Gül'den...
İstanbul gibi koca bir şehrin içinde, Mardin konağına hapsolmuş kalmıştım. Babamın memleket sevdasından dolayı buraya bile zorla taşınmıştık. Şirketin işleri, benimde okulumla beraber zar zor ikna ettik adamı.
Gerçi geldiğimiz günden beri geri gitmek için her gün başımızın etini yese de artık alışmış, duymamazlıktan geliyorduk. Evet İstanbul büyük bir şehir. Milyonlarca insanı içine alan koca bir şehir.
Ve o milyonların içinde artık bizde vardık. Zaten Gonca ile de burda tanışmıştık. Aynı bölümde okuyorduk ve Gonca bana çok yardımcı olmuştu. O doğma büyüme buralıydı. Hatta ben ona İstanbullu dediğim zaman çok kızardı bana. "O ne gaydedur. Damarumuzda Trabzon gani dolaşiy." diye kızardı bana. İtiraf etmem gerekirse onu sinirlendirmek aşırı derecede hoşuma gidiyordu.
Normal zamanlarda düzgün şekilde konuşurken, bir tek sinirlenince ortaya çıkıyordu şivesi. Okulda ve normal hayatta birbirimizle çok yakın olsakta, evlerimize gidip gelme huyumuz yoktu. İşte bu tutukluğu Gonca bozmuştu ama ben hâlâ gitme konusunda çekiniyordum.
Evde bekar abisi vardı ve ailem ne der kestiremiyordum.
Abim sağolsun, o da olmasaydı zaten İstanbul'u hiç gezemeyecektim. Keşke bende Gonca gibi tek başıma bir yerlere gidebilseydim. Kız neredeyse İstanbul'un her yerini gezdi ama yine de ben gezmem, ben etmem diyor.
Özünde harbi kızdı. Hayatında Yağız olduğu zamanlarda bile onu Ömer abiyle aynı karenin içinde düşünüyordum. Bakın altını çiziyorum, Ömer abiyle. Kendi öz abimle asla düşünmezdim. Abim bencildir, gamsızdır, öküzdür.
Böyle düşünürdüm ama bunu gidipte Gonca'ya demezdim. Hayatında birisi varken demem yakışı kalmazdı zaten. Ta ki Yağız şerefsizi benim gül gibi bacımı iki defa aldatana kadar. Çok uyardım onu. Bak bir kere yapan bir daha yapar dedim, yine aldatacak ve seni üzecek dedim ama inadından asla dönmedi.
Seviyorum, bir şans daha vereceğim dedi. Dedi de ne oldu? Benim dediğim oldu. Yine aldattı. Hem de bu sefer sözlenirken yakalamış onu. Ettiği hakaretleri kefeye bile koymuyorum. Ulan madem sevmiyorsun ne diye oyalıyorsun?
Arkadaşımın huyunu suyunu bilmesem yanlış yaptı da kendinden soğuttu diyeceğim ama yok. Ne düşünürsem düşüneyim aldatmanın geçerli bir bahanesini bulamıyorum. Gerçi bunun bahanesi olmaz ama Gonca'nın gözünden bakmaya çalışıyorum.
Ben Ozan'la sevgili olsam, o beni aldatsa acaba ne yaparım diye uzun uzadıya düşünüyorum... Bence kafasını kırardım. Hele ki başkasıyla evleneceğini duysam... Ömrümden ömür giderdi. Ben sevdim eller aldı diye bağırırdım İstanbul'un orta yerinde.
...
"Buyur abi! Abilerin en iyisi, en adamı, en şerefsizi!"
İltifatlarımı güzel güzel dinlerken, en son ki hakaretim ile yüzü düştü. "Bu oldu mu Gül? Abiyle ne biçim konuşuyorsun sen?" Tamam abim çok yakışıklı birisiydi kabul ediyorum ama yakışıklı olduğu kadar şerefsizdi de. Mardin'de sevgili olmadığı kız kalmamış gibi İstanbul'u da elden geçiriyordu.
"Ne istiyorsun abi sadede gel." diyerek kısa kesmek istedim. Zaten o benim odama ya bir şey istemeye gelirdi ya da... Başka ya da yok aslında. Abim benim odama hep bir şeyler istemeye gelirdi. Çıkarcı pislik!
"Benim gömleğimi ütülesene." Demiştim dimi size? İnsan içeri girince nasılsın, iyi misin diye sorar. Ama benim abim hep bir çıkar peşinde. "Bana ne! Git kendin ütüle."
"Hadi Gül ya! Bak eğer ütülersen akşam sen, ben, Ömer bir yerlere gideriz he."
Aklıma gelen harika fikir sayesinde beynimi yerinden çıkarıp öpesim geldi. Bir tanesin canım beynim! "Gonca'da gelirse kabul ederim."
Hain planlar peşindeydim. Üzgünüm canım bacım ve canım abim! Sizin yollarınızı kesiştirmenin zamanı geldi de geçiyor bilene.
Sizin aşkınızın büyük olacağına inancım tam! Belki yörelerimiz farklıydı ama bu farkları kaldırmak ikisinin elinde. Yaralı Gonca ve onu yaralarından öperek iyileştirecek olan Ömer! Hikayemin başrolleri belliydi de içeriği nasıl olurdu hiç bilmiyorum.
Olsun, ne olursa olsun ben bu engebeli yolda onları her daim destekleyeceğim. Şimdi bu aşkı filizlendirmek için bu akşam ilk tohumunu atacaktım. Bakalım birbirlerine karşı nasıllar, nasıl tutum sergiliyorlar?
"Kim gelirse gelsin kabulüm. Yeter ki şu gömleği ütüle!" Abim kesinlikle yeni bir sevgili yapmış kendine. Şöyle bir baştan aşağı süzünce... Saçlar fönlenmiş, en pahalı parfümü, hatta benden bile sakladığı o pahalı parfümü sıkılmış, en şık kol düğmeleri ve saat takılmış... Ee tamam işte. Bu bayağı birisiyle randevuya gidiyor.
Umuyorum ki bu sefer aşık olurda bizi de kurtarır her ay başka kızı ağırlamaktan. Gerek Mardin'deki gerek burdaki konak olsun... Kapıdan içeri o kadar çok kız soktu ki... Hepsiyle de bir kaç aya evleniyordu.
Artık babamla annem de alışmıştı ya! İçeri giren kızlara normal misafir gibi davranıyorlardı. Kızlara da suç bulmamak gerekiyor. Abim anlaması ve anlaşılması çok zor bir insan. Biz bile şu konağın içinde akşama kadar kedi köpek gibi birbirimizi yeriz.
Aslında bu bize özel bir şey değilmiş. Gonca'nın anlatmasına göre, onlar bizden de betermiş. En azından benim abim inat değildir. Ne yapar ne eder istediğini yaptırırsın ama Gonca'nın ki inadından asla geri dönmezmiş. Zaten Karadenizliler hep inattır derler.
"Sen yine hangi kızla buluşmaya gidiyorsun Yiğit Karanlık!"
"Bu sefer ciddiyim kızım, takılma bana." Ben gömleği ütülerken o da aynadan saçlarını düzeltiyordu. "Bu kaçıncı ciddi ilişkin acaba abi?" diyerek takıldım.
"Valla lan. Eve falan getirme de yok. Aynı bizim gibi ailenin kızı. Anam buna da kulp bulursa artık düşer bayılırım. Hem sende görünce tanıyacaksın kızı."
Aklıma bir an Gonca geldi. Yoksa bu Gonca ile mi sevgili oldu? Ama yok yok! O daha yeni ayrıldı. Hadi yeni ayrılmasını geçtim bizim gibi ailenin kızı dedi. Derin bir nefes çekerek düşünmeye başladım. Tanıdık... Kimdi ki bu tanıdık kız?
Abim gibi salak birisini sevdiyse eğer, pek akıllı sayılmazdı. En sonunda köyün delisini mi buldu acaba? "Hadi Gül, biraz çabuk ol! Bak kız zaten zor izin aldı. Bekletmeyeyim şimdi."
"Beğenmiyorsan gelde kendin yap. İnşallah evlenince karın bir ütü bile yapmazda yandım yandım beni ararsın."
Aynanın karşısından çekilip karşıma dikildi. "Bu nasıl beddua? Ayıp ayıp! Abiyle konuşma tarzına bak. Helin hiç senin gibi değil."
(Helin; Ömer abinin kız kardeşi, aynı zamanda göz bebeğidir. Ömer abi geri dönmüştü ama Helin daha teşrif etmemişti. Severdim onu. Hoş ve naif bir kızdı. Ömer abiye olan saygısı her zaman göz yaşartıcıydı ama Ömer abi de ona karşı aynıydı.)
"Sen Ömer abinin Helin'e gösterdiği saygının birazını gösterdin mi bana Yiğit bey!"
"Ay aman! Ben kardeşimle öyle saygı çerçevesinde konuşamam. Aynı ananın karnından çıkmışız kızım. Bak doğruyu söylüyorum, anam sezeryanla doğurmuş bizi ha!"
Elimdeki ütüyü kenara bırakıp kahkaha atmaya başladım. "Delisin sen ya!" Yanına gidip sarıldım. "Ama iyi ki benim abimsin."
Başımdan öperek elime bir şey tutuşturdu. Avucumu açıp baktım. "Bu ne abi?" Bir kart vardı içinde. "Senin güzelim. Artık bu kart sana ait. İçinden istediğin kadar kullanabilirsin."
Öyleydi böyleydi ama harbi abiydi. "Abi!" diyip boynuna atladım. Tabii her zaman ki gibi anın içine etti. "Of Gül! Bak geç kalıyorum hadi ama ya!"
Geri çekilip omzuna vurdum. "Pislik!" Bıyık altından gülüp aynadan kendisine bakmaya devam etti. Gömleği ütüleyip verdikten sonra yanağımdan öpücük alarak hemen gitti. "Akşama verdiğin sözü unutma!" dedim ardından. Gerçi o unutsa da ben unutturmazdım ya ona...
...
Akşam olmuştu ve ben nihayetinde hazırlanmıştım. Üstüme bir t-shirt, altıma da mavi bir pantolon giymiştim. Gıcık abim biraz bile olsa göbeğimi açmama fırsat vermiyordu. Babam bile karışmıyordu ama beyefendi bir tek burda kullanıyordu inadını. Neymiş efendim, birisi benim göbeğime bakarmış, o da akşam akşam kavga edemezmiş. Ya hadi bana bakmasını geçtim, göbeğime niye bakacak? Ayrıca İstanbul'da böyle giyinen çok genç kız var.
Gonca bile öyle giyiniyor. Hatta bana da bir kaç tane hediye almıştı. Aslında o da abisiyle bu konu hakkında çok kavga etmiş ama yine de giyiyordu. Kafasına koyduğunu yapıyor, aklına estiğini yerine getiriyordu.
Bir tek şu Yağız konusunda salaktı. Zaten başından beri diyordum ona, o çocukta içime sinmeyen bir şeyler var, sana çok hadsiz davranıyor diyordum ama bizim kızın aşktan gözleri kör olmuştu.
Ama yine benim sözüme geldi. Neyse geçmişi bırakıp bugünümüze bakalım.
...
Abim, Ömer abi ve ben lokantaya geçmiştik. Gonca'da kendi gelecekti. "Ay abi! Harika bir yer burası."
"Ömer seçti." diyerek Ömer abinin koluna vurdu. Masaya oturunca Ömer abinin gerildiğini hissettim. Sanki bir şeylerden rahatsız olmuş gibiydi. Dizimle abimin dizine vurup, bakışlarımla Ömer abiyi gösterdim. O da dudaklarını aşağı büzüp bilmem demek istedi.
"Ömer bir sorun mu var?" Etrafı inceleyen gözleri bize döndü. "Ya ne güzel biz bize yiyecektik. Niye o kızı da çağırdınız ki?"
Demek ki sabahtan beridir kıvrandığı şey buymuş. Niye böyle gerilmişti ki? "Abi senin benim gibi insan işte. Kasma kendini ya!"
Masaya kollarını koyarak bize doğru eğildi. "Eve ilk geldiğim günü hatırlıyor musun?"
Bunu niye sormuştu ki şimdi? "Evet abi."
"O kız..." diyip etrafına baktı. Muhtemelen Gonca geliyor mu diye kontrol etti. "O kız o gün kapının dışında ciddi ciddi şifre arıyordu."
"Ne şifresi Ömer?" dedi abim. "Kapı şifresi."
Demesiyle zaten biz kahkahayı patlattık. "Gülmeyin oğlum işte. Kızın şehirli olduğu belli. Ben şimdi onun yanında nasıl rahat rahat yemek yiyeyim."
Abim iki kolunu da kaldırıp, pankart açar gibi ellerini açtı. "Dedi yurtdışında yaşayan Ömer Karanlık." Bu seferde abimin esprisine güldük.
"Hayır yani ben belki ekmeğimi banıp öyle yiyeceğim. Şimdi kibar insanlar gibi çatal bıçakla mı yicem cidden?"
Adamın dert ettiği şeye bakar mısınız? Tam Gonca öyle bir kız değildir diyecektim ki, iyi insanda lafın üstüne gelir. "Selam gençler." demesiyle çantasını çıkarıp sandalyenin kenarına astı. "Ve aleykümselam bacım."
Abime hayret ediyordum. Normalde dişi sineğe bile yürüyen adam Gonca'ya yan gözle bile bakmıyordu. "Kusura bakmayın biraz beklettim. Ee ne yiyoruz?"
Gözlerindeki ışık sönmüştü. 2 hafta geçmişti aradan ama hâlâ acısı tazeydi. Bana sahte bir gülümseme atıp önündeki menüye bakmaya devam etti.
"Ne yiyoruz?"
"Ben et döner, lahmacun, tavuk döner bir de..."
İçimden bütün küfürleri ettim abime. Ya bu adam bu kadar yemeği nereye koyuyor anlamıyorum?
"Ee bence yeter abicim. Yoksa kilo alırsın, seni beğenmezler falan." Gözlerimi belertip bakmam umuyorum ki işe yaramıştır.
"Seni mi kıracağım bacım?" Tabi tabi! Kesin beni kırmamak için. Sen şuna kız için demiyorsun da...
"Ben de bir tane lahmacun alayım. Gonca sen ne istiyorsun bacım?"
"Ben... Ben bir tane acılı, bir tane acısız, iki tane de lahmacun."
Abimin, "Oha!" demesiyle dirseğimi karnına geçirdim. "Yani şey. Emin misin yiyebileceğine?"
Of abi of! S.çt.n sıvadın cidden. Özrün kabahatinden büyük.
Gonca kafasını kaldırıp dolmuş gözlerle hepimize tek tek baktı. Alındı işte kız. "Bir tane su alayım o zaman ben sadece."
Zaten hassas dönemden geçiyordu. Benim patapatsız abim yine tutamadı şu ağzını. "Abim bu akşam fazlaca saçmalıyor Gonca. Ne istiyorsan onu söyle sen."
"Yok, bir su içsem kâfi. Bu aralar kolum kadar laflar yediğim için, pek iştahım olmuyor."
Abime laf çarptı, iyide yaptı. Kadın dilinden anlamayan öküz!
"Ya sen ne bakıyorsun Yiğit'e? Aynısından bana da kardeşim." Ömer abi! Hızını yavaşlat Ömer abi! Yok yok kafamda kurmamalıyım. Altı üstü abimin kırdığını tamir etmeye çalıştı. Yan tarafıma dönüp abime kızgın bir bakış attım.
Yaklaşık 10 dakikanın ardından yemeklerimiz geldi ve yemeye başladık. Ömer abiye gülmemek için içimde 3. Dünya savaşı veriyordum. Çatal bıçakla lahmacun kesiyordu.
"Ya o öyle mi yenir?" diye önündeki lahmacunu aldı Gonca. Doğru okudunuz! Gonca, Ömer abinin önündeki lahmacunu aldı. İletişim kurmaya başladılar bilene. "Bak bunu böyle alıp yiyeceksin!"
Ah benim salak bacım! Adamın lahmacununu niye ısırdın? Hayır ısırıyorsun, önüne niye geri koyuyorsun? Kendininkini versene adama.
Ömer abi ise şaşkınlıkla izliyordu. Ee şimdi nasıl yiyecekti diye düşünürken hiç düşünmeden eline alıp ilk ısırığını aldı. Abim yemeğe gömülmüştü ve şu an ki olayı sadece ben görmüştüm. Nasıl iğrenmedi hayret ettim.
Oysaki Ömer abi çok titiz bir insandır. Kimsenin tabağından yemez, bardağından su içmezdi.
Gonca zaten burda değildi. Yemeğe son gaz gömülmüştü. Ne zaman stresli ve üzüntülü olsa hep böyle yapardı. Hepimiz yemeği bitirince üstüne tatlı da istedik. Herkes künefe yerken Gonca magnolia istemişti.
Onu da çabuk çabuk yiyip arkasına yaslandı. "Künefe de çok güzel duruyor. Gül biraz alabilir miyim ya? Şimdi kendime söylesem hepsini bitiremem."
Tam önüne uzatıyordum ki, Ömer abi benden çabuk çıktı. "Bundan yiyebilirsin. Zaten bana da fazla."
"Emin misin? Sonra tatlımı bitirdi diye ağlama." Üstüne onu da bitirdi Gonca.
"Of çok yedim!" arkasına yaslandı. Cidden çok yemişti ama neden yediği belliydi. "Ee anlatın bakalım bir şeyler."
"Benim hayatım senin gözünün önünde yaşanıyor kızım neyi anlatayım?"
Bence biz abimi getirerek yanlış yapmışız. Ters bir bakışla Ömer abiye döndüm. "Ömer abi sen anlat."
"Bende anlatacak bir şey yok." Ser verip sır vermeyen Ömer abi.
"Ay bacım bari sen anlat."
"Benim anlattığım şeyler hepinizi sıkar ya. Boşver en iyisi..." dedi ve durdu. Bir yere odaklanmıştı. Arkamı dönüp odaklandığı yere bakınca Yağız'ı gördüm. Hatta daha dikkatli bakınca yanında bir kadın vardı. Muhtemelen sözlüsüydü.
Direk bakışlarını bana çevirdi. Hemen gözünden yaş akmıştı. "Ee abi kalksak mı ya? Biraz da sahile ineriz."
"Ne kalkması ne güzel oturuyoruz işte."
Abimi yere yatırıp dövsem nasıl olurdu acaba? "Gerek yok Gül. Fazlalıkları hayatımızdan atalı çok oldu."
Ömer abi de görmüştü Yağız'ı ve tanıdı. "Aa senin sevgilin gelmiş. İstersen çağırabilirsin."
Bu iki Karanlık erkeği bugün anlaşmış mıydı acaba? Çünkü birisi sussa diğeri konuşuyordu. "Sevgilim değil o benim."
Gonca önündeki boş tabağı çatallamaya başladı. "Görmüyor musun yanında sözlüsü var."
Ömer abi tam ağzını açacaktı ki, kaş göz yaptım ve sustu. "Aa Yağız şu kız senin arkadaşın değil mi?"
Arkamda hissettiğim ses ile sinirlerim gerildi. "Harika sonra selam veririz. Arkadaşım da pek bir meşgul zaten baksana!"
Bu şerefsiz hiç mi utanmıyor? Hiç mi yüzü yok bunun? Gelmiş bir de laf çarpıtıyor. Ortalık kızışmadan araya girdim. "Ee evet Yağız'cım. Gördüğün üzere Gonca yeni denizlere yelken açıyor."
Gözlerimi kapatıp bu sefer kendime küfür ettim. Üzüm bile üzüme baka baka kararırken ben bu abiyle ne yapayım? Ya huyundan ya suyundan işte.
Ama iyi ki demişim. Yağız son sözümden sonra kendi masasına geçti. Abim sandalyesini çevirip bana döndü. "Yağız'cım! diyip kaşlarını havaya kaldırdı.
"Samimiyet nerden Gül Hanım?"
"Abi buna mı takıldın cidden? Hadi kalkalım bence."
"Benim zaten bir kaç işim çıktı." dedi Ömer abi telefonuna baktıktan sonra. "Ee ben o zaman hesabı ödeyeyim." Tam kalkarken Gonca koluna yapıştı. İlk temasları da tamamlanmıştı. Bence bunlar oldular da sadece nikahları eksik. "Bu sefer hesap benden olsun, bir dahakine siz ödersiniz."
Ömer abi bir kolunu tutan ele baktı, bir de Gonca'ya. "Olmaz öyle saçmalık. Erkeğin olduğu yerde kadının parası mı geçermiş?" Giderken yine tuttu. "Israr ediyorum lütfen. Bir dahakine söz sen ödersin."
"Bir dahakine söz ben öderim ama bugün de ben ödeyeceğim."
"La havle ya! Ben ödeyum diyrım sağa dimi?"
Çıktı bizim kızın şivesi yine ortaya. "Sen Karadenizli misin?"
Abim ve yerli yersiz soruları... Ne zaman güzel bir şeyler olmaya başlasa, tüm ambiyansın bozulmasını istiyorsanız, "Alo Yiğit Karanlık" hattı demeniz yeterli. Malûm kendisi en güzel anları mahvettiği için!
Onlar didişirken ben hayalimde ikisini evlendirip aynı yatağa bile sokmuştum. Biraz ileri giderken durdurdum kendimi. Sonuçta herkesin mahremi var yani dimi?
"Sizi mi dinleyeceğiz şimdi? Gonca inadından dönmez, bırakta ödesin."
Şimdi bu gereksizin sözlüsü nereye gitmişti de soluğu bizim masada almıştı? Hepimiz bir anda ona döndük. "Gonca'yı inadından çeviremezsin. Ödeyeceğim dediyse öder o."
Kıskançlıktan kudurdu tabii, bizim masayı bozmaya geldi. "Sana ne kardeşim. Benim yanımda yemek yiyen kadından sana ne! Geç git masana!"
Ömer abiye boşuna adam demiyorum ben. Olayı hemen anlamış ve gerekli müdahaleyi yapıyordu. "Sevgilimin yanına gelirken sana mı soracağım?"
Sevgilim mi dedi o? "Tamam Ömer sakin ol, otur kardeşim."
Abim bu akşam o beynini kullanmayı başardı sonunda. "Bırak Yiğit. Adam parmağındaki yüzüğe bakmadan koleksiyon yapıyor."
"Hadi kalkalım."
Gonca çoktan ayaklanmıştı. "Gidelim hadi. Lütfen gidelim. Kaldıkça midem bulanıyor."
Ömer abi uzatmadan gidip hesabı ödedi ve öylece kalktık. Güzel başlayan gecemiz kötü bitmişti ama olumlu şeylerde olmuştu. Evet Gonca hâlâ Yağız'a karşı boş değildi fakat Ömer abiyi tam çözemedim.
Kardeşi gibi mi görüyordu yoksa başka bir şey mi vardı anlamadım. Ama benim adımda Gül Karanlık ise, ben bu işi çözerim.