Kendimi Sende Buldum

3035 Words
Uzattığı kıyafetlere bakarken bir yandan sırıtıyordu. O güldükçe bende yok oluyordum adeta. Nerede olduğumu şaşırıyordum, Kehribar gözlerinin içine girsem ve hayat boyu orada kalsam sesimi bile çıkaramasam.. "Teşekkürler bay tasarım." düşünceli bakışlarımda o da benim ile kayıp oluyordu. "Ne demek güzel burun" elindekileri aldım bir hışımla. Utanmaya neden başlıyordum ki. Yanaklarım şuanda kesinlikle kızarmıştı. Kabine doğru ilerlemeye başladım. Önümde bir iki sıra vardı. "Merhaba" diyen sese doğru baktığımda. Eray'ı gördüm. Sarı montunun içinden çıkan kazağı ve beyaz bir pantolonu uyumlu hardal botu ile "Merhaba" diyerek mırıldandım. Evet Eray güzel giyinirdi. Fakat bu kadar da kış ayını yaşamıyorduk. Acaba Eray'ın burada ne işi vardı. Karşılaşmamız tam bir talihsizlikti cidden. Eray tiyatro okuduğumu ve yapmak istediklerimi role bürünerek yaptığımı bilirdi. Fakat bunu ispatlayamazdı. Hasta değilim ama keyif alıyorum. "Ne yapıyorsun güzellik? Yeni kostümler mi bakıyorsun kendine?" Diyerek gülümsedi. Böyle söylemesi beni iyice tedirgin etmişti. Mirali'nin duymaması için sessiz bir şekilde, "Eray kıyafet bakıyorum ne kostümü?" Kaşlarım çatılmıştı. Bir yandan kabine bakıyordum. Sağıma doğru baktığımda ise Mirali'nin bize gelişini gördüm. Aman Allah'ım kurgum şuanda bitebilir. Kalbim sıkışmaya başlamış. Göğüs kafesimden adeta çıkacak gibiydi. "Hanımefendi kabin boşaldı buyurun. " Mavi iş yeri kazaklı bayana döndüm. Bu fırsatı kendi lehime çevirerek "Teşekkürler" diyerek kabinin içine girip kapıyı kapattım. Küçük bir tabureye oturdum. Mirali'yi kaybedemezdim. Dışarıdan ses gelmediği için saçlarımı bileğimde ki toka ile sararak topuz yaptım. Elimdekilere baktığımda ise bir kırmızı elbise, leopar desenli bir ince askılı, siyah havuç pantolon. Fuşya bir mini etek. Siyah bir de ceket. Bu da ne birde siyah bir ince külot. Bu kadar şeyi beş dakika içinde almış olması mı ilginç yoksa külot alması mı cidden. Mirali sen ne yapmaya çalışıyorsun böyle. Ona olan sevgimden mi güç alıyor. Yoksa her şeye tamam diyen biri gibi mi gözüküyorum. Kapıyı kilitledikten sonra, alınan eşyaları denemeye başladım. Külot gözüme takıldıkça içimden sabır geçiriyordum. Tek tek denemeleri yapıp kıyafetleri denedim. Dışarı çıkıp göstermeyecektim tabi. Evet hepsi de bedenime göre ve gerçekten çok zevkli kendi gri tulumumu giyerek kabinin kapısını araladım ve dışarı çıktım. Kehribar gözler ile karşılaştım. "Oldular mı?" Başımla onaylayarak "Evet " "Betila bunları da dener misin? " Diyerek beş altı parça kıyafeti elime bıraktı. "Çok havasız kaldım içeride eminim olur. Denemeden alsak olmaz mı?" Diyerek dudaklarımı büzdüm. Kıyafet denemekten nefret ederdim. Aldığım hiç bir ürünü denemez evde denerdim. "Denemeni istiyorum" elimdeki kıyafetleri iyice kendime çekerek kabine yöneldim. Onu kıramadım. Nasıl kırabilirdim ki küçüklükten beri hayalini kurduğum kişi oydu.. Kıyafetleri tek tek denemeye başladım. "Mirali kompanada, güzellik salonunu mahfeden kızla. Çıktıkları anda haberdar edeceğim. Topuğuna sıkın o şerefsizin." Yan kabinden gelen sesi dinlerken ağızım açılmıştı. Bu Mirali'nin rakip firmasından Semih'in sesiydi. Uranüs güzellik merkezinde kayıda alan kişi. Yediği yumruğun öcünü mü alacak. Ellerimle dudaklarımı sıkmaktan izleri kaldı. Parmaklarımı dişlerimden çıkartarak Olan herşeyi anlamayı çalışıyordum. Sanırım benim kabinden çıktığımı sandı. Nasıl bunu Mirali'ye söyleyebilirim. Sol elim ile beyaz kapıyı aralayarak sağ elim ile yavaşca çıkarak gözlerim Mirali'yi arıyordu. Reyonları hızla adım adım geçerek bakınıyordum. Sağa doğru döndüğümde Eray ile tekrar karşılaştım. Hala burada ne yapıyordu? "Betila iyi misin? Rengin solmuş" . Gülümsememi çoğaltarak "İndirimli ürün arıyordum." Konuyu bir an önce geçiştirdim. Kalbimin sıkışması devam ediyordu. "İyi bakalım, senin işin kısa sürer ise bir kahve içelim mi?" Elleri ile beni işaret ediyordu. "Maalesef işim kısa sürecek gibi değil, aradığım tüm ürünleri bulamadım. Başka sefere..." Dudaklarını büzdü. Eray alıngan biriydi. Şuan bunu telafi edemezdim Eray.. "Tamam o zaman tiyatrocu , daha sonra görüşürüz." "Eray bana tiyatrocu diyerek hitap etmezsen sevinirim" dişlerimi bastırarak söyledim. Onu kırmak istemiyordum fakat böyle söylemesi hiç hoşuma gitmiyordu. "Tamam kızma " diyerek elini kaldırdı. Elimi yukarı kaldırarak salladım. Yanından ayrıldım. İlerlemeye devam edince Mirali ile göz göze geldim. Kasada bekliyordu. Yanına geldiğimde gülümsemeye başladı. Nasıl anlatabilirdim ki konuyu? İçimden derin derin nefes alırken bir yandan gözlerim ile ortalığı kolaçan ediyordum. Semih buralarda bir yerlerde olması gerekiyordu. "Topuzunda bozulmuş." kehribar gözleri saçlarımda geziniyordu. Kafamı iyice karıştırmaya devam ediyordu. "Denediklerin oldu mu?" Gözlerimi kırpıştırarak Başımla onaylarken elim ile saçımı düzelttim. Etrafı tekrar kolaçan ettikten sonra yutkundum. " Evet oldu." Elleri ile çenesini tutuyor beni baştan aşağı doğru süzüyordu. Mirali elimdeki kıyafetleri de alarak kasadaki bayana uzattı. "Bunlar ile birlikte" kadın elinden aldığı kıyafetleri geçerek. "850 tl efendim" Cebindeki cüzdanı çıkararak parayı uzattı. Kadının uzatmış olduğu poşetleri alarak bana doğru döndü. "Artık eve gitme vakti." "Şey Mirali bekle" sesim endişeli çıkmıştı. Nasıl söyleyebileceğimi hala düşünüyordum. Bana doğru döndü. "Teşekküre gerek yok." Diyerek dudağını ısırdı. Ahhh gerçekten böyle de gülme , inme mi insin.. "Mirali" sesim tedirgin çıkmıştı. "İsmimi çok mu beğendin Betila?" Kaşlarını çatarak durumu bilmek istiyordu. "Evet" Kafamın karışıklığı benim elimi kolumu bağlıyordu adeta. "Şey Yani hayır" Tekrar düzelttim. İyice kafam karışmıştı. Kasadaki kadın da bana bakıyordu. Koluna girerek biraz ilerledim. Kaşlarını kaldırdı "Betilla neyin var?" Elleri ile boynuma doğru dokundu. "Semih burada" diyerek gözleri ile birleşen gözlerime ağırlık çökmüştü. " O pezevenk burada mı? Nerede" diyerek elmacık kemikleri iyice ortaya çıkarken bala çalan gözleri koyu kehribara dönmüştü. Bakışları ile etrafı kolaçan ederken bana doğru geldiğinde. "O seni vurduracakmış. Mermi sıktıracakmış. Başka yerden çıkalım." Endişem iyice artmıştı. Bir yandan kolundan tutuyordum. Ellerimle koluna girerek "Soyunma odasında giyinirken duydum onu!" cümleme devam ettim. "Hiç bir şey yapamaz" sesi iyice yükselmişti. Onun sesinin yükselmesi ile iyice korkularım büyümüştü. Burada bir yerlerdeydi.. Mirali'ye bu kadar yaklaşmışken, ona bir şey olmasına dayanamazdım. "Tabi yapamaz" iyice koluna girerek kulağına fısıldadım. "Ben korkuyorum lütfen başka yerden gidelim." Geriye doğru çekildiğimde, korktuğumu fark etmiş olacak ki belimden beni kavrayarak kendine doğru çekti. "Korkma" dedi. Bilmiyordu ki ona yeni kavuşmuşken bir anda bırakamayacağımı. Belimden ellerini çekerek. Uzun parmakları parmaklarımın arasından geçerken. Bu sıcaklığı beni yakmıştı. Şuan el ele tutuşuyorduk. Tıpkı rüyalarımda ki kadar yakın ve hissediyordum. Fakat bu rüyalarım kabus olmamıştı hiç.. Bir diğer eli ile cebindeki telefonu çıkardı. Arama tuşuna basarak telefonu kulağına yerleştirdi. "Umut geldin mi?" Kaşlarını çatarak hırıltılı sesi ile tısladı. "Tamam arka kapıdan al bizi. Semih şerefsizi buradaymış. " Bir tükürük gibi adını söyledi. "Tatsızlık istemiyorum. Yanımda bayan var" diyerek gözleri ile yukarıdan bana baktı. Eli ile çekerek arka kapıdan çıkışa doğru yöneldik. Havanın hafif kararması ile Umut'u bekliyorduk. Mirali'nin avuçlarının içerisinde olmak beni hayata daha bağlıyordu. Çisem bu dururumuzu görse ne kadar da şaşırırdı. Aniden önümüzde duran arabanın içerisine baktığımda , Umut ikimize şaşkınlıkla bakıyordu. Ellerimize bakınca bir anda ayrıldık. Ne yapıyorduk değil mi? İki sevgili bile değildik.. O benim eniyi tanıdığım insanlardan biriydi. Bense ona o kadar yabancıydım ki... "Betilla bin." Emri ile aracın arka koltuğuna geçtim. Ön şoför koltuğu yanına Mirali yerleşti. Umut arabayı sürmeye başladı. Umut aynadan bakarak "İyi misiniz? " Oda tedirgin gözüküyordu. Hızla arabayı sürüyordu. "İyiyim diyerek mırıldandım." "Şerefsiz herif büyümemizi çekemiyor." Diyerek hırladı Mirali. Demek ki biz oradan çıktıktan sonra bizi takip etti.. Buraya kadar gelmişti Semih.. "İşleri büyütünce aç köpek gibi izliyor işte" Evet rakip firması ise en çok ilgilendiği kişi Mirali olacaktı. Bu da beni aşırı derece rahatsız etmişti.. "Aç ki ne aç, köpek" bana doğru bakarak, "Betila telefonunu ver." Elini uzattı. Gözleri ile buluşunca kalbimden bir sıvı aktı gitti sanki. Şuan çok sinirliydi. Soru sormadan sağ elim ile çantamı açarak telefonu çıkarttım. Mirali'ye doğru uzattım. Elimden alırken parmak uçları avuç içlerime değdi. "Şifren ne ?" Ah keşke açarak verseydim. Nasıl söyleyebilirdim ki. M1R4L1 Bugün şansız günümde miydim?. Dudaklarımı ısırmam ile kan tadını alınca yutkundum. "Sen ver bana, biraz karışık" ellerimi ona doğru uzattım. Telefonu tekrar uzattı. Avuç içlerinden aldığım parmaklarım yanıyordu.. M1R4L1 olarak girip tekrar telefonu verdim. Bir süre sonra "Nereye bırakayım sizi? " Umut sessizliği böldü. "Çamlıca'da inebilirim. " Evime gitsem mi yoksa Çisem'e uğrasam mı? Çisem bu olup biteni duyunca ne yapacaktı. Saçımdaki tokayı çıkartarak bileğime sardım. Diyerek yanıtladım. Mirali'nin telefonu çalınca " Tamam kaydettim kendimi. " Diyerek telefonu bana doğru uzattı. Ne diye kendini kaydetti burada baksam ne olurdu? Merakımı gizlemek için telefonu alarak çantamın içine doğru yerleştirdim. Etrafıma bakındığımda , Çisem'in evine gelmiştik. Kararımdan vazgeçerek, önce Çisem'i görmem gerekiyordu. "Her şey için teşekkürler ben burada inebilirim." "Çamlıca dememiş miydin?" Umut cevap verdi. "Bir arkadaşıma uğrayacağım.". Kararım değişti bunları Çiseme anlatmasam içim içimi yerdi. O bana en azından bir yol yordam gösterir. En azından destekler vaya kösteklerdi. Aklım bir gidip bir geliyordu. Ne yapacağım konusunda yardımcı olacaktı en azından. Arabayı park ederek "Dikkatli olun" dedi Umut. Sesi kalın çıkıvermişti. Arabanın kulpunu çekerek indim. Mirali'de çıkarak bana poşetleri uzattı. "Görüşmek üzere" diyerek arabaya tekrar yerleşti. Araç tekrar hareket edince nefes alıp vererek şükrettim. Koşarak e bloklarına doğru yöneldim. Elimdeki poşetler adeta beni engelleyen bir yükten farkı yoktu. Mavi kapıya geldiğimde şifreyi tuşlayarak kapı açıldı. Asansöre yönelip 2. Kat tuşuna basarak kendimi ileri çektim. Aynaya baktığımda ise saçım birbirine karışmış. Burnum iyice ortaya çıkmıştı. Cidden hiç beğenmiyorum kendimi. Birde bana burnun çok güzel dedi. Aslında güzel gibi. Ama herkesin genelde düz burnu var. Beni farklı yapan mı burnum. Offf kafamda deli sorular. Kat ikiye gelince poşetleri düzeltip kapıdan çıktım. Çisemin ziline kolum ile bastırdım. Hadi kızım evde olda aç. Tekrar kolum ile zile basılı kaldım. Kapının gürültülü açılması ile çok mutlu oldum. Hiç bu kadar mutlu olacağım aklımın ucundan geçmezdi. "Çisem neredesin?" elimdeki poşetleri ona doğru gösterdim. Çisem kaşlarını çatarak iyice gülmeye başladı. "Eve erkek attım basmaya mı geldin?" Bir yandan elimdeki poşetlere bakıyordu. "Seni fahişe yerinde bir durmazsın yaparsın sen. Al şu poşetleri" Poşetlere dönerek bana baktı. "Ne yaptın sen mağazayı mı soydun? Sonra benim evime mi geldin ? Seni bulamasınlar diye?" Merakla sorularını sormaya başlamıştı.. Bilse ki ben nelere neler yaşadım. İçeri geçerek, "Evet canım senin evine geldim. Bulunamayayım diye" kahkalarımız birbirleri ile karıştı. Sonunda düz holden geçerek salona doğru ilerledim. Bileğimde duran tokayı çıkartarak saçlarımı sıkı bir topuz yaptığımda, beynim adeta çekiliyor gibiydi. Zümrüt yeşili koltuğa oturup Çisem'in hayret dolu bakışları ile karşılaştım. Yanıma gelerek. "Betilla ne yaptın bu kıyafetler ne böyle" elleri ile poşetleri karıştırmaya başladı. "Tamam anlatırım ama bir şartım var. Önce hemen gidiyorsun bana Türk kahvesi yapıyorsun.'' Bir kendime gelmem gerekiyordu. Bugün hem ölüm kalım meselesi, hem de içimde ki Mirali ile karşılaşmıştım. ''Seni çıkarcı, gelmeden önce kahveni içseydin ya'' ayakları ile mutfağının yolunu tuttu. Bende bugün yaşadıklarımı düşünmeye devam ettim. Cidden ne yaşadım bugün böyle, o kehribar gözleri kalbimin kıpırdamasına yetiyordu. Sahi telefonuma kendini kaydetmişti. Masanın üzerindeki çantamı alarak telefonumu çıkarttım. Rehberi açtığımda ise Mirali Yıldırım yazıyordu. İnanılır gibi değil çocukluğum hep seni izlemek ile geçti. Mirali ağabeyimin okuldan arkadaşıydı. Bizde kız kardeşine yan gözle bakılmazdı. Zaten Mirali küçüklüğünde de dikkat çeken bir çocuktu. Hatta ara sıra kız arkadaşları da oldu. O zamanlar cidden Çisem'in hakkı var çok kez başını şişirmişimdir. Çisem tepsiyi getirerek bir sehpaha çekti. ''Al bakalım Türk kahveni'' diyerek uzattı. ''Yanında yok mu şekerleme bir şeylerin kızım?'' diyerek sırıttım. Boğazını temizledi. ''Bizde misafir umduğunu değil bulduğunu yer.'' Kahkaha atmama engel olamadım. '' Senin evde bir şey bulunmuyor ki. Neyse şöyle söyleyeyim.. Bugün evet Mirali ile planladığımız kurguyu yaşadım. Fakat talihsiz bir olay oldu.. Onun düşman rakip firmasından Semih benim görüntümü alarak Mirali'yi tehtit etmiş.. Az daha firmasını zedeleyeceğimi düşünüyordum. Fakat bir video çekilecek yarın, bu da oradan aklanacak.. Mirali bana , güzel burun diyor.. Dört yılık bir ilişkimi de biliyor tabi öncesinden ayrıldığımı da biliyor. '' Çiseme yaklaşık yarım saat bugün yaşanan olayları anlattım. Çisem ilişkilerden çok iyi anlardı. Bu rol onun için çok tehlikeli olduğunu bunları ona anlatmam gerektiğini söylüyordu defalarca... Bende çok isterdim fakat öyle bir cesaretim yoktu. Fal taşı açılmış gözlerini kapatarak. ''Bugün çok talihsiz bir gün geçirmişsin. Bunu baştan sana söylemiştim..'' Evet yine vurgulayaca ki hata yaptığımı.. Ben defalarca kez söyledim.. Ben bir insana gidip seni seviyorum diyemezdim. Karakterim böyleydi. Yirmi beş yaşında bir insanı nasıl olurda değiştirebilirsiniz? ''Çisem sence bana acıdığı için mi yardım etmek istedi?'' sözünü kestim öğrenmek istediklerimi sormam gerekiyordu. Koltuğa uzandı.. ''Acıdığı içinde olabilir fakat kendi menfaati içinde olabilir.'' Gözleri gittikçe büyüyor, onu da sıkıntı sarmıştı.. Saçlarını çözerek rahatladı. ''Nasıl menfaat?'' Merakla sordum. ''Şubelerinin ismini zedelemişsin, yani kurtarman amacı ile hayal kırıklığı yaşamanı istemem.'' Bir yandan kalkarak oda da dolanıyordu. O da ne yapmamız gerektiğini düşüyordu. Başım dönmüştü yürümesinden. ''Çisem ben bu saatten sonra hayal kırıklığı yaşarsam ilk karşıma çıkan kişiye bekaretimi bozdururum.'' Evet artık yeter.. Kimse benden değerli değil. Yeter seviyorsam, seviyorum.. Kahkahası iyice odayı sardı. '' Azgın seni, ben sende anlamadığım niye hastalık gibi bu adama tutuldun ki?'' ''O benim ilk aşkım.'' Haykırdım. ''Tamam ilk aşkın olabilir, bari birilerine şans verseydin. Gene ilk olacak değişmiyor ki'' Ne kadar doğru gene ilk olacak.. Ben evet hastayım heralde.. ''Haklısın Çisem tamam hastayım ben oldu mu?'' sesim titrek çıkmıştı. ''Sadece çok sadıksın diyelim. hadi bozma moralini herşey olacağına varır. Bugün burada kalsana?'' ''Tamam. Yemek ne var Çisem? Cidden açlıktan ölebilirim.'' ''Salçalı makarna.'' Çisemin makarnası cidden çok güzeldir. Baharatlı dudak yakan bir makarnadır. ''Şu makarnayı senin gibi yapan yok'' kalktığım an eğilerek tepsiyi aldım. Boş kahve fincanlarını tepsiye yerleştirerek mutfağa doğru yürümeye başladım. Uzun holden sağa doğru dönerek mutfağa giriş yaptım. Aygazın üzerindeki makarna tenceresini ısıttım. Dolaplardan geniş tabak çıkardım. Buzdolabını açarak vişneli meyvesuyunu elime aldım tekrar dolabı kapatarak bir bardak çıkardım. ''Betila bu külodu sen mi aldın?'' Anlaşılan Çisem hala poşetleri karıştırıyordu. ''Yok'' Birde külot vardı konumuz.. ''Betila ilk günden sana külot alması ne mana?'' ''Ne bileyim sormaya vakit kalmadı ki.'' ellerimi havaya doğru kaldırdım. ''Tamam utanma olabilir böyle şeyler..'' Geçiştirici sesi ile ikna etmeye çalışır gibiydi. Tabi ki bende bunu yiyecek güç yoktu. Tabağa makarnayı koyup masaya oturdum. Bunları düşünmeden yemem gerek. Yoksa yiyemeyeceğim. Yemeğimi afiyetle yedikten sonra salona ilerledim ve telefonumu elime aldım. Mesaj kısmına girdim. ''Bana niye külot aldın?'' Merakım iki ye katlanmıştı. Diyerek Mirali'ye yolladım. ''Merhaba külot izin belli olmasın diye aldım. Eve geçtin mi?'' hahaha ne komik... Ne diye bana külot aldın yanlışık ile mı aldın? ''İlk tanıdığın birine külot almak ne demek. Bu kadar samimi değiliz?'' diyerek yanıtladım mesajı. Evet buna ne anlam koysam dolmuyordu. ''Güzel burunlu, yarın bir röportaj vereceğiz senin kusursuz olmanı istiyorum. Kırmızı elbiseni giy üzerine siyah ceketini at. İçine de o külodu giyersen iyi olur. Ne bileyim elime geçiverdi herhalde farkında değilim..'' Ahh cidden sohbet başka yere gitmeye başladı. İlk başta ne dediğini anlamasam da anlayacağımız gibi yalnışık ile almıştı. ''Saat kaçda röportaj vereceğiz.?'' diyerek yanıtladım. ''Sabah 10.00'da hazır ol. Evinin konumunu atarsan iyi olur.'' ''Tamam'' diyerek yanıtladım. Banyoya doğru ilerledim ve kilitledikten sonra sıcak suyu ayarladım. Küveti su ile doldurduktan sonra kıyafetlerimi çıkarak küvetin içine girdim. Sıcak su o kadar güzel rahatlatmaya başladı ki.. "Mirali" ismini yüreğimden çıkartmıştım adeta.. "İsmimi çok mu beğendin Betila?" kehribar gözlerinde kaybolmak ne kadar da güzeldi o an.. "Evet" "Şey Yani hayır" o kadar güzel bakarsan kafam karışırdı tabi ki.. Kaşlarını kaldırdı "Betila neyin var?" deyişi aklımdan çıkmıyordu. Kolumdan çıkarak elimi tutuşu... Zaman olsa da o anı bir daha yaşayabilsek seninle.. Her bahanemin ardında sen olsan, yüreğimden akıttığım kocaman bir yaş olman bile beni yeşertiyordu.. Uzun parmakları parmaklarımın arasından geçerken. Yüreğimin en derinliklerine iz bırakıyordu. Bu sıcaklığı beni yakmıştı. Her duygu senin ile yaşamak ne kadar güzeldi. Düşüncelerimde boğulurken .. Gerçekten bunları mı yaşadım bugün..? MİRALİ YILDIRIM AĞIZINDAN Eve geleli yarım saat oldu bu kız gözlerimin önünden gitmiyor. Koyu kahve gözleri birini anımsatıyordu. Neden bana bu kadar yakın davranıyordu. Ya bir yerde görmüş olmam gerekiyordu, ya da rastlamıştım bir yerde ona.. Tıpkı hoş bulduk kafesinde ki mağzilerim varmış gibi gözlerinde. Öyle bir duraktı ki gözleri kaçırdığım her şey gözlerinden süzülüyordu. Ben anlamıyordum. Bu neyin nesiydi ? İlk başta güven vermeyen bir insan gibi gözükse de yanılttı. Semih ile iş birliği içinde sanmıştım. Fakat yanılttı. Koyu siyah saçları hafif kemerli burnu ve dolgulu dudakları gözümün önünden gitmiyor. Ben Betilla'yı mutlaka bir yerden tanıyordum. Çalıştır kafayı çalıştır... Aslında ne kadar güzel bir kız fakat farkında değil. Ya da farkında bana aptalca bir rol yapıyordu. Sevgilisi gerçekten var mıydı? Hayır kesinlikle yoktu. Bunu kaçıracak bir erkek olamazdı. ''Geldim ağabey'' diyerek Eray içeri girdi. Üvey kardeşimdi fakat iyi anlaşıyorduk. ''Eray senden bu kızı araştırmanı istiyorum.'' Telefonumdan Betiladan kendime yolladığım fotoğrafı Eray'a gösterdim. ''İsmi Betila Çamlıca tarafında oturuyor. Yarın bir röportaj vereceğiz.'' Eray elleri ile birbirine bastırarak. ''Tamam ağabey ben araştırmaya başlayayım'' diyerek oda da dolanmaya başladı. Eray normalde hiç bir şeyi kafasında bulundurmazdı. Bu duruşunda bir anormallik vardı. ''Neyse ben gideyim..'' Kafamı salladım. Kardeşim boş işler müdürüdür. Kesinlikle bulur ve ondan başka güvenebileceğim şuanda kimse yok. Eli ayağı geniş arkadaş çevresi vardır. Sorsun soruştursun bakalım. Çalışma masama geçerek biraz çalışsam iyi olacak. ''Mirali bey çayınız.'' Tepside geniş bardakta çayımı getirdi. ''Teşekkürler Songül hanım,'' elinden aldım. ‘’İstediğiniz başka bir şey varmıdır?’’ Başımı olumsuz anlamda salladım. Betilla'yı getirebilir misin? Kendimi ondan alamıyordum. ‘’Hayır yok.’’ Başı le onayladıktan sonra kapıdan dışarıya yöneldi. BETİLANIN AĞIZINDAN Kapının tıklaması ile, ‘’Ne oldu Çisem?’’ Sudan buruşmuş ellerime bakınıyordum. ‘’Ne zaman çıkarsın?’’ meraklar sordu. ‘’Birazdan çıkarım. Bir şey mi oldu?’’ ‘’Eray aradı seni?’’ Offf gerçekten Erayda çok oluyordu ama.. ‘’Eeee?’’ ‘’Üç dört kez çaldırınca açtım.’’ Çisem benim telefonumu açabilirdi. Ona her konuda güveniyordum. ‘’Niye bu kadar ısrarlı aradı ki?’’ merakla sordum. ‘’Bilmiyorum burada olduğunu söyledim. Gelince anlatacakmış.’’ Gerçekten Eray'da çok oluyordu. Buraya gelmekte neyin nesiydi.. ‘’ Ne buraya mı geliyor?’’ Emin olmak için tekrar sordum. ‘’Evet acilmiş’’ Nasıl bir aciliyet olabilir di ki? ‘’Hayret bir şey bir Eray eksikti.’’ Ellerimi suya vurarak çıktım. ‘’Şu çocuğa bir şans verseydin bunlar olmazdı. İnat etti.’’ Saçmalıyordu , Eray benim kız arkadaşım gibiydi. ‘’Saçmalama Çisem, Eray arkadaşım. Bana giyebileceğim bir şeyler getir.’’ Sinirle soludum. ‘’Getirdim kapının önünde.’’ Gözlerimi devirdim. Dolaptan çıkardığım havlu ile vücudumu sardım. Saçlarımı da bir havluya sardım. Kurulandıktan sonra kapının kilidini açarak , yerdeki çamaşırları üzerime geçirmeye başladım. İç çamaşırını benimle paylaşmaya gönüllü bir dost bulduysanız dünyanın en şanslı insanına sahipsinizdir. Daha sonra siyah havuç pantalunu üzerime geçirdim. Gri bir kazağıda geçirdim. Bunlar Mirali'nin aldığı kıyafetlerdi. Saçımdaki bornozu da çıkararak fön makinesi ile kurutmaya başladım. Daha sonra dışarı çıktım düz holden ilerleyerek salona girdiğimde Eray'ı gördüm. Hayret ile Çisem ile göz göze geldim. Kapının sesini hiç duymamıştım. ''Hoş geldin Eray'' yanına doğru oturdum. Eray'dan kötülük gelmezdi fakat bu kadar tez canlı olması beni yoruyordu. ''Hoş bulduk'' Ellerini elime vurdu. ''Nedir bu kadar acil bir durum anlamadım'' merakla onu inceliyordum. ''Betila, senin Mirali ile bağlantın ne?'' Sarı tonlarında gömleğine bakarak tekrar yüzüne doğru döndüm. Mirali'yi de nereden biliyordu. Soluk borum tıkanmıştı. Öksürerek kendime geldiğimde. ''Benim bir bağlantım yok'' ''Doğruyu söyle Betila.'' Bugün resmen kendimi savunmaya gücüm yetmiyordu. ''Senin Mirali'den nerden haberin var?'' Ben karşılıklı sormaya karar verdim. ''O benim ayrı anneden ağabeyim Betila'' cidden şaşkınlığımı gizleyemedim. Bunu hiç bilmiyordum. Mirali'nn daha önceden kardeşi olduğunu nasıl bilmezdi. Demek ki bilmediğim bu tarzda neler vardı? Şimdi Eray''a ne demeli. Çisem ile göz göze geldiğimizde o da benim kadar şaşkındı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD