Donup kalmıştım. Tabi kimseyle kolay öpüşecek bir kız olmadığımı düşündüğü için belki de bu teklifi yapmaya kendini mecbur hissetmişti.
Bir yanım ' Kabul et Dalya' diyordu. Bir daha asla Derya olma şansın olmayacak. Kabul et ve o kız olmanın keyfini bir süre daha yaşa. Diğer yanım ' Kabul etme' diyordu. Bir polisi; özellikle Cinayet Büroda çalışan bir polisi daha fazla yanına sokma. Bu senin için tercih ettiklerin için çok büyük risk. Hem ne kadar Derya olarak kalabilirsin ki! Uğur her şeyi bilirken. Bu sırrı sonsuza dek saklayamazsın. Uğur' u susturacak bir koz vardı elimde ama. Kafam çok karışıktı.
Özgür' e bakıyordum. Çok yakışıklıydı. Altındaki araba, beni o gün götürdüğü otel; bir polis maaşı ile olacak şeyler değildi. Belki sandığım kadar iyi biri değildi. Rüşvet alıyordu belki de. Kimin kimden daha ak olduğunu bilmek kolay değildi.
Kendimle savaşmaya devam ediyordum. Zaman kazanmalıydım.
'Seni öptüm diye kendini mecbur hissediyorsan' dedim. 'Eğer bunun için teklif ediyorsan yapma. Gerçekten.'
'Söylemiştim. Ben kafamda ölçüp tartmadan bir şey yapmam. Eğer bir geleceğimiz olacağını bir şeyler paylaşabileceğimizi düşünmeseydim öyle bir şey yapmazdım.'
Gelecek mi demişti o? Gelecek. Benim geleceğim belliydi. Karanlıktı. Zifir zindan bir karanlık.
Derya gibi olan her kızın vereceği cevabı verdim.
' Düşünmem lazım. '
Klişe, genellikle kolay lokma görünmemek için verilen bu cevap benim için tam anlamıyla gerçekti. Düşünmen lazımdı. Çok düşünmem lazımdı.
İnci gibi dişlerini daha da aydınlatan adeta parıldayan gülümsemesi ile karşıladı bu cevabımı.
' Cevabın olumlu olacaksa dilediğin kadar düşün.'
Başımı öne eğip gülümsedim. Bu bana utangaç kız görüntüsü kazandırmış olsa da ; aslında kahkaha atmama engel olmama yarıyordu. Çünkü içimden gelen oydu . İçimden geçen 'Bir orospuya çıkma teklifi ettin. Olumlu cevap vermesi seni mutlu mu edecek?' demek ve kahkahayı basmak geçiyordu.
......
Sabah olmuştu. Eve girdim. Cemal ortalıkta telaşla geziniyordu.
' Nerdesin sen? Hiçbir karakolda kaydın yok. Yer yarıldı da içine girdin sandım.'
'Merak etme bundan fazla düşemem zaten Cemal. Burdayım işte. Hem kaydım olmaması daha iyi değil mi?'
'İyi olmasına iyi de. Nereye kayboldun? Polis değil miydi seni götüren adam? Ayy bir de bu mu çıktı başımıza! Polisim ayağıyla beleşe karı götürmeye çalışan tipler mi? Olamaz bu! Hemen büyük patrona haber vermem lazım. Felaket felaket!'
' Mahalle karısı gibi söylene söylene gezinme be. Adam gerçek polisti. '
' Eee ne oldu? '
O sırada Hale geldi. Bana sımsıkı sarıldı.
'Senin için çok endişelendim Dalya. İyi misin?'
Ona sarıldım. Merakı gerçekti. Cemal gibi değildi. Cemal sermayesi elden mi gitti? Onu ispiyonlar mıyım derdindeydi , ama Hale beni merak etmişti. Cemal' in yanında mesajı sormayacak kadar da akıllıydı. Cemal' e döndüm.
' Herifi kafaladım. Ne yazık ki sana para getiremedim yani ama en azından yırttık değil mi? Bu gece rahat rahat işe çıkarırsın beni açığı kapatırsın.'
'Müşteri hazır zaten. Bir süre sokak olmaz. Herif arkadaşlarını falan gönderir. Beleşe çalışırız. Ama paraya ihtiyacım var. Patronunda öyle.'
'Paran olmasa o şerefsiz sevgilin seni terk eder diye endişe ediyorsun değil mi?'
Cemal üzerime yürümeye başladı. Sonra durdu.
'Bugün seni dövmeme gerek yok. Ayrıca akşama sağlam olmanız lazım. Hadi gidin uyuyun. Güzelleşin. Becerebilirseniz tabi. Hadi yataklara.'
Hale ile odamıza geçtik. Büyük bir telaş ve merakla sormaya başladı. Nefes almasını söyleyip olanları anlattım. Ama Özgür kısmını atladım. Özgür bana özel kalsın istiyordum. Kendime yeterince olmaz o iş derken bir de başkası söylesin istemiyordum. Ama odaya baktım. Açık duran dolaptan sarkan kıyafetlerin ışıltısına takıldı gözüm. Hale' den duymak istemediklerimi onlar söyledi. Olamazdı o iş. Ama bunu şimdi söylemek istemedim Özgür' e. Uyudum.
.....
Cemal' in homurtusu ile uyandık. Ne dediğini bile dinlemeden hazırlanmaya başladık. Cemal bugün ekstra özeniyordu bize. Sürekli ' Bu adamları memnun ederseniz ihya oluruz ' diyordu. ' Her gece bir kaç herif çekmek zorunda kalmazsınız.' Ballandıra ballandıra partilerinden bahsediyordu. Bizi götürdüğü ev gerçekten hiç görmediğim kadar lükstü. Kapıyı takım elbiseli bir adam açtı. Bizi süzdü. Yüzündeki ifade karışıktı. Cemal' in eline bir tomar para verdi ve sabah gelip bizi almasını söyledi. Cemal ne dediğiyle hiç ilgilenmiyordu. Onun derdi avucundaki paraydı. 'Yüzümü kara çıkarmayın.' dedi ve gitti.
Adam bizi salona geçirdi. Orda bizim gibi bir kaç kız daha ve dört erkek vardı. İçlerinden biri bize baktı.
'Evet. Son hediyeliklerde geldiğine göre. Seçim zamanı.'
Bizi kapıda karşılayan adam ,diğer kızların yanına geçmemizi söyledi. Çaresiz sıraya dizildik. Birbirlerine ikramdan sonra önce ev sahibinin seçmesine karar verdiler. Ev sahibi dedikleri adı Hasan olan adam beni seçmişti. Şişman göbekli kel adam hayatında bir daha Hale gibi bir kız göremeyeceğini bildiği için direk onu istemişti. Diğerleri resmen elleyerek seçtiler. Bütün erkekler bitince kalan iki kız için Hasan kapıda karşılayan adama döndü ve ' Aranızda pay edersiniz. 'dedi. Bu adamın gözünde de bir eşya olduğumuzu anlamıştım ama ortam kalabalıktı. Üstelik Hale buradaydı.
Sanırım koruma olan adam onu takip etmemizi söyledi. Kıyafetlerimizi ellerimize alıp dediğini yaptık. Üst kat loştu. Bir sürü oda vardı. Bazı odaların üzerine isimler. Beni Hasan yazan odanın önünde bıraktı. Hale' yi yanımdaki odanın. İçeri geçtiğimde midem bulanmıştı. Adam kendini grinin elli tonundaki Grey sanıyordu sanırım. Hasan odaya geldi. Ve onun için dans etmemi söyledi.
Adam konuştukça midem bulanıyordu. Adamın yılanı andıran sesine diğer odalardan gelen çığlık sesleri karışıyordu.
O sırada kırmızı bir ışık yanıp sönmeye başladı. Adam telaşla kalktı.
'Al kıyafetlerini ve hemen çık arka kapıdan. Yakalanırsan seni öldürürüm anladın mı?'
Odadan çıktığımda bütün kızlar koşuyordu. Arka kapıdan çıkıp giyindik. Perişan haldeydi çoğu. Epey bir yürüyüp taksiye bindik.
....
Sabah...
Uyandığımda Cemal' in telefonundan Hasan' ın numarasını aldım. Ve aradım. Gizlice evden çıkıp o eve gittim. Kapıyı Hasan açtı. Bu beklediğimdende iyiydi.
'Seninde hoşlanacağını tahmin etmiştim.'
Yüzünde aptal bir gülümseme ile söyledi. Yukarı çıktık. Dün geceki odaya girdim.
Mide bulantım yine başlamıştı. Ama dayanacaktım. Adama yaklaştım. Belime sakladığım bıçağı aldım. Sapladım. Çıkarıp tekrar tekrar saplıyordum. Hiçbir şey umrumda değildi. Yakalanmak bile. Adam yere düştü.
'Acı çekmekte çektirmek kadar zevkli miymiş.'
Cevap veremedi. Kafası yana düştü. Yine de kontrol ettim. Öldüğünden emin olmak istiyordum. Ölmüştü. Çantamdan çıkardığım çakıl taşını odanın bir yerine bir süs gibi koydum. Hiçbir yere eldivensiz değmemiştim ama başta adam olmak üzere her yere çamaşır suyu döktüm . Evden çıkarken koruma ile karşılaştım. Bana Hasan' ın arabasının anahtarını verdi.
'O şerefsiz bunu çoktan hak etmişti.'
Dedi. Arabaya atladım. Orman yolunun sonunda bıraktım. Yürümeye başladım. Bu kaçıncı cinayetim olmuştu. Sanırım 5' ti. Acaba polis hakkımda bir şey öğrenmiş miydi? Bu koruma konuşacak mıydı? Telefonu elime aldım. Özgür' e teklifini kabul ettiğime dair mesaj attım. Öğrenmenin tek yolu buydu.