37. OZAN & GÜL

2056 Words
Ozan'dan... "Durumunuz nasıl Gül? Sana ilişmiyor değil mi?" dedim tüm tedirginliğim ile. "Yok, zaten geceleri de pek fazla geldiği söylenemez." Bakışları yerdeydi. Evliliğinin üstünden tam bir ay geçmişti ve ben her gün ama her gün hâlini soruyordum. Benden uzak durması canımı yakıyordu. Sürekli bir şekilde ya odasındaydı ya da babasının evinde. Ağa kızı oluşunun tüm avantajlarını kullanıyordu. Hatta geleceğin Hanımağası da o gibi gözüküyordu. Her şeye o kadar çok hâkimdi ki... Babamın 4 karısını da taş çıkarırdı. "Oğlumu her gece evden kaçırmayı nasıl başarıyorsun acaba?" diyen kadına döndü bakışlarım. "Ben kimseyi kaçırmıyorum. Oğlunuzun gözü dışarıdaysa elimden bir şey gelmez efendim!" Tam elini kaldırdı tokat atacaktı ki, Gül tuttu. "Bunu bir daha sakın denemeyin! Benim kim olduğumu unutuyorsunuz herhalde! Tek bir lafımla tüm Aşireti kapının önüne dizerim! Laflarınıza ve hareketlerinize dikkat edin!" Hayran kalmamak elde değildi. Babasının gücü ve kudretini bilerek hareket etmesi erimeme neden oluyordu. Evet ben yaz sıcağında güneşin altında kalan dondurma gibi eriyordum. O konuşa dururken, baştan aşağı tüm bedenini süzdüm. Gözüm dudağının üstündeki bene kaydı. İlk kez görüyordum. "Ozan sen nerdesin ya? Kaç saattir bağırıyorum, canım kuymak çekti." demesiyle şaşkın hale büründüm. "Kuymak?" dedim sorarcasına. O neydi? "Kuymak ya! Az önce internette gördüm, canım çekti." "Hayatım kuymak ne? İlk kez duyuyorum ben öyle bir yemek." "Karadeniz yöresine ait bir yemek o." diyerek gözlerini devirmeyi de ihmal etmedi Gül hanım. "Başka bir şey bulamadın mı aşerecek? Neyse internetten sipariş veririz." dememle Gül kahkaha attı. "Sipariş ile geliyorsa bize de söyle. Piştiği gibi yiyilmesi gereken bir şey o. Ayrıca tencere yemeği falan gibi değil. Tavada olur. Eğer canın çok çektiyse Gonca'ya diyim, sana gelsin yapsın." Dirayeti takdire şayandı. Gaye ile olan soğuk savaşına ara vermiş gibi duruyordu. "Yapar mı ki? Valla makbule geçer. Kızımın canı çekti." "Bekle!" diyip derin bir nefes çekip gitti. Yaklaşık 5 dakika sonra geri döndü. Ben ise o arada Gaye'yi kucağıma yatırmış, saçlarını okşuyordum. Hafif şekilde boğazını temizledi. "Gonca'da şans eseri buraya geliyormuş. Bir kaç dakikaya varmış olur. Hazır olunca gelir yersin! Ayağına kadar hizmet bekleme benden." Soğuk tavırları canımı sıkmaya başlamıştı. "Armudi budakladum dallarını sakladum anasınun yanına kızını kucakladum Armut budaklanur mı dalları saklanur mı Anasınun yanına kızı kucaklanur mı?" Çalan şarkı ile Karadenizli'nin geldiğini anlamamak elde değildi. Buraya her gelişinde çeşit çeşit Karadeniz müzikleriyle geliyordu. Artık gına gelmişti. "Aç kapıyı geldi senin deli." dememle Gül göz devirerek açmaya gitti. "Abilerin gülü!" diye bana koşan Bala'ya kaydı bakışlarım. Koşarak bana sarıldı. "Kız senin ne işin var burda?" "Ee Gonca ile geldim abi. İstemiyorsan giderim bak!" demesiyle onu bağrıma bastım. "Of burda da rahat yok bize! Ben odamdayım Ozan!" "Ben de peşinden geliyorum güzelim, sen çık!" diyerek yolcu ettim. Gitmedim çünkü aklım Bala'daydı. Gonca ile ne ara bu kadar samimi olmuştu bu kız? "Siz burda bekleyin kızlar, ben hemen geliyorum." diyip giden Gül'e kaydı bakışlarım. Gerçi ben son bir kaç gündür ondan bakışlarımı alamıyordum. O mu kıvırtarak yürüyordu yoksa ben mi öyle görmek istiyordum hiç bilmiyorum. "Gözünün değdiği yere dikkat et Ozan! Yengen o senin yengen!" demesiyle iki kadın kahkahalarla bana gülmeye başladı. "Zevzek zevzek konuşmayın. Sen de git kuymak mıdır, ne yapıyorsan yap karıma." "Kuymak meselesi vardı birde dimi? Normalde yemek yedirmeyi severim de, yılan beslemek tabiatımda yok!" demesiyle kendimi tutamayıp bir tokat indirdim. "Sen benim karımla ilgili nasıl böyle konuşursun hadsiz! Ömer sana çok yüz vermiş belli!" Elini yanağına götürdüğünde yaptığımın yanlış bir şey olduğunu anladım ama ne yazık ki iş işten geçmişti. Üstüme falan saldırmasını bekliyordum ama hiçbir şey yapmadı. "Susuyorsam bacım için ama bunun hesabını sana çok pis soracağım Ozan!" Ömer'e üzüldüğümü hissetmiştim. Benim karım böyle olsaydı eğer, sinirden kendi kendimi yer bitirirdim. Cevap vermeden yukarı çıkmak için yürümeye başladım. Merdivenleri döndüğümde Gül sert bir şekilde bana çarptı. Tam düşecekken, kolundan tuttum. Rengi kaçmış, gözleri dolmuştu. Bakıyordu ama bakışları boş bir mana taşıyordu. "İyi misin Gül?" dememle mavileri daha da büyüdü. "İyi - iyiyim... İyiyim..." Sıralı cümle kurarken bile bu kadar zorlanmaz insan. Yukarı çıkmadan önce gayet normaldi. Ne oldu da 360 derece dönüş sağladı? "Pek iyi gözükmüyorsun." dememle beraber ayakları birbirine dolandı ve kucağıma doğru bedenini serbest bıraktı. Ne olduğunu idrak edemeden Gül'ü kollarımda bulmam bir oldu. Afallamıştım. Onu bayılmaya kadar sürükleyecek şey ne olabilirdi ki? Girdiğim şoktan çıkarak, kucağıma aldım ve yukarı taşımaya başladım. Köşeyi dönmemle Gaye'nin yüzünü görmem bir oldu. "N'oldu Ozan?" Ayaklarım beni Gül'ün odasına doğru sürükledi. Ardımda kalan Gaye ise peşimden geliyordu. Tekme ile kapıyı açarak direk içeri daldım. Gözüm yere takıldığında her tarafa saçılan kıyafetler dikkatimi çekti. Zorla yutkundum çünkü yerdeki kıyafetler kadın iç çamaşırlarıydı. Yoksa... Yoksa Gül ile Cihan birlikte mi olmuştu? Yatağın önüne geldiğimde Gül'ü örtünün üstüne fırlatarak geri geri çıkmaya başladım. Kalbimin tam orta yerinde hissettiğim ağrı ile kafamı sağa sola sallamaya başladım. "Oo neler olmuş burda?" dedi Gaye. "Sus Gaye! İn aşağıya, Bala'yı falan çağır!" Gaye'nin uzaklaşan ayak sesleri ile yaşadığım hayal kırıklığımı dışa yansıttım. "Hani beni seviyordun Gül? Hani bana aşıktın? Bir ay ya... Bir ay bile dayanamadın mı?" Mırıldana mırıldana duvarın dibine kadar gitmişim. Sırtımın çarpmasıyla birlikte yavaşça aşağı kaydım ve öylece oturup odaya baktım. Gül, çok güzel bir kadındı ama benim kadınım olamamıştı... Ona her baktığımda ilki olmak için can atarken, evli olduğum ve evli olduğu gerçeği ile kendimi uzak tutmaya çalışıyordum. Bir gün bunun olacağını biliyordum ama öyle bir konuşuyordu ki... Sanki iki cihan bir araya gelse, yine de Cihan'la aynı yatağa girmeyecekmiş gibi... O derin uykuya ben dalmak isterdim... Biraz da olsa kafamı dinlemek amacıyla derin bir uyku ne de güzel olurdu... "Gül! Bacım ne oldu sana!" Bağırışlar içinde Gonca ve Bala bakmaya bile çekindiğim kadının yanına koştular. "Ambulansı arayın!" Sesler uzaklaşmaya başlamıştı. Ellerimle kulaklarımı tutup, gözlerimi sıkıca kapattım. "Yapamazsın! Bunu bana yapamazsın! Hani istemiyordun? Hani sevmiyordun..." Sesim ne kadar yüksek çıkıyordu bilmiyorum ama Bala'nın beni omzumdan sarsması ile gözlerimi açtım. "Abi iyi misin?" Bala'yı tam tamına iki tane olarak görüyordum. Dünya etrafımda dönüyordu. Oysa ki dönen tek dünya değilmiş... Etrafımda dönen oyunlar da mevcutmuş hayatımda... "Abi kendine gel!" Bala'nın görüntüsü gidip geliyordu. "Abi!" kelimesinden sonrasını hatırlamıyorum. Gözlerimi araladığımda Gül'de dahil herkes başımdaydı. "Of aklımızı aldın abi ya! Ne oluyor size? İkinizde bugünü bayılma günü mü ilan ettiniz?" Gül'ü görünce o görüntüler beynime tekrardan hücum etti. "İyiyim hadi çıkın hepiniz!" diye bağırdım ama kimse bir milim kıpırdamadı. "Çıkın diyorum size dimi? Tek karım kalsın yanımda!" dememle herkes elini ayağını çekti odamdan. 5 aylık hamile karımla baş başa kalmıştık. "Ozan çok korktuk!" demesiyle bana sarılıp ağlamaya başladı. Benim ise aklım hâlâ iç çamaşırlarındaydı. Ayağa kalktığım gibi Gaye'nin dudaklarına yapıştım. O kadar sert şekilde öpüyordum ki, canının acıdığını inlemesinden anlayabiliyordum fakat kendime hâkim olamıyordum. Donuk bir şekilde durmaya devam edince, dudaklarından ayrılıp, bir kaç cümle sıraladım. "Bana karşılık ver Gaye! Beni baştan çıkar!" dememle Gaye o sihirli numaralarını yapmaya başladı. Kalçasından tutmamla beraber, bacaklarını belime sardı ve elleriyle kafamdan kavradı. Gül bu eve gelin geldiğinden beri Gaye ile hiçbir şekilde ilişkiye girmemiştim. Artık onun teninde soluklanmak bana heyecan katmıyordu. Tüm hırsımı Gaye ile atmaya çalışıyordum. Onun da canını yakıyordum biliyorum ama itiraz etmiyordu. Benden ayrılıp, bir kaç saniye camın önünde durdu. Ardından perdeyi kapatarak yanıma geldi ve beni soymaya başladı. Bir yandan öpüyor, diğer yandan da gömleğimin düğmelerini açıyordu. Ama az sonra açılan tek şeyin düğme olmadığını anlayacaktık... Hızlı bir şekilde kapının kulbunun inmesiyle, Gaye'den ayrılmak istesem de dudaklarımı bırakmıyordu. Sanki bu sesi duymamış gibi üstüme çıktı, kafamı sabit tutmaya çalıştı. Şu anda kapının önünde birisi vardı ve bizi izliyordu. Gaye yavaş şekilde benden ayrılıp, fısıldadı ama kapıdaki kişinin duyabileceği şekilde. "Bu gün bizim günümüz kocacım." Kafamı çevirmemle eli kulpta kalmış bir şekilde bizi izleyen Gül'le göz göze geldim. Ağzı açık, bakışları hayret doluydu... Ya da kırılmışlık. Yatak odama böyle pat diye girmesine mi şaşırsaydım yoksa bizi bu hâlde görmesine mi? Ayağa kalkarak üstümü giyindim hemen. Gaye ise hâlâ iç çamaşırları ile duruyordu. "Ben... Ben..." diyerek geri geri çıktı. Ona olan öfkem bir nebze olsun dinmemişti. Ben onu korumak için günlerdir çaba sarf ederken, o çoktan Cihan'ın koynuna girmişti. "Senin benim özel bölgemde ne işin var Gül? Derhal çık git!" diyerek kapıyı yüzüne kapatıp, Gaye'ye geri döndüm. "Ay şu terbiyesizi görüyor musun Ozan? Bizi kıskanıyor! Hem Cihan'ı elinde tutmaya çalışıyor hem de seni avucunun içinde görmek istiyor. Ama ben kocamı kimseye bırakmam. Ayrıca senin haberin var mı?" diye sormasıyla pür dikkat onu dinlemeye başladım. "Cihan ile çocuk çalışmalarına başlamışlar, bir kaç gün önce Gonca ile telefonda konuşurlarken duydum. Benim kızım olacağını duyunca, erkek çocuk yaparak, senin tahtına el koyacaklarmış. Hatta Gül sana sadece saltanat için yaklaştığını söyledi. Aslında onun tek amacı bu ailenin mal varlığını elinden alıp, Karanlık Aşiretinin önünü açmakmış." Bugün kaç yıkım daha yiyecektim? Gül beni bugün kaçıncı kez daha hayal kırıklığına uğratacaktı? Ben onun o mavi gözlerinde saflık görüyordum... Masumluk görüyordum... Oysa ki o saf yüzünün ardında bir şeytan gizliymiş. Rolünü layıkıyla oynayan bir şeytan... Tek kelam bile etmeden ceketimi alarak odadan çıktım ve her zaman gittiğim yere giderek, içmeye başladım. Kendimde değildim ama ne dediğimi biliyordum. Barmenle yakın arkadaştık. Yanıma gelip, elimdeki bardağı aldı. "Artık yeter abi! Çok pis çarpacak seni bak!" "Bırak Anıl! Beni bugün o zalimin kızından başka hiçbir şey çarpamaz! Bırak beni de biraz da olsa unutayım tüm bu şeyleri." Kafam güzel olduğu için dilim sürçüyordu. Kelimeler ağzımda yuvarlanarak dile dökülüyordu. "O kız varya o kız..." dedim ve kafayı masaya gömdüm. Gözlerimin kapanmasıyla her zaman giydiği mavi elbiseli hâli hatrıma geldi. Kafamı kaldırıp, Anıl'a baktım. "O kız varya Anıl... Beni bugün tam şuradan vurdu!" diyerek parmağımla kalbimi gösterdim. "Gaye yenge mi abi?" "Hayır lan!" dedim harfleri yuvarlayarak. "Gül lan Gül!" diyerek oturduğum yerden boynuna asıldım. "S.kti lan tüm hayatımı! Şaşırttı tüm dengemi Anıl! Ulan hatunun bir bakışı var lan... Sanırsın kurşun atıyor. Hele... Hele bir yürüyüşü var... Görsen podyum mankeni sanarsın. Ama bil bakalım bu güzel karının kocası kim?" dememle Anıl'ın şaşkın bakışları dikkatimi çekti. "Benim kardeşim lan kardeşim!" diyerek göğsüme vurmaya başladım. "Her gün gözümün önüne dikilen o kadın, yengem dediğim kadın benim kardeşimin karısı!" dememle ağlamaya başladım. "Kalbim acıyo Anıl. Kalbim tam orta yerinden acıyo..." "Abi gel ben seni eve bırakayım he!" "Çek elini üstümden! O eve geri gideyim de yine onu mu göreyim he? Bırakın beni kendi halime yeter!" dememle kafamı yeniden masaya gömüp ağlamaya başladım. Kendimden geçmiş olmalıyım ki, yüzüme su serpilmesiyle gözümü kapının önünde açtım. Tek gözümü aralayıp, kafamı sallayınca "Nerdeyim lan ben?" dedim yarı baygın halimle. "Abi evi getirdim seni hadi kalkta içeri gir." Gözüm Gül'ün odasına kaydı. Işıkları bu saatte yanıyordu ama neden? Nedenini gidip kendim sormam lazımdı sanırım. Zorla da olsa aşağı inip anahtarla kapıyı açtım ve korkuluklara tutuna tutuna odaya çıkmaya başladım. Kapıya geldiğim gibi yumrukladım. "Aç kapıyı!" Bir kaç saniye sonra açılan kapı ile, kendimi içeri atıp, kilidi çevirdim. Kimse yoktu, Cihan bile... "Ozan ne yapıyorsun? Çık dışarı insanlar yanlış anlayacak!" "Sen beni mahvettin lan!" diyerek göğsünden ittirdim. "Duygularımı paramparça ettin! Şimdi parçalama sırası bende!" diyerek sarsak adımlarla üstüne yürümeye başladım. "Gelme Ozan!" En köşeye kadar gittiğinde onu duvara sıkıştırıp, kollarımın arasında bıraktım. "Ozan uzaklaş benden! Bak içmişsin belli, leş gibi kokuyorsun... Benden uzaklaş!" Yanağımı yanağına sürttüm ve kulağına fısıldadım. "Bana yardım et Ozan he!" dedim ağlayan sesimle... "Sana tek ben yardım edebilirim he Gül!" Ağlamamı durduramıyordum. Elimi bir kaç sefer duvara vurarak, kollarımın arasında titreyen kadını korkutmuştum. "Sana güvendim pislik! Sana sırtımı dönmedim... Sana kalbimi açtım..." dememle nefesini tuttu. "Ahtım olsun ki... Ahtım olsun ki bu evde sana huzur vermeyeceğim Gül! Ve sen Gaye ile benim mutluluğumu izleyeceksin! Sen sevecek ya da sevilecek bir insan değilsin! Şu kapının ardındaki yollu kadınlardan farkın yok!" dememle elini yanağımda hissettim. "Çık dışarı! Çık git dışarı! Defol Ozan defol!" Göğsüme vura vura kapıya kadar götürüyordu. Çığlıkları odanın duvarlarına çarparak, kulağımda yankılanıyordu. "Çık git pislik herif! Seni kalbime aldığım günden nefret ediyorum!" demesiyle kapının yanındaki bibloyu alıp, üstüme doğru fırlattı. "Pislik! Yetmedi mi bana yaptıkların Ozan? Yetmedi mi nefessiz kalışım? Ne istiyorsun benden ne!" Çıldırmış gibi saçlarını çekiştiriyordu. Kilitli kapıyı açarak kaçmaya çalıştım çünkü delirmiş gibiydi. Oyunculuğuna şapka çıkarılırdı. Eğer bugün Gaye'nin dediklerini duymasaydım ona üzülüyor olurdum ama zerrece tahammülüm yoktu. "Ne oluyor burda?" sesiyle yerimde çivi gibi kaldım. Babam tam arkamdaydı. Dediğim gibi... İçmiştim ama yaptıklarımın bilincindeydim. "Size diyorum ne karıştırıyorsunuz gecenin bu saatinde?" Babamın kükremesiyle beraber, zorla yutkundum. Konuştuklarımızın ne kadarını duymuştu? Arkadan bir ses geldi... Gaye'nin sesi... "Bu kadın bu eve geldiğinden beri kocamı elimden almak için çabalıyor!" sözüyle beynimden vurulmuşa döndüm. *** Önünü ardını düşünmeden edilmiş bir laf... Bu lafın sonunun nereye gideceğini bile bile söylemişti Gaye... Çünkü Gaye'nin amaçları farklıydı. Onun gözü sadece para, mal, mülk ve saltanattaydı... Sizce Gül'e atılan bu iftiranın sonucu ne olacak?...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD