Hayatımın kader çarkını kendime çevirmeye odaklandığımda, birkaç yıl önce hiç düşünmeyeceğim yerlere gelmiştim. Hayatımın odak noktası sıfırdan başlıyordu ve benim için zorlu geçeceği barizdi. Bunu bilerek bu yola çıkmak ise resmen intihardı.
Neyse ki bu korkuyla ilgili bir derdim yoktu ve bu benim cesaretimi daha da artırıyordu. Tek dilediğim şey cesaretimin aptallığa kaçmayacak dereceye gelmesiydi. Bu durum artık fiziksel olarak da bana geri tepiyordu.
Vücudumun her bir zerresinde hissettirdiğim soğukluktan mıdır bilmem, etrafımdaki çoğu kişinin bakışlarını hissedebiliyordum.
Etraftaki birkaç göz bana bakıp geri başka yere dönüyordu. Elimi açık mavi gözümün altındaki yara izine götürüp kaşıdığımda sakince hala etrafıma bakıyordum.
Sedat'ın kısık bir sesle kendi kedine konuştuğunu duyabiliyordum. "Bugün tuhaf olacak."
Sedat beni hem koruyordu hem de dostumdu. Ancak onu artık abim gibi görmeye başladığımı hissediyordum. Bana bu zamana kadar hiçbir kötülüğü dokunmamıştı. "Merak etme." dedim kısık ve dalga geçer gibi bir sesle. "Sadece yeni lider adaylarına bakıp gideceğim." Balamir Yıldırım öldükten sonra yerine geçecek kişiyi görmek için buradaydım ve burada beni tanıyan kimse yoktu. Çalışanlar dışında da tek kız olduğumu görünce az çok neler olacağını tahmin edebiliyordum.
Sedat bana yan yan baktı. "Neden Bilmiyorum ama, sanki her an burnunu bir işe sokacakmışsın gibi hissettiriyorsun." Ona bakınca benim hiçbir şeyi boşuna yapmadığımı bildiğini biliyordum. Beni artık iyi tanıyordu.
“Bir şeyi boş yere yapmayacağımı biliyorsun.”
Gözlerini baydı ve etrafa baktı. “Elbette.”
“Merak etme. Fazla durmayacağız.”
“Masaya geçelim o zaman. İstediğin bir şey olursa bana söyle.” Başımı onaylar şekilde salladım.
Sedat'la beraber benim gözüme kestirdiğim masaya geçtiğimizde, masada oturan kişiler bu ortama gayet uymuş duruyorlardı. Hepsi düzenli görünüyordu ve şıklardı. Karşımdaki tanımadığım adamın gözlerine baktığımda hafif bir şaşırma görmüştüm. Etrafta daha tanımadığım çok kişi vardı. Sedat da benim yanıma oturduğunda, karşımda oturan adam vücudunu hafifçe bana doğru eğdi. Ona baktığımda ilk fark ettiğim şey beyaz gömleğinin vücuduna ne kadar oturduğuydu. Siyah saçlarına şekil vermişti ve beyaz teni pürüzsüz görünüyordu. Kahve gözleri benim üzerimdeydi. "Seni daha önce görmedim." dedi. Sert bir sesi vardı ve düzgün bir diksiyonunun olduğunu şimdiden fark etmiştim.
"Asya." dedim kısa ve öz bir şekilde. Dudaklarında bir gülümseme oluştu ama bir şey demedi, bana bakmaya devam etti. Yanındaki adam bu sefer bana ithafen konuşmaya başlayınca dikkatim ona yöneldi.
“Aramıza bir kızın katılacağını düşünmezdim.” Biraz alaycı görünüyordu. Benimle ilk konuşana göre teni biraz daha esmerdi ve vücudu daha kalıplıydı. Elindeki içkiden bir yudum alırken yeşil gözleriyle bana umursamaz bir bakış attı.
“Daha önce görmediğin için mi?” Sesimin soğukluğunu duyduğunda kaşlarını saliselik kaldırdı ve içkisini masaya bıraktı.
Konuşmaya devam ettiğimde Sedat’ın yandan bana baktığını göz ucuyla gördüm. Sanırım burun sokma kehanetinin çok hızlı bir şekilde gerçekleştiğini düşünüyordu. Haklıydı. Ama bu sefer ben ilk adımı atmamıştım.
“Senin gibileri daha önce çok gördüm. Arada hiçbir fark yok.”
Umursamaz bakışları alaycı olmaya başladığında tek dudağının kıvrıldığını gördüm. “Öyle mi dersin?”
“Evet.” Deyip sırtımı dikleştirdim ve devam ettim. “Yenilmek nedir çok iyi bilirsiniz.”
Bana aynı şekilde bakmaya devam etti.
“Hayatım boyunca yenilmedim.” Dediklerimde yanılmadığımı biliyordum. Hayatta böyle insanların olup kazandığını görmezdim. İçimde garip bir his oluştuğunda bu hissin tanımını iyi biliyordum. Hırs. Ama kendimi frenlemem gerekiyordu.
Gözlerim etrafa çevrildi ve biraz oyunları inceledim. Tekrar adama baktığımda artık yüzü alaycı değil, ifadesiz görünüyordu. Başımla BlackJack masasını işaret edip, “İstersen kapışalım. Yenilip yenilmediğini gözlerimle görürüm.” Dediğimde işaret ettiğim masaya baktı. Ona meydan okumamın hoşuna gittiğini görebiliyordum. Bunu söylediğimde gözlerinde oluşan ifadeden kapışmayı sevdiğini anlamıştım. Yanındaki ismini bilmediğim beyaz tenli adam biraz şaşırmış duruyordu.
Kısa bir sürede ona medyan okuyan olmamış mıydı hiç? Deneyip de yenebilen olmadığını tahmin ediyordum ki yoksa bu şekilde egosu olmazdı.
“Atahan.” Dedi şaşıran adam. İsminin Atahan olduğunu öğrendiğim adam onu umursamayıp sadece bana baktı ve o daha cevap vermeden kabul ettiğini gördüm.
“Kabul.”
Olduğum yerden kalktım ve BlackJack masasına gittim. Ben Atahan’ı izlerken Sedat’ın yakınımda olduğunu hissedebiliyordum.
“Bu kapışmanın amacı sadece dediğimi kanıtlamak. Karşılığı yok.” Dediğinde cevap vermeyip onun gibi oturdum. Bir karşılığının olmasının da benim için önemi yoktu. Amacım zaten bambaşkaydı.
Yeşil gözlerine bakmayı kestim. Ayakta duran kadın kartları tek tek dağıttı ve gelen kartlara baktım. Oyuna başladığımızda akrep ve yelkovan hızla ilerliyordu, ne kadar zaman geçtiğini artık umursamıyordum. Birkaç el döndüğünde neredeyse eşittik ve son iki el kalmıştı. Güzel ve estetik ellerine bakmamaya özen göstererek oyunumu oynamaya çalışıyordum. Ona yaklaştığımı fark ettiğinde çok şaşırmışa benzemiyordu ama içten içe durumu garipsediğini biliyordum. Kartlarımı açtım ve sayım on dokuzdu. Onun on yedide kaldığında bu eli de ben almıştım. Atahan bana baktı ve “Hazır mısın?” dediğinde “Her zaman.” Diye cevap verdim hızla. Dudağının tek tarafı kıvrıldı, gülümsedi.
Onu bu zamana kadar kimsenin zorlayamadığını düşününce hafif tepkiler verdiğini fark edebiliyordum. Yine de egosunu en uzaktaki adam bile okuyabilirdi. Tüm hareketleri her şeyi bana kanıtlıyordu. Kadın tek tek kart dağıttı ve elimdeki kartlara baktım. Atahan’ın tarafına hiç bakmadan kadından kart istedim. Sayım bu sefer on altıydı. BlackJack oyununda bu sayı çok kritikti ve eğer risk alırsan kaybetme şansın çoktu. Sedat’la göz göze geldiğimde kart alacağımı düşündüğünü biliyordum. Ama bu sefer işleri terse döndürmek planlarım arasındaydı. Belki bu sefer onu da şaşırtacaktım. Atahan dudaklarında sinir bozucu sırıtışla bir kart aldı ve beş sayısıyla beraber, toplam sayısının yirmi olduğunu görünce bana doğru döndü. “Kazandım.” Kelimesini üstüne basa basa söylediğinde dik dik ona baktım.
Konuşmaya devam etti. “Ben yenilmem. Bunu artık kendi gözlerinle gördüğüne göre artık diyecek bir şey kalmadığını tahmin ediyorum. Ve bir daha bana meydan okumazsın umarım.”
Burada beni Sedat dışında kimse tanımıyordu ve o dışında da benim oynayışıma şaşıran bir kişi bile yoktu. Bu zaten her şeyi açıklıyordu.
Kafamı sallayarak oturduğum yerden kalktım ve ona doğru yaklaştım. Yüzüne yaklaştığımı görünce duraksadı ama ben çoktan dudaklarımı kulağına doğru yaklaştırmıştım. Esmer teninin kokusu burnuma gelirken o bana kulak kesilmişti. Kokusunun güzelliğine şaşırma fırsatını sonraya saklayacaktım.
“Bunu sana hatırlatacağım.” Deyip güldüm. Gülerken dudaklarımdan çıkan nefesim kulaklarından boynuna doğru uzandı. Yeşil gözlerini kıstığını hissettim. “Sadece ben istediğim sürece beni yenebilirsin.”
Onu tekrar göreceğimi, birçok kez göreceğimi ve tekrar tekrar kapışacağımızı biliyordum. Ne konuda olursa olsun. Beni herkesten iyi tanımasını sağlayacaktım.
Geri çekilip ona bakmadan kapıya doğru yürüdüğümde Sedat da peşimden geldi ama gitmeden önce son kez arkama onun oturduğu yere dönecekken vazgeçip geri önüme döndüm. Bir süre yendiği kartlara bakarak bir terslik olduğunu düşünmesi şimdiden hoşuma gidiyordu. Ama asla bulamayacaktı.