17. GÜL & OZAN

1565 Words
Gül'den... Bir de gelmiş benden özür diliyor. Bu salak adama ben nasıl aşık olurum? Dengesiz herif! Odanın içinde volta atıyordum resmen. "Hayvan! Ben sana şimdi o dediğin lafları yedirirdim ama formumda değilim." Sanki karşımda o varmış gibi parmak sallayarak kapıya doğru konuşuyordum. Babam da ne diye yemeğe çağırıyorsa bunu? "Zıkkımın kökünü yesin benim yaptığım yemekleri yiyeceğine! Boğazına dizile dursun o kuru dolmalar! Tuvalete gidesin de kabız olasın! Yediğin yemekler çıkamasın vücudundan!" Ağzıma ne geliyorsa saydım, belki içim biraz da olsa rahatlar diye saydım ama yok! Ona karşı ne öfkem diniyordu ne de kırgınlığım geçiyordu. "Gaye'ymiş! Desenize içinde Gaye'sine ulaşmış insan mutluluğu vardır! İnşallah o kız seni yüzüstü bırakır, donuna kadar paranı alır da kapımda köpek olursun!" Pat diye açılan kapı ile beddualarımı yarıda kestim. "Ne oluyor Gül? Kim donsuz kalacak hayırdır?" Yutkundum... Abim acaba ne kadarını duymuştu? "Sana diyorum kızım? Kimi donsuz bırakıyorsun?" "Kim olacak abi? Bir arkadaşım aradı az önce. Sevgilisi onu aldatmışta, ona yakınıyordum." Durdu ve gözlerini kısarak bana baktı. Acaba yemiş miydi ki? "Siz bu kadınlardan korkulur. Bir araya gelince erkekler üzerinde beddua çalışmaları mı yapıyorsunuz?" demesiyle kasılmış vücudumu rahatlattım. Hiçbir şey anlamamış. "Neyse ben zaten bunun için gelmedim. Hazırlan da dışarı çıkıp hava alalım." Dalgın gözüküyordu. Sanki bir kaç saat önce babama 'ben evlenmem o kızla!' diyen adam gitmiş, yerine başkası gelmişti. Tamam abim gamsızdır ama bu sefer sahiden de aşık olmuş gibi duruyor. Zelal gayet güzel ve bakımlı bir kız. Normal şartlarda abimin de dikkatini çekecek güzellikte ama abim sevdiği kızdan başkasını almayacağını söylüyor. 'Kim?' diyoruz, ona da bir şey demiyor. Zaten bu aralar bir b.klar karıştıyor. Kokusu yakında çıkacak belli ama umuyorum ki o b.ka ilk basan kişi ben olmam... *** Ozan'dan... Dayımların yanına geri döndüğümde hâlâ evlilik konusunu konuştuklarını duydum. "Zelal kızımız burda bizimle yaşayacak Berzan." "Sıkıntı yoktur Şiyar Ağa. Kızımı kızından ayırmayacağını iyi bilirim. Ama düğün tahmini ne zaman olur?" "En kısa zamanda Berzan. Kızım Gül'ün de talipleri çıkıyor, onun önünü kesmek istemiyorum. Bu yüzden Yiğit'i evlendirip, kızımı da yakın zamanda hayırlı bir Ağa oğluna vermeyi düşünüyorum." diyince istemsizce gerildim. İsteyeni mi vardı bu küçüğün? Ayrıca Şiyar Ağa, Ağa oğlu dediğine göre kesin bir Ağa oğlu istemiş. Sormak istiyordum ama sorsam yanlış anlaşılırdı. Ulan ben niye bu kadar taktım ki bu işi? Oturduğum yerde gerim gerim gerilmekten sucuk gibi olmuştum. "Ağa oğlu dediğine göre, öyle bir talibi olsa gerek Şiyar Ağa." diye sordu dayım. Şimdi alnından öpesim geldi dayımı. "Vardır tabi." dedi bakışlarını yere eğip, hafifçe tebessüm ederek. "Kimdir bu şanslı oğlan? Gül'ü tanırım. İyidir, yol yordam bilir. Gerçi senin elinden çıkan kızın mayasının bozuk olmasına ne hacet Şiyar Ağa." Kafasını salladı. "Doğan Aşireti'nin Ağa'sı oğluna ister." diyince sinirden tırnaklarımı avuç içime geçirdim. Ben niye sinirleniyorum abi? Kız kiminle evlenirse evlensin bana ne! Ama durduramıyorum şu öfkemi. "Hangi oğluna istiyormuş Şiyar Ağa?" demekten alıkoyamadım kendimi. Çünkü tahmin ettiğim bir kişi vardı. Bir kaç sefer buraya beraber geldiğimizde Gül'e olan bakışlarını yakalayıp, dışarıda da uyarmıştım ama Aşireti'nin gücüne güvenerek pek oralıklı olmamıştı. "Serhad'ın oğlu Diyar." diyince sinirden elime aldığım bardağı sıktım. Tam da tahmin ettiğim kişiydi. Böyle bir pisliğe Şiyar Ağa kızını nasıl verir? Daha vermemişti ama vereceği belli oluyordu. Kafam bir anda avlunun merdivenlerinden inen Gül'e döndü. Bir kaç saniyelik göz göze gelmemiz de bile bana içindeki tüm öfkeyi kusmayı başardı. Gül ileride bekledi, Yiğit yanımıza geldi. "Baba müsaden olursa dediğini yapacağım, Gül'le gideceğiz şimdi." Dediğini mi yapacak? Şiyar ne demişti ki onu yapacak? Çattığım kaşlarımı bir anda serbest bıraktım. Kesin Gül ile oğlanı buluşturmaya gidiyor bu herif! "Tamam oğlum. Dediğimi unutma, bacın sana emanet." Gözüm ileride duran Gül'e kaydı. Kafası yerde, elleri önündeydi. Ona baktığımı mı sezdi bilmiyorum ama ansızın yüzünü bana çevirdi. Mavi gözlerinden öfke fışkırıyordu. Sanki birazdan yanıma gelip, boynuma yapışacakmış gibi hissettim. Gözlerimi bir an olsun gözlerinden ayırmadım. Yiğit'in bana çarpmasıyla elimdeki telefonu sağıma düşürüp, bakışlarımı önüme çevirdim. Yiğit'te telefonu almak için eğildiğinde kulağıma fısıldadı. "Baktığın yere dikkat et Ozan! Bir dahakine düşen telefon değil kafan olur yoksa." Söylediği cümle ile yerimde adeta kudurdum. Hangi cesaretle bana bunu diyebiliyordu? Kalksam kafasına sıksam, adam haklı! Açık şekilde kardeşine bakıyordum. Ama dediğini de hazmedemiyordum. "Bende kalkayım izninizle, müstakbel karım evde beni bekliyor." dememle Şiyar Ağa şaşırdı. "Hayırlı olsun Ozan. Kız kimdir?" Bakışlarım Gül'e tekrardan kayınca abisiyle kapıdan çıktığını gördüm. "Dayım anlatsın sana Şiyar Ağa." diyerek elimi uzatıp bende hemen çıktım. "Yiğit!" diye seslenmemle ikisi de durdu. "Sen hayırdır lan? Yürek mi yedin oğlum?" Gözüm istemeden de olsa Gül'e kayıyordu. Allah kahretmesin ki ona bakmaya engel olamıyorum. "Gül, sen arabaya geç bacım." demesine rağmen yerinden salınmadı. "Gül kime diyorum?" "Abi gitmeyeceğim!" Kafasını sağa yatırıp, konuşmaya devam etti. "Baktığın yerlere dikkat etmezsen, lafı da yersin Ozan." Üstü kapalı şekilde anlatmaya çalışıyordu ama ben kesin bir dille konuşarak göz dağı vermek istedim. "Bana bak Yiğit!" dedim bir kaç adım yanına yaklaşarak. "Gül senin için neyse benim için de odur. Yakın zamanda düğünüm var, saçma sapan şeyler düşünüpte milletin ağzına malzeme verme." "Ben bir beni bilirim bir de gözümün gördüğünü Ozan. Uyarımı yaptım, gerisi sana kalmış bir şey." "Bana baksana sen Ozan Aslan!" diyen Gül'e döndü bakışlarım. "Ben ordan bakınca ne gibi duruyorum? Sen Ağa oğluysan ben de Ağa kızıyım! Yok düğünü varmış yok milletin ağzına laf vermeyinmiş! Benim seninle adım çıkacağına başkasına kuma gideyim daha iyi!" demesiyle dondum kaldım. Genç bir kız, hem de hiç evlenmemiş genç bir kız kuma olarak gitmeyi tercih edecek kadar mı nefret duymuştu bana? Ne cevap verebildim ne de kızabildim... Öylece öküzün trene baktığı gibi arkalarından baktım. Normalde hiçbir kadının benimle bu şekilde konuşmaya cüret edebileceğini sanmıyordum. Kıza pısırık dedim ama içinden canavar çıktı. Babasının ve Aşireti'nin adına güvendiğini düşünüyordum ama bu başka bir şeydi. Bu kız dik yetiştirilmiş ya da birilerinden dik başlı olmayı öğrenmiş. Bildiğim kadarıyla okulu Ömer'in sözlüsüyle beraber okumuşlar. Kesin o kızdan dolayı... *** Eve geçip dinlenmeye başlayacakken, patlayan silah sesi ile yataktan kalktım. "Hay ben böyle işi s.kiyim! Bak ki rahat var mı bana?" Gaye korkuyla yanıma geldi. "Ozan ne oluyor?" "Şşş! Korkma güzelim. Bizim düşmanlar çok biliyorsun, buna alışsan iyi olur." Yanağına bir buse kondurup, odasında durmasını söyleyerek dışarı çıktım. "Ulan ben sizin varya! Sizi ne b.k diye kapıya koyuyorsam ben? Adam elini koluna sallaya sallaya içeri girip silah sıkıyor lan!" Kapıya çıkmamla Ömer'i karşımda görmem bir oldu. Hızlıca yanıma gelip boğazıma yapıştı. "Benim sözlümü hangi cüretle araştırırsın Ozan?" demesiyle kafa attı. Adamlarım gelecekken elimle durdurup, hepsini içeri yolladım. "Oyunu kurallarına göre oynuyorum Ömer. Ağalar meclisinde en ufak bir yanlışınızda senin çok kıymetli sözlünü kaçıracaktım." Ben Ozan Aslan'ım ve kimseden korkmam! Aklımdaki planlarımı rahatça söyleyerek herkese rest çekebilecek güce sahibim. "Bak sen! Pekiyi bu sırada ben armut mu topluyor olacaktım?" "Bilmem!" dedim omuzlarımı silkerek. "Belki sözlünü eski sevgilisinin düğününe götürüyorsundur o sırada ha Ömer!" dedim alaylı tavrımı kenara koyarak. Yutkunarak gözümün içine baktı. Muhtemelen bu bilgiyi bildiğimi bilmiyordu. "Benim sözlüm değil mi? İstediğimi yaparım sana ne!" İşte Ömer'i bu yüzden seviyorum. Doğruyu inkâr ederek kendini temize çıkarmaya çalışmıyor. Fakat ben bugün feci şekilde kaşınıyordum. "Güzel kızmış, değerini bil Ömer." dedim, bunun karşımdakini kudurtacağını bildiğim halde. Zaten dememle yumruk yemem bir oldu. "Şerefsizlik yapma Ozan! Sıkarım kafana, görürsün o zaman güzelliği! S.ktirme bana belanı!" Yediğim yumrukların karşılığı olarak sadece gülüyordum ta ki Gaye aşağıya inene kadar. "Ne oluyor burda? Ne yapıyorsun sen hayvan herif, kalk Ozan'ın üstünden." Eli Ömer'e değdiği anda kudurdum. "Şuna dokunma Gaye!" diyerek hiddetle yerden kalktım. Eliyle karnını tutunca telaş ederek yanına vardım. "Ne oldu, bir şey mi oldu?" "Sen çok kötü bir babasın! Ne beni ne de bebeğimizi düşünmüyorsun sen!" dediği gibi bakışlarım Ömer'e döndü. Gaye'nin hamile olduğunu kimse bilmiyordu ve bu Ömer'in elinde bir koz olacaktı. Yutkunarak ona baktığımda bakışlarındaki şaşkınlık dikkatimi çekti. Kısa sürede kendini topladı. "Aklını başına getir Ozan! Seni Gonca'nın 100 metre yakınında bile görürsem sıkarım kafana! Çocuğunu babasız bırakma!" demesiyle ardına bakmadan gitti. Aslında Gaye büyüyen ateşin üstüne su dökmüştü. Ömer, Gaye'den ötürü çekip gitmişti fakat konuyu burda kapatmadığını az çok tahmin edebiliyordum. *** Gaye ile yukarı çıkarken Ferhat'ın aramasını gördüm. "Sen odaya geç güzelim, ben geleceğim az sonra." diyerek dudağına ufak bir öpücük kondurdum. Gittiğinden emin olunca açtım. "Anlat Ferhat." "Abi Yiğit'le Gül bugünden beri sokak sokak geziyorlar ama yanlarına kimse gelmedi. Hâlâ peşlerindeyim ama sadece ikisi var. Abi ben bir şeyi merak ediyorum." "Neyi Ferhat?" "Biz niye Gül Hanım'ı yakın takibe alıyoruz ki? Zelal olayı kapandı gitti. Yoksa bana kız bulacağım diyordun, bu Gül Hanım mı abi?" demesiyle yumruğumu sıktım. "Zevzek zevzek konuşupta benim sinirlerimi bozma Ferhat." dediğim gibi telefonu kapatarak duvara fırlattım. Bu çöpe giden kaçıncı telefonumdu acaba? "Aptal herif! Gül'le evlendirecekmişim onu. Sen kimsin ki Şiyar Ağa'nın göz bebeğini alacaksın?" Davul bile dengi dengine diye diye Ağa kızını dayatmışlardı bizlere. Bu yaşıma kadar önüme o kadar çok kız fotoğrafı gelmişti ki, bakmaktan sıkılmıştım. Yalan yok, memleketteki tüm Ağaların kızı önüme koyulmuştu. Mardin'de Ozan Ağa diyilince herkes kızını ona vermek isterdi. Ama Gül'ün fotoğrafı bir kere bile önüme gelmemişti. Şiyar Ağa kızının bir mal olmadığını cümle Mardin'e duyurarak, 'böyle bir şey yapıldığını öğrenirsem yapanın kafasına sıkarım' diyerek herkesin önünü kesmişti. 'Benim kızım şanına yaraşır birisiyle evlenecek' der dururdu. Gül'ü de ilk kez ortak olduğumuz zamanlar, bu eve yemek yemeye geldiğimde görmüştüm. Üstünde gözleriyle uyum sağlayan mavi çiçekli elbisesi vardı ve uzun saçlarını sırtına kadar salmıştı. Gözlerinin maviliğini, o Mardin'in bile dillendirdiği meşhur kahvesini getirirken gördüm. Kafasını deve kuşu gibi yere gömerek gidip geliyordu yanımıza. Tek fark ettiğim, Şiyar Ağa'nın kızına bakarken içinin titrediği. Biz Aşiretler daha çok erkek evladını severken, Şiyar Ağa kızına verdiği büyük değerle bilinirdi. Hatta bu yüzden kimse Gül'e asılmaya cüret bile edemezdi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD