Hakan cübbesini askıya asıp çantasını masanın yanına koyduktan sonra ofisinin içindeki mini buzdolabından soğuk suyu çıkartıp büyük bir bardağa doldurdu ve kana kana içti. Yorucu, bol sorulu, boş cevaplı bir davadan çıkmıştı.
Sonuç belli olsa da karşı taraf süreci uzatmak konusunda kararlı olduğu için bir sonraki duruşma iki ay sonraya ertelenmişti. Tutarsız konuşmalar ve arkası boş deliller mahkemeye sunarak gereksiz zaman kazanmışlardı.
Deliller mahkemeyi oyalamaktan başka bir işe yaramayacaktı. Hakim yasalar gereği sunulan delillerin incelenmesini istemiş ve davayı bir sonraki tarihe ertelemişti.
Kendi odasından çıkıp Bora'nın odasına giderken koridorda bir kaç stajyer avukatla selamlaştı. Stajyer kızlar hayran bakışlar atarken erkek olanlar 'bakma sen bizim stajyer olduğumuza, biz okulun en iyileriyiz' der gibi bakıyorlardı.
Bu hukuk bürosunda staj yapabilmek için gerçekten iyi olmak zorundalardı. Okul başarıları orta ya da alt seviyelerde olanlar çaycı kadrosuna bile alınamazdı. Çünkü çay ocağında çalışanlarda kalifiye elemandı, sadece çay yapmayı bilmek yetmiyordu.
Hakan kırk yaşında, yaşına göre oldukça genç ve dinç duran bir adamdı. Babası gibi hukuk adamıydı. Aldığı davalarda başarı oranı dudak uçuklatacak kadar fazlaydı. Davayı almadan önce müvekkil adayını dinler, sorular sorar, gerçekten ona inanırsa davayı kabul ederdi. Bu ön elemeyi geçen kişiler onun müvekkili olmaya hak kazanırdı.
Babası Haldun Bey ve ortağı Kadir Bey yıllar önce bu hukuk bürosunu kurmuş ve büyütmüşlerdi. Yıllarca kazandıkları davalarla ün yaparak sayılı hukuk büroları içinde yerlerini aldılar.
Hakan babasının yolundan giderek avukat olmuş ve onun yanında çalışmaya başlamıştı. En iyi arkadaşı ve meslektaşı Bora, Kadir Bey'in yeğeni idi. Kadir beyin bir kızı vardı ve avukatlıkla uzaktan yakından ilgisi yoktu. Evlendikten sonra yurt dışına yerleşmişti.
Bora, küçüklüğünden beri dayısının himayesinde büyümüş onun gibi başarılı bir avukat olmuştu. Delillerin incelenip çözümlenmesi konusunda tam bir uzmandı. Neyi, ne zaman, nerede kullanacağını çok iyi bilir ve son golü atardı. Bora'da dayısının yanında çalışıyordu.
İki kurucu eskisi gibi aktif olmasa da daha az dava alarak, yıllardır taşıdıkları yükü çocuklarına vermek istiyorlardı. Her ne kadar Hakan ve Bora tüm yükü almak istemeseler de sonunda olacak buydu.
Hakan, Bora'nın sekreterinden müsait olduğunu öğrenince kapıyı çalmadan içeri girdi.
-Hoş geldin, kapısız.
-Yeterince prosedürle uğraştım, birde senin kapını çalmakla uğraşamayacağım.
-Ne o dava yine mi ertelendi?
-Of evet
-Boş versene, müvekkilin durumdan şikayetçi gözükmüyor, her ay düzenli ödeme yapıyor.
-Şikayetçi olmak bir yana, adam mutlu bile. Bugün duruşmadan çıktığımızda "Ne güzel karşımızda kıvranıyorlar dimi avukat bey" diye sırıtıyordu.
Bora her zamanki yüksek volümlü kahkahasını attı.
-Zaten bize normali düşmez ki
-Sen bunları bırak da benim davamda ne yapacaksın? O kadına tek bir iğnemi kaptırırsan seni mahvederim Bora.
Bora, Hakan'ın boşanma davasının avukatıydı. Hakan'ın karısı Filiz de avukattı. Hakan bir gün eve geldiğinde onu ve beraber çalıştıkları avukat arkadaşları Adem'i kendi yatak odalarında basmıştı.
Bu olay üzerine Hakan hemen boşanma davası açmış ve Filiz'e anlaşmalı boşanma için gerekli belgeleri göndermişti. Filiz anlaşmalı boşanmayı kabul etmedi. Hakan'dan kopartabildiği kadar parayı kendi hesabına aktarmak peşindeydi. İşin en iğrenç tarafı ise Filiz'in avukatlığını Adem üstlenmişti.
Hakan bu rezil durum karşısında vekaleti Bora'ya vermiş ve o kadınla aynı ortamda bulunup, aynı havayı solumaktan kurtarmıştı kendini. Vekalet Bora'da olmasına rağmen en ince ayrıntısına kadar davayı takip ediyordu. O kadına bir kuruş dahi kaptırmaya niyeti yoktu.
-Kartları açık oynayacağım Hakan. Evin güvenlik kamera görüntüleri elimizde. Adem'in kaçta girip, kaçta çıktığı, ne şekilde eve girdiği ve donla nasıl kaçtığı (bunu söylerken görüntü aklına gelip gülmeye başladı) açık bir şekilde gözüküyor. Pisleşmek istiyorlarsa benim için bir sakıncası yok. Biliyorsun ben çok uğraşmam, direk kafalarına sıçarım.
-Ne yaparsan yap, yeter ki kurtar beni bu rezillikten. Ondan sonra, yemin ederim Avni Baba'nın Meyhanesi'nde göbek atacağım.
Bora hayretle arkadaşına baktı. Yıllardır yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi ama hiç göbek attığını görmemişti. Bu kesinlikle onun tarzı değildi.
-Göbek atmak ne lan?
-Ne bileyim, komşu Necmiye Teyze hep öyle diyor. Yok şu olursa göbek atacağım, yok bu olursa göbek atacağım. Bilinçaltıma işlemiş galiba.
-Altını, üstünü bilmem. Laf ağızdan çıktı.
Bora davayı kazanacağına emin olduğu için Hakan'ın göbek atmasının nasıl olduğunu görmek için sabırsızlanıyordu. Hakan'ın umurunda olan tek şey Filiz gibi bir pislikten kurtulmaktı.
Beş yıldır süren bir evlilikleri vardı. Filiz istemediği için çocukları olmamıştı. Filiz'in hırslı ve hep daha fazlasını istemesi canından bezdirse de bir şekilde evliliklerini sürdürmüşlerdi. Bu yaşadıkları olay Hakan'ı iğrendirmişti. İlk işi dava açmak, ikinci işi de evi değiştirmek olmuştu.
Kendi ev düzeni konusunda takıntılı olduğu için çok arama yapmadan bulduğu ilk apartman dairesini kiralamıştı. Apartman bir aileye aitti. Giriş katında Necmiye teyze, bekar, hiç evlenmemiş otuz beş yaşındaki kızı Pakize ile oturuyordu. Üst iki katta diğer kızları ve gelinleri oturuyordu. Dört katlı apartmanın ikinci katı Pakize evlenmediği için kiraya çıkartılmıştı.
Hakan taşındığında buranın bir aile apartmanı olduğunu bilmiyordu. Hayatı boyunca müstakil evde yaşamış, ilk defa apartmanda oturacaktı. Ailesi yanlarına gelmesini istese de, kırk yaşında boşanmış bir adam olarak baba evine dönmek komik geldiği için kabul etmeyerek burayı tutmuştu.
Taşındığının ertesi günü apartmanın kadınları evini istila ederek ellerinde kek, börek ve çayla salonuna kuruldu. Hakan ne yapacağını bilemeyerek bu garip durum içinde karşısındaki kadınlara baka kaldı. Kadınların amacı ev gibi gördükleri apartmanlarına aldıkları adamı tanımaktı.
Zaman içinde Hakan onların geliş gidişlerine alışmış hatta onları görmediği zaman kendini eksik hissetmeye başlamıştı. Kısa süre oturup çıkmayı düşündüğü evde tam altı aydır oturuyordu. Başlarda Necmiye teyze kızı Pakize ile Hakan'ın aralarını yapmaya çalışsa da, Hakan'ın kararlı ve kesin tavrı sayesinde vazgeçti.
Necmiye teyzenin son gözdesi Bora idi. Bora ondan ne kadar kaçmaya çalışsa da Necmiye teyzenin radarları o kadar iyi çalışıyordu ki bir türlü başarılı olamıyordu. Bu durum Hakan'ın eğlencesi haline gelmişti.
***
Dört kız arkadaş sözleştikleri gibi her zaman gittikleri güzellik salonunda buluştular. Her ay aynı salona gelip ağda, manikür, pedikür, cilt bakımı yaptırıp dedikodunun dibine vuruyorlardı. Bu kadar çok işlem günlerinin yarısını alıyordu.
Aynur ağdadan çıkıp yanlarına gelirken içeride çektiği acı yüzünden belli oluyordu. Oflayarak koltuğa oturdu.
-Aynur kız, bir tarafının örümcek ağlarını da temizlettin mi?
-Ben örümcek ağlarımdan memnunun Funda. Senin gibi alet meraklısı değilim.
-Kızım paketin açılmadan iade olacaksın diye korkuyorum. Bu kadar adamla flört edip nasıl hala bakire kalmayı başardığında ayrıca incelenmesi gereken bir konu.
-Uğraşma kızla Funda, kalbinin sahibini bulunca o da olur
-Herkes senin gibi şanslı olmuyor Goncacım. Bak Ece ile ben kalbimizin sahibini bulduk sandık ama sonuç ortada.
-Beni bu konuya karıştırıp sinirimi hoplatma Funda.
-Ece sen ne zaman bu rahibe hayatından çıkıp etrafına bakacaksın? İki yıldır ağzından bir erkek ismi bile duymadık.
-Gonca, Funda'nın evlilikten ağzı yandı ama benim hektarlık ormanlarım yandı, biliyorsun. Kendimi bir erkeğe güvenecek kadar hazır hissetmiyorum.
-Ece, erkek bulursan güven ama sen bu konuda istisnalar içindesin.
-Aynur nereden bilebilirdim adamın biseksüel olduğunu, aletinde etiket yoktu.
-Ece, hep merak ettim, yatakta nasıldı?
-Funda, senin ağda sıran geldi, git yoldur kendini yoksa ben tek tek yolacağım seni
Funda merak ettiği soruya yanıt alamadığı için bezgin suratıyla ağda salonuna gitti.
-Ece bee
-Gonca bak sende aynı soruyu sorarsan çıngar çıkartırım
-Bana ne be elin ibnesinden. İki yıldır hiç tatil yapmadan çalışıyorsun, biraz buralardan uzaklaşsan havan değişir. Sana güzel bir yer bulalım. Selim'in şirketinin çalıştığı bir acente var, yardımcı olurlar yer bulmada. Ne dersin?
Gonca haklıydı. Ece, boşandığından beri kendini çiçeklerine vermiş hiç durmadan çalışıyordu. Bayramlarda bile bir gün tatil yapmamış, bahçesini açmıştı. En büyük acımasızlığı kendi kendine yapıyordu. Başlarda durmadan, dinlenmeden çalışmak sayesinde düşünmekten kurtulmuştu. Sonradan bu onda alışkanlık halini aldı ve iki sene anlamadan geçti.
Kendi için yaptığı tek şey yazmaktı. Bir sürü hikaye biriktirmişti defterlerinde. Bir gün cesareti olursa onları düzenleyip kitap çıkarabilirdi. Çocukken iyi bir yazar olmayı hayal ederdi. Genç kızlık döneminde yazmaya başlamış halen daha yazıyordu. Yazdığı kadar da okuyordu.
Kendine bu tatile çıkmak istiyor muyum? diye sordu. Cevap evet idi. İhtiyacı vardı, dinlenmeye, kafasında kalan iğrenç kırıntılardan kurtulmaya.
-Evet Ece, söylesene ne düşünüyorsun? Gonca haklı, sana şöyle şıkıdım bir yer bulalım.
-Şıkıdım yerleri sevmiyorum Aynur. Yeşilliğin ve denizin iç içe olduğu huzurlu bir yer olursa giderim.
-Ay hala yeşillik diyor, fotosentez güzeli
Gonca, Aynur'un omzuna küçük bir yumruk attı.
-Karışma Aynur, kız istediği yerde tatil yapar. Ben şimdi Selim'i arıyorum, o ayarlar sana.
-Kim ne ayarlıyor?
Funda işini bitirip yanlarına gelmişti. Ece'yi tatil için ikna ettiklerini duyunca arkadaşı adına çok utlu oldu. Bu tatilin ona iyi gelmesini ve bir kadın olarak tekrar hayata karışmasını umuyordu.
Ece, güzel bir kadındı. Uzun boylu, ince, zarif bir yapısı vardı. En önemlisi, bakınca insanın içine işleyen gülen gözleri vardı. Hayattan tat almayı ve eğlenmeyi iyi bilirdi. Tek kusuru, yaşadığı şanssız evlilik yüzünden kendini erkeklere ve ilişkilere kapatmış olmasıydı.
Gonca kocası Selim'i arayıp durumu anlattı. Selim duyduğu habere sevinerek hemen ilgileneceğini söyledi. Ece kararını değiştirmeden ayarlamaların yapılması gerekiyordu.
Kızlar sıra ile bahçesi ile ilgileneceklerini söyleyerek içinin rahat olmasını sağladılar. Bu tatilin mümkün olduğu kadar uzun olması ve Ece'nin döndüğünde hayatına yepyeni bir başlangıç yapmasını istiyorlardı. Yaşadığı rahibe hayatından kurtulmalıydı.