıma deli bir şey geldi." Yine gümbür gümbür geliyordum. "Söyle," dedi sepete birkaç şey atarken. "Bu gece etütte bir yayın açacağız. Ve kendini etütün en üst katından atan zavallı kızın hikayesini anlatacağız." Sepeti bırakarak bana dönmüştü. "Öyle bir kız mı var?" "Yok, biz uyduracağız." Yüzümde piçimsi bir ifadeyle konuşuyordum. "Birkaçta paranormal olay ekledik mi ohh tamamdır! Hadi kızım hadi, bu gece bomba olacak." diye gaza getirdim onu. Kendim acayip gelmiştim valla. *** "Merak etmeyin hocam, her şey bize emanet hocam, hiçbir aksilik yok hocam, söylerim hocam, başım gözüm üstüne hocam." Rüya yalaklıklarla dolu telefon konuşmasını bitirdikten hemen sonra bana dönmüştü. "Cevahir hoca yoklamak için aramış." Laptopun açısını ayarlamaya çalışıyordum. "Yalaklığından anladım zaten, gel de başlatalım." Ortama loş bir hava vermek adına ışıkları kapatmış, bir sürü mum yakmıştık. Yayını başlattığında ikimizde telefonlara yönelerek birilerinin gelmesini bekledik. Sekiz kişi gelmişti bile. "Merhaba arkadaşlar, bugün çok çok farklı bir konu başlığıyla sizlerleyiz." Sanki bana ana haber bülteni sunucusu anasını satayım. Hafif öksürerek ona uyarımı verdikten sonra ben de dahil oldum. "Bu gece korkunç şeylerin yaşandığı etütümüzde sabahlıyoruz." Biri olayı sorduğunda Rüya anlatmaya başladı. "...Çok şişman bir kız vardı ve insanların onunla dalga geçmesini kaldıramıyordu. Aşık olduğu çocuk bile dalga geçiyordu onunla. En son kendini üst kattan attı ve öldü. Üstelik YGS'ye bir hafta kalmışken... Olaydan sonra ise çevredekiler geceleri etütten ince bir kız sesi geldiğini, çığlık attığını, şarkı söylediğini söylediler. Hatta kızın geceleri söyledikleri arasında şey de varmış. 'ÖSYM götümü ye.' Sınava kısa bir süre kala ölmesine bağlıyoruz bu söylediklerini..." Gülmemek için zor dururken Rüya'yı susturdum ve izleyici sayısına baktım. 60 küsür kişi olmuştu ve bu resmen ulaştığımız en yüksek izleyici sayısıydı. Korku okulunu bile geçerdik bu kategoride heyt be! Anında üç kişinin daha yayına katıldığını görünce dikkatimi yeniden ekrana yoğunlaştırdım. Kullanıcı adları ve aynı anda katılmış olmaları ilginçti. Cüneyt_1907 Serdar_1905 Koray_1903 "Bu ne ya? Şaka mısınız siz?" İçimde tutamayarak dışımdan söylediğimde kahkaha atmıştım. Rüya'da anında aynı şeye takılmıştı. "Adamlar üç büyükleri kurup gelmişler Şebo." Gülmeye devam ediyorduk. Cüneyt_1907: Senin bulacağın ismi sikeyim Koray. Koray_1903: Napsaydım? Soyadlarımızı kullanmam hoşunuza gider miydi beyler Serdar_1905: ULAN! BEN GALATASARAYLI DEĞİLİM AT KAFASI! Rüya'yla ekrana pür dikkat dalmış, bu üç adamın garip muhabbetlerine anlam vermeye çalışıyorduk. "Siz ne ayaksınız beyler?" dedim gülmemi bastırmaya çalışarak. Koray_1903: Sol ayak bacım. Cüneyt_1907: Katılan her izleyiciye soruyor musunuz bunu? Serdar_1905: KULLANICI ADI NASIL DEĞİŞTİRİLİYOR?! Koray_1903: Serdar, caps lock açık kalmış gardaşım. Aralarındaki muhabbete gülmeye devam etttiğimiz sırada izleyici sayısı iyice artmıştı. İnsanlar bu üçlü için izliyor gibiydiler. Habire onlarla ilgili soru geliyordu. Cüneyt_1907: Soru cevap yayını değil mi bu? Soru sormaya geldik. Gülmeye devam ettim. "Yoldan geçiyormuşta kalabalık yapmak için gelmiş gibi bir haliniz var da... Tabii yine de siz bilirsiniz." Koray_1903: Soralım mı sormayalım mı bacım, bir düzgün cevap verin hele Serdar_1905: ULAN ŞEREFSİZ! YA ADIMI DEĞİŞTİRİR YA DA KAPAT ŞU HESABI! KOYU FENERLİ ADAMA YAPILIR MI LAN BU? ALLAHSIZ! Koray_1903: Gardaşım dur şimdi kaynak yapma. Şu işleri halledelim söz sana klavye kullanmayı öğreteceğim. "Sorun hadi sorunuzu," dedi Rüya. Cüneyt_1907: Düşünün kızlar; gizli kalması, kimsenin bilmemesi gereken bir sırrınız var ve iki arkadaş bu sırra dolaylı yollardan şahit oluyorlar. Koray_1903: Cüneyt helal gardaşım direkt sordun valla. Söyleyin kızlaaaar, sırrınıza şahit olan bu iki insana siz napardınız? Serdar_1905: BEKLE KORAY BEKLE! BELANI SİKMEYE GELİYORUM! Bağlantı zayıf... Bağlanılamıyor... Yayın zayıf bağlantı sebebiyle son bulurken nefes bile almadığımı hissettim. Nefes almayı unutmuş halde boş boş birbirimize bakıyorduk. *** Birkaç dakikaya toparlanmış, hiç olmazsa nefes almaya devam etmiştik. "Neydi şimdi bu Şebnem?" Derin bir nefes aldım. "Ne olduğu yeterince ortada değil mi sence?" "Bunlar ne tip psikopatlar abi! Nasıl buldular bizi? Yayına girmek ne demek ya? İnsanlar mı gerçekten. Bulacaksanız bulun bizi. Yayına girip göz dağı vermek ne ya?" Rüya yine otomatiğe bağlamıştı. Elimi çeneme koymuş, derin düşüncelere dalmıştım. "Rüya!" Aniden çığlık atıp yerimden zıpladığımda nedenini bilmese de o da hoplamıştı yerinden. "Noldu?" "Rüya bu adamlar yayındalardı." "Günaydın Şebo." "Rüya çalıştır saksıyı Rüya. Bu akşamki konu başlığımız neydi kızım bizim! Neydi?" Düşünüyordu. "Etütteki kızın hayaleti." Bunu dedikten sonra dank etmişti. "Adamlar yerimizi biliyorlar Rüya!" Dehşete düşmüş şekilde birbirimize bakıyorduk. "Polis..." dedi çevremde en mantıklı olduğunu düşündüğüm canım arkadaşım. "Polisi arayalım!" Çekinmeden kafasına geçirirken derin bir nefes çektim. "Saçmalama, başımız daha çok belaya girer." "Varsa mantıklı bir fikrin Şebnemciğim, söyle de uygulamaya geçirelim. Zira... Katillerin hedefi biz olabiliriz." Birkaç saniye odanın içinde volta atarak mantıklı olmaya çalıştım ve hayatımın en mantıksız şeyi döküldü dudaklarımdan. "Saklanalım. Burada yokmuş gibi davranalım. Biz aslında yokuz." O daha fikrimin saçmalığını dile getirmeden mumları üflemeye başlamıştım bile. Bana ayak uydurarak diğer tarafa geçti ve yanan ışıkları kapattı. Tamamen karanlığa gömüldüğümüzde telefonun sönük ışığıyla bodrumdaki kütüphaneye ilerledik. "Masanın altına girelim," dedi Rüya. Bunu dedikten hemen sonra masa altına geçmiş kendini kamufle etmişti. Onun yanına yerleştikten sonra ne zaman tuttuğumu hatırlamadığım nefesimi vererek ona döndüm. "Umarım tahmin ettiğimiz şey olmaz." "Bence olur Şebo. Katiller bunlar kızım. Ne bekliyorsun ki?" Böyle bir zamanda bile göz devirmeme sebep olabiliyordu. "Sence ne tahmin ediyordum Rüya?" "Bizi 81 parçaya bölüp 81 ile gömdüklerini." Bunu dediğinde ufak bir ağlama efekti yaptım ve onu bırakarak önüme döndüm. Ölebilirdik. 81 il işiyle uğraşmazlardı ama bizi öldürüp intihar süsü verebilirlerdi. Ertesi gün kocaman bir manşet... SINAV STRESİNE DAYANAMADILAR! BİLEKLERİNİ KESİP OLAY YERİNDE CAN VERDİLER! POLİSLER OLAY YERİNE VARDIKLARINDA FONDA ARSIZ BELA ÇALDIĞINI SÖYLEDİLER! VE İNTİHARA SEBEP OLDUĞU İÇİN ARSIZ BELA'YI ARAMA OPERASYONU BAŞLATTILAR! GENÇ KIZLARIN KANI YERDE KALMAYACAK! Aslında cool duruyordu. Düşüncelerimden arınarak Rüya'ya döndüm. "Telefonunda Arsız Bela var mı?" "Adıyamanlı İbo var kanka, keser mi?" "Olur olur, o da olur. Kısık sesle aç." Tam açıyordu ki yukarıdan gelen adım sesleri susmamıza neden oldu. "Geldiler." Rüya fısıldarken nefesi kesilmiş gibi duruyordu. Elini tuttum. "Tamam sakin ol. Bizi bulamayacaklar." *** Buldular... Çok değil yarım saat sonra kütüphanedeki iki sandalyede birbirimize sırt sırta bağlı bir şekilde oturuyorduk ve karanlıktı. Ne olduğunu anlamadığımız şekilde bir gazla bayıltılmış sonra ise bu halde uyanmıştık. "Rahat bırakın bizi!" diye bağırdım karanlığa doğru. "Şerefsizler!" diye ekledi Rüya. "Bak hele bacım, şerefsiz falan ayıp oluyor ha." Karanlıktan gelen Anadolu'yla harmanlanmış şiveli sese dönmeye çalışıyordum ki ışıklar açıldı ve gözlerimi kırpıştırmama neden oldu. Toparlanıp gözlerimi açtığımda üç genç adamla karşı karşıyaydım. Şiveli sesin sahibi sandalyede oturuyordu. Esmer, tam bir anadolu çocuğu gibi duruyordu. Hafif sakallı, gözleri koyu kahverengi. Gözlerimi ondan alarak pencereye yaslanmış olana döndüm. Beyaz tenli, fiziken yapılı ve sakallıydı. Kehribar rengi olduğunu düşündüğüm gözleri kısılarak bana bakıyordu. Bir süre gözlerimi kısarak ben de ona baktım ama sonra bırakarak kapıdaki adama baktım. Onunda hafif sarışına çarpan kumralımsı saçları vardı. Mavi gözlüydü ve diğer ikisi gibi yapılıydı. Garip olan ise bu üç adamın gözüme aşırı derecede yakışıklı görünmeleriydi. Sonunda toparlanarak cırlamaya başladım. "Ne ayaksınız lan siz!" Hiçbirinden ses çıkmadı ve pencereye yaslanmış olan beyaz tenli gülmeye başladı. "Tabii, hemen tanışalım." Kehribar göz konuşmaya başladığında kulağıma fazlasıyla erkeksi ve etkileyici gelirken ters bakışlarla ona bakıyordum. "Ben Cüneyt," dedi. "Kapıda duran Serdar. Sandalyede oturan gerizekalı da Koray," diye devam etti. "Gerizekalı diyorum çünkü size yanlışlıkla o videoyu yollayan ta kendisi oluyor." "Allahın belası," diye tıslayarak yılansı bakışlar attım sandalyede oturan gerizekalıya. "Ne istiyorsunuz bizden?" Sesimle bile ateş ediyordum. Yaslandığı pencereden ayrıldı ve karşıma dikildi. "Öncelikle şunda bir anlaşalım. Sizden öyle çok büyük şeyler istediğimiz falan yok. Sadece bizi dinlemenizi istiyoruz. Polise gitmeden, üçüncü bir şahsı karıştırmadan ve bunlara benzer başka mallıklar yapmadan." "Devam et," dedim gözlerimi devirirken. "Kaçmak tarzı aptallıklar yapmayacağınıza dair söz verirseniz çözüp öyle konuşacağız." "Söz." Rüya'dan ses çıkmıyordu ama şoktaydı büyük ihtimal. Ben onun yerine de konuşuyordum. Koray olan yerinden kalktı ve elindeki çakıyla iplerimizi keserek açtı düğümleri. Ben ellerimi ovuştururken baygın olduğunu düşündüğüm Rüya kalkmış, kapıya doğru depar atmıştı bile. Beyni yok muydu ki bu kızın anlamıyordum ki. Serdar denilen çocuk kapıdayken nasıl kaçmayı düşünüyordu. "Rüya!" diye bağırdım ona. "Söz verdik." Serdar onu tutup yanıma oturturken adamla boğuşuyordu. "Ben söz vermedim." "Ben verdim Rüya. Anlamak için dinlemek zorundayız. Polise gidersek ne olacak sanıyorsun. Gizlediğimiz için katillere yataklıktan gençliğimiz çürümeyecek mi?" Vay be. Çok güzel konuşmuştum. Boğuşmayı bırakıp başını salladığında Cüneyt'e dönmüştüm. "Anlatın derdinizi. Gördüğün üzere ikimizde dinliyoruz." Dudağının kenarında ufak bir gülümseme belirdi. "Akıllı kızsın." Cevap vermeden kollarımı kavuşturduğumda devam etti. "Her ne kadar o videoda gördüğünüzle bizi katil sansanız da katil falan değiliz biz." "Hııı Rüya'da kertenkeleme aşık zaten," diye yalan attım inanmadığımı belirten bir tavırla. "İnanmak zorundasınız kızlar," diye sohbete karıştı Serdar. "İnanmalısınız bacım." Koray'da dahil olmuştu. Cüneyt devam etti." "O cinayeti biz işlemedik. Biz sadece şerefsiz bir adamı kaçırıp gözünü korkutarak konuşturmaya çalıştık. Başka bir şerefsiz de gelip onu vurdu ve biz vurdu süsü verdi. İster inanın ister inanmayın demiyorum. Çünkü buna inanmak zorundasınız kızlar. Bu yolda bizimlesiniz." "Ben telefon jokerimi kullanmak istiyorum." Anlattıklarından sonraki sessizliği bozan Rüya olmuştu. "Ne kafası bu ya?" Dedi Serdar. "Ne kullanıyorsan bize de ver." "At kafası," dedi Rüya. Sandalyede ileri geri sallanıyor, deli deli hareketler yapıyordu. Ayağa kalkarak Cüneyt olanın karşısına dikildim ve kollarımı kavuşturdum. "Üç sorum olacak beyefendi." O da kollarını kavuşturarak benimle karşı hizaya geldiğinde göğsüne geldiğimden kafamı kaldırmak zorunda kaldım. Çocuk yapmamışlar tokiye apartman dikmişler mübarek. Bu boy ne? "Alayım sorularınızı hanımefendi." "Birincisi neden bu yolda sizinleyiz. Bırakın herkes yoluna gitsin ki en mantıklı olan bu. İkincisi size inanmamızı illa bu kadar çok istiyorsanız bir kanıt gösterin canım. Bunu da mı biz söyleyelim. Üçüncüsü ise naneli sakızı olan var mı? Stres olunca çiğnemem gerekiyor da... Bir nevi bağımlılık." Bana garip bakışlar atmaya başladıklarında hafif öksürerek boğazımı temizledim. Hâlâ bakmaya devam ediyorlardı. "Birincisi," diye başladı söze. "Şahit olduğunuz için sizi geride bırakamayız. Yani daha da açıklayıcı olmak gerekirse size güvenmiyoruz." "Haydaa." "İkincisi öyle bir kanıtımız olsa direkt polise giderdik zaten. Üçüncüsüne gelince... Hayır sakızım yok." "Benim var gardaş," dedi Koray elindeki paketi bana doğru uzatırken. "Eyvallah," diye cevap verdikten sonra sakızı ağzıma attım. "Okulunuz falan da mı yok sizin? Ne bu salmışlık ve bizi de kendinizle birlikte salmaya sürüklemek. Sınavda rakip elemeyi bu şekilde mi yapıyorsunuz yoksa?" Sakızı alınca mantıklı bir insan olmuştum. Her yerimden beyin fışkırıyordu. Allahım, bazı insanlardan alıp bana mı verdin yarabbim. "Duyduğum en mantıksız şeydi," dedi Serdar. "Katılıyorum gardaş." Sıra Cüneyt'teydi. "Üçümüzde polis okulu öğrencisiyiz ve olaydan aklanamazsak hayatımızı karartırlar." Onlara ne denli inanmam gerektiğini bilmiyordum, inanmakta istemiyordum ama başından beri her dediklerine inanmıştım. "Ve hayatımızı karartmaları uzun yıllara dayanan bir hapse bakmıyor hanımlar, daha farklı yöntemlerle karartırlar." Serdar son noktayı koyduğunda artık tamamen inanır hale gelmiştim. Rüya'ya dönerek anlayacağı türden bir bakış attım. "Anlamadım kanka," dedi masum köylü bakışları atarak. "Anlatmanız gereken başka bir şey var mı?" diye sordum Cüneyt'e dönerek. "Bu kadar mı?" "Arkadaşının babası," diye cevap verdi Rüya'yı göstererek. "Cinayet davasına o bakıyor. Sandığınızdan daha büyük bir mesele bu ve üstün dikkat gerektiriyor. Bunu bilerek hareket edin." "Babam beni gebertir!" Rüya yine ayağa fırlamıştı. Serdar elini onun omzuna bastırarak yeniden oturmasını sağladı. "Babanın haberi olmayacak ya hani akıllı kız. Bir saattir konuşuyoruz ya hani... eğer dinlediysen." Rüya bozulsa da Serdar'a kötü bir bakış attı ve susmayı yeğleyerek arkasına yaslandı. "Ne yapmamız gerekiyor?" diye sözü alan ben oldum. "Sizinle olmaktan bahsediyorsunuz, açık olun biraz." Çoğul konuşsam da Cüneyt odaklıydım. "Bir," dedi Koray. "Susmanızı istiyoruz bacım. Üçüncü kişi olmayacak." "İki," diye sözü aldı ondan Serdar. "Bu olayı çözmek için bir haftaya Ankara'ya doğru yola çıkacağız. Ve siz de bizimle geleceksiniz." Tam itiraz ediyordum ki devam etti. "Ailelerinize ne türden bir yalan uyduracağınız sizin sorununuz." "Üç," dedi Cüneyt. "Bizi suçlu gösteren insanlar peşimizdeler ve sizi gördüklerinde siz de en az bizim kadar tehlikede olacaksınız. Çok dikkatli olmanız gerekiyor. Ve yanımızdan ayırmama sebebimiz de bir nevi buna dayanıyor. Siz işaretlisiniz bile artık, mimlendiniz. O videonun birilerine gittiğini biliyorlar." "Sikeyim cinayetinizi!" Rüya küfür ederek tekrar ayağa kalktığında Serdar gülmüştü. "Heyt be! Kızın içinde canavar yatıyormuş." "Bacım küfretme ama valla ayıp oluyor." "Koray sen sus şerefsiz. Her şey senin yüzünden oldu. Bok vardı video çekecek." Serdar anında Koray'a dönerek bunları söylemişti. "Bu şeyler sayesinde dostluğumuzun sağlamlığını anladık gardaş. Değmez miydi desene değmez miydi?" Dünyanın en haklı savunması diyebilirdim. "Zorlama Koray," dedi Cüneyt ve bana döndü. "Sizi evlerinize bırakalım. Bu gecelik arkadaşının değil ama senin her şeyi anladığını düşünüyorum Şebnem. Bu bakımdan sizi gönlüm rahat eve bırakacağım. Güveniyorum sana." Konuşması bittiğinde kahkaha atmıştım. "Teşekkür mü etmeliyim yani." Cevap vermeden toparlanmaya yeltendiğinde biz de kalktık ve çıkışa yöneldik. "Bir şeyi merak ediyorum," dedi Rüya yürürken. Ağzından şükür düzgün bir söz çıktığından şaşırmıştık. "Neyi?" Dedi Serdar. "Kullanıcı adı değiştiriliyor muymuş?" Önce göz devirmiş sonra ise gülmüştüm. Serdar şaşırmıştı ama bozuntuya vermedi. "Gerçekten bu muydu?" "He," dedi Rüya sırıtarak. "Şoku atlattım ve bu yolda Şebnem'leyim. Benim açımdan şüpheniz olmasın." "Helal bacım." Koray alkış çalmıştı. Tüm bu olanlara anlam veremeyerek birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım ve önüme döndüm. Pek hayırlı şeyler olacakmış gibi durmuyordu. *** "Ne diyeceğiz şimdi bizimkilere?" "Kertenkeleni de götürecek miyiz?" "Serdar çok yakışıklı değil mi ama?" "Koray tam bir salak. Cüneyt'e de anlam veremedim ne ağır abi ama." Rüya'nın sorularını hiçe sayarak derin düşüncelerle tavana bakmaya devam ediyordum. O ise susmuyor, eve geldiğimizden beri sorularıyla beynimi yiyordu. Bir zombi misali saldırıyordu zavallı beynime, acımıyordu. "Rüya yeter!" "Ne be? Senin yüzünden girdik bu belaya, aklımda bir sürü soru var, beni rahatlatman lazım şu an Şebo." Ben gözlerimi devirmekten bıkmıştım, o mallık yapmaktan bıkmamıştı. "Nedir aklını kurcalayan, Serdar'ın ne kadar yakışıklı olduğu mu?." Surat asmıştı ama hemen toparladı. "Hadi hadi sen de Cüneyt'e fena bakıyordun heee. Ben anlarım." "Gözdür bu kayar Allah Allah." Hala ödün vermiyordum. "Tam bizlikler diye düşünüyorum Şebo, sadece göz kaymasıyla kalmamalı! Yıldız kayması misali kaymalıyız ilerideki eşlerimize!" Heyecana binmişti kız. "Rüya kendine gel!" Bir an durup bana baktığında devam ettim. "Onlar katiller biz de şahit. Bu kadar. Ne eksik ne fazla."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD