Gül'den...
Şu anda bulunduğum konum en son isteyeceğim yerdi. Ciwan Ağa'nın bana olan bakışları nefret doluydu. Bu gece tam manasıyla neye üzüleceğimi şaşırdım. Ozan'ın bana dediği ağır hakaretlere mi yoksa Ciwan Ağa'nın böyle bir şeye şahitlik etmesine mi? En kötüsü de Gaye'nin bana iftira atmasına mı? Gökyüzüyle yeryüzü arasında sıkışıp kalmış gibiydim. Zaman en büyük ilaçken benim o ilacımı da çekip almışlardı ruhumdan.
Keşke Ozan ve Gaye bu eve hiç geri dönmeselerdi. 1 ay boyunca Gaye'nin pislik dolu bakışlarına maruz kalıyordum. Hani görende sahiden kocasını elinden almaya çalışıyorum falan sanır. Oysa ki ben tam aksine, Ozan'dan uzak durabilmek için elimden geleni yapıyordum. Soluma çıksa ben yönümü sağıma çeviriyordum.
Hani derler ya "İnsanoğlu kanatsız bir kuş gibidir..." diye. İşte ben bu kalıbın tam da orta yerindeydim. Bundan bir kaç ay önce yuvamda mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşarken, kendimi sevdiğim adamın evinde, onun kardeşiyle evli olarak buldum. Ben kanat bile çırpmasına izin verilmemiş bir kuştum. Beni uçmamakla suçladılar. Oysa ki kanadımı kıran zaten onlardı...
***
"Yalan... Yalan söylüyor Ciwan Ağa'm!" diyerek iftirayı hiçbir şekilde kabul etmedim. "Valla yalan söyler."
"O zaman Ozan'ın burda, senin odanda ne işi vardı?" diye esip gürledi Ciwan Ağa. Onun bu sesi tüm bedenime dalgalar halinde korku olarak yayıldı. "Görmez misin sarhoş olduğunu Ağa'm? Anlaşılan o ki, odaları karıştırmış olmalı."
Ozan gerçekten sarhoş muydu yoksa kafası ayık mıydı bilmiyorum... Ama "Gaye hayatım, bizim odanın önünde babamların ne işi var? Yoksa bebeğimize mi bir şey oldu?" demesiyle ayık olduğunu anladım. Çünkü az önce benim odamda bunun bilincinde konuşuyordu.
"Gaye doğru söyler baba!" sözüyle dumura uğradım. Üstüne bir de yüzüme bakarak "Boş ol, boş ol, boş ol!" diyen Cihan'la kendimi bermuda şeytan üçgeninin içinde hissettim. Birisi Gaye, diğeri Cihan... Pekiyi öteki kimdi? Duyduğum kelimeler beni beynimden vurulmuşa çevirdi.
"Bu kız bu eve gelin geldiğinden beri gözü hep abimdeydi baba! Karımdır diye üstüne konduramadım fakat dün gece duyduklarımla beraber emin oldum. Arkadaşı ile konuşuyordu! Bu evliliği Ozan için kabul ettiğini söylüyordu!"
Ben nasıl bir oyunun içine düşmüştüm böyle? Kendi pisliklerini benimle örtmeye çalışıyorlardı çünkü konuşmamdan korktular. Evet... Ben bugün yukarı çıktığımda evde bile olduğundan habersiz olduğum Cihan'ı Gaye ile öpüşürken gördüm. Geri geri çıkarken kenarda duran eşyaya ayağımın çarpması ile ses oluşmuştu. Beni görmemişlerdi ama tahmin edebilmişlerdir. Yoksa başka kim görürse görsün, avazı çıktığı kadar bağırarak onları âleme ibret ederdi.
Ben ise yine Ozan'ı düşünerek böyle bir şey yapmamıştım. Eğer bunu duyarsa elinden bir kaza çıkar ve ömür boyu hapse düşebilirdi. İki şeytan bir b.klar karıştırıyordu fakat ben hâlâ tam manasıyla çözememiştim. Pimimi çekmek istedikleri kesindi ama ikisinin birlikteliği kafamı karıştırıyordu.
"Doğru mu bunlar Gül?" diyilmesiyle beraber Ciwan Ağa'nın tokatını yanağımda hissettim. Dilim lal olmuştu sanki. Sadece ağlayabiliyordum. Eğer bu konu meclise taşınırsa ölüm fermanımı vererek beni bir hiç uğruna harcayacaklardı.
"Valla yalan! Yemin olsun ki yalan Ciwan Ağa! Sen bilmez misin benim babam kimdir? Beni kim yetiştirmiştir?"
"İşte beni en çok hayal kırıklığına uğratan şey de budur ya!" diyerek diğer yanağıma da bir tokat indirdi. Ozan araya girerek "Yeter baba! Bırak kızı." demesiyle Ozan'da tokat yedi. "Gaye al şunu odaya götür! Leş gibi kokuyor!"
Ardından bakışlarını bana çevirdi. "Sen de odana!" diyerek beni içeri attı ve kapıyı kilitledi. "Yarın hükmün verilene kadar burada kalacaksın! Oğlumla evliliğin an itibarı ile bitmiştir!"
Hüküm... Benim hükmüm... Bu olayı etrafa yaymama adına iki Aşiret arasında yapılacaktı ve ben babamın yüzüne nasıl bakacaktım?
"Yemin ederim ben suçsuzum! Açın kapıyı! Yalvarıyorum açın kapıyı!"
Kafam durmuştu... Beynim artık çalışmayı reddediyordu. Ben bu kadar oyunun içinden çıkamazdım. Odada volta atmaya başlamıştım. Sonra... Sonra çalan telefonum ile bir bağlantım olduğunu anlayarak sevindim. Evet... Onu benden almayı unutmuşlardı...
Gonca arıyordu. Hemen açtım ve ağlamaya başladım. Banyoya girerek kapımı kilitledim çünkü kimsenin duymaması gerekiyordu. "Gonca... Gonca başım dertte!" dememle o da telaşa kapıldı.
"Ne oldu kızım?"
"Gonca, Gaye beni çok pis oyuna getirdi. Yarın... Yarın hüküm verilerek beni öldürecekler!" dememle ağlamam şiddetlendi.
"Baştan anlat şunu!" demesiyle tam 1 saat boyunca her şeyi anlattım.
***
"Ben sana dedim! Gaye'nin bebeği Ozan'dan olmayabilir dedim ama beni dinlemedin!" demesiyle bir kere daha ne kadar haklı olduğunu anladım. "Şimdi bunu konuşmanın sırası mı Gonca? Bir şeyler yapmamız lazım."
"Ee tamam... Ben şimdi Ömer ile konuşacağım az bekle."
"Hayır! Ömer abiye söyleme! Ya bana inanmazsa..." dememle lafımı kesti. "Sen Ömer, Gaye'den haz ediyor falan mı sanıyorsun? Kaç defadır o kızın başka b.klar karıştırdığını bana söylüyordu zaten. Az bekle bir tanem. Bu olay çözülecek ama tek başıma çözemem."
Kapanan telefonun ardından dakikaları sayar olmuştum. Sabah açmadan evvel bu işi halletmem lazımdı. Yaklaşık yarım saat sonra telefon çaldı ve açtım.
"N'oldu, Ömer abi inandı mı Gonca?"
"İnandım elbette bacım." lafıyla şaşırdım. 3'lü konferansa almıştı Gonca ve hattın ikiye ayrılan diğer ucunda Ömer abi vardı. Bana inanmasının ardından derin bir nefes çekerek biraz da olsa rahatlamış bulundum.
Çünkü Ömer abi benim ölümüme asla razı gelmezdi. Ağlamaya başladığımda Ömer abinin titreyen sesi dikkatimi çekti. "Özür dilerim Gül. Valla bilmiyordum Ozan'a aşık olduğunu. Bilseydim... Bilseydim bu olanlara asla izin vermezdim."
"Abi ben valla kimsenin yuvasını yıkmak..."
"Anlatmana gerek yok bacım. Kaç yıl aynı evde yaşadık. Senin böyle bir şey yapmayacağını ben çok iyi biliyorum. Hepsi senin o abinin b.k yemeleri! S.kicem onun geçmişini! Sıra ona da gelecek beklesin!"
"Küfür etme Ömer! Bunun için mi bağladım seni ya? Neyse şimdi beni dinleyin!" demesiyle hepimiz sustuk ve Gonca'yı dinlemeye başladık. "Kimse planımı sorgulamasın çünkü aklıma daha iyisi gelmedi. İlk önce şunu diyeyim ki, Ozan, Gül'e aşık."
"Kızım planın bu mu?"
"Ömer, hayatım, canım az biraz dinler misin?" demesiyle Ömer abi sustu. "Ozan sana aşık Gül. Ben yanılmam biliyorsun. Ömer bana az biraz anlattı törelerinizi. Yarın çıkacak hükmü biliyorum, senin ölümünü isteyecekler ama merak etme bu asla olmayacak!"
"O nasıl olacakmış güzelim?" dedi Ömer abi.
"Ozan izin vermeyecek çünkü Ozan'a bir çok yanlış bilgi aktarılmış, bunu anladım. Kardeşi Yaren'de bu işin içinde olabilir. Hatta başka kişilerde... Etrafta dönen oyun çok büyük arkadaşlar."
"Ben senin arkadaşın değilim Gonca!" dedi Ömer abi. Takıldığı şey açık ara saçmaydı çünkü konumuzun mühim derecesi yüksekti. "Tamam Ömer! Sen benim askerlik arkadaşım ol o zaman!"
"Gonca..."
"Ömer konumuz bu mu? Neyse devam ediyorum... Birileri iki Aşireti'de ele geçirmeye çalışıyor. Hatta Gül, o evdeki kadınlardan bile uzak dur. Ya arkadaş bu nasıl iş ya? Bir evde 4 kadın var resmen.."
"Ben tekiyle uğraşamıyorum daha..." diye hayıfta bulundu Ömer abi. "Sen ikinci kadının angışını bile yapamazsın bana Ömer, sus!"
Anlaşma tarzları acayip değişikti. Her koşulda ve şartta kavga etmekten geri durmuyorlardı ama birbirlerine çok fazla bağlıydılar.
"Yani şimdi bu oyun tek kişilik oynanmıyor diyorsun Gonca?" diyerek sorumun ucunu ona yönelttim.
"İki kişilik oynanmadığı apaçık belli değil mi bacım? O iki şerefsiz yasak aşk yaşarken senin onları görmen tüm planlarını altüst etti. Bu yüzden de aradan çekilmeni istiyorlar. Ama Ciwan Ağa'nın seni sevdiğini bildikleri için, gözden düşürmek istediler. Ama bunlar bırak gözden düşürmeyi, kara toprağa düşürmeye kadar ileri gittiler. Yok yok! Akluma geldukçe deluriyrım! Ömer n'olur benda geleyum yarun mecluse!"
"Ne saçmalıyorsun sen kızım? Erkekler arasında olacak bir mesele bu."
"Erkek kılığına girerim ama lütfen ya..."
"Gonca bak beni dellendirme! Elin adamlarının içinde hiçbir işin yok senin!"
"Yeter! Tartışmanız bittiyse eğer, bana planın geri kalanını anlat Gonca! Gün açmak üzere ve her an gelebilirler." diye sitem ettim biraz. Haklıydım çünkü zamanım kısıtlıydı.
"Haklısın bacım. Sen bakma bize... Neyse devam ediyorum. Ozan malı sana aşık olduğu için ve biraz da öfkesinden ötürü onunla nikahlanmanı isteyecek." demesiyle "Yok artık!" diyerek itiraz ettim.
"Bu mu aklındaki plan?"
"Yav kızım başka ne olacak sanıyorsun sen? Ozan ölümüne asla razı gelmez! Gaye'yi susturacak ve böyle bir şeyin mümkün olmadığını savunarak, sana sahip çıkacak. 'Madem ki benimle adı çıkmıştır, o zaman onu nikahıma alarak bu dedikoduyu burda kapatıyorum.' tarzında bir şeyler diyecek bence."
"Ama sence Gonca. Bu kafada kurmanın hangi seviyesi acaba kızım? Sen geceleri ne izliyorsun?" dedi Ömer abi.
"Bak beni dinleyin! Lafıma geleceksiniz bu sabah."
"Ozan'a gelin gitmektense şerefimle ölürüm daha iyi!" dememle Gonca bastı bağırdı.
"Sen beni deli mi etmeye çalışıyorsun kızım? Eşek gibi de kabul edeceksin! Bunu kendin için yapmak zorundasın yoksa o meclisten..." dedi ve yutkundu. Kelimeler boğazına yumru olmuş gibiydi. Yüksek çıkan sesi bir anda alçaldı.
"Yoksa o meclisten sağ çıkamazsın!" demesiyle telefonun diğer ucunda ağlamaya başladı. "Güvenilmemek ne demektir çok iyi biliyorum ve bu yüzden senin yargısız infaza kurban gitmene asla izin vermem."
"Gonca ağlama kızım! Hadi devamını anlat. Bak eğer ağlamaya devam edersen, gece falan demicem dayanacağım kapınıza. Sonra Arif amcadan kurşun yemeyelim hadi güzelim, sil gözyaşlarını."
Ömer abi ne kadar değişim kaydetmiş böyle. Gonca'nın gözyaşlarına bile kıyamıyor...
Gonca burnunu çekerek devam etti. "Gerisi ben de zaten. Ozan ilk başlarda seni zorlayacak. Evliliğin üstünden yaklaşık bir kaç hafta geçince Gaye ile Cihan'ın yasak aşk yaşadığını söyleyerek ortaya ilk bombayı atacaksın Gül. Buna asla inanmayacak, inanmak istemeyecek ama bir kere midesi bulanacak. Sana çaktırmasa da Gaye'yi gözetim altına alacak ve hareketlerinden haberdar olacak. Ben de bu arada boş durmayarak öteki yandan açıklarını arayacağım. Çatalın ucundaki diğer kişileri de bulmam lazım. Yaren bu planın neresinde kalıyor çözmem lazım. Bunların hepsini aynı çatı altına getiren şeyi bulmam lazım. Of of... Çözmem gereken çok fazla iş var."
Kızın aklı zehir gibi resmen... Kırk yıl düşünsem, böyle bir plan asla aklıma gelmezdi. "Pekiyi ya Ozan dediğini yapmazsa?" diye sordu Ömer abi. Evet... Bir de bu ihtimal vardı. "O zaman iş sana düşüyor aslan nişanlım! Adamlarını hazır edersin! Hüküm verildiği anda hepsinin başına silah dayayacaksın ve bizi kaçıracaksın." demesiyle Ömer abi güldü.
"Sen yine bizimlesin yani..."
"Benim yanım kocamın yanı değilse eğer gelmem Ömer bey..." Ömer abi bu sözlerden açık ara etkileniyordu ve çok fazla hoşuna gidiyordu. "Doğru söylersin güzelim. Tamamdır o zaman, o iş bende. Ama bu araştırma işini tek başına yapmana asla izin vermem Gonca."
"Tamam Ömer... Beraber yaparız tamam..."
"Plan bu kadar mı?" diye son kez kontrol etmek istedim. "Şimdilik bu kadar bacım. Ama..." lafının ardından banyonun kapısı zorlandı.
"Gül içerde misin?" Ozan'ın sesiydi. Telefon yavaşça aşağı doğru kaydı ve konuşma sesleri uzaklaştı. "Küçüklük aç şu kapıyı!"
Ses tonundan kendine geldiği belliydi. "Gül... Bak kimse gelmeden konuşmamız lazım aç!" demesiyle aramayı sonlandırıp, telefonu da kapatarak banyo dolabının içine gizledim. Sonra derin bir nefes alarak kapının kilidini açıp, kulbu indirdim.
"İçeri gel, konuşmamız lazım." Sesinden soğukluk akıyordu. Ürkek adımlarla ilerleyerek tam karşısına dikildim. Derin bir soluk çekerek konuşmaya başladı. "Gaye'nin saçmalığının hesabını sordum ama ona da hak veriyorum... Senin bana olan aşkını bildiği için yaptı bunu."
"Benim hayatımla oynayarak mı?" diye sormaktan alıkoyamadım kendimi. "Sabah çıkacak hükmü biliyorsun değil mi Ozan?"
Bakışlarını yere indirip, gözlerini benden kaçırdı. "Biliyorum... Ben de bu yüzden geldim ya... Ölümüne izin vermeyeceğim Gül!" demesiyle ağzım açık kaldı. "Seni kendi nikahıma alacağım."
Gonca haklıydı... Bu kız her seferinde nasıl haklı çıkıyordu anlamıyorum...
"Niye?" diye sordum. Bakışlarını yerden kaldırarak gözümün içine baktı. Gözlerinde hem öfke vardı hem de pişmanlık...
"Çünkü ben böyle uygun gördüm. Gaye'nin hatasını ancak böyle kapatabilirim ama... Ama sana başka hiçbir şey veremem. Benden kocalık falan sakın bekleme!" demesiyle kendimi ordan oraya savrulan yaprak gibi hissettim. "Ben seninle evlenmem!" dememle beni kolumdan kavrayıp kendine çekti.
"Kabul edeceksin Gül! Daha yaptıklarının hesabını soracağım sana bu yüzden kabul edeceksin!"
Gözlerinden çıkan ateş kalbime ılık ılık akıyordu... Yutkundum... "Kabul edemem..." dedim kısık sesimle. O da bana daha fazla yaklaşarak "Kabul edeceksin... Yoksa seni onların eline bırakmadan ben öldürürüm..."
'Eşek gibi de kabul edeceksin! Bunu kendin için yapmak zorundasın'...
Gonca'nın sözleri beynime tekrardan yerleşti. Evet... Ben bunu kendim için yapmalıydım.
"Tamam... Tamam bırak kolumu kabul edeceğim." dememle Ozan yüzünde tebessüm bırakarak kolumu gevşetti ve sözlerine devam etti. "Aferin sana!" diyerek saçlarımı kulağımın arkasına koydu. "Şimdiden koca sözü dinlemeye başladın yani."
Koca... Bir kaç ayda nefret etmiştim bu kelimeden...
"Şimdi gidiyorum. Sen de uslu uslu dur ve meclisin kurulmasını bekle." Benden uzaklaşarak kapıya doğru ilerlerken, bir anda arkasına döndü ve "Bakma bana öyle! Yoksa masum olduğuna inanacağım." demesiyle iyice yerime çivilendim. Beni hangi konuda suçluyordu daha onu bile öğrenmiş değildim...
O odadan öylece çıkıp giderken, ben de meclisin kurulacağı saati beklemeye başladım. Ozan benimle evlenmek isteyeceğini söyleyecekti ama Ciwan Ağa'nın bunu kabul edeceğinden şüpheliydim. Ya bugün hiçbir planımız tutmayıpta ölüm ipine gidersem... İşte o zaman hiç kimseyi affetmezdim...